• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam178
Toplam Ziyaret985028
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.304532.4339
Euro34.423434.5613
Semerkew
Çerkesler Rusya’nın sinirlerini bozmayı başardı
FEHİM TAŞTEKİN

Çarlık Rusya’nın Osmanlı topraklarına sürdüğü Çerkesler, 1.5-2.2 milyon arasında insanı yerinden yurdundan eden büyük trajedinin 150. yılını hiç olmadığı kadar dikkat çekici bir şekilde anıyor. Çerkesler İstanbul’a 168 km mesafede sürülen insanların ilk çıktığı yerlerden biri olan Kefken sahilinde atalarının sığındığı mağaranın yanı başında Karadeniz’e siyah karanfil bırakarak başlattıkları anma etkinliklerini, son yıllarda büyük şehirlere ve meydanlara taşıdı. Rusya da bundan rahatsız.

Al-Monitor’a konuşan kaynaklara göre Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, 19 Mayıs’ta kendisiyle görüşmeye gelen Çerkes diasporasının temsilcilerine zeytin dalı uzatarak “Çerkesleri Rusya’nın diasporası olarak görüyoruz. Sorunlarını  kendi sorunlarımız olarak kabul ediyoruz. Gelin anlaşmazlıklarımızı diyalogla çözmeye çalışalım. Tarihimizle yüzleşmeye hazırız. Ortak konferanslar düzenleyelim” dedi. Karlov’un Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) Başkanı Yaşar Aslankaya başkanlığındaki heyetle yaptığı görüşme, Çerkes diasporası ile yaşanan gerilimli bir sürecin tam ortasında gerçekleşti.

Çerkesler dertliydi. Bir süreden beri Rusya, 21 Mayıs 1864’ün soykırım ve sürgün günü olarak anılmasına karşı çıkıyor. Bu rahatsızlık soykırım topraklarında düzenlenen 2014 Soçi Olimpiyat Oyunları’na yönelik itirazlarla tavan yaptı. Bu nedenle kendi güdümündeki Dünya Çerkes Birliği (DÇB) gibi sivil örgütler ve nüfuz sahibi Çerkes işadamlarını kullanarak diasporayı markaja almaya çalışıyor; Moskova’nın çizgisine gelmeyenlere de Kafkasya’ya gidiş gelişlerinde zorluklar çıkartıyor.

Rusya’ya en yakın örgütün başına gelenler

Aslankaya, Türkiye’nin en büyük Çerkes sivil örgütlerinin çatı örgütünün başkanı olarak 29 Mart’ta DÇB’nin Kabardey-Balkar Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Nalçik’teki yönetim kurulu toplantısına gittiğinde “Bir daha Kafkasya’ya giremezsiniz” kabilinden uyarılarla karşılaştı, Nalçik’te kaldığı sürece takip edildi hatta otel odasının kapısında istihbarat elemanları bekletildi.

Hâlbuki diasporada da KAFFED fazlasıyla Rusya’nın hassasiyetlerini dikkate aldığı ve Moskova’yı rahatsız edecek eylem ve söylemlerden kaçındığı gerekçesiyle eleştiriliyor. KAFFED’in bağımsız Çerkes önderlerin tasfiye edildiği 1999’dan beri Rus devleti hesabına çalıştığı iddia edilen DÇB’nin içinde yer alması bile diasporanın önemli bir kesiminde ciddi bir sorun olarak görülüyor. KAFFED’in kendini aşarak Ankara’da Rusya Büyükelçiliği önünde ‘olimpiyat meşalesini söndürme eylemi’ yapması üzerinin çizilmesine yetti. Daha önce elçiyle doğrudan görüşebilen KAFFED yöneticilerine bir süre randevu verilmedi.

Al-Monitor’a konuşan Aslankaya, Rus elçisine şu mesajı verdiğini söyledi: “Bize verdiğiniz sözler yerine getirilmediği gibi Kafkasya’da tehdit ve baskıya maruz bırakıldık. Rusya hiçbir olumsuz eyleme tahammül edemiyor. Biz de sesimizi çıkarmadığımız zaman tabanımızı kaybediyoruz. Sorunlarımız karşısında adım atmayacaksanız biz de taleplerimizi uluslararası platformlara taşıyacağız. Kafkasya’ya gönderdiğimiz öğrencilerin bile bursları kesildi. Artık böyle olmuyor. Rusya tarihi trajediyi tanısın, anavatanla ilişkilerin önündeki engelleri kaldırsın. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Ermenilerle ilgili mesajı çok olumlu yankı buldu. Rusya lideri Vladimir Putin de buna benzer bir adım atabilir. Eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in 18 Mayıs 1994’teki ‘Kafkas savaşında bizlere miras olarak kalan problemleri ve özellikle Kafkas göçmenlerinin torunlarının tarihi anavatanına dönüşü sorunu çözülmelidir’ açıklaması diasporada çok olumlu yankı bulmuştu. Bunun üzerinden 20 yıl geçmesine karşın maalesef gelişme sağlanamadı. Kafkas-Rus Savaşları'nın bitiminin 150. yıldönümünde bu kapsamda doğrudan görüşmeler yoluyla Çerkeslerin uğradıkları haksızlıkların tanınması, acılarının paylaşılması ve tarihsel sorunlarının çözülmesinin mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu taleplerin kabul edilmesi halkımızın Rusya Federasyonu'na güveninin pekişmesini sağlayacaktır.”

Toplantıda iki ayda bir araya gelip sorunları konuşma kararı alındı. Ancak Aslankaya bu diyalog girişimine rağmen somut adım beklemiyor.

Uluslararası konferans iptal ettirildi

Yine diasporanın bir diğer çatı örgütü Çerkes Dernekleri Federasyonu’nun (Çerkes-Fed) diğer örgütlerle birlikte mayıs ya da eylülde İstanbul’da yapmayı planladığı uluslararası konferans DÇB’nin taş koymasıyla suya düştü.

Çerkes-Fed’de yer alan İstanbul Çerkes Derneği’nin yönetim kurulu üyelerinden Murat Yalçın, Al-Monitor’a “Rusya’nın dolaylı baskılarıyla karşı karşıyayız. Etkinliklerimizden duyulan rahatsızlıklar her vesileyle iletiliyor. Çok dikkatli bir dil kullanıyoruz. İstediğimiz sürgün ve soykırımın tanınması. Bunu talep ederken nefret ve şiddeti körüklemiyoruz. Buna rağmen özellikle her ayın 21’inde Rusya’nın İstanbul Konsolosluğu önünde sürgün ve soykırımın tanınması çağrısıyla yaptığımız gösteriye son verilmesi için diasporanın etkili isimleri üzerinden belli girişimlerde bulunuldu” dedi.

Çerkes-Fed, bu yıl 21 Mayıs’ta Rusya Konsolosluğu önünde büyük bir kalabalığın katıldığı anma etkinliğine de imza attı.

Diasporada taban baskısı

KAFFED’in motor bileşeni olmasına rağmen ‘Rusya ile uyumluluk’ siyasetinden rahatsız olan (Ankara) Çerkes Derneği’nin yönetim kurulu üyesi Erdoğan Boz da, Al-Monitor’a Rusya’nın manipülatif girişimleriyle karşı karşıya olduklarını söyledi: “Özellikle Soçi Olimpiyatları’na karşı muhalefetin güçlenmesiyle birlikte manipülasyon çalışmaları attırıldı. DÇB ve KAFFED bunun araçlarından biri oldu.”

Erdoğan Boz’a göre KAFFED’den farklı olarak talep çıtasını yükselten ve diaspora duyarlılığına daha fazla kulak verme eğilimine giren Çerkes Derneği’nin isteklerinin başında şunlar geliyor: 19. yüzyılda yaşananların soykırım olarak kabul edilmesi, anavatana dönüş hakkının tanınması ve geri dönüşü kolaylaştıracak somut adımların atılması.

DÇB, soykırımın kabul edilmesi, Çerkes ulusuna sürgünde yaşayan ulus statüsü tanınması, Çerkeslere çifte vatandaşlık hakkı tanınması ve Çerkeslere tarihsel topraklara dönüş garantisi verilmesi talebini Temsil Edilmeyen Halklar ve Uluslar Örgütü’nün (UNPO) 15-19 Temmuz 1997’deki genel kurulunda gündeme getirmişti. Bu girişimin arkası gelmediği gibi DÇB, 1999’dan sonra diasporadaki Rusya karşıtlığını törpülemeye çalışan bir kuruma dönüştü.

Suriye’de iç savaş patlak verince 1997’de UNPO’da deklare edilen dönüş meselesi yeniden gündeme geldi. Ancak Suriyeli Çerkeslerin anavatanlarına dönebilmelerinin önünün açılması için Adıgey Özerk Cumhuriyeti’ndeki Adıge Khase sivil örgütünün Kremlin, Dışişleri, Duma ve Federasyon Konseyi’ne yaptığı başvurulara ret yanıtı verildi.

Özetle Türkiye’de sayıları 3 milyonu aşan Çerkesler dillerini ve kültürlerini kaybettikçe sivil örgütlerin anavatanla ilgili talepleri ve duyarlılığı artıyor. Çerkes Derneği’nin kurucusu olduğu KAFFED’le ayrışması, hatta KAFFED’in DÇB ve Rusya makamlarıyla yaşadığı yeni gerilimler diasporada alttan alta büyüyen uyanışın baskısını yansıtıyor. Talepler sokaklara döküldükçe ve çok daha genel çerçevede Türkiye kamuoyuna mal oldukça Rusya’nın manipülatif girişimleri artıyor. Rus yetkililerinin “Çerkesler bizim diasporamız” retoriğini keşfetmesinin nedeni de bu.
_____________________
http://www.al-monitor.com

  
3065 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi