![]()
Murat Cenbey
muratcenbey64@gmail.com
Düzenin Bekçisi Çerkesler
20/07/2013
Vatanlarını korumak için verdikleri mücadeleyi, günün şartları gereği kaybeden Çerkesler, -burada anlatmanın çok uzun olacağı, konumuz olmadığı... gibi bir sürü sebepten dolayı- Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki ülkelere dağıldılar. Çok büyük bir kısmı Anadolu coğrafyasına yerleştirilen Çerkeslerin ne amaçla Osmanlıya getirildiğini anlamak için, haritada Çerkeslerin o zamanlar yoğun olarak yerleştirildiği yerlere bakmak yeterli aslında. Gemiler ile Samsun limanına gelen Çerkeslerin bir kısmı Samsun’dan güneye doğru, Amasya, Çorum, Yozgat, Tokat, Sivas, Kayseri, Adana ve Hatay’a yerleştirdiler; diğer bir kısmı ise Bursa, Bandırma, Bilecik yörelerine. Anadolunun kuzeyinden, güneyine dik bir hat üzerinde yerleştirilen Çerkesler’e biçilen rol, bu hattın doğusunda yer alan Rumlardan (Pontuslulardan), Ermenilerden ve Kürtlerden gelecek saldırılara karşı yönetim merkezini korumaktı. Çerkesler kendilerine biçilen bu rolu iyi oynadılar doğrusu. İlk önce Osmanlı bayrağı altında Ortadoğu’da at koşturup kılıç salladılar, sonra Osmanlı’nın dağılıp yerine Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında yeni efendilerinin yanında yer alıp, dilllerini bile bilmedikleri efendileri için öldüler ve hatta birbirlerini öldürdüler. Kendilerine biçilen rolü iyi oynayarak, Anadolu coğrafyasındaki diğer etnik unsurlara karşı yapılan katliamlarda da baş rolu oynadılar maalesef. Bu tavırlarıyla efendileri tarafından da takdir edildiler. Ancak, ihtiyaç duyulduğu süre boyunca el üstünde tutulan korumalar, ihtiyaç kalmayınca ve biraz da efendilerinin iktidarını sarsmaya başlayınca afaroz edildiler. Savaş sırasında el üstünde tutulan Çerkesler işte bu yüzden birden bire “hain” ilan edildi. Katliamlar, sürgünler, baskılar sadece diğer etnik unsurlara karşı değil, Çerkesler’e karşı da yapılmaya başlandı. Dilleri yasaklandı, sürüldüler ve aşağılandılar. Bu süreçte maalesef Çerkesler çok da birlik olamadılar. Bu baskı ve katliamlar olurken Çerkesler de ikiye ayrıldı. Bir kısmı buna karşı çıkarken, bir kısmı da destekledi ve efendilerinin yanında yer almaya devam ettiler. Yeni Cumhuriyeti kuranların ideolojileri 80 sene boyunca ülkeyi baskılarla yönetirken, bu düzenin korumalığını da yine Çerkesler yapmaya başladı tarihten hiç ders almayarak. Ülkenin emniyetinde, milli istihbaratında, askeriyesinde hep Çerkesler vardı. 1960’lı, 70’li yıllarda da Çerkesler değişik efendilere hizmet ederken, birbirlerini öldürürken, her iki taraf için de “sadık” bir korumaydılar. İnsanlar Çerkesleri anlatırken en çok “sadık” kelimesini kullanıyordu. 1980 yılında da Çerkesler efendilerinin yanında yer aldılar ve bu 2000’li yıllara kadar devam etti. Çerkesler rejimin en sadık bekçileri olarak, diilerini yasaklayan, onları yok sayan efendilerine hizmet ettiler. Buna karşı çıkan bir avuç Çerkesi ise düzenin bekçisi Çerkesler afaroz etti öncelikle. Sonra tüm dünyada başlayan değişim rüzgarları Türkiye’de de esmeye başladı. Daha düne kadar düzenin efendileri tarafından yok sayılan, yobaz, şeriatçı denilen İslamcı kesim çıkmaya başladı siyaset sahnesine. Söylemleri etkileyiciydi, Avrupa Birliği, özgürlükler, insan hakları, azınlık hakları,... filan. Toplumdan destek buldular ve iktidara geldiler. Mazlumların ve ezilmişlerin iktidarıydı. İyi şeyler yapmaya başladılar aslında. İktidardılar ama muktedir değildiler. 80 yıldır ülkeyi yöneten ve içinde bolca da Çerkes barındıran askeri ve bürokratik vesayete karşı mücadele başlattılar ve kısmen kazandılar da. Çerkesler de etkilendiler bu rüzgardan. Bu iktidar farklıydı, azınlık haklatına saygılıydı filan. Daha çok da eski düzenin bekçisi Çerkesleri eleştiren Çerklesler destekledi bu yeni siyasi hareketi. Onlar kendileri için bir şey istemiyordu aslında; onlar Çerkeslik adına, Çerkeslere hak verilecek olması adına ve bu hareketi de bu taleplere en uygun gördükleri için destekliyorlardı. Bu hareket özgürlükçü söylemleriyle toplumun tüm kesimlerinden olduğu gibi Çerkeslerden de destek bulmuştu. Eski düzenin bekçileri tarafından AKP’li olmakla suçlanan bu Çerkesler, “Hayır, biz hiç bir siyasi hareketin yandaşı değiliz. Mevcut seçenekler içinde Çerkesleri en iyi anlayan, en özgürlükçü olan ve eskinin baskıcı rejimine karşı mücadele verme azmi gösteren hareket bu olduğu için destekliyoruz. Başka bir hareket bu hakları verse, ya da bu hareket mevcut özgürlükçü söyleminden vazgeçse ilk tepkiyi biz gösteririz” diyorlardı. Söylemler güzeldi, toplumdan destek de buldular, rüzgar arkalarındaydı. Son bir kaç senedir, özgürlük söylemini birakan ve gericileşen bu harekete ses çıkarmamalarını,eski Kemalist rejimine dönme korkusu ile açıklıyorlardı. Haksız da sayılmazlardı ama Roboski katliamı ilk ihtardı bu kesim için. Fakat 80 senedir atalarının yaptıklarından farklı bir şey yapmayıp bu katliama ses çıkarmadı bu Çerkesler. Durumu idare ettiler, sonra Kürt açılımı imdatlarına yetişti. Bak işte Çerkesleri de özgürleştirecek olan bu iktidardı, ufak tefek kusurları olabilirdi ancak yine de Çerkeslik mücadelesi gereği desteklenmeliydi bu hareket. Ama bu hayaller 31.05.2013 akşamı sona erdi. Tamamen çevreci tepkilerle Gezi Parkı’na toplanan 3-5 yüz gence polisin yaptığı insanlık dışı davranış ve saldırı, zaten son zamanlarda eski özgürlükçü söyleminden tamamen uzaklaşan Başbakan’ın açıklamalarıyla kontrolden çıkıp dünya gündemine oturdu. Bunu kullanmak isteyen sol örgütlerin ve ulusalcı faşistlerin de devreye girip olaydan nemalanmak istemeleri sonucu insanlar ölmeye başladı. Başbakan’ın “bir kadeh bile içen alkoliktir” sözü bu olaylara tuz biber ekti. Zaten yaşam tarzlarına müdahele olduğunu düşünen insanlar ve bunları kullanmak isyeten eski düzenin artıkları, olayı, seçimle gelmiş bir hükümeti halk ayaklanması ile yıkmak istemeye kadar götürdüler. Bu da AKP’nin ekmeğine yağ sürdü. Yaptığı hatadan dolayı özür dilemek yerine, bu ulusalcı darbecileri öne sürerek olayı bir komplo, bir dış güçler oyununa getirdi. Sonra “faiz lobisi” dedi, onu dedi, bunu dedi kıvırdı da kıvırdı. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenlere karşı “Biz kimsenin askerleri değiliz” diyenleri, Zamanında islamcılara karşı yapılan haksızlıklarda onların yanında yer alan, darbelere karşı direnen bu gençleri hiç görmek istemedi. Bu olay gerçek demokratlarla sahte demokratları ayırt etmede de bir turnusol kağıdı işlevi gördü aslında. *** Ve Çerkesler... Eski düzenin koruması Çerkeslerin tavrı zaten belli idi, onlar darbecilerin yanında yer aldı. Ama herkes, o eski düzenin askeri Çerkesleri eleştiren ve “özgürlük mücadelesi adı altında Çerkeslik mücadelesi için AKP’yi destekliyoruz” diyen Çerkeslere çevirdi gözünü. Bakalım tarih tekerrür mü edecekti, yoksa Çerkesler ilk defa birinin askeri olmayıp doğrudan yana mı tavır alacaklardı? Maalesef Gezi olayları da gösterdi ki Çerkesler yine koruma olmaktan kurtulamadılar. AKP’yi Çerkeslik adına, özgürlük adına desteklediklerini iddia eden bu Çerkesler körü körüne bu katliamları yapan AKP’ye karşı tavır almak yerine sahip çıktılar. Yani, bu Çerkesler de yeni düzenin koruması oldular, hem de Başbakan anadilde eğitim olmayacağını söylediği halde... Hem de eski köy isimlerine izin vermeyeceğini açıkladığı halde... Hadi AKP’nin dağıttığı ulufelerden yararlanan ve çemberin son halkalarından biri olan ve körü körüne biat kültürü gereği AKP’yi savunanları anladık da; bunu Çerkeslik adına yapan, eskinin o koruma Çerkeslerine karşı çıkan bu sözde özgürlükçü Çerkesleri anlamakta güçlük çektik. İlk önce dış güçlerin oyunu dediniz, sonra faiz lobisi dediniz,..., dediniz de dediniz. Bizde size bir soru sorduk: Daha önce başta İslamcılar olmak üzere tüm toplumun hayat tarzına müdahele eden baskıcı faşistleri eleştirirken, şimdi bir kadeh alkol alan dahi alkoliktir gibi küstahça ve geri zekalı bir açıklamaya niçin karşı çıkmıyorsunuz? Şimdi ulusalcıların oyuncağı olmuş bir tiyatrocu bozuntusunun bir skeçi vardı meşhur: Otogarda memleketi Kars’a gidecek yolcuyu ilk önce Edirne’ye göndermek isteyen, o da olmayınca “o zaman Niğde’ye gönderelim abi” diyen muavini hicvediyordu. Bunlar da onun gibi; Gezi Parkı olaylarına önce dış güçlerin oyunu dediler, sonra bu faiz lobisi oldu, o da yetmedi ve şimdiki söylemleri “Gezi olayları canları dayak istedi diye Taksim’e gidip polisten dayak yiyen gençlerin olayı” na dönüştü. Bravo, bu kafayla bir Recep İvedik filminde figüranlık kaparsınız artık, ne diyeyim. Sizin bu küçümsediğiniz gençlerin büyük bir kısmı, zamanında Türban yasaklarına karşı yapılan eylemlerde sizin yanınızdaydı, darbelere karşı adım adım Türkiyeyi dolaştılar, şimdi siz muktedir olunca, dalga geçmeye mi başladınız? Bu mu sizin demokratlığınız? Biz size net bir soru soruyoruz: “Bir kadeh alkol alanda alkoliktir” deyip alkolu yasaklamaya çalışan bu faşist zihniyeti eleştirip karşı çıkabiliyor musunuz? Yoksa buda mı faiz lobisinin işi, yoksa Tecavüzcü Coşkun bu lafı söyleyen kişinin gazozuna ilaç katıp o lafı istemeden mi söyletti? Tecevüzcü Coşkun da dış güçlerin, faiz lobisinin adamı mı? Gezi olaylarında ortalığı yakıp yıkan örgütlerin, bu olaya sahiplenip darbe yapmaya çalışan ulusalcı faşistlerin, bunların hiçbirinin yeri yok. Bunları savunan da yok ama bu gençlere yapılan insanlıktan uzak şiddetin, ya da insanların hayat tarzına müdahelelerin de yeri yok. AKM binasını sol örgüt flamalarından temizleyip Atatürk posteri ve Türk bayrağı asan bu zihniyet mi sizi özgürlüğe götürecek? Sakın bunları eleştirirsek ulusalcıların ekmeğine yağ süreriz bahanesi üretmeyin, o mazaret bayatladı. Sizler bir partinin projesi misiniz; yoksa gerçekten demokrasiden ve özgürlükten mi yanasınız? Korumacılık yapmaktan kurtuldunuz da Çerkeslik adına mı mücadele ediyorsunuz gerçekten? Bunun cevabı yukarıda sorduğum sorulara vereceğiniz cevaplarda gizli. Eğer gerçekten Çerkes kalma mücadelesi veriyorsanız AKP’nin korumalığını yapmayı bırakın artık. Zamanında çok eleştirdiğiniz Kemalist rejimin bekçisi Çerkeslerin ikiz kardeşi olduğunuzun farkında mısınız? |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Gezi Parkında Çerkesler Oyuna mı Geldi? - 30/06/2013 |
Bugün AKP’nin, çok eleştirilen ulusalcılardan farkı kalmamıştır, ulusalcılar ne kadar ırkçı, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir parti ise, AKP de o kadar mezhepçi, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir partidir. |
CHP Milletvekili Engin Özkoç’a Cevaptır! - 31/05/2013 |
Anadolu’ya göç eden Çerkesler’e, Anadolu halkları kapılarını açmış ancak ne Osmanlı, ne de Cumhuriyeti kucak açmamış; tam tersine bizi Kürtler’e ve Ermeniler’e karşı kullanmışlardır. Bu ihaneti yapanlar da en başta sizin üyesi olduğunuz CHP’dir. |
Açılım Ve TC Çerkesleri Üzerine - 13/05/2013 |
Mevcut duruma baktığınızda bu süreci sürdüren ve yeni anayasayı yapacak olan İslamcılar ve Kürtler. Biz Çerkesler ise 6 milyon olmakla övünmekle birlikte istatistiklerde “diğerleri” kaleminde yer almaktan öte gidemiyoruz. Bu kafayla gidemeyeceğiz de. |
ÇHİ Beyaz Çerkeslerin AKP’si mi? - 20/03/2013 |
Daha önce 1970’lerdeki sol gençlik muhalefeti sırasında “komünizm geliyor, eyvah” diyerek ülkedeki her türlü muhalefeti ezen bir askeri darbe yapmışlardı; şimdi de “eyvah şeriat gelecek, ülke bölünecek” korkusu yaymaya başladılar tüm güçleriyle. |
Açılım, Çerkesler ve Kemalistlerin Korkusu - 03/03/2013 |
Aranızda psikolog yada psikolojiye ilgi duyanlar bilir, öfkenin temelinde korku vardır, öfke, korkunun dışa vurumudur. Peki bu Kemalistler neden korkuyor acaba? |
Değişen Ortadoğu Dengeleri ve Çerkesler - 27/01/2013 |
Küresel sermaye ve kapitalizmin bizleri tanıması, bizleri pazar olarak görebilmesi için, ilk önce bizim bir ulus olduğumuzu fark etmemiz, bunun için mücadele etmemiz ve belki de bedel ödememiz gerekecek. |
Türkiye’de Neler Oluyor? - 17/12/2012 |
Anavatanımızdan zorla sürgüne yollandığı halde buna yıllarca “gönüllü göç” diyen büyüklerimizden sonra, bugün meydanlarda “bu bir soykırımdır” diyebilir hale geldik. |
Cumhuriyet Bayramı ve Çerkesler - 10/11/2012 |
Hala ilköğretim okullarında 6–7 yaşında çocuklara her sabah zorla “Ne mutlu Türküm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtiyorsunuz. Siz sabahları “Ne mutlu Almanım diyene” demek ister misiniz acaba? |
Çerkeslerin Siyasal Örgütlenmeleri ve Eylemlilik - 21/09/2012 |
Sadece ÇHİ değil, tüm gruplar -ki buna dernekler de dahil- bu tür eylemlilikler düzenleyip toplumda dikkat çekebilmeli, etki bırakabilmeli ve mesajlar verebilmelidir. |
![]() |