• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam651
Toplam Ziyaret1067946
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.837734.9773
Euro36.496036.6422
Semerkew
DÜŞMAN YERİNE ETHEM’İN ÜZERİNE GİDİLDİ








M. Latif SALİHOĞLU

Meclis Başkanı Mustafa Kemal, 1920 yılının tam da son gününde Seyyar Kuvvetler Kumandanı Çerkes Ethem Bey’in üzerine gidilmesi ve kuvvetlerinin dağıtılması talimatını verdi.
Talimatı alan Batı Cephesi Komutanı Miralay İsmet Bey (Paşa), düşmanla mücadele işini bırakarak Çerkes Ethem'i takibe başladı.
Bu sırada, Yunan kuvvetleri Bilecik ve Bozöyük'ü işgal etmiş, Eskişehir’e bağlı İnönü kasabası sınırına kadar gelip dayanmış durumdaydı.
Düşmanın istilâ hareketi Anadolu'nun içlerine doğru hızla yol alırken, Albay İsmet Bey de Kütahya (Gediz) taraflarında Ethem Beyi kovalamakla meşgul olmaktaydı.
Bu amansız takip ve kovalama hareketi, yaklaşık 20 gün kadar devam etti.
Ethem Bey, nihayet 22 Ocak (1921) günü, emrindeki Seyyar Kuvvetlere bağlı gözü pek askerlere "Kuva-yı Milliye" birliklerine katılma yönünde teşvik ve tavsiyelerde bulunarak, o çok sevdiği Anadolu topraklarından ayrılmaya, tabir-i diğerle “terk-i diyâr” etmeye kendini mecbur hissetti.
***
Ethem Bey, bilhassa iç isyanlarda başarı üstüne başarı kazanmış bir cengâverdi. Gözü kara gerçek bir vatanperverdi. Vatan uğrunda elinden gelen her türlü gayreti hiç çekinmeden ortaya koydu.
Ne var ki, yeni hükümet merkezi Ankara'nın âfâkını saran içerdeki entrikalardan habersizdi. Albay İsmet tarafından kuyusunun sinsice kazılacağını hiç düşünmemiş, hiç hesaba katmamıştı.
Kuvâ-yı Milliye'de yer alan herkesi kendisi gibi vatanperver, milletperver olarak görüyordu. Cesurdu; ancak, ayak oyunlarını bilmiyordu. Sonunda, sinsice hazırlanan bir tuzağa düşmekten kurtulamadı.
Tıpkı, daha sonraları benzer tuzaklara düşmekten kurtulamayan Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey, Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey, Şark Cephesi kahramanı Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbi kumandanlarından Ali Fuat Paşa, Refet Bele, Cafer Tayyar Paşa, Deli Halit Paşa, Sakallı Nureddin Paşa, sivil mebuslardan Dr. Adnan Adıvar, Dr. Rıza Nur, ilk Başbakanlardan Rauf Orbay ve Millî Mücadelenin en ön safında yer alan diğer şahsiyetler gibi…
***
Sonraki yıllara da kısaca bakacak olursak…
1921 yılı başlarında uğrunda seve seve ölmek istediği vatanından ayrılmak mecburiyetinde kalan Ethem Bey, ömrünün geri kalan 28 yılının tamamını gurbet ellerde geçirdi.
Bilâhare "vatan haini" damgası vurulan 150'likler listesine de dahil edilen Ethem Bey'in Türkiye topraklarına ayak basmasına yasak getirildi. Şayet gelecek olursa, derhal yakalanacak ve idam edilecekti.
Daha sonraki yıllarda genel aflar çıktı. En ağır cezaya çarptırılanların da bir kısmı Türkiye'de döndü. Sağlığında gelemeyen bazılarının ise, “nakl-i kubur” ile naaşları Türkiye'ye getirildi. Çoğunun mezarı Şişli'deki Hürriyet-i Ebediye Tepesinde.
Ethem Bey ise, 150'likler arasında bir istisna olarak kaldı. O, ne sağlığında gelebildi Türkiye'ye, ne de naaşının getirilmesi için ciddî bir teşebbüste bulunuldu.
***
Her şey bir yana, ona haksız yere yapıştırılan şu "hain" yaftasına ne demeli? Bu damgalama, bu kara çalma haksızlığı ne zaman giderilecek? Yıllardır hemen her meselede "açılım" yapılıyor da, Ethem Bey hakkında niçin bu zifirî bir kapalılık hali devam edip gidiyor?
Bir kere, Ethem Bey hain diyebilmek için vicdanını satmak, ya da bile bile vicdanını çiğnemek gerekir. Bu şahsiyet, haşa ki eğer hain olsaydı, Millî Mücadalenin en çetin döneminde, en zor işleri halletmeye gitmezdi.
Kaldı ki, onun tâ 1921 yılı başlarına kadar çok yararlı işler yaptığını düşmanları dahi biliyor, söylüyor, yahut bu hakkı teslim etmeye mecbur kalıyor. O halde neden hain olsun ki?
Bir kere, içinde ihanet duygusu olan bir kimse, bu ihanetini en zor, en kritik bir zamanda gösterir. Halbuki, Ethem Beyin hareketlerinde böyle bir durum söz konusu değil. Dahası, Kuva-yı Seyyarenin başında yaptığı hizmetler, Millet Meclisi tarafından da takdir ve alkışla karşılandı. Hatta, o dönemde "millî kahraman" olarak ilân edildi.
Bize göre, o hâlâ bir millî kahramandır ve hiç olmazsa bir resmî metin ile tam yüz yıldır ona karşı yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların bir nebze de olsa telâfi edilmesi cihetine gidilmelidir.
_______________ 
ALINTI: Yeni Asya, 31 Aralık 2020
  
1897 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi