Soçi Olimpiyatları’nı kuşatan Çerkes hayaleti Sovyetlerin dağılışıyla Gürcistan’la zoraki birlikteliğine son vermiş ve 2008’de Güney Osetya’daki savaşın ardından Rusya’nın bağımsızlığını tanıdığı Abhazya yolcusuydum. Gürcistan üzerinden gitmek çok zor ve istenmeyen bir güzergâh olduğu için Abhazya’ya girmek için geriye tek yol kalıyor: Havaalanının bulunduğu Soçi-Adler’den 12 km ötedeki Psou kapısı. 28 Eylül’de sabah 5’te Soçi’ye indiğimde alıkonuldum ve görevlinin sözleriyle afalladım: “Hakkında 5 yıl Rusya’ya giriş yasağı var, seni geldiğin uçakla geri göndereceğiz. Uçuş üç gün sonra.” Mahsur kaldığımı bildirir bildirmez devreye giren Türkiye Dışişleri, birinci günün sonunda benim için Moskova’ya nota verdi. Rusya’daki Türk diplomatlar telefonla sürekli temasta kaldılar. Abhazya Dışişleri, Moskova nezdinde hakkımdaki yasağı kaldırtmanın yollarını aradı ve sonunda başaramayınca başka bir havayolu şirketiyle Rusların öngördüğünden bir gün önce İstanbul’a dönmemi sağladı. Karşılaştığım muamele Türk medyasında yankı uyandırdı, sosyal medyada kampanyalar yürütüldü, hatta İstanbul’da bir protesto gösterisi düzenlendi. Soçi’nin arka planındaki trajedi Gerekçesi resmen söylenmese de 5 yıl giriş yasağı benim gazeteciliğime getirilen bir yasaktı. Özellikle ilgi alanım olan Kafkasya’da yerinde gazetecilik yapamayacaktım. Peki, düne kadar Rus devletine ait medya organlarının sıklıkla röportaj yaptığı bir Türk gazeteci neden sakıncalı oluvermişti? Türk Dışişleri’nin yazılı talebi üzerine verilecek yanıtta resmi gerekçe ne olursa olsun bunun nedeninin 2014 Soçi Kış Olimpiyat Oyunları ile ilgili yazılarım ve televizyonlarda yaptığım konuşmalarda gizli olduğunu düşünüyorum. Daha önce Kafkasya’ya dair yazdığım yüzlerce yazı, defalarca gittiğim Rusya’ya girişime engel olmadı. Bu kısıtlama tam da Olimpiyat öncesine denk geldi. Olimpiyat karşıtı bir kampanyanın parçası ya da aktivist değilim. Yaptığım Olimpiyatla ilgili Çerkes diasporası ve Kafkasya’da süregelen tartışmalara ışık tutmaktan ibaret. Henüz ortada olimpiyat meselesi yokken Soçi ve çevresindeki yerleşim merkezlerinin Çerkesler açısından ne anlama geldiğine o bölgelerde dolaşırken defalarca tanıklık etmiş bir gazeteciyim. Ubıhların vatanı Soçi’den eski Adıge (Çerkes) toprağı Lazerevsk (Psışuape) ve Tuapse’ye kadar Karadeniz’in bu yakası savaş ve sürgün yıllarına dair acı hatıralarla dolu. Olimpiyat ve soykırım Çerkes davasının takipçileri ‘soykırım’ olarak niteledikleri 19. yüzyılın trajedilerini dünyaya duyurmak için Olimpiyatları büyük bir fırsat olarak görüyor. Sadece Çerkes aktivistler değil Rusya ile tarihsel hesaplaşmalarını sürdüren uluslararası aktörler ve Gürcistan gibi kuyruk açısı olan bölgesel ülkeler de Rusya’nın sinirlerini zıplatacak şekilde ‘Çerkes soykırımını’ gündemlerine almış durumda. Mesela Mihail Saakaşvili yönetimi, 2008 savaşının intikamı için Tiflis’te Çerkes soykırımına dair uluslararası konferanslara ev sahipliği yaptı. Gürcistan bununla yetinmeyip Çerkes soykırımını parlamentosunda tanıyan ilk ülke oldu. Rusya olimpiyatların gölgesinde soykırım tartışmasına çekilmek istemiyor ve buna öncülük edenlere karşı kabadayılık yapmaktan kaçınmıyor. Dahası olimpiyatlara gölge düşürmek ya da iptal ettirmek için Kafkasya Emirliği’nin saldırı komplosu peşinde olacağına ilişkin korkular mevcut. Ancak Rusya çok da yabana atılmaması gereken bu korkuları paranoya düzeyine taşımış durumda. Akıl almaz önlemlerle kendini gösteren bu paranoya tartışmaları daha da kışkırtmaktan başka bir işe yaramıyor. Bana yapılan muamele bile Çerkesler arasında etkisini yitirmiş olan tartışmayı birden bire ateşledi. Hâlbuki Çerkesler arasında bile olimpiyatlar konusunda yekpare bir duruş yok. Mesela Rusya Federasyonu içindeki Kafkas cumhuriyetlerin yanı sıra Abhazya da olimpiyatları ekonomik açıdan altın fırsat olarak görüyor. Bu tür farklı tepkilerin diasporada da karşılığı var. Bu konuda duyarlı olan Çerkeslerin önemli bir kısmı da olimpiyatlarda bölgenin otokton halklarını anımsatan kültürel öğelere yer verilmesi gibi jestlerle teskin olmaya hazır. Ne var ki Rusya olimpiyat ateşini almaya Çerkesleri değil 19. yüzyılda Kafkasya’nın ele geçirilmesinde vurucu timler olarak kullandığı ve sürülen halkların topraklarına yerleştirdiği Kazak folklor ekiplerini götürdü. Bu da Çerkeslerin kızgınlığını arttırdı. Velhasıl 19. yüzyılda Kırım’daki sefaleti Çariçe 2. Katerina’dan saklamak için sahte köy yaptıran General Potemkin gibi bugünün Rus liderleri de Soçi’de Çerkes realitesini devasa komplekslerle örtmeye çalışıyor. Soçi’den az ötede 1864’teki sürgün sonrası yaklaşık 300 bin Şapsuğ’tan (Adıge) bugüne sadece 8-10 bin kişinin kaldığı Şapsuğ Rayonu’na Çerkes topraklarında yaptığı katliamlarla tarihe geçen Rus General Lazarevsk’in isminin verilmesi de bölgenin tarihine bir şal çekme hamlesiydi. Ama Potemkin’den miras kalan cinliklerle tarihi sıvamak her zaman mümkün olmuyor. Rusya ne kadar önlem alırsa alsın Çerkes kanıyla yoğrulmuş Krasnaya Polyana’da oynanacak Olimpiyat Oyunları etrafında başlayan tartışmalar kara tarihin üstündeki şalı ister istemez kaldırıyor. Sovyetlerin dağılışıyla Gürcistan’la zoraki birlikteliğine son vermiş ve 2008’de Güney Osetya’daki savaşın ardından Rusya’nın bağımsızlığını tanıdığı Abhazya yolcusuydum. Gürcistan üzerinden gitmek çok zor ve istenmeyen bir güzergâh olduğu için Abhazya’ya girmek için geriye tek yol kalıyor: Havaalanının bulunduğu Soçi-Adler’den 12 km ötedeki Psou kapısı. 28 Eylül’de sabah 5’te Soçi’ye indiğimde alıkonuldum ve görevlinin sözleriyle afalladım: “Hakkında 5 yıl Rusya’ya giriş yasağı var, seni geldiğin uçakla geri göndereceğiz. Uçuş üç gün sonra.” Mahsur kaldığımı bildirir bildirmez devreye giren Türkiye Dışişleri, birinci günün sonunda benim için Moskova’ya nota verdi. Rusya’daki Türk diplomatlar telefonla sürekli temasta kaldılar. Abhazya Dışişleri, Moskova nezdinde hakkımdaki yasağı kaldırtmanın yollarını aradı ve sonunda başaramayınca başka bir havayolu şirketiyle Rusların öngördüğünden bir gün önce İstanbul’a dönmemi sağladı. Karşılaştığım muamele Türk medyasında yankı uyandırdı, sosyal medyada kampanyalar yürütüldü, hatta İstanbul’da bir protesto gösterisi düzenlendi. Soçi’nin arka planındaki trajedi Gerekçesi resmen söylenmese de 5 yıl giriş yasağı benim gazeteciliğime getirilen bir yasaktı. Özellikle ilgi alanım olan Kafkasya’da yerinde gazetecilik yapamayacaktım. Peki, düne kadar Rus devletine ait medya organlarının sıklıkla röportaj yaptığı bir Türk gazeteci neden sakıncalı oluvermişti? Türk Dışişleri’nin yazılı talebi üzerine verilecek yanıtta resmi gerekçe ne olursa olsun bunun nedeninin 2014 Soçi Kış Olimpiyat Oyunları ile ilgili yazılarım ve televizyonlarda yaptığım konuşmalarda gizli olduğunu düşünüyorum. Daha önce Kafkasya’ya dair yazdığım yüzlerce yazı, defalarca gittiğim Rusya’ya girişime engel olmadı. Bu kısıtlama tam da Olimpiyat öncesine denk geldi. Olimpiyat karşıtı bir kampanyanın parçası ya da aktivist değilim. Yaptığım Olimpiyatla ilgili Çerkes diasporası ve Kafkasya’da süregelen tartışmalara ışık tutmaktan ibaret. Henüz ortada olimpiyat meselesi yokken Soçi ve çevresindeki yerleşim merkezlerinin Çerkesler açısından ne anlama geldiğine o bölgelerde dolaşırken defalarca tanıklık etmiş bir gazeteciyim. Ubıhların vatanı Soçi’den eski Adıge (Çerkes) toprağı Lazerevsk (Psışuape) ve Tuapse’ye kadar Karadeniz’in bu yakası savaş ve sürgün yıllarına dair acı hatıralarla dolu. Olimpiyat ve soykırım Çerkes davasının takipçileri ‘soykırım’ olarak niteledikleri 19. yüzyılın trajedilerini dünyaya duyurmak için Olimpiyatları büyük bir fırsat olarak görüyor. Sadece Çerkes aktivistler değil Rusya ile tarihsel hesaplaşmalarını sürdüren uluslararası aktörler ve Gürcistan gibi kuyruk açısı olan bölgesel ülkeler de Rusya’nın sinirlerini zıplatacak şekilde ‘Çerkes soykırımını’ gündemlerine almış durumda. Mesela Mihail Saakaşvili yönetimi, 2008 savaşının intikamı için Tiflis’te Çerkes soykırımına dair uluslararası konferanslara ev sahipliği yaptı. Gürcistan bununla yetinmeyip Çerkes soykırımını parlamentosunda tanıyan ilk ülke oldu. Rusya olimpiyatların gölgesinde soykırım tartışmasına çekilmek istemiyor ve buna öncülük edenlere karşı kabadayılık yapmaktan kaçınmıyor. Dahası olimpiyatlara gölge düşürmek ya da iptal ettirmek için Kafkasya Emirliği’nin saldırı komplosu peşinde olacağına ilişkin korkular mevcut. Ancak Rusya çok da yabana atılmaması gereken bu korkuları paranoya düzeyine taşımış durumda. Akıl almaz önlemlerle kendini gösteren bu paranoya tartışmaları daha da kışkırtmaktan başka bir işe yaramıyor. Bana yapılan muamele bile Çerkesler arasında etkisini yitirmiş olan tartışmayı birden bire ateşledi. Hâlbuki Çerkesler arasında bile olimpiyatlar konusunda yekpare bir duruş yok. Mesela Rusya Federasyonu içindeki Kafkas cumhuriyetlerin yanı sıra Abhazya da olimpiyatları ekonomik açıdan altın fırsat olarak görüyor. Bu tür farklı tepkilerin diasporada da karşılığı var. Bu konuda duyarlı olan Çerkeslerin önemli bir kısmı da olimpiyatlarda bölgenin otokton halklarını anımsatan kültürel öğelere yer verilmesi gibi jestlerle teskin olmaya hazır. Ne var ki Rusya olimpiyat ateşini almaya Çerkesleri değil 19. yüzyılda Kafkasya’nın ele geçirilmesinde vurucu timler olarak kullandığı ve sürülen halkların topraklarına yerleştirdiği Kazak folklor ekiplerini götürdü. Bu da Çerkeslerin kızgınlığını arttırdı. Velhasıl 19. yüzyılda Kırım’daki sefaleti Çariçe 2. Katerina’dan saklamak için sahte köy yaptıran General Potemkin gibi bugünün Rus liderleri de Soçi’de Çerkes realitesini devasa komplekslerle örtmeye çalışıyor. Soçi’den az ötede 1864’teki sürgün sonrası yaklaşık 300 bin Şapsuğ’tan (Adıge) bugüne sadece 8-10 bin kişinin kaldığı Şapsuğ Rayonu’na Çerkes topraklarında yaptığı katliamlarla tarihe geçen Rus General Lazarevsk’in isminin verilmesi de bölgenin tarihine bir şal çekme hamlesiydi. Ama Potemkin’den miras kalan cinliklerle tarihi sıvamak her zaman mümkün olmuyor. Rusya ne kadar önlem alırsa alsın Çerkes kanıyla yoğrulmuş Krasnaya Polyana’da oynanacak Olimpiyat Oyunları etrafında başlayan tartışmalar kara tarihin üstündeki şalı ister istemez kaldırıyor. |
2970 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |