• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam265
Toplam Ziyaret985115
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.304532.4339
Euro34.423434.5613
Semerkew
Dil sürçmene sağlık, Leyla Zana

Yemin ederken, “...Türk Milleti önünde” diyecek yerde “...Türkiye Milleti önünde” dedi. Yine çıngar çıkmasın diye de, “Türk yerine Türkiye deyişim dil sürçmesidir; bilinçaltımın bir oyunu” diye izah etti.
Türkiyeli bir Beyaz Türk olarak söylüyorum kardeşim, bilinçaltına sağlık! Üç kere sağlık: 1) Sana kendini inkâr ettirmek istediler, izin vermedin. Beni “Kürd’üm” veya “İngiliz’im” demeye zorlasalardı aynı tepkiyi gösterirdim; 2) “Türk”, bu ülkedeki hakim soyun adından ibarettir. Milletin ve vatandaşlığın adı olduğu falan en büyük palavradır (bunu hemen örnekleyeceğim). Sen bu ülkedeki hakim soyun adını değil, bu toprağın adını “büyük” saydın ve onun önünde yemin ettin. Birleştirici davrandın; 3) Bunu, bizim kuşağımız Kürtlerinin aksine Genç Kürtler şu anda Türkiye kavramından hızla uzaklaşıyorlarken yaptın. Ortak yurdu vurguladın. Helal olsun. 

“Türk” bölücüdür; artık öğrenelim
Benim derdim, buradan hızla yeni anayasa meselesine geçmek. Ama önce, bir soyun adı olan “Türk” teriminin, anasından Türk ve Müslüman doğmayan milyonlarca vatandaşı ülkeden soğutmak yüzünden nasıl bölücü olduğunu bir kere daha yazayım. Yazayım da, yine anlamamakta ısrar edenlerin durumu artık ideoloji körlüğünden çıksın, yüzsüzlüğe girsin:
1) Yasalarımızda “Türk”, bir soy’un adıdır. Örnek vereyim: 19.09.2006 tarih ve 5543 s. İskan Kanunu md. 4/1’e göre, yurt dışından göçmen kabul edilecekler: “Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olanlar”.
06.04.2010 tarihli Resmî Gazete’de çıkan Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik md. 19/2: “Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancıların soy durumu (...) ana veya babanın soyu esas alınarak; Türk soylu, yabancı soylu veya soyu tespit edilemeyen şeklinde belirlenir”.
625 s. Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun (AB sopasıyla ancak 2007’de kaldırılan) 24/2 Maddesine göre yabancı (ve azınlık) okullarına atanacak müdür başyardımcısının niteliği: “Türk soyundan ve TC uyruklu”. “Türk” bir soy’un değil de bir vatandaşlığın adı olsa, niye “TC uyruklu” dedikten sonra bir de “Türk soyundan” desin?
2) Mahkemelerimizde “Türk” bir soy’un, üstelik Müslüman bir soy’un adıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun içtihat niteliğindeki 08.05.1974 kararı: “Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır”. Gayrimüslim TC vatandaşlarından bahsediyor!
3) İdari işlemlerimizde “Türk”, soy ve İslam demektir: Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu’nun 06.02.2006 tarihli raporu, gayrimüslim vakıflarını “Yabancı Vakıflar” kategorisine koymuştur.
Bütün bunları yapan “imam” olunca, halkın gayrimüslimlere “Türk” dememesi, raf ömrü dolmuş “komünist”lerin de “Sabetaycılık” kitapları yazması tuhaf mı? 

Tabula Rasa
Anayasa için sadece iki şey söyleyeceğim, ama asla vazgeçilemeyecek iki şey: 1) TBMM’de yapılan anayasa profesörleri toplantısında ortaya konulan ilke temel ilkedir: Tabula Rasa. Yani “tertemiz levha”. Sıfırdan yepyeni bir anayasa yapılacak. Ya ne olacaktı? “Yeni anayasa” diye, 12 Eylül’ün yaptırdığı 82 Anayasasının marangoz rendesiyle yontulmuş biçimini mi yutacaktık? Farkındaysanız, “İlk üç madde değiştirilemez!” diye yırtınanlar aynen bunu sokuşturmaya çalışıyor. Bir darbeciler güruhu çıkacak, yaptırdığı anayasaya “Md. 4: İlk üç madde değiştirilemez” diye hüküm koyacak, ondan sonraki tüm kuşaklar da bununla bağlı olacak. Aklınız alıyor mu bunu? Alıyorsa, hiç aklınıza baktırdınız mı? Ayrıca, hiç baktınız mı bu “mukaddes ilk üç madde”de neler var:
Madde 1) “Devletin şekli cumhuriyettir”. Padişahlık mı olacak?
Madde 2) “İnsan haklarına saygılı”: Bu mu değişecek? “Atatürk milliyetçiliğine bağlı”: Nedir azizim Atatürk milliyetçiliği, bilen var mı? Bundan daha içi boş ikinci bir kavram duydunuz mu ömrünüzde? “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti”: Bu mu değişecek?
Madde 3) “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür”: “Devlet ve millet bölünür” diye bir madde mi gelecek? Yoksa bölünmeyi bugüne kadar bu madde mi önledi? “Dili Türkçedir”: Devletin dili olmaz. Resmî dili Türkçedir, denecek. “Bayrağı beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır”: Her şey bitti de bayrak, marş ve başkent değiştirmekle mi eyleşeceğiz? 

Bölücü “Türk” kelimesi geçmemeli
2) “Türk” kelimesi yeni anayasada tek bir kere bile geçmemelidir. Çünkü bölücüdür. Vatandaşın adı, bu topraktaki bütün soyları ve dinleri kapsayan teritoryal terim “Türkiyeli”dir. Türkiye’yi bundan başka kurtaracak vatandaş tanımı yoktur.
Yalnız, şunu da söyleyeyim: Kimi Kürt dostların “Anayasada Kürtlerin statüsü olmalıdır, resmî dile Kürtçe de eklenmelidir, çünkü Kürtler kurucu unsurdur” demelerine bendeniz yokum. Her türlü ademi merkeziyetçiliğe varım, buna yokum. Çünkü bu, farkındaysanız, biz Türklerin şiddet kullanarak bulaştırdığımız bir hastalık: Kürt Kemalizmi. Bir soyun ismi olmak yüzünden Türk’ün anayasada tek bir kere bile geçmesine karşı çıkarken, bir soyun ismi olan Kürt’ün geçmesine mi destek vereceğim? Türk’ün o başımızın üstündeki ayrıcalıklı tahttan indirilip aramıza katılmasını savunurken, Kürt’ün mü o yukarıdaki tahta çıkarılıp “eşbaşkan” yapılmasını isteyeceğim? O zaman bu memleketteki diğer Türkiyeliler ne olacak?
Tabii, müsaadenizle şunu da ekleyeyim: Eğer yeni anayasada “Türk” kelimesi tek bir kere bile geçecekse, “Kürt” kelimesi de rahatça geçebilir.
Ama isterseniz, ikisi de geçmesin. Çünkü 88 yıllık boğuşma kâfidir. Ne Mutlu Türkiyeliyim Diyene! Yeni anayasanın tek sloganı budur.
Not: Tutuklanmadık BDP’li bırakılmadı. Bu nasıl demokrasi? Bu nasıl iş? Bu nasıl gidiş? Bu ne biçim ülke yönetmek?

_____________________

Radikal, 9 Ekim 2011

  
2573 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi