• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam36
Toplam Ziyaret987840
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Semerkew

Çerkesler 21 Mayıs 1864 Soykırım ve Sürgününün 151. yıldönümünde Rus Konsolosluğu Önündeydi.

Çarlık Rusyası tarafından uğradıkları soykırımı 21 Mayıs 1864 tarihiyle simgelendiren Çerkeslerin torunları, İstanbul'da bir araya gelerek Rusya'yı protesto ettiler. Çerkesler, 151 yıl önce, Çarlık Rusyası tarafından sürgün edilen atalarını, Galatasaray Lisesi önünden Rusya Federasyonu'nun İstiklal Caddesi üzerindeki Başkonsolosluğu önüne kadar yürüyerek andı.

Üzerlerinde yöresel kıyafetler bulunanları da içeren kalabalık grup, yürüyüş sırasında, ellerinde pankart, döviz ve bayraklarla slogan attı. Saat 20:00'de Galatasaray meydanında Çerkes Dernekleri Federasyonu öncülüğünde toplanan kalabalık ellerinde ulusal bayraklarıyla Rusya Başkonsolosluğu önüne yürüdü.

Türkçe ve Çerkesçe slogan atarak yürüyen sayıları 2000’i bulan kalabalık sık sık “worepsov tibze, worepsov tihabze”, “Rusya Kafkasya’dan defol”,  "Çerkesya Rus toprağı olmayacak”, “Soykırımcı Rusya Çerkeslere hesap ver" şeklinde sloganlar attılar.

Rusya Konsolosluğu önünde Sunucu ve ses sanatçısı İshak Akbay’ın açılış cümlelerinden sonra Çerkes Dernekleri Federasyonu Başkanı Nusret Baş basın açıklaması okudu.  Amaçlarının intikam olmadığını, adalet aradıklarını söyleyen Nusret Baş’ın konuşmasının tam metni şöyle:

 

 Saygıdeğer Kamuoyu,

Değerli basın mensupları!

Çarlık Rusyası’nın Kuzey Kafkasya’yı işgal maksadıyla başlayan saldırıları tam 285 yıl sürmüş; 21 Mayıs 1864 tarihinde de Kafkas halklarının kesin yenilgisiyle sonuçlanmıştır.

 Son 100 yılı çok kanlı geçen bu savaşlar sonrası ülkemiz işgal edilmiş, sağ kalan nüfustan Karadeniz kıyısında oturan Adige ve Abhazlar’ın % 90’ı; diğer halkların da % 5-10 oranlarındaki kısmı vatanlarından sürülmüştür.

1859-1879 yılları arasında yurdundan atılan 2 milyonu aşkın Çerkesten ancak 1,5 milyonu hayatta kalabilmiş, diğerleri maruz kaldıkları olumsuz koşullarda kırılıp gitmiştir.

Salgın hastalıklar, iklim uyumsuzluğu ve diğer sebepler iskan edildikleri Osmanlı topraklarında da Çerkeslerin peşini bırakmamış ve o dönemde kurulan nice Çerkes köyü üzerinden daha 20-30 sene geçmeden ıssız birer mezarlığa dönüşmüştür.

Bu sürgün sonucudur ki, günümüzde, 6 milyonu Türkiye’de olmak üzere 7 milyon civarında Adığe, Abaza ve Kuzey Kafkasya’nın diğer halklarından insan anayurdu dışında, dünyanın 40 ülkesinde darmadağınık bir şekilde yaşamaktadır.

Çerkesler, kendilerini anayurtlarından koparan bu büyük felaketi “SOYKIRIM ve SÜRGÜN” olarak isimlendirmekte ve 21 Mayıs 1864 tarihiyle simgelenen bu dramı toplumsal hafızalarında 151 yıldır canlı bir şekilde yaşatmaktadır.

Bugüne gelirsek…

Soykırım ve sürgün Çerkeslerin tarihi gelişimini olumsuz bir şekilde etkilemiş ve maalesef bugün onları bir yok oluşun sınırına getirmiştir.

 Saygıdeğer Kamuoyu,

Değerli basın mensupları!

 Biz bugün tarihin bu tozlu sayfalarını kurcalayarak 150 yıl önceki olayların intikamını almak gibi bir maceranın peşinde değiliz.

Biz sadece, tehdit altına girmiş olan ulusal varlığımızı devam ettirilebileceğimiz şartların sağlanmasını ve güvence altına alınmasını istiyoruz.

Bunun da, bu duruma düşmemizin baş müsebbibi olan ve hala topraklarımızı elinde bulunduran Çarlık Rusyası’nın bugünkü hukuki mirasçısı konumundaki Rusya Federasyonu’nun görevi olduğuna inanıyoruz.

Ancak görülen o ki, Rusya Federasyonu yöneticileri henüz bu olgunluğa erişebilmiş değil. Moskova yönetimi, Kafkasyayı istikrarsızlaştıran politikaları özellikle yürürlükte tutuyor. Bu suretle halkımızın en değerli evlatlarını katletmek için kendisine sürekli gerekçe üretiyor. Artık bu pis oyuna bir son vermenin zamanı geldi. Biz bu politikaların farkındayız ve tamamını reddediyoruz. Bunların sürdürülebilir politikalar olmadığı konusunda da Kremlin yöneticilerini uyarıyor,  en kısa sürede vazgeçmelerini diliyoruz.

Rusya Federasyonu yöneticilerine düşen, işledikleri tarihi suç için Çerkes halkından özür dilemek, diaspora Çerkeslerine anavatana dönüş yolunu kayıtsız şartsız açmak ve tüm diaspora Çerkeslerine Cumhuriyetlerimizin vatandaşlığını alma hakkını tanımaktır.

Bu bağlamda uluslararası camiaya da seslenerek belirtmeliyiz ki, soykırımın uluslararası tanınırlığı bu şartların sağlanmasını hızlandıracaktır.

Bu nedenle de başta Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere tüm dünya parlamentolarından vicdanlarının sesine kulak vererek bu hakkın teslimi yönünde adımlar atmasını ve Rusya Federasyonu yönetimini de bu kararları almaya zorlamasını istiyor ve bekliyoruz.

Ve bu vesile ile bir kez daha deklare ediyoruz ki, andığımız ulusal haklar teslim edilinceye ve Çerkes halkının varlığı güvence altına alınıncaya kadar mücadelemizi sürdürecek, uluslararası alanı da kapsar şekilde yaygınlaştırmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.”

Nusret Baş’ın konuşmasını tamamlamasından sonra İstanbul 3. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı Kenan Kaplan söz aldı. Kenan Kaplan soykırım uygulamaları kadar asimilasyon politikalarının da eleştirilmesi gerektiğini söyleyerek şöyle konuştu:

SAYGI DEĞER BASIN MENSUPLARI,

TÜRKİYE HALKLARININ DEĞERLİ ÇERKES DOSTLARI,

KAFKASLARIN YİĞİT EVLATLARI SEVGİLİ ÇERKESLER, 

 Bugün 21 Mayıs 2015 Çerkes Ulusunun Çarlık Rusya'sı tarafından dünyanın bilinen en büyük soykırımına uğratılarak ana vatanlarından sürgün edilişlerinin 151. yıl dönümü.

 Çerkes Halkına soykırım uygulayarak sürgün eden Çarlık Rusya'sının tarihi mirasçısı Rusya Federasyonudur. İşte bu nedenledir ki Çerkes Ulusunun evlatları olarak soykırım ve sürgünün 151. yıl dönümünde muhatabımızın karşısına geçip, uğradığımız soykırım ve sürgünü lanetlemek için burada toplanmış bulunuyoruz.

 Hepinizin bildiği gibi soykırım bir insanlık suçudur ve Rusya Federasyonu bu insanlık suçunun mirasçısıdır. Bugün soykırıma uğratılarak sürgün edilen Çerkes Ulusunun evlatları Dünyanın 40 ülkesine dağılmış şekilde ana vatan özlemi ile varlıklarını korumak için mücadele etmektedirler.

 Ne hazindir ki Rusya Federasyonu tarihiyle yüzleşmesi gerekirken; bugün de Kafkasya'da Çerkes aydınlarını, entellektüellerini, aktivistlerini katletmeye devam etmekte, Çerkeslerin ana vatanlarına farklı etnik unsurları yoğun bir şekilde yerleştirmekte, etnik temizlik yapmaktadır.

 Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Rusya Federasyonu Ana vatanına dönmek isteyen Çerkes Halkının evlatlarına engeller çıkartmakta, bir şekilde dönmüş olanları da baskı ve yıldırma politikalarıyla ana vatanlarından uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

 Çerkes Ulusu olarak Rusya Federasyonuna sesleniyor ve diyoruz ki:

Tarihinle yüzleş, Çerkes soykırımını kabul et ve Çerkes Ulusundan özür dile.

Çerkes Ulusunun ana vatanları ile ilgili tarihsel haklarını kabul et ve gereğini yerini getir.

Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Çerkes Ulusunun evlatlarına vatandaşlık hakkı tanı ve ana vatanlarına dönmek isteyenler için maddi manevi tüm altyapıyı hazırla.

Ana vatanımızdaki etnik temizliğe ve antidemokratik uygulamalara son ver.

Ana vatanımızda nüfus oranımızı düşürmeye yönelik farklı etnik unsurları iskan etme politikalarına son ver.

 Çerkes Ulusunun bu talepleri demokratik taleplerdir ve tüm demokratik ülkelerin karşıladığı taleplerdir. Eğer Rusya Federasyonu demokrasiye ve insan haklarına saygılı demokratik bir ülke olmak istiyorsa Çerkes Ulusunun bu taleplerini karşılamak zorundadır.

  Rusya Federasyonu şunu çok iyi bilmelidir ki, Çerkes Ulusunun yürekli evlatları hiç bir zaman ana vatanlarından ve  ana vatanları ile ilgili tarihsel haklarından vazgeçmeyecek, ana vatanlarının sahibi olana kadar mücadele etmeye devam edeceklerdir.

 Çoğulcu Demokrasi Partisi olarak hükümete, siyasi partilere ve Türkiye kamuoyuna açıkça deklare ediyoruz ki:

Çerkes Ulusu ana vatanında anadiliyle, kültürüyle, etnik kimliğiyle ve inancıyla yaşayabilmek için Çarlık Rusya’sı ile mücadele etti ve bu yüzden soykırım ve sürgüne maruz kaldı. Eğer Çerkes Ulusu dilinden, kültüründen, kimliğinden, inancından soyunmayı kabul etseydi tüm bu acıları yaşamazdı. Bunun içindir ki, Çerkes Halkı bugün de Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde diliyle, kültürüyle kimliğiyle eşit bir halk olarak yaşamak istemektedir. Bunun için gereken tüm bedelleri de Balkanlar'da, Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Milli Mücadele'de ödemiş, ülkenin kuruluşuna öncülük etmiştir ve kimseye diyet borcu yoktur.

 Çerkesler bugün 6 milyonluk nüfuslarıyla Türkiye'nin en büyük 3. halkıdır ve  Çerkes Ulusunun asli nüfus unsuru Türkiye'de yaşamaktadır. Soykırım ve sürgün nasıl insanlık suçuysa asimilasyon da bir insanlık suçudur. Ne yazık ki Çerkes Halkı asimilasyoncu ulus devlet ideolojisinin uygulamaları sonucu bugün bu ülkede de dilini, kültürünü, kimliğini, kaybetme riskiyle kaşı karşıyadır.

 Devlet tarihiyle yüzleşirken hala tarih kitaplarında hain Çerkes Ethem ibareleri yer almaya devam etmekte, Güney Marmara Çerkes Köylerinin sürgünü gündeme gelmemekte, 150'likler listesinde yer alan masum Çerkesler konusu görmezden gelinmekte, “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyaları ile gerçekleştirilen asimilasyon için bir özür dahi dilenmemektedir.

 Hükümetin demokratikleşme paketlerinde, çalıştaylarında, akil adamlar heyetlerinde, Çerkes Halkına yer verilmemekte, Çerkesler adeta yok sayılmaktadır. Kürtçe, Arapça ve birçok dilde yayın yapan televizyon kanalları açılmasına rağmen Çerkes Halkının tüm ısrarlı taleplerine karşın hala Çerkesce yayın yapan bir televizyon kanalı açılmamıştır. 

Bu ülkenin 6 milyon vatandaşı Çerkes olmasına ve talep etmelerine rağmen TBMM' si Çerkes soykırımını kabul etmemiştir.

 Çerkes Halkı olarak Türk ve Dünya kamuoyuna sesleniyor ve diyoruz ki:

Soykırımcılara teslim olmadık, olmayacağız.

Asimilasyonculara teslim olmadık, olmayacağız.

Vereceğimiz demokratik mücadele ile günü geldiğinde hem ana vatanımızın sahibi olacak hem de bu ülkede dilimiz, kültürümüz, etnik kimliğimizle eşit ve onurlu bir halk olarak yaşayacağız.”

Konuşmaların ardından küçük bir çerkes kızı Çerkesçe şiir okudu.

Daha sonra Çerkes ses sanatçısı İshak Akbay’ın okuduğu yistanbulâqo ağıtına katılımcılar da eşlik etti.

Program konsolosluk önüne siyah çelenk bırakılmasıyla sona erdi.




1322 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi