• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam271
Toplam Ziyaret987387
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Semerkew
Çeçen cinayetleri: Bir kumpasın hikayesi
YASİR KADIOĞLU

Haber bültenlerine sürekli konu olan fakat arka planı hiç anlatılmayan Çeçen suikastlarının ilki Başakşehir'de gerçekleştirildi. Kurban, Gazi Edilsultanov'du. Gazi Edilsultanov, 2 Eylül 2008 gecesi Başakşehir'de 7.62 mm x 39 mm çapında mermi atabilen, çoğunlukla Rus gizli servisinin kullandığı "Silent Pistol" isimli bir silahtan çıkan 2 kurşunla hayatını kaybetmişti. Rusya ile Çeçenistan arasındaki iki savaşa da katılmış bir savaşçıydı ve 2004 yılından beri ailesiyle birlikte Türkiye'de yaşıyordu.

Birinci cinayetten üç ay sonra ise ikinci kurban Ümraniye'de infaz edildi. Bu kez hedef İslam Canibekov'du. Canibekov'u vuran silah da Türkiye'de az görülen cinstendi. 6.35 mm çapında mermi atabilen ve yetişkin bir insanın avuç içine rahatlıkla sığabilecek olan bir tabancayla gerçekleştirilmişti suikast. Bu detaya polis kayıtlarında özellikle yer verilmişti. Cinayetlerde Rus gölgesi vardı.

Üçüncü cinayet ise, Zeytinburnu'nda işlendi. Beş aylık bir periyotta işlenen üçüncü cinayetti ve bu kez hedefte Rusya'ya karşı savaşan Kafkasya Emirliği Örgütü'nün Türkiye temsilcisi Ali Osaev vardı. Çeçenler arasında "Musa" ismiyle çağrılan Ali Osaev, 26 Şubat 2009 akşamı, saat 22.19’da Zeytinburnu'ndaki evine girmek üzereyken yakın mesafeden sıkılan üç kurşunla hayatını kaybetti.

Ali Osaev'i vuran silah da profesyonel bir suikast silahıydı. Suikastçi de kamera kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla profesyonel sayılabilecek kadar eğitimliydi. Bir kaç kameranın görüş açısına girmesine karşın yüzü kameralar tarafından net şekilde görüntülenememişti.

Medet Önlü'den önce son Çeçen cinayetleri de yine Zeytinburnu'nda işlenmişti. 3 Çeçen komutan Berk-Haz Musaevi, Rüstem Altemirol ve Zaurbek Amriev, gündüz vakti yakın mesafeden sıkılan kurşunlarla hayatını kaybettiler.

Bahsi geçen cinayetlerinin tamamı eksik ve maksatlı soruşturmanın kurbanı oldular.

3 Çeçen komutanın öldürülmesinden sonra, İstanbul Emniyeti'nden bir ekip görevlendirildi soruşturma için. Cinayet Masası'na bağlı ekip, edindiğim bilgilere göre paralel güçler tarafından cinayeti çözmeleri için görevlendirilmemişlerdi. İstihbarat alanında uzman olmayan ekibin cinayetin uluslararası bağlantılarını çözemeyeceğini ve dosyanın tıkanacağını düşünüyorlardı.

Fakat bekledikleri gibi olmadı. Sıkı bir çalışmayla cinayetlerin arkasındaki uluslararası bağlantıyı çözdü Cinayet Masası'ndaki ekip. Aleksandr Zhirkov, Groza-3 OC-14-4A-03 marka suikast silahıyla 3 Çeçen komutanı öldürmüştü. Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen diplomatik pasaporta sahipti. Bu ismin bağlantıda olduğu kişiler de tespit edilmişti. Nedim Eyüpov başta olmak üzere cinayetleri organize eden istihbarat hücresiyle ilgili bilgiler artık Emniyet'in elindeydi.

Sihirli görünmez el tam bu noktada devreye girdi.

Cinayeti çözen Emniyet mensuplarının ikisi de başka birimlerde görevlendirildi. Birisi dosyayı çözdüğü için taltif edileceğini düşünürken kendisini Şark görevinde buldu. Diğeri de bir binanın önünde nöbet tutmaya mahkûm edildi.

Asıl suçluları asla bulunamayan siyasi cinayetler zincirine yeni bir halka eklemek isteyenler, bu kez dosyayı Terörle Mücadele Şubesi’ne verdiler. Cinayet Masası, her şeyi çözmüştü. Aleksandr Zhirkov ve Nedim Eyüpov’un birlikte görüldüğü kareler ve aynı anda aynı bölgede olduklarını gösteren baz istasyonu kayıtlarıyla aralarındaki profesyonel ilişki belgelenmişti. Aslında çözülmüş olan 3 Çeçen komutanın cinayetiyle ilgili dosyaya bir isim eklendi: Temur Makhauri. Dosyaya ismi ekleyenler dışında kimsenin bu ismin dosyaya neden konulduğuyla ilgili bir fikri yoktu.

Mısır seyahati için havalimanına giden Temur Makhauri, havalimanında polisler tarafından apar topar gözaltına alındı. Aslında ajanlıkla suçlanıyordu. Fakat kendisi bile henüz neyle suçlandığı bilmezken Türkiye medyası Çeçen cinayetlerini çoktan Zona’nın üzerine yıkmıştı. Pek çok televizyon ve gazete hem 3 Çeçen komutanın hem de Ali Osaev’in katilinin havalimanında yurtdışına kaçmak üzereyken yakalandığını bildiriyordu.

Tipik bir ‘Paralel’ operasyon ile karşı karşıyaydı Türkiye. Gazetelerin masumiyet karinesini tümden yok sayan haberleriyle Zona üzerinde ciddi bir zan oluşturuluyor ve Çeçen cinayetleriyle ilgili geniş kapsamlı bir algı operasyonu yürütülüyordu. Hedef belliydi: Zona üzerinden yeni bir kurgu yapılacak ve Çeçen cinayetleri hiç olmadık bağlantılarla olmadık isimlerin suçlandığı bir dosya haline dönüştürülecekti.

Dosyayı devralan polislerin iddiasına göre, 3 Çeçen komutanın öldürüldüğü cinayeti de Kafkasya Emirliği Türkiye Temsilcisi Ali Osaev suikastını da Zona olarak bilinen Temur Makhauri gerçekleştirmişti.

Ellerinde Ali Osaev cinayeti üç delil vardı ve bütün suçlamalar bu üç delil üzerine kurulmuştu.

Birinci delil, Ali Osaev’in öldürüldüğü anı gösteren bir güvenlik kamerası görüntüleriydi. Polisin hazırladığı fezlekeye göre kamera kayıtlarında görülen ve koşarak Ali Osaev’in yüzüne yakın mesafeden ateş eden kişi Zona olarak bilinen Temur Makhauri’ydi.

İkinci delil ise, Zona’nın Ali Osaev’in cenazesinde çekildiği iddia edilen fotoğraflarıydı. Polisin iddiasına göre cenaze namazı kılarken görüntülenen ve yüzünün yarısı maskeyle kapatılmış olan kişi Zona’ydı.

Üçüncü delil de bir görgü şahidinin olaydan üç buçuk yıl sonra verdiği ifadeydi. Zona olduğu iddia edilen suikastçının eşkâlini veren de bu görgü tanığıydı. Olaydan üç buçuk yıl sonra Emniyet yetkilileri tarafından Silivri Cezaevi’nden alınarak Zona ile yüzleştirilen görgü tanığı, gördüğü şahsın cinayeti işleyen kişi olabileceğini söylüyordu. Fakat emin değildi.

Dosyada, Zona'yı zanlı yapan delillerin hiç birisi kati sonuç verecek cinsten değildi. Güvenlik kamerası kayıtlarında, Zona olduğu iddia edilen suikastçının yüzü hiç görünmüyordu. Fatih Camii'nde çekilen fotoğraflarda,  Zona olduğu öne sürülen kişinin yüzü büyük ölçüde kapalıydı. En güçlü delil olarak gösterilen görgü tanığı ise cinayeti işleyen kişinin Zona olabileceğini fakat bundan emin olmadığını söylüyordu.

Ayrıca davadaki tek hukuki problem dosyanın yetersizliği değildi. Ancak Türkiye’de görülebilecek cinsten bir hukuk skandalı da vardı işin içinde. İki ayrı mahkemenin ve savcılığın içinde olduğu yetki kavgasından ötürü davanın nasıl yürüyeceğine ancak bir yılda karar verilebildi. Zona da bir yıl boyunca mahkemeye çıkarılmadan cezaevinde tutuldu.

Mahkemeye çıktığında gözaltına alınmasının üzerinden bir yılı aşkın süre geçmişti. 20 Kasım 2012’de gözaltına alınmıştı. Mahkemenin ilk celsesiyse 3 Mart 2014’te yapıldı.

Bir yıl sonra başlayan mahkemede, Zona’yı Ali Osaev cinayetiyle ilgili suçladığı iddianameyi okuyan savcı, 3 Çeçen komutanın öldürülmesiyle ilgili kısımları tutarsız bularak okumaya gerek görmedi. Çünkü polisin kurduğu ilişkinin elle tutulur hiçbir tarafı yoktu.

Zona da ilk savunmasında, Ali Osaev ile yakın dost ve akraba olduğunu, kendisini öldürmek için herhangi bir gerekçesi olmadığını söyledi. Ayrıca Fatih Camii’nde gerçekleştirilen cenazeye katılmasının mümkün olmadığını çünkü cenazenin kaldırıldığı gün uçakla geldiği İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Gürcistan’a geri gönderildiğini öne sürüyordu.

Dosyayı incelerken en çok dikkatimi çeken detay bu noktaydı. Zona, gerçekten de cenaze töreninin olduğu 28.02.2009 tarihinde sabah saat 06.10’da Atatürk Havalimanı’na gelmişti. Temur Makhauri ve Ali Dubaev isimlerine düzenlenmiş pasaportlarıyla ilgili herhangi bir kayıt yoktu. Fakat Ruslan Papaskiri adına düzenlenmiş pasaporta sahip Gürcistan uyruklu yolcu, 28.02.2009 günü saat 06.10’da TK1387 sefer sayılı Türk Hava Yolları uçağı ile İstanbul’a gelmişti. Bu pasaportun da Zona tarafından kullanıldığı kayıtlarla sabitti. Pasaport kontrolünden geçirilmeden Yabancılar Şube tarafından derdest edilen Zona, otel rezervasyonu ve Türkiye’de kalacağı süre için kendisine yetecek kadar parası olmadığı gerekçesiyle TK1382 sefer sayılı İstanbul – Tiflis uçağına bindirilerek aynı gün saat 13.20’de sınır dışı edildi.

Dolayısıyla, polisin Fatih Camii’ndeki cenazede fotoğraflarını çektiğini iddia ettiği Zona, yine polisin elindeki kayıtlara göre cenazenin kaldırıldığı saatte İstanbul – Tiflis seferini yapan uçaktaydı. "INAD PASSENGER" olarak Türkiye Cumhuriyeti tarafından resmi olarak geldiği ülkeye geri gönderiliyordu.

Çeçen cinayetlerini araştırırken ulaştığım önemli bir Çeçen de bu çelişkiyi doğruluyordu. Hatta Zona’nın 3 Çeçen komutanın öldürüldüğü gün Gürcistan’da olduğu Çeçenler arasında biliniyordu. Öyle ki Zona, 3 Çeçen komutan öldürüldüğünde, suikasta uğrayan şahıslardan Berk-Haz Musaevi’nin (Emir Hamzad) kardeşiyle aynı evdeydi. Kardeşi, ağabeyi Emir Hamzad’ın ölüm haberini aldıktan sonra da uçak biletini alarak kendisini İstanbul’daki cenaze için gönderen Zona’ydı.

Emir Hamzad’ın kardeşi, Zona’nın cinayetle ilgili suçlandığını öğrendiğinde Kavkaz Center olarak bilinen Çeçenlere ait internet sitesine bir video kaydı göndererek Zona’nın cinayetler sırasında kendisiyle birlikte Gürcistan’da olduğunu açıklamıştı.

Garip fakat bu açıklamayı çok iyi bilen bazı sivil toplum kuruluşu yetkilileri de 3 Çeçen komutanın ölümüyle ilgili Zona’yı suçlamayı sürdürüyorlar. Eğer mesele tamamen bir yanlış anlaşılmaya dayanmıyorsa – ki bunu düşünmek için çok saf olmak gerekir – işin içinde gerçekten başka bir iş var.

Zona’nın, 3 Çeçen komutanın ölümüyle hiçbir ilgisi olmadığı açıkken; neden ısrarla bu cinayetlerle ilişkilendirildiği büyük bir muamma.

Zona ile ilgili ulaştığım başka bir kaynak da Ali Osaev – Zona ilişkisine dair oldukça ilginç bilgiler aktardı.

Kaynağıma göre, Ali Osaev ismiyle bilinen Musa Ataev’in ikiz çocuklarından birisi sağlık sorunlarından ötürü hayatını kaybetmişti. Diğeriyse ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşuyordu. Hiçbir belgeleri olmadığı halde Ali Osaev’in eşi ve çocuğu Zona tarafından Çeçenistan’dan çıkarılmış, Gürcistan’da bir ay misafir edilmiş, pasaportları Zona tarafından hazırlanmış ve bütün masraflar da Zona tarafından karşılanarak anne ve çocuğu tedavi için Avrupa’ya gönderilmişti.

Emniyet, Ali Osaev’in eşini ve çocuğunu tedavi için Avrupa’ya gönderen Zona’nın aynı zamanda Ali Osaev’i sakince öldüren katil olduğunu iddia ediyordu. Cinayeti Zona’nın işlediği iddia ediliyordu fakat ortada ikna edici bir nedensellik zinciri yoktu.

Peki, bu kadar ilginç ve karmaşık bir hikâyenin ortasındaki Zona kimdi?

Çeçenler arasında Zona ismiyle çağrılan üç isimli şahsın Çeçenistan’da kullandığı ve ebeveynleri tarafından verilen ismi yakınlarının ifadelerine Ali Dubaev’di. Çeçenistan’daki savaşa fiilen katılmış isimlerdendi ve Gürcistan’da Şamil Basayev’in temsilcilerinden birisiydi. Hatta 2002 yılından itibaren Gürcistan İstihbaratı ile irtibatlı çalışıyordu ve Çeçen savaşçılara sağlanan lojistik destek hattında görevliydi. Gürcistan İstihbaratı ile olan ilişkisini hiç inkâr etmeyen Zona, sadece bir Müslüman bir şahsa asla zarar vermeyeceğini ısrarla öne sürüyordu.

Hal böyleyken Çeçenler tarafından ilişkileri iyi bilinen Zona, neden ansızın dosyanın merkezine yerleştirildi?

Çünkü Zona, Rus istihbarat servisi FSB’nin en büyük rahatsızlıklarından birisiydi. Çeşitli vasıtalarla kendisiyle ilişki kurmuşlardı fakat bütün görüşmelerinin sonunda Zona tarafından açık bir şekilde atlatılmışlardı. Haliyle Zona gibi bir tehdidin ortadan kaldırılması Rusya’nın öncelikli hedefleri arasındaydı.

Bu noktada, Zona’yı çok daha iyi bilen kaynağımın sorusu şu: Acaba Emniyet içerisindeki paralel yapılanma Ramazan Kadirov ve FSB ile bağlantılı olarak Zona’yı hedef tahtasına koymuş olabilir mi?

Bilindiği gibi paralel yapının Rusya’daki okulları casusluk şüphesiyle kapatılmışlardı ve paralel yapı Rusya’ya girebilmek için bir kapı arıyordu. Zona, kapatılan kapıların tekrar açılması için iyi bir araç olabilirdi. O dönemde Türkiye’de iyi bilinen bir gazeteci üzerinden bu irtibatın sağlandığını anlatan kaynağım, aynı zamanda Emniyet içerisinde paralel yapılanmanın da o süreçte Zona’yı takip etmeye başladığını öne sürüyordu.

Uzun süredir basında “Emniyet İmamı” olduğu iddia edilen Kozanlı Ömer de henüz doğrulayamadığım bir bilgiye Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov ile aynı sülaleden geliyordu. Hatta soyadı “Özdil” olan Kozanlı Ömer’in de yaşadığı Adana, daha önce Ramazan Kadirov tarafından bizzat ziyaret edilmişti. Ayrıca “Özdil” soyadı da Türkiye’de iyi bilinen bir Çeçen soyadıydı.

Yani, Çeçen lider Kadirov ve Rus istihbarat servisiyle ilişkileri bulunan Emniyet içerisinde paralel yapılanmanın bu türden bir operasyonu yapması işten bile değil! En azından görünen fotoğraf, Zona üzerinden ciddi bir operasyonun hazırlandığı gösterir nitelikte.

Elbette pek çok soru işareti var.

Paralel yapılanma, bütün Çeçen cinayetlerini neden zayıf delillerle sadece bir ismin üzerine yıkmaya çalışıyor? Rus istihbaratı neden açıkça korunuyor ve katillerin Cinayet Masası’ndaki iki polis tarafından tespit edilen bağlantıları neden mahkemeden gizleniyor? Asıl mesele okullar mı? Yoksa çok daha derin bazı bağlantılar mı söz konusu?

Zona’nın açıkça hedef seçilmesinin ve medya araçları kullanılarak itibarsızlaştırılmasının sebebi nedir?

3 Çeçen komutanın kim tarafından öldürüldüğünü çok iyi bilen ve Zona’nın o tarihte Gürcistan’da olduğundan da haberdar olan bazı İslamcı organizasyonlar neden Zona ismi üzerinde ısrarla duruyorlar?

Şamil Basayev ile Zona arasındaki ilişki, Çeçen toplumu tarafından iyi bilinmesine rağmen, Şamil Basayev’in öldüğü patlamanın dahi bazı basın açıklamalarında bu isimle ilişkilendirilmesindeki amaç ne olabilir?

Hürriyet gazetesinde açıkça Zona’nın hedef gösterildiği haber, mahkemeden hemen önce kimler tarafından yaptırıldı ve bu haberle ilgili bilgileri Hürriyet muhabirine kimler aktardı?

Evet, sorduğum soruların cevabını biliyorum. Çeçen cinayetlerinin örtülmesi için Rus İstihbaratı ile kazan-kazan ilişkisine giren güçler de bu soruların cevaplarını çok iyi biliyorlar.

İyi bildikleri başka bir şey daha var: Bu dosyayla ilgili bütün oyunları deşifre olduğunda, hem paralel polislerin hem de paralel polislerle kol kola operasyon yürüten bir kısım sivillerin (!) sokağa çıkacak yüzü dahi kalmayacak!

İlgilileri için Ruslan Papaskiri'nin yani Zona'nın Ali Osaev'in cenazesini kalktığı saatlerde uçakta olduğunu açık bir şekilde ortaya koyan "INAD PASSENGER" belgesi:















































_____________________________
http://www.hurhaber.com/yasir-kadioglu/cecen-cinayetleri-bir-kumpasin-hikayesi/yazi-16292
  
4700 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi