• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam111
Toplam Ziyaret979196
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.237032.3662
Euro34.794534.9339
Semerkew

Ankara Güvenpark'ta basın açıklaması yaparak TRT-Çerkes TV televizyon kanalının açılması talebini dile getiren Çerkesler, ayrıca parti kurma aşamasında olduklarını bildirdi.

Çoğulcu Demokrasi Hareketi anadilde eğitim ve Çerkesce televizyon kanalı talebiyle Güvenpark'ta basın açıklaması yaptı.

İstanbul'dan otobüsle gelen gruba Ankara ve civar illerden de katılımların olmasıyla 150 kişilik bir kalabalık oluşturan Çerkesler, eylem boyunca "Tüm halklar kardeştir, haklar eşittir", "Anadil hakkımız engellenemez", "Yok denenler uyandı, Ankara'ya dayandı", "Eğitim sistemi, eritme kazanı", “worepsov tibze, worepsov tixabze”, “yaşasın demokrasi mücadelemiz” şeklinde sloganları attılar.

Eylemde ayrıca, “TRT Çerkes Ne Zaman Açılıyor”, “Her Anadile Bir Tv Kanalı! Gönlünü Genişlet, Gözünde Büyümesin”, “ ‘Asimilasyon İnsanlık Suçu’ İse, Bu Suçu İşleme!” “Çerkes Tv Açılsın”, “Farklılıklara Saygı! Çoğunlukçu Değil, Çoğulcu Demokrasi!”, “Bütün Anadiller Kutsaldır” yazılı dövizler taşındı.

Daha sonra Çoğulcu Demokrasi Hareketi Eşbaşkanları Kenan Kaplan ve Murat Özden birlikte bir basın açıklaması yaptılar.

Açıklamada, dünyada 197 ülkede 6 bin civarında dil olduğu belirtilerek, "Bu da hemen tüm ülkelerin tek dilli değil, çok dilli olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Bu durumda, önümüzde dil ve kültürlerin yan yana veya iç içe bir arada yaşadığı ve yaşamak zorunda olduğu gerçeğini kabul etmekten başka bir seçenek yoktur. Öyleyse özgürlük, eşitlik ve adalet kavramlarına yakışır şekilde, herkesin ana dilini kullanma şekline sonsuz saygı göstermek her medeni insan ile çağdaş demokratik devletlerin boynunun borcudur" denildi.

HALKLAR YOK SAYILDI

Azınlık haklarının devlet güvencesi altında olması gerektiği belirtilen açıklamada, ancak Türkiye'nin gerçekleri idrak edemediği ifade edildi. Açıklamada, 1924 anayasası ile sadece Rum, Ermeni ve Yahudilerin azınlık olarak kabul edildiği, geri kalan tüm halkların etkin Türk hanesine yazılarak yok sayıldığı kaydedildi. Hakim dil dışındaki tüm etnik dillerin de yok edilmeye çalışıldığı hatırlatılan açıklamada, Türkiye'de demokratikleşme sürecinin "devletle Kürtler arasında halledilecek bir sorun gibi" ortaya konulduğu, Çerkesler, Lazlar, Boşnaklar, Gürcüler, Arnavutlar ve diğer etnisite ve inanç gruplarının süreçten dışlandığı vurgulandı.

ÇERKESLER PARTİ KURUYOR

Açıklamada, "Çoğulcu demokrasi hareketi olarak bunu kesinlikle kabul etmiyor, şiddetle reddediyoruz. ÇDH, sistem tarafından dışlanan, görmezden gelinen tüm kimlikleri kucaklamak amacıyla yola çıkmış olup, bu misyonuna uygun olarak en geç 2014 Eylül ayında partileşecek ve bunun mücadelesini siyasi platformda verecektir" ifadeleri yer aldı.

Dilin korunması için eğitim dili olması ve güçlü bir medyaya kavuşturulması gerektiği ifade edilen açıklamada, "T.C hükümetini basiretli davranmaya, anadili ağırlıklı çift dilli eğitimi dikkate almanın yanı sıra, talep eden her anadili grubuna TRT bünyesinde bir radyo ve tv kanalı tahsis etmeye davet ediyoruz" denildi.

Basın açıklamasının tam metni şöyle:

Saygıdeğer Kamuoyu,

Değerli Basın Mensupları

İnsanoğlunu, diğer canlılarla kıyaslayanlar, hep şu iki farkı ön plana çıkardılar: düşünce ve dil.

Evet, insanoğlu düşünen ve aynı zamanda düşündüğünü sözle ifade edebilen bir varlık. Bu özelliklerini kullanmak onun doğuştan gelen hakkı olup, hiçbir sebeple, hiç bir kısıtlamaya tabi tutulamaz. 

***

Bu arada dünya üzerinde konuşulan dil sayısı 6000 kadar olup, bunlar mevcut 197 ülkede yaşamaktadır. Bu da, hemen tüm ülkelerin tek dilli değil, çok dilli olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Bu durumda, önümüzde, dil ve kültürlerin, yan yana veya iç içe bir arada yaşadığı ve yaşamak zorunda olduğu gerçeğini kabul etmekten başka bir seçenek yoktur.

Öyleyse, özgürlük, eşitlik ve adalet kavramlarına yakışır şekilde, herkesin ana diline ve ana dilini kullanma şekline sonsuz saygı göstermek her medeni insan ile çağdaş demokratik devletlerin boynunun borcudur.

***

İşte bu gerçekten hareket eden Birleşmiş Milletler de, azınlık kavramı ve haklarını tanımlamış, etnik, dilsel, dinsel olarak ülke nüfusuna kıyasla sayısal yönden az olan bütün toplulukları “azınlık” olarak;

Azınlıkların korunmasını da, “devletlerin yetki alanını aşar bir şekilde” uluslararası korumanın ayrılmaz bir parçası olarak kabul etmiştir.

Ancak, tarihten gelen kültürel farklılıkların zengin bir mirasçısı durumunda olan Türkiye maalesef bu gerçekleri idrak edememiştir.

 

1921 Anayasası, yerel kültürlerin hepsine özerklik tanıyan kuşatıcı bir anlayışla hazırlanmışken; 1924 Anayasası’nda, 1923 Lozan Barış Antlaşması’na istinaden, sadece Rum, Ermeni ve Yahudiler azınlık olarak kabul edilmiş, geri kalan tüm halklar etnik Türk hanesine yazılmak suretiyle yok sayılmıştır.

Bunun sebebi, iktidarı ele geçiren egemen grupların, kolay kontrol ve idare edebilecekleri “homojen” bir toplumsal yapı oluşturmak için “hakim dil” dışındaki tüm etnik dilleri yok etmeye çalışmalarıdır.

Bu yüzdendir ki Cumhuriyet döneminde “dil kırımı” da denilen dillerin yok edildiği bir süreç yaşanmıştır. 

Bu süreç, ta ki, devleti elinde tutan oligarşik kadronun hedefi durumundaki bir muhalif kadronun engellenemez bir şekilde devlet yönetimine gelmesine kadar devam etti…

İktidarı ele geçiren bu yeni kadronun korunma içgüdüsüyle AB’nin demokratikleşme programlarına sarılması sonucu ülke bir değişim dönüşüm sürecine girmiş, ancak bu programlar devrimci bir ruhla değil de, sadece “hasımları tasfiye etmek” amacıyla uygulamaya konulduğu için, bunca zamanda alınan yol bir arpa boyunu geçememiştir.

***

Bu aşamada vahim bir hata daha yapan iktidar, demokratikleşme sürecini “devletle, Kürtler arasında halledilecek bir sorunmuş gibi” ortaya koyarak, Çerkesler, Lazlar, Boşnaklar, Gürcüler, Arnavutlar, v.d. etnisite ve inanç gruplarını süreçten fiilen dışlamıştır.

Çoğulcu demokrasi hareketi olarak bunu kesinlikle kabul etmiyor, şiddetle reddediyoruz.

 Saygıdeğer Kamuoyu,

Değerli Basın Mensupları

Çoğulcu Demokrasi Hareketi, sistem tarafından dışlanan, görmezden gelinen tüm kimlikleri kucaklamak amacıyla yola çıkmış olup, bu misyonuna uygun olarak en geç 2014 Eylül ayında  partileşecek ve bunun mücadelesini siyasi platformda verecektir.

 Vatandaşlarının can ve mal güvenliği ile doğal hak ve özgürlüklerini savunmaktan başka bir görevi olmaması gereken devletin, vatandaşları arasında kimliklere göre ayrım yaparak kimilerine televizyon kanalları kurup 24 saat yayın yaparken, diğerlerine yok muamelesi yapmasını şiddetle reddediyoruz.

Günümüzde artık bir dilin korunup geliştirilmesi, onun sadece seçmeli ders olarak okutulması ile değil, eğitim dili olarak kabul edilmesi ve aynı zamanda güçlü bir görsel ve işitsel medyaya kavuşturulması ile mümkündür. Bu hak bilâ istisna bütün dil ve kültür gruplarına tanınmalıdır.

Bu, toplumsal adalet ve insan haklarının gereği olduğu gibi, yönetimlerin sosyal ve siyasal sorumluluğudur da.

Bunun da ötesinde, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin bazı maddelerine şerh koyarak altına imza attığı Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincelerini de kaldırıp, kararları uygulamaya almaktan kesinlikle imtina etmemelidir. Biz, burada öngörülen yaklaşımların Türkiye’yi rahatlatacağına inanıyoruz.

 Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne sesleniyoruz!

Türkiye’de Türk ve Kürtlerden başka, Çerkesler, Lazlar, Araplar, Arnavutlar, Gürcüler, Kıptiler,

 Pomaklar ve ismini sayamadığımız daha pek çok halk yaşamaktadır. Hükümetlerin görevi, devlete anayasal vatandaşlık bağıyla bağlı bütün kimliklere eşit davranmak; onları ülkenin bir zenginliği kabul ederek, değerlerini yaşatması ve geliştirmesi için gereken şartları sağlamaktır.

Farklı kimliklerin kendilerini özgürce ifade etme fırsatı bulamadığında, mücadele bayrağını açıp, “toplumun huzurunu kaçırdığı” ve ayrışma söylemlerinin böyle zamanlarda ortaya çıktığı unutulmamalıdır. Hiç kimse çağdışı uluslaşma politikalarını hayata geçireceğim diye, hiç bir topluluğu mutsuzluğa mahkum edemez!  

T.C. hükümetini basiretli davranmaya, anadili ağırlıklı çift dilli eğitimi dikkate almanın yanı sıra, talep eden her anadili grubuna TRT bünyesinde bir radyo ve tv kanalı tahsis etmeye davet ediyoruz.

Unutulmamalıdır ki, ülkemizin uygar dünyada hak ettiği yeri alabilmesi, insani bir mesele olan etnik sorunlarını çözebilmesine bağlıdır.

Yaşasın halklarımız!

Yaşasın kardeşliğimiz!

Yaşasın adalet!

Yaşasın Çoğulcu Demokrasi Mücadelemiz!

ÇOĞULCU DEMOKRASİ HAREKETİ

 



2933 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi