MEHMET SOYSAL
21 Mayıs 1864...
YÜZEN MEZARLAR
Ve bahar aylarından bir gün... Doğup büyüdüğü yerlerden sürülen bir halkın dağlara, sulara gömüldüğü o günlerde “toprakta dağılmak” sözünün anlamını bugün daha iyi anlıyoruz... “Yurdunu Kaybeden Adam” tarihi asırlar öncesine dayanıyor... Ve tarihin en büyük sürgününde büyük bir soykırıma uğrayan Kafkasyalılar, yani Çerkezlerin yaşadıklarını ünlü Rus yazar Puşkin şöyle tarif ediyor: Savaş artığı ‘yüzen mezarlar’ olan gemilerden kaç tanesinin battığı bilinmiyor... Sadece Trabzon sahillerinde 53 bin Çerkez öldü! * Ve şairin... “Kafkas dağlarıdır barut kokar vakitler. Vakitler ki bir güle hasret vaktin türküsüdür. Bir sürgünün içinden, bir dağ, bir deniz geçer. Ve bu sis, bu duman kurda yarar gülüm!” dediği o sancılı günler, bir sürgün filminin karesi gibi kirpiklerimizin arasından geçip gidiyor. * “Karadeniz en çok bize karadır” denilen o kara günlerden 155 yıl sonra hâlâ Akdeniz ve Ege Denizi’nde insanlar sularda boğulmaya devam ediyor... Bir arada yaşamayı reddeden karanlık güçler, başka ülkelerin topraklarını kanla sulamaya, sulatmaya devam ediyor... Ya iktidarları halkına ya da halkı iktidarına karşı savaştırarak istediğini elde eden küresel güçlerin neden olduğu bu tablodaki resme bakan var mı? Ve soğuktan, açlıktan, yaşanan sefalet yüzünden ölen insanların sayıları toplandığında kaç “kayıp şehir” olduğunu bilen var mı? * 155 yıl öncesinde yaşanan bir sürgünün içinde öyle derin ve acı hikâyeler var ki! 21 Mayıs 1864’teki Büyük Çerkez Sürgünü diye tarihe geçen o günleri Prof. Kemal Karpat şöyle anlatmış: 1859-1879 arasında göçürülen Kafkasyalılar, çoğu Çerkez 2 milyon kişiyi buluyordu. Osmanlı Devleti’ne ulaşan muhacir sayısı ise 1.5 milyon kişiydi... 1915 olaylarını dünya kamuoyuna “soykırım” diye kabullendirmeye çalışan Ermeni diyasporası ve içimizde yaşayan bazılarının haberi yok galiba! * 91 yaşındaki bir Çerkez 1864 yılındaki büyük sürgünü şöyle anlatmış: Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı... Çerkezler ve Kafkasyalıların yaşadığı dramı Tolstoy şöyle yazıyor: Acımasız bir savaştı... Yüzlerce Çerkez köyü ateşe verilmişti. Tarla ve bahçelerini atlara çiğnettik. * Bizler “unutarak”, başkaları “hatırlayarak” yaşamayı gelenekselleştirdi... Şimdi denizlere herkes sevdiği bir şarkıyı söylesin diyorlar... Ve yurdundan çok uzaklara düşmüş, dağların eteklerinde ölmüş, denizlerde yitip giden yüzen mezarların sayısını insanoğlu unutmadan bir daha hatırlaması için... |
1473 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |