• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam47
Toplam Ziyaret1046194
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.115934.2526
Euro37.625337.7760
Semerkew
Belki sonbaharda 'barış' gelir

Mahmut Övür

Aklı başında herkes savaşın çözüm olmadığını söylüyor. Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş adeta feryat ederek şöyle diyor:
"70'lerden beri bu işin içindeyim. Tek çözüm yolu demokratik açılımı sürdürmektir."
Bu gerçeğe rağmen anlaşılan bir kez daha kanlı bir çatışma yaşayacağız. Umarım bu çatışma kısa sürer ve derin siyasi sonuçlara yol açmaz.
Bunun için ne yapmak gerekiyor? İşte can alıcı soru bu...
AK Parti son 10 yılda Kürt meselesinde tarihi adımlar attı. Demokratik Açılım süreciyle bu sorunu tam anlatamasa da topluma mal etmeye çalıştı. Devlet ve devletin Kürt meselesine bakışı değişti. Ama yetmez. Hâlâ sorun çözülmüş değil.
Bu noktada cevabı bulunması gereken soruyu Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı dile getirdi:"İstihbarat raporlarına göre terör örgütüne katılımlar azalmıyor, artıyor. Neden? Orada büyük sorun var. Bölgeye bugüne kadar gitmeyen hizmetler gitti. Altyapı, sağlık, ulaştırma, sosyal yardımlar. Başbakan'ın bütün kızgınlığı bundan.Hâlâ neden adeta askere gider gibi gidiyorlar?"Bu sorunun cevabı doğru verilirse çözüm yolu da açılır.
Seçim döneminde, birkaç gün önce PKK saldırısına uğrayan Siirt'in Pervari ilçesine gitmiştim. 8-12 yaş arası bir grup çocukla biraz sohbet ettim. Oradan Ankara'ya nasıl baktıklarını, hükümetten ne beklediklerini sordum. O küçük yaşlarına rağmen düzgün cümlelerle hepsi aynı şeyi söylüyordu: 
"Biz ana dilimizle eğitim almak istiyoruz."
Toplumdan gelen bu tür talepler zamanında karşılanmazsa sonradan yerine getirilse bile işe yaramayabilir.
Peki, bu sorun şiddetle mi çözülür?
İşte PKK ve çevresinin görmediği gerçek de bu... Bu çevre, Türkiye'nin son dönemlerdeki değişimini, demokratikleşme adımlarını şiddetin bir zaferi olarak yorumladığı için şiddet sarmalından çıkamıyor. Belki de bu yüzden son Kandil operasyonunu pek de beklemiyordu. Devletin bu sert refleksinin nasıl bir sonuca yol açacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ama şu ihtimali de görmek gerekiyor. Eğer derin kışkırtmalar olmazsa, sonbahar silahların sonsuza kadar sustuğu bir "bahar"a dönüşebilir. Bunu başarmak için Kürt sivil siyasetinin daha aktif devreye girmesi ve onların önünün açılması gerekiyor. Bunu başarabiliriz...

_________________ 

SABAH,21.08.2011

  
2888 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi