• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam209
Toplam Ziyaret1119433
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar38.666238.8212
Euro43.398443.5723
Semerkew
Erhan Hapae
erhanhapae@gmail.com
Yüzleşme - 2
26/03/2012

İnsanın başına gelecek en büyük acılardan birisi hayal kırıklığına uğramak herhalde. Dünyayı kavrayış biçiminin birdenbire çöküvermesi. Ömrünü uğruna tükettiğin doğruların artık pek de doğru olmadığının ve üstüne üstlük bir işe yaramadığının farkına varmak.

Düşünün bir, 17 yıl altı ay hapis yatıp işkenceler çektiğin idealler sana bir şey söylemiyor artık. Canını devletten korumayı becermişsin on yedi yıl yatıp, sonra yine canını, eski arkadaşlarından korumanın çaresine düşmüşsün. Bu peşinde olduğun ‘idea’ milyonlarca insanın dünyasını dar etmiş tıpkı senin dünyanı dar ettikleri gibi. Sen birdenbire fark etmişsin bunu ama kendine itiraf etmek nasıl bir çile?

Böyle bir ruh haliyle nasıl davranır insan ve kurtuluş var mıdır böyle bir kâbustan?

Var bazı şeyler. Mesela özeleştiri yapmak. Ben anlamamışım bu dünyayı, yanlışmış söylediklerim- bağışlayın diyebilmek. Ama bunu yaparken eski karizmanın artık yerinde kalamayacağına razı olmak, bundan sonraki yaşamında sıradanlığı göze almak gibi şeyler gerekir.

Marksist literatürde ‘’özeleştiri’’ kavramına çok sık rastlanır ama ciddi bir Marksist özeleştiriye rastladığımı söyleyemem pek. Onlar özeleştiri yapmak yerine, yaptırmayı daha çok seviyorlardı herhalde. General Konstantin Rokossovsky örneğinde olduğu gibi. Müslümanlardan da duymadım bir şey, şurada yanlış yapmıştık diye, Hristiyanlardan da.

Demek ki ben yanlış düşündüm/yaptım demek zor bir şey.

Ergenekon iddianameleri, Dev-Sol ve Ülkücülerin aynı anda MİT tarafından kullanıldığını iddia ediyor. Abdullah Çatlı ve Dursun Karataş’a aynı saatte randevu verildiğini fark edip, saatleri değiştirdiklerini. İki mağdur taraf reddediyor bunu. Bizi kimse kullanamaz, biz ne yaptıksa kendi irademizle yaptık diye. Bu da başka bir acı.

Bununla da kalmıyorlar, bunu açığa çıkarıp yazanlara veryansın ediyorlar. Esas suçlu ne MİT-ne kendileri, yazanlar sadece.

Hadi bunlar kullanılanlar.

Askeri darbelerden en çok cefayı çeken esas kesimler, Ergenekon davalarına karşı duruş sergiliyor ve ‘’12 Eylül darbecilerini yargılayın sıkıysa’’ diyorlardı. Şimdi ise Kenan Evren’in yargılanmasına ilgisizler. Biz yapmıyorsak bu yargılamayı, bir ‘’Kıymeti Harbiye’si’’ yok demek istiyorlar, ‘siz başka niyetlerle yaparsınız.’

Bir önceki yazımda, Maykop’ta yaşayan arkadaşlarımızın gözaltına alınmalarına karşı bir iki cümle yazdım. Bu (en-masum) dört arkadaşa dahi tahammül edemiyorsanız kime tahammül edeceksiniz diye.

Dr. Hatam çok kızmış. Esas kızılması gereken yere tek bir laf etmeden bana giydiriyor yine.

Ne diyeyim? Giydirsin.

"İçerden misin" diyor "yoksa dışardan mı? Nesin sen. Karışma."

Peki, olur.

Özgür değilsin ki sen / ne diyeyim sana.(*)

Sana bir şey diyemem ama Rusya’ya bir şeyler desek iyi olur. Ama ‘’Buna da hakkın yok, gerekeni ben söylüyorum zaten sen sus’’ diyorsan, bir işe yaramaz ben sana söyleyeyim.

Berlin duvarının yıkılışından beri bir on defa gitmişimdir Çerkesya’ya. (Bu vatan tarifine ayrı misyon yükleyenler var, ben Kaberdey-Balkar, Adıgey,Karaçay-Çerkes cumhuriyetlerini ayrı ayrı saymamak için kısaca Çerkesya diyorum uzun zamandır. İlk köşe yazımın ismi Çerkesya’nın Dramı 2007/CC.) Bir defasında 3 ay kaldım. O kadar olmasa da uzun süreli başka kalışlarım oldu. Eski düzenden kalma günlük kusur ve eksikler üzerine herhangi bir eleştirim yoktu benim. Anlayışla ve bir kabul ile karşılıyordum kuyrukları-yoklukları-insan ilişkilerini. Düzen yıkılmış, elbet büyük aksaklıklar olacak. Bizde Lüxemburg’tan gitmiyorduk oraya, bizim yaşadığımız ülke de sıkıntılıydı her bakımdan. Abes gelmiyordu bunlar.

Bana abes gelenler de vardı ama yine üstünde durmuyordum. Otel odalarında asılı duran, düğmesiz ve kapatılamayan propaganda amaçlı radyolar, her on kilometrede bir kurumlaşmış polis karakolları gibi. Krasnodar köprüsündeki polis kontrollerinde, (daha o yıllar da bile), biz otomobil içindekiler üzerinde gezinen gözlerin, Kızılderilileri denetleyen beyaz asker gözlerinden farklı olmadığını hissetmek gibi. Bizim Güneydoğu benzeriydi durum. Ama bunlar eski düzenin kalıntılarıydı nasılsa ve düzelme umudu vardı. Öyle sanıyor, görmemezlikten geliyorduk. 20 yıllık suskunluk.

Ne oldu peki sonra, 20 yıl geçmiş aradan. Çerkesler daha mı mutlu şimdi Çerkesya’da?

Değilse eğer, bu mutsuzluğun nedeni, oraya gidip yerleşen birkaç yüz kişi değildir herhalde veya İstanbul’da yaşamayı tercih eden ben.

Mutluysalar eğer; diyeceğim bir şey yok, bütün dediklerimi geri alırım.

CARI.

(*) E. Hapae / şiir



2676 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Veda Gibi… - 27/11/2012
Çerkes dünyası ile ilgili, bütün kurum ve örgütlere eşit mesafede, bilgi ve düşünce üretmeye yönelik bir uğraşın içine girmeye çalışacağız. Bugüne kadar üretilmiş bilgi ve birikimimize saygı duyarak tabiî.
Dünya Çerkes Birliği Kongresi - 31/10/2012
Türkiye Çerkeslerini temsilen oraya katılan delegelerimiz 12 yıldır ne hissediyorlar bu konuda. Her iki senede bir Nalçik’e gidip Putin’in tayin ettiği adaya oy verip geri dönen arkadaşlarımız, içlerine sindirebiliyorlar mı bu durumu.
TARAF’ta İSYAN - 17/10/2012
Mesele AK Parti’den umut kesenlerle, hala umut besleyenler arasında. Tabi bu umut besleme; Kürt meselesinin çözümü ile ilgili. Bir barış umudu hala var mı, yoksa Sayın Erdoğan’ın tek adam hali nedeniyle mesele, bilinmez bir ‘ati’ye mi bırakıldı?
Türkler Ayrılmalı / Ruslar da... - 05/09/2012
Türkler artık unutsun Muhteşem Süleyman’ı, Orta-Asyalı göçebeler Galata’ya tutunmuş, altına metro inşa ediyorlarsa daha ne olsun? Az şey mi?
Şire / Lheğunuğe - 24/07/2012
Örgüte girip hücre dersleri aldığımız dönemde bile ‘Bebek Halk Komiserliğini’ talep ettiğimi düşününce, ezik halkların bahtsız hikayelerini dinlemeye ne kadar uzak durma niyetim olduğu açık. Reddedilmişti tabii...
Masumiyet - 20/06/2012
Çerkeslerin meselesi uluslararası desteğe muhtaç, bu bir ön kabul (en azından benim için). Uluslararası ilgi, sadece masumlara yönelik diye düşünüyorum ben. Mazlum olmak yetmiyor.
Çerkesya’nın Düzeni (2) - 14/06/2012
Putin’in istediği şey belli. Kaberdey-Balkar’ı Çeçenya’ya çevirmek. Onun için rahat olur ama Çerkesler için ne olur? Ben size söyleyeyim; felaket olur.
Tehdit ! - 04/06/2012
Türkiye’nin ne yapacağını merak ediyoruz şimdi. Şöyle bir şey diyebilecek mi acaba; “Benim topraklarımda benim vatandaşlarımı tehdit mi ediyorsun sen? Kendine gel, burası Çeçenistan değil.” Yoksa, “Bana ne, yesinler birbirlerini mi” diyecek.
21 Mayıs / Uludere - 26/05/2012
Beşiktaş’ta eski dostlarla buluştuk, Taksim’e çıkmayan. Çoluk çocuk-yaşlı genç her nesilden insanın bulunduğu bir kalabalıktı. Ayrıca Kaf-fed kusura bakmasın ama bir eylemden çok bir müsamereyi andırıyordu bu anma. Artık gerek yok.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi