• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam378
Toplam Ziyaret1146364
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar40.135740.2966
Euro46.629746.8165
Semerkew
Murat Cenbey
muratcenbey64@gmail.com
Türkiye’de Neler Oluyor?
17/12/2012

Türkiye’de 2002 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) seçimleri kazanması her kesimde şaşkınlık yaratsa da, asıl etki ilerleyen senelerde düşünce hayatında ortaya çıktı. Tabuların yıkılmasıyla ezberler bozuldu, özellikle fikir hayatında önemli değişiklikler olmaya başladı. Daha düne kadar sol düşüncenin savunduğu birçok şeyi bugün “dinci, sağ” hükümet hayata geçiriyor. Eskinin düşün insanları, aydınlar, yazarlar ne yapacaklarına karar verememiş vaziyetteler. Kimileri süreci doğru okuyup, doğru tavır alırken; kimileri eskiye daha sıkı sarılıp geçmişlerine inat gericileştiler.

Bu olay aslında pek çok kesimin iddia ettiği gibi tek başına AKP’nin başarısı da değil elbette. Daha önceki yazılarımda defalarca tekrar ettiğim, dünya düzeninin değişmesi, ulus devlet modelinin iflas etmesi, kapitalizmin pazar kaygısı sebebiyle daha fazla özgürlükçü gözükmesi,… gibi sebeplerin yanında; AKP’nin de süreci iyi okuyup dümeni iyi idare etmesi sonucu Türkiye hem demokrasi alanında, hem de -ki asıl başarısı da buradadır- ekonomi alanında çok gelişip zenginleşti.

Dünyada ekonomik alandaki her zik-zakın toplumsal hayatta bir karşılığı vardır. Kapitalist sistemde ülkeler fakirleştikçe, gerici, ırkçı, ilkel anlayışlar tırmanışa geçer; ülkeler zenginleştikçe de demokratik gelişme öne çıkar. Türkiye’de de böyle oldu. Daha düne kadar muhafazakâr (katıldığım bir tanımlama değil ama bazıları buna dinci diyorlar) olan Anadolu sermayesi, gelişip dünya ile entegre olmaya başlayınca radikallikten uzaklaşıp demokratlaşmaya başladı ve çok ilginçtir ki bir çok demokratik atılım bunların zamanında ve bunların desteğiyle oldu.

Süreci iyi okuyamayan eskinin elitist, darbeci, yıllardır bu ülkeyi diktatörlük ile yönetmiş Kemalistleri ise eskisi gibi darbe ile bunların önünü keseceğini sanıp bir yargı darbesi ile AKP’nin başkanı Erdoğan’ı hapse attırıp, o da olmayınca 27 Nisan’da aleni bir darbe ile (gizli darbe planları, ergenekonu da dahil edebiliriz) önlerini kesmeye çalıştı. Ancak süreci iyi okuyamadıkları için girişimleri ters tepti, seçimlerde ve anayasa referandumunda hezimete uğradılar. Çünkü insanlar ekonomik gelişmeyi ve demokratikleşmeyi seçmişti.

Hem bu gelişmeden, hem küresel sermayeden destek ve güç alan AKP, yıllardır bu ülkenin gelişmesinin önündeki en büyük engel olan askeri vesayete karşı bir savaş başlattı ve bu savaşı kısmen de olsa kazandı.

Ne olduysa bundan sonra oldu.

***

Daha düne kadar demokratikleşmeyi, Avrupa Birliği’ni savunan AKP birden gericileşmeye, demokrasinin önünü tıkamaya, utangaç da olsa Kürt sorunu konusunda attığı adımlardan vazgeçip sertlik politikası izlemeye ve daha birçok örneğini sayabileceğim şekilde, daha önce eleştirdiği Kemalistler gibi davranmaya başladı. Kısaca, eskinin Kemalistlerine sol dersek (ben hiç bir zaman onlara solcu diyemem, bu sola hakaret olur çünkü), kendileri de oldu bir sağ Kemalist.

Aynı onlar gibi davranmaya başladılar. Her konuda tek başına karar almak, beğenmediği heykeli yıktırmak, barajlara bakanların ismini vermek, dindar nesil yetiştirmek, Kürtlerin temsilcisi olan Abdullah Öcalan’ı idam edeceğim demek, TV dizilerine karışıp yasaklatmak, zorunlu din dersleri koymak, başörtüsünü gündeme getirmek… gibi örnekleri sayabiliriz.

Nasıl olmuştu da sağlık alanındaki reformlarıyla, duble yollarla, metro sistemiyle, TOKİ evleriyle halka hizmet götüren Kürt sorunundaki adımları, demokratikleşme çabalarıyla, okullardaki faşizmin simgesi tek tip kıyafeti kaldırmasıyla, azınlık hakları, anadilde eğitim… gibi konularda attığı adımlar ile ülkenin demokratikleşmesine katkıda bulunan hükümet böyle bir yola girmişti?

Biraz önce bahsettiğim bu değişim sürecini iyi okuyamayıp doğru tavır alamayan ve gericileşen, yolda ayağı takılıp düşse bile Erdoğan’dan bilen, hani neredeyse ülkede bir kriz çıksa ve ülke dibe vursa Erdoğan gidecek diye sevincinden göbek atacak olan eskinin ilerici, aydın sınıfı bunu fırsat bilip, “Bakın biz demedik mi? İşte bunlar dinci. Şeriatı getirecek, diktatör…” filan demeye başladılar. Bunlar maalesef Özal zamanında da aynısını yapıp Özal’a karşı çıkmışlardı.

Bu süreci doğru okuyup ülkenin demokratikleşmesini destekleyen, kısaca “yetmez ama evet”çilerin, “Yahu bu bir sistem sorunu. Konu Erdoğan değil. Erdoğan gider başka biri gelir. Bu ulus-devlet modeli değişmedikçe, daha çok Erdoğan, Özal gelir. Gelin bu sisteme karşı ve demokrasiden yana mücadelemizi verelim” sözlerine ise kulak tıkadılar.

Ben şimdi, bu eskiden demokrat, aydın v.b. olan, ancak şu anda süreci doğru okuyamayıp, ülkenin tüm meselelerini Erdoğan ve AKP düşmanlığı üzerinden yorumlamaya çalışan ve sanki AKP ya da Erdoğan giderse tüm sorunların biteceğini sanan bu kesime bazı hatırlatmalarda bulunup, sormak istiyorum:

Uludere’de 36 Kürt’ü katlettiler diyenler! (ki katılıyorum devlet bunun hesabını vermeli.) 1938’de Dersim’de 30 bini aşkın Kürt katledildi, haberiniz var mı?

12 Eylül’ü yapan faşistler “bu ülkede Kürt yoktur” diyorlardı, haberiniz var mı?

Yargıyı ele geçirdiler diyorsunuz, sizin yargınız bu ülkenin başbakanını şiir okudu diye içeri attı. Manisalı gençler olayında “Kahrolsun faşizm” pankartı açan çocuklara 36 yıl hapis cezası verdi. Rüşvet olaylarından bahsetmiyorum bile…

Öğrenciler joplanıyor diyenler! Bu ülkede hem de adı sosyal demokrat olan bir faşist adalet bakanı zamanında cezaevlerinde hayata dönüş operasyonunda 30 kişiyi kimyasal bombalarla diri diri yaktılar, haberiniz var mı? 

“Eyvah kızımın başını zorla kapatacaklar” diyenler! Siz, 89 senedir kızların başını zorla açtınız, insanları anadillerini konuştukları için zindanlara attınız haberiniz var mı?

Bugün başbakan her yere cami yapıyor diyenler! Siz 89 senedir ülkenin her yerine çirkin Atatürk ve İnönü heykelleri diktiniz. Bugün barajlara bakanların adını veriyor diye eleştiriyorsunuz başbakanı; siz bu ülkede her yere Atatürk ve İnönü adı vermediniz mi?

Başbakan dizilere karışıyor diyenler! Siz kitapları yaktınız. Mustafa filminde Atatürk’ü içkici olarak gösterdi diye yazarını linç edecektiniz, unuttunuz mu?

Başbakanı dindar nesil yetiştireceğiz dediği için eleştirenler! Siz 89 senedir modern insan yetiştireceğiz diye zorbalık yapıyorsunuz. Kılık kıyafet devrimine karşı çıktı diye İskilipli Atıf Hoca İstiklâl Mahkemeleri’nce idam edildi. Sadece inançlarından dolayı başlarındaki örtü yüzünden bir sürü genç kızın eğitim hayatı bitti, haberiniz var mı?

Kuzey Kore’de ölen diktatörleri için yas tutma zorunluluğu çıkarılmıştı, eminim sizler de gülmüştünüz bu olaya. Bu yıl Cumartesi gününe gelen Atatürk’ün ölüm yıldönümünde okul törenine katılmayan çocukların ailelerinden savunma istendi “niye katılmadınız?” diye. Bunlardan haberiniz var mı?

Demokrat, devrimci, aydın, ilerici, kısaca insan olmak, her türlü haksızlığa karşı çıkmak demektir. Yukarıda saydığım ve bu hükümetin yaptığı anti demokratik uygulamalara karşı çıkmak ve bunlara karşı mücadele etmek bir insanlık görevidir, bu doğru; ama diğer bir doğru da 89 yıllık diktatörlüğün yukarıda saydığım uygulamalarına ses çıkarmamanın bir insanlık suçu olduğudur.

Bu bir Erdoğan, AKP sorunu değil; bu bir sistem sorunudur. Ulus devlet modelinin yıkılıp yerine daha demokratik ve özgürlükçü bir sistem kurulmadığı sürece, devleti kim ele geçirirse geçirsin aynı davranıp, iktidarını sağlamlaştırınca gericileşecektir. Bugün sizin eleştirdiğiniz ve AKP’yi savunuyor dediğiniz kısaca “yetmez ama evetçiler” 10 yıl önce de bunları söylerken dinlemediniz. Anti demokratik uygulama ve baskı kimden gelirse gelsin, onunla mücadele edilmelidir. “Biz iktidardayken ezelim, ama bizi ezerlerse haykıralım” yaklaşımı demokratik bir tavır değildir.

Bugün yukarıda saydığım kesimler geçmiş uygulamalar konusunda bir özeleştiri verip, bunları da anti demokratik uygulama sınıfına alıp, bundan sonra her türlü anti demokratik uygulamaya karşı çıkmalıdırlar. Bu ülkede demokrasi ancak bu şekilde kazanılır.

***

AKP’ye ve Başbakana gelince…

Bunlar Türkiye ve dünya tarihine bakarlarsa yaptıkları hatayı anlayacaklardır. 1985’li yıllarda bir Özal vardı ortalığı kasıp kavuran; ama bugün partisinden bir eser yok.

İktidar duygusu insanların egosunu yükseltir. Sanırım başbakanın egosunu da yükseltmiş.

Sayın Başbakan!

Küresel sermaye ve Türkiye halkları sizi oraya bu ülkeyi zenginleştirin ve demokratikleştirin diye getirdi, onun için destekledi; bu ülkeye faşizmi getirin diye değil. Bu ülke faşizmden çok çekti, bir de sizin faşizminizle uğraşamaz. Bilin ki bu ülkeye artık faşizmi siz bile getiremezsiniz. Arkanızdaki desteğe aldanmayın ve tarihteki örneklere bakın. Bırakın her tarafa çirkin camiler yapmayı, her yere bir adamınızın ismini koymayı, bırakın dizilerle uğraşmayı… Çok istiyorsanız kendi yandaşlarınıza istediğiniz gibi bir dizi çektirin ve görün bakalım reyting alabilecek mi? Liberal ekonomi, demokrasi böyle bir şey, herhalde bunları biliyorsunuz.

Uludere’de Kürtleri bombalayan uçakların bağlı olduğu komutanı görevden alacağınıza madalya veriyorsunuz. Biz tarihte çok gördük böylelerini ama şimdi hepsi tarihin çöplüğündeler. Ölümüne mücadele verdiğiniz, kendilerini yıkılmaz sanan Kemalistlerin durumuna bir bakın. Tek kurşun atılmadan hepsi nakavt oldular. Dünya sürecini ve Küresel sermayenin isteklerini iyi anlayın. Eğer bunları yaparsanız var olursunuz, yoksa sizin sonunuz da hüsran olur.

Millete niçin bekçilik yapmaya çalışıyorsunuz? Siz bekçi Murteza mısınız? Bırakın her durumdan vazife çıkarmayı ve siz sadece yasal görevlerinizi yapın; Kürt sorununu çözün, ülkeyi zenginleştirin, demokratikleştirin. Unutmayın küresel sermaye sizden bunu bekliyor.

***

Peki, biz Çerkesler bu fotoğrafın neresindeyiz acaba?

Eskiden olsa “hiçbir yerinde” derdik ama ne mutlu ki artık Çerkesler’de de bir kıpırdanma var. Anavatanımızdan zorla sürgüne yollandığı halde buna yıllarca “gönüllü göç” diyen büyüklerimizden sonra, bugün meydanlarda  “bu bir soykırımdır” diyebilir hale geldik. Yıllardır toplumumuzun kültürünü korumada hizmet etmiş ancak değişen zaman koşullarının gerisinde kaldığı için güç ve kitle kaybeden derneklere alternatif çıkan ÇHİ, Kafkasya Forumu, Yurtseverler, Jineps (adını atladığım grup varsa affola, Çerkes kalma mücadelesi veren tüm grupları kastediyorum) v.b. gruplar artık kültürel örgütlenmenin yetmediğini görüp siyasal örgütlenme yoluna gidiyorlar.

21 Mayıs eylemleri, her ayın 21’i eylemleri gibi toplumda karşılık bulan eylemlere imza atıyorlar. Tabiî ki bunun bedelini de ödemeye başladılar. İlk önce Kuban Kural’a yapılan tehdit, en son da ÇHİ üyeleri Kenan Kaplan, Erol Karayel ve Murat Özden’in Putin protestosunda gözaltına alınmaları bunların bir örneği. Aslında tüm Çerkes toplumunun bu cesur ve özverili arkadaşlarımıza sahip çıkması gerekir, sanırım zamanla bu da olacak.

Ayrıca bu fikir hareketleri ve eylemler artık yıllardır statükonun bekçiliğini yapan örgütlenmeleri de zorlamaya başladı. Onlar da ya zamana uyacaklar, ya da gitgide yok olacaklar.

Ancak, biz Çerkesler olarak vermiş olduğumuz bu kimlik mücadelesi ile yetinmemeli, aynı zamanda yukarıda saydığım Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda da mücadele içinde olmalıyız. Çünkü, bu yeni anayasa sürecinde, ya da ülkenin demokratikleşmesi sürecinde denklemin içinde olamazsak eğer treni kaçırmış olacağız. Unutmayalım ki, dünyada en çok Çerkes’in yaşadığı bir coğrafyadayız. Bu coğrafyanın demokratikleşip ilerlemesi bizlerin de sadece kimliklerimizi ve kültürümüzü kaybetmememiz değil, aynı zamanda siyasal ve kurumsal olarak da haklarımızı almamız ve korumamız anlamına gelir. Türkiye’de alınacak kurumsal haklar dünyanın her yerindeki Çerkesler için örnek olacaktır.

Zaman mücadele zamanıdır.  Hem yaşadığımız ülkenin demokratikleşmesi, hem de kurumsal kimlik haklarımızın alınması için bu mücadelenin içinde olmamız gerekir.

Tabiî ki İnsan ve Çerkes kalabilme gibi bir amacımız varsa...



1837 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Düzenin Bekçisi Çerkesler - 20/07/2013
Maalesef Gezi olayları da gösterdi ki Çerkesler yine koruma olmaktan kurtulamadılar. AKP’yi Çerkeslik adına, özgürlük adına desteklediklerini iddia eden bu Çerkesler körü körüne bu katliamları yapan AKP’ye karşı tavır almak yerine sahip çıktılar.
Gezi Parkında Çerkesler Oyuna mı Geldi? - 30/06/2013
Bugün AKP’nin, çok eleştirilen ulusalcılardan farkı kalmamıştır, ulusalcılar ne kadar ırkçı, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir parti ise, AKP de o kadar mezhepçi, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir partidir.
CHP Milletvekili Engin Özkoç’a Cevaptır! - 31/05/2013
Anadolu’ya göç eden Çerkesler’e, Anadolu halkları kapılarını açmış ancak ne Osmanlı, ne de Cumhuriyeti kucak açmamış; tam tersine bizi Kürtler’e ve Ermeniler’e karşı kullanmışlardır. Bu ihaneti yapanlar da en başta sizin üyesi olduğunuz CHP’dir.
Açılım Ve TC Çerkesleri Üzerine - 13/05/2013
Mevcut duruma baktığınızda bu süreci sürdüren ve yeni anayasayı yapacak olan İslamcılar ve Kürtler. Biz Çerkesler ise 6 milyon olmakla övünmekle birlikte istatistiklerde “diğerleri” kaleminde yer almaktan öte gidemiyoruz. Bu kafayla gidemeyeceğiz de.
ÇHİ Beyaz Çerkeslerin AKP’si mi? - 20/03/2013
Daha önce 1970’lerdeki sol gençlik muhalefeti sırasında “komünizm geliyor, eyvah” diyerek ülkedeki her türlü muhalefeti ezen bir askeri darbe yapmışlardı; şimdi de “eyvah şeriat gelecek, ülke bölünecek” korkusu yaymaya başladılar tüm güçleriyle.
Açılım, Çerkesler ve Kemalistlerin Korkusu - 03/03/2013
Aranızda psikolog yada psikolojiye ilgi duyanlar bilir, öfkenin temelinde korku vardır, öfke, korkunun dışa vurumudur. Peki bu Kemalistler neden korkuyor acaba?
Değişen Ortadoğu Dengeleri ve Çerkesler - 27/01/2013
Küresel sermaye ve kapitalizmin bizleri tanıması, bizleri pazar olarak görebilmesi için, ilk önce bizim bir ulus olduğumuzu fark etmemiz, bunun için mücadele etmemiz ve belki de bedel ödememiz gerekecek.
Cumhuriyet Bayramı ve Çerkesler - 10/11/2012
Hala ilköğretim okullarında 6–7 yaşında çocuklara her sabah zorla “Ne mutlu Türküm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtiyorsunuz. Siz sabahları “Ne mutlu Almanım diyene” demek ister misiniz acaba?
Çerkeslerin Siyasal Örgütlenmeleri ve Eylemlilik - 21/09/2012
Sadece ÇHİ değil, tüm gruplar -ki buna dernekler de dahil- bu tür eylemlilikler düzenleyip toplumda dikkat çekebilmeli, etki bırakabilmeli ve mesajlar verebilmelidir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi