• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam369
Toplam Ziyaret1146355
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar40.135740.2966
Euro46.629746.8165
Semerkew
Murat Cenbey
muratcenbey64@gmail.com
Türk Sağı, Çerkesler, 21 Mayıs
16/05/2012

Osmanlı İmparatorluğu’nda 1800’lü yıllarda başlayan Batılılaşma hareketi, Cumhuriyetin kurulması ile birlikte yeni rejimin ana felsefesi olarak karşımıza çıktı (Nedense günümüzün Kemalistleri her konuda olduğu gibi bu konuda da gerçekleri çarpıtmakta, Batılılaşma hareketinin hiç geçmişi yokmuş gibi davranıp, Cumhuriyetle ortaya çıktığı propagandasını yapmaktadırlar).

Cumhuriyetin kurulması süreci ve onu takip eden dönemde iktidarı elinde bulunduran Kemalist gruplar, kendilerini hep ilerici, aydın ve solcu olarak lanse ettiler. Jakoben bir zorbalıkla bir anda her şeyi sıfırlayıp, halkın kıyafetinden yazı diline, eğitiminden kültürüne… kadar hayatın her alanında Batılılaşma felsefesini hayata geçirip, Halk Evleri, Köy Enstitüleri gibi kurumlarla bir kültürel devrim yapmaya çalıştılar.

O dönemde yaşayan halkların büyük bir çoğunluğu ise bu değişimi benimsemeyerek eskiye bağlı kaldı. Yapılan ilk demokratik seçimde de Kemalistler’in içinden çıkmış ama onlara karşı olan, halkın eskiye olan bağlılığını yargılamayan, halkın inanç ve değerlerine saygı gösteren ve kendilerini Kemalistlerin karşısında konumlandıran bir sağ hareketi iktidara getirdi.

***

Aslında bu dönemin analizini yapmak başlı başına bir araştırma konusu. Bizim yapmak istediğimiz ise sadece “Türk sağı”nın ortaya çıkışı konusunda basit, anlaşılır bir zemin oluşturmak.

Türkiye’nin politik hayatında 1950’li yıllarda başlayan bu hareket zaman içerisinde kendi içinde ayrışmalar yaşadı doğal olarak. Özellikle 1960’lı yıllarda başlayan sol harekete karşı geliştirilen anti Komünist propaganda sonucu bir kısmı kendine Milliyetçi-Ülkücü adını vermiş; bir kısmı da kendilerini İslamcı olarak adlandırarak yollarına devam etmişlerdir.

1980 yılında yapılan faşist darbe ve 1990’lı yıllarda Komünist blokun dağılması, Türk sağının da değişmesi sonucunu doğurmuştur. Bu sürece son yıllarda meydana gelen teknolojik değişimin etkileri de eklenince Türk Sağı da ister istemez dönüşmek zorunda kalmıştır.

Milliyetçi - Ülkücü kesim ana felsefesi olan “Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür” gibi çağdışı bir söyleme hala sahiplendiği için onları bu makalenin kapsamı dışında tutup, bu çalışmamızda Türk sağı olarak merkez sağ ve muhafazakar sağı ele alıyoruz.

***

2001 yılındaki büyük ekonomik kriz sonrası işbaşına gelen AKP hükümetinin toplumsal tabanı yukarıda anlatmaya çalıştığımız, halâ Osmanlı kültürüne bağlı, kendilerini halkın inanç ve değer yargılarına karşı olarak gördükleri sola karşı konumlandırmış olan bu muhafazakar sağdır.

Ekonomik gücünü ise yıllardır İstanbul burjuvazisi tarafından gelişmelerine izin verilmeyen “Anadolu Kaplanları” oluşturmaktadır.

1980’li yıllarda yükselmeye başlayan bu kesime karşı, iktidarı elinde tutan Kemalistler ve İstanbul burjuvazisi 28 Şubat ve 27 Nisan gibi askeri müdahalelerde bulunmasına rağmen önünü kesememiş ve 2003 seçimlerinde de iktidarı bu yeni gelişen muhafazakar sağa kaptırmışlardır.

Yıllardır değişime karşı çıkan ve hala jakoben tavrını devam ettirmek isteyen Kemalistler’in ülke sorunlarına bir türlü çözüm üretememesi, 1980 darbesi ve Komünist blokun dağılması sonucu, bırakın ülke sorunlarına bir çözüm üretmeyi, kendilerini toparlayamayan devrimci grupların da denklemden düşmesiyle, bu muhafazakar sağ hareket halkın geniş kesimlerinin  umudu haline gelmiştir.

2003 yılında bu grupların desteklediği AKP seçimleri kazanınca, dünyadaki değişimlerin de etkisi ile bugüne kadar kendilerini sol olarak gören iktidarların bile yapamadığı reformları yapmaya başladı. Bu süreçte bir taraftan bu reformları yaparken, bir taraftan da eski iktidar sahibi Kemalistler’le güç kavgasına girmiş ve bundan da büyük oranda başarı ile çıkmıştır.

Özellikle iktidarları döneminde muhafazakar sağ hareket, Anadolu kaplanları gibi ekonomik bir olguyla dışa açıldıktan sonra dünyadaki gelişimi daha iyi algılamış, kendileri de müthiş bir değişim içine girmişlerdir.

Önceleri hiç de gündemlerinde olmayan kişisel özgürlükler, yeni anayasa ve azınlık hakları gibi konularda yeni söylemler geliştirip, reformlar yapmaya başlamışlardır.

Şu bir gerçek ki, bu sınıf ekonomik olarak da gelişince, dünyayla entegre olmanın önemini kavramış, artık ulus devlet modelinin geçerliliğini yitirdiğinin farkına varmıştır.

Ancak bu sınıf hala eski değerlerine bağlı, Osmanlı kültürüyle irtibatlı bir sınıftır. En önemlisi ise bugüne kadar kıyıda köşede kalmış bu sınıf artık Kapitalizmin ve de tüketmenin tadına varmış, ekonomik olarak geliştikçe kültürel ve düşünsel olarak da gelişen bir sınıf haline gelmiştir.

Anadolu kentlerine gittiğimiz zaman hepimiz gözlemleyebiliyoruz artık bu gelişimi. Daha düne kadar Anadolu kentleri birer kapalı kutu iken bugün yeni yeni AVM’ler açılmakta, insanlar alışveriş yapmakta ve kapitalizmin en önemli göstergelerinden birisi olan “dışarıda yemek yeme” kültürü yayılmaktadır.

Bu sınıf şu anda değişime en açık sınıftır. Onun içindir ki AKP hükümetinin yapmış olduğu açılımlara da destek vermektedir. Çünkü bu sınıf artık eskinin demode olmuş kavramları ile uğraşmak istememekte, dünya ile entegre olmayı arzu etmektedir.

Bu muhafakazar sağın da azınlık haklarına bakış açısı daha düne kadar soldan pek farklı değildi. Kısaca, “Azınlık hakları mı? Tabiî ki, hepimiz Müslümanız ne de olsa; ne fark eder” şeklinde özetleyebileceğimiz bu görüş bugün artık değişmektedir.

Muhafazakar sağ, dünyada sınırların önemini yitirdiğini ve azınlıkların da artık bir pazar olduğunu görmüştür. Onun için bugün azınlık haklarına sahip çıkmaya çalışmakta, ya da bu konuda yapılacak reformlara destek vermektedirler. Şüphesiz bunun ne kadar ileriye gidebileceği ve nasıl şekilleneceği bu ülke azınlıklarının vereceği mücadeleye bağlı olduğu kadar, bu kesimin yaşayacağı değişimle de ilgilidir.

Bu kesimin Çerkesler’e bakış açısı da sol hareketlerden çok farklı değildi aslında. Azınlık hakları konusu geçtiğinde cümleyi tamamlama görevi görüyordu Çerkesler, “Bu ülkede sadece Kürtler yaşamıyor, Çerkesler, Rumlar, Araplar ve Abazalar da yaşıyor” şeklinde.

Bütün bu değişimlerin sonucu şimdi biraz daha farklı bakıyorlar azınlıklara ve Çerkesler’e. Bunun nereye kadar gidebileceğini hep birlikte göreceğiz; tabii bu konuda kendimize düşen görevleri de yerine getirmemiz kaydıyla.

***

Anadolu’da yaşayan Çerkesler’in büyük bir kısmı bu sınıfa dahil aslında; geçmişine, inançlarına bağlı insanlar ve onlar da potansiyel olarak değişime açıklar. Ancak bu sınıftaki değişim arzusu Çerkesler’e henüz yeterince yansımış gözükmüyor. Belki de yıllardır süren kültürel örgütlenme modelinin etkisinden hala kurtulamadıklarındandır. Oysaki bu muhafazakar sağda yer alan Çerkesler de değişmeliler. Siyasal haklarımızı dile getirmekte öncü olmalı, seslerini yükseltmelidirler. Yeni anayasanın yapılış sürecinde görev alan ve bugün iktidarda olan kesime bizi en iyi anlatacak olan bu sınıfa dahil olan Çerkesler’dir.

Bu muhafazakar kesimin genelde azınlıklara, özelde de Çerkesler’e bakış açılarını biraz daha geliştirip, bizim de bir halk olduğumuzu ve haklarımız olduğunun anlatılması gerekiyor.

Kürt açılımı, Dersim özrü, İskilipli Atıf Hoca’nın iade-i itibarı gibi konular hep muhafazakar sağ tarafından gündeme getirilirken, bizlerin de Çerkes Ethem dosyası, değiştirilen köy isimleri, anayasal haklarımız, Çerkesçe öğretim ve eğitim, Çerkesçe TV gibi konuları gündeme taşımamız gerekir barışçıl yöntemlerle. Bu konuda en çok da bu muhafazakar sınıfta yer alan Çerkesler’e görev düşüyor. Onlar konjonktüre uygun olarak bu değişime en güçlü katkıyı sunmalı ve her yerde, her zeminde Çerkes Haklarını gündeme getirmelidirler.

Korkunun ecele faydası yok; eğer bu treni de kaçırırsak bir sonraki trenin ne zaman geleceğini hiç bilemeyiz. O zaman vakit çok geç de olabilir.

Sadece Türkiye’deki Çerkesler’in değil, tüm dünya Çerkesleri’nin haklı mücadelesi için yapmalıyız bunları.

***

Bu hafta 21 Mayıs.

Çerkes soykırım ve sürgününü, halkımıza yapılan haksızlıkları simgeleyen bir tarih 21 Mayıs.

Bu sene 20 Mayıs Pazar günü saat 13.00’te Taksim’de başlayacak olan gösterilere en yoğun katılım kendilerini “muhafazakar sağ” olarak nitelendiren Çerkesler’den gelmelidir diye düşünüyorum.

Bir şenlik havasında geçen denize çelenk bırakma eylemlerinin dışında, sorumluların yüzüne “Siz bize soykırım yaptınız” diye haykırabilmeliler.

Bugüne kadar en sessiz kalan kesim “artık yeter, biz de varız” diyerek sesini yükseltebilmeli.

Yerimizden yurdumuzdan zorla kopartıldıktan 150 yıl sonra Soçi’de olimpiyat düzenleyip Soçi’yi pazarlamak isteyenlere hep birlikte “DUR” diye haykırabilmeliyiz.

20 Mayıs Pazar günü, saat 13.00’te soykırımı protesto etmek için Taksim’de olalım.

Onurumuz, dilimiz, kültürümüz, kendimiz için…



2725 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Düzenin Bekçisi Çerkesler - 20/07/2013
Maalesef Gezi olayları da gösterdi ki Çerkesler yine koruma olmaktan kurtulamadılar. AKP’yi Çerkeslik adına, özgürlük adına desteklediklerini iddia eden bu Çerkesler körü körüne bu katliamları yapan AKP’ye karşı tavır almak yerine sahip çıktılar.
Gezi Parkında Çerkesler Oyuna mı Geldi? - 30/06/2013
Bugün AKP’nin, çok eleştirilen ulusalcılardan farkı kalmamıştır, ulusalcılar ne kadar ırkçı, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir parti ise, AKP de o kadar mezhepçi, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir partidir.
CHP Milletvekili Engin Özkoç’a Cevaptır! - 31/05/2013
Anadolu’ya göç eden Çerkesler’e, Anadolu halkları kapılarını açmış ancak ne Osmanlı, ne de Cumhuriyeti kucak açmamış; tam tersine bizi Kürtler’e ve Ermeniler’e karşı kullanmışlardır. Bu ihaneti yapanlar da en başta sizin üyesi olduğunuz CHP’dir.
Açılım Ve TC Çerkesleri Üzerine - 13/05/2013
Mevcut duruma baktığınızda bu süreci sürdüren ve yeni anayasayı yapacak olan İslamcılar ve Kürtler. Biz Çerkesler ise 6 milyon olmakla övünmekle birlikte istatistiklerde “diğerleri” kaleminde yer almaktan öte gidemiyoruz. Bu kafayla gidemeyeceğiz de.
ÇHİ Beyaz Çerkeslerin AKP’si mi? - 20/03/2013
Daha önce 1970’lerdeki sol gençlik muhalefeti sırasında “komünizm geliyor, eyvah” diyerek ülkedeki her türlü muhalefeti ezen bir askeri darbe yapmışlardı; şimdi de “eyvah şeriat gelecek, ülke bölünecek” korkusu yaymaya başladılar tüm güçleriyle.
Açılım, Çerkesler ve Kemalistlerin Korkusu - 03/03/2013
Aranızda psikolog yada psikolojiye ilgi duyanlar bilir, öfkenin temelinde korku vardır, öfke, korkunun dışa vurumudur. Peki bu Kemalistler neden korkuyor acaba?
Değişen Ortadoğu Dengeleri ve Çerkesler - 27/01/2013
Küresel sermaye ve kapitalizmin bizleri tanıması, bizleri pazar olarak görebilmesi için, ilk önce bizim bir ulus olduğumuzu fark etmemiz, bunun için mücadele etmemiz ve belki de bedel ödememiz gerekecek.
Türkiye’de Neler Oluyor? - 17/12/2012
Anavatanımızdan zorla sürgüne yollandığı halde buna yıllarca “gönüllü göç” diyen büyüklerimizden sonra, bugün meydanlarda “bu bir soykırımdır” diyebilir hale geldik.
Cumhuriyet Bayramı ve Çerkesler - 10/11/2012
Hala ilköğretim okullarında 6–7 yaşında çocuklara her sabah zorla “Ne mutlu Türküm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtiyorsunuz. Siz sabahları “Ne mutlu Almanım diyene” demek ister misiniz acaba?
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi