• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam187
Toplam Ziyaret985891
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Semerkew
Mecburi İskân Kanunu ve Yahudiler...

Oral Çalışlar

Her ülkenin tarihi acılarla dolu. Bizim tarihimiz üstelik henüz yüzleşmediğimiz, yüzleşemediğimiz bir tarih. Acının biri bitmeden birisi başladığı için, hangisini hesaplaşmak için öne alacağımıza bile karar vermekte zorlanıyoruz.
Önümde ‘Umumi Müfettişler Toplantı Tutanakları-36’ başlıklı kitap duruyor. Profesör Cemil Koçak’ın önsözünü yazdığı, Bülent Varlık’ın yayına hazırladığı kitap Dipnot Yayınları’ndan geçen yıl çıkmıştı. İlk çıktığı dönemde büyük bir dikkatle okuduğum kitabın önemli yerlerinin altını da çizmiştim.
Son günlerde güncel gelişmelerin içine fazlaca daldığımız hissine kapıldığım için geçmişe dönüp bakmakta bir yarar olur, biraz sorunlara daha dışarıdan ve uzaktan bakmak imkânı doğar umuduyla kitabı yeniden karıştırmaya başladım.
İlk hissiyatımı söyleyeyim: Türkiye çok mesafe almış. İkinci hissiyatım, hiç bilmediğimiz bir tarihin, Yahudilerin Trakya’dan yok edilmelerinin belgelerini görüp ürpermek oldu..
Raporun bir yerindeki şu paragraf geçmiş tarihe yolculuk bakımından çok ilginç... “2510 ve bunu tadil eden (değiştiren) 2848 sayılı İskân Kanunları, Türkçeden başka dil kullananlar hakkında idari tedbirler alınmasını emretmekte, Vilayetler İdaresi Kanunu’nun 68. maddesi bu hususta salahiyet vermekte olduğundan, bu hükümlere dayanılarak Trakya’da planlı harekâta başlanması düşünülmüş ve hazırlıklar yapılmıştır.”
Trakya’da kim yaşıyordu o tarihlerde? Tabii ki bir azınlık olarak Yahudiler. Aslında o tarihe kadar da çok işler olmuştu. Nazilerin Almanya’da iktidara gelmesi, Türkiye’de de anti-Semitizmi hortlatmış ve ırkçı dergiler ve gazetelerde kışkırtıcı yayınlar almış başını gitmişti.
O dönemde Trakya’da Yahudilere yönelik saldırılar, tehditler arttı ve Yahudilerin önemli bir kısmı Trakya’yı terk etmek zorunda kaldı.
Aslında bu gelişmelerin arkasında bir devlet iradesi bulunuyordu. Mecburi İskân Kanunu adı verilen 2510 Sayılı Kanun’da şunlar yazıyordu: “14 Haziran 1934 tarih ve 2510 Sayılı Mecburi İskan Kanunu’na göre: 1- Türk ırkından olmayanlar, hükümetten yardım istemeseler bile hükümetin göstereceği yerde yurt tutmağa ve hükümetin izni olmadıkça buralarda kalmağa mecburdurlar. 2- Anadili Türkçe olmayanlardan toplu olmak üzere yeniden köy ve mahalle, işçi ve sanatçı kümesi kurulması veya bu gibi kimselerin, bir köyü, bir mahalleyi, bir işi veya bir sanatı kendi soydaşlarına inhisar ettirmesi (tekeline alması) yasaktır. 3- Türk ırkından olmayanların köylere ve ayrı mahalle veya küme teşkil etmeyecek şekilde kasaba veya şehirlere iskânı (yerleştirilmesi) mecburidir.” 

Ulus devlet siyaseti
Bütün bu sorunlar bir ulus devlet yaratma hedefinin parçasıydı. Tutanaklar asıl olarak Kürtlere yönelik önlemleri içeriyordu. Tabii araya Avrupa’da yükselen Nazizm de eklenince Trakya’da yoğun olarak yaşayan Yahudiler de hedef haline gelmişlerdi. ‘Umumi Müfettişler Toplantı Tutanakları-1936’ asıl olarak Kürt sorununa nasıl bir çözüm bulunacağı üzerine yoğunlaşmıştı. Özellikle Dersim (bugünkü adıyla Tunceli) meselesi nasıl halledilecek diyerek raporlar kaleme alınmış, tartışmalar yapılmıştı.
Türkiye kendi farklılıklarıyla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras aldığı çokkültürlülüğü sürdürebilseydi, İttihatçı tepeden inmeci zihniyetin esiri olmasaydı, geçiş daha yumuşak ve daha az acı verici olabilirdi.
Bugünün tartışmalarına bakarken geçmişe doğru yolculuğa çıkmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Güncel her zaman yanıltıcı olabilir, günün gerginlikleri hepimizi gerçeklerden uzaklaştırabilir.
Yeni umutları ve yeni çözüm yollarını ararken de tarihi deneylerden, henüz yeni yeni ulaştığımız gerçek belgelerden yararlanabiliriz.
Cumhuriyet tarihini tabulaştırmak yerine, eleştirel bir gözle bakmak hepimize iyi gelebilir...
Tarih tabii ki acılardan ibaret değil... Oradan umut ve sevinçler de yaratabiliriz...

RADİKAL,9.11.2011

  
2877 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi