• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam361
Toplam Ziyaret1146347
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar40.135740.2966
Euro46.629746.8165
Semerkew
Murat Cenbey
muratcenbey64@gmail.com
Değişen Türkiye ve Çerkesler
22/04/2012

Teknolojinin inanılmaz bir hızla değiştiği ve geliştiği bir çağ yaşıyoruz. Bu teknolojik gelişme tüm sosyal, kültürel ve siyasi hayatımızı da etkiliyor. Tüm değer yargıları ve inanç sitemleri de bu değişimden payını alıyor.

Dünya ekonomik ve siyasal sistemleri de bunun dışında kalamıyor kuşkusuz. Komünist sistem dağıldı, kapitalizm kabuk değiştiriyor. Ulus-devletlere ve diktatörlere ihtiyaç duymuyor artık yeni kapitalist sistem. Çünkü sermaye birikimi sorununu çözmüş durumda. Artık halklarını ölümüne sömürüp, elde ettiği dolarları Avrupa ve Amerika bankalarında değerlendiren diktatörlere yer yok dünyada. 500 milyar doları olan Kaddafi ne kadar tüketebilir ki? Kaç tane telefon, kaç tane bilgisayar ya da araba alabilir? Oysaki bu 500 milyar dolar tabana yayılabilse daha fazla tüketim olacak. İşte kapitalist sistem bunu görüyor ve istiyor. Çünkü kapitalizmin yeni krizi ‘’tüketememek”. Özgürlükler, Arap baharları da  hep bu yüzden; artık dinin, dilin, ırkın, milliyetin bir önemi yok, sen yeterki tüket. Hani tüketime hız katacağını bilseler hamburger ve kahve zincirlerinde Adigece, Abazaca menülerü de görmemiz işten bile değil aslında.

Türkiye halkları da etkileniyor bu değişimden doğal olarak. Cumhuriyetle birlikte yaratılmak istenilen tek tip insan ve ulus modeli iflas etmiş durumda. Yıllardır halktan uzak, halkın değer yargılarına zerre kadar önem vermeyen, katı laikçi, ulusalcı, jakoben model yerlerde sürünüyor görüldüğü gibi. İnançları olan insanlar da darmadağınık ve ne yapacağını bilmez vaziyetteler. Teknolojik gelişme herşeyi baştan sorgulatıyor ve inanç sistemleri de bu sorgulamanın dışında kalamıyorlar doğal olarak.

Teknoloji ve internet sayesinde bilgi bir aydın grubunun tekelinden çıkıp geniş yığınlara yayılmış vaziyette. Olan biteni anlayamayanlar ise eskiye daha bir sıkı sarılıyor şimdilerde. Onun içindir ki hala halklarını baskılar ve darbeler ile susturmaya çalışıyorlar. Anlayamıyorlar o devirlerin sona erdiğini. Telefonları aracılığıyla facebookta örgütlenen gençleri anlamaları ise hiç mümkün görülmüyor bu zihniyet mensuplarının.

Eskiden kendini ilerici, aydın kesime dahil  görenler de şaşkın vaziyette. Gelişmeleri kavrayamadıkları için takındıkları tavırla kendilerinitutuculuğun girdabına kaptırdılar. Eskiden hak ve özgürlükler için kıyasıya mücadele edenler, bugün tam aksi yönde bir tavır geliştiriyorlar her nasıl oluyorsa. Kot pantolon giyebilmek, sakal ve saç uzatabilmek, … gibi sıradan insani haklar için üniversitelerde mücadele verenler, bunun için bedel ödeyenlerle bu insanlar aynı değil sanki. Bugün gencecik kızların verdiği başörtüsü mücadelesine karşı takındıkları tavrı görünce onları gerçekten anlayamıyoruz. Palazlanmaya başlayan Anadolu sermayesinin önünü kesmek için, ordu, bürokrasi ve medyayı da kullanarak 28 Şubat ve 27 Nisan darbelerini yapan elitist İstanbul burjuvasine karşı çıkamadıkları gibi, daha da ötesi yanında yer alabiliyor zamanında darbelere karşı çıkmakla övünen Türk solunun bazı kesimleri.

Hepsinin sebebi olan biteni anlayamamak aslında; dünyadaki ve ülkedeki müthiş değişimi görememek. Göremedikleri için de, bu ülkede çocuklara her türlü yabancı dil eğitimi verilirken, başta Kürtçe olmak üzere yerel dillerin öğreniminin yasaklanmasına ses çıkartmıyorlar.

Tabii biz Çerkesler de etkileniyoruz bu değişim sürecinden.

Kurtuluş savaşını başlatan, yürüten ve başarıya ulaştıran baş aktörler biz iken, bir takım ayak oyunları sonucu birden bire hain ilan edildik. Bu travma ve yıllarca süren her türlü baskı ve zulüme rağmen yine de ayakta kalabildik Çerkesler olarak. Tek örgütlenme aracımız olan derneklerimize bile “Çerkes Derneği” dedirtmedikleri için ”Kafkas Derneği” dedik yıllar boyunca. Üzerimizden silindir gibi geçen asimilasyon politikaları -hesap edildiği gibi- kökümüzü kurutamadı. Gerek bireysel, gerekse derneklerimiz aracılığıyla geliştirdiğimiz kurumsal dirençle kültürümüzü bugünlere kadar taşıyabildik.

Ama asimilasyonun zararlarını tamamen engelleyemedik. Bugün dilimizi kullanabilen Çerkes sayısı çok azaldı. Hala kendine “Çerkes Türkü” diyen Çerkes gençleri var ve her gün yok oluşa biraz daha yaklaşıyoruz. Bir çok Çerkes için Çerkes olmak, güzel dans etmek, Çerkez tavuğu yemek, güzel kızlar ve kaşen muhabbetlerinden başka bir şey değil.

Ama yukarıda saydığım sebepler Çerkesleri de değiştiriyor. Eskiden Kamçı, Yamçı gibi dergilerden öğrenmeye çalışırdık Kafkasya’yı ve Çerkesliği; bugün ise internetten herşeyi öğrenebiliyor, Kafkasyayı istediğimiz zaman bizzat gidip görebiliyoruz.

Eskiden nereden bilecektik başka ülkelerdeki azınlıkların kendi dil ve kültürlerini koruyup yaşatabiliyor olduklarını? Demokrasinin olmadığı bu ülkede yaşayan bir halk olarak bu coğrafyada dayatılanları biliyorduk sadece dünya gerçeği olarak. İspanya’da sadece İspanyollar’ın yaşadığını ve sadece İspanyolca konuşulduğunu sanırdık örneğin. Öyle ya, Türkiye’de problem olarak tanımlanan farklı kimlikler oralarda da problem olmalıydı diye düşünüyorduk. İspanyolca dışında dillerin öne çıkarılması bölücülük olmalı ve cezası da çok ağır olmalıydı zannımızca . Ama bugün öyle olmadığını biliyoruz artık. Barcelona’da Katalanca konuşulduğunu, Bask ülkesinde ise Baskça’nın hakim olduğunu biliyoruz; özgür dünyada dil ve kültürlerin sorun olmadığını, güven içinde yaşatılabildiklerini çok iyi biliyoruz.

Kendimizden bahsetmeyi, birinden bir şey istemeyi “ayıp” sayardık eskiden; bugün ise kimliğimizi seslendirebilir, siyasal haklarımızı isteyebilir bir duruma geldik. Her şeyi görüyor ve öğrenebiliyoruz çünkü artık.

Şüphesiz aramızda görüş ayrılıkları, düşünce farklılıkları olacak. Bunlar çağımızın ve demokrasinin bir gereği. Ancak dikkat edilmesi gereken husus bugüne kadar verilen mücadeleleri yok saymamak ve saygı duymaktır. Eleştirirken bile o günün koşullarını düşünerek insaflı eleştirmeliyiz.

En önemlisi samimi olarak özeleştiri yapabilmeliyiz. Artık kültürel örgütlenmenin yetmeyeceğini, politik örgütlenmeye geçiş yapmak gerekliliğini, yukarıda saydığım sebeplerden dolayı bunların mümkün olabileceğini görmemiz gerekir. Kültürel ve politik kimliğimiz anayasal güvence altına alınmadığı sürece bunları korumamızın ve yaşatmamızın mümkün olmayacağını iyi bilmeliyiz.

Her grup ve görüşten Çerkesin, hatta diğer halkların desteğini alabilmeliyiz bu “var olma savaşında”.

Somut taleplerimiz olmalı artık, anadilde eğitim, Çerkesce TV gibi. Çünkü biz çıkıp istemezsek, kimse durup dururken bu hakları bize vermez.

Hükümet açılım politikasında sadece Kürtleri, Alevileri ve Çingeneleri dikkate alıyor; bizim de güçlü bir sesle ve barışçıl bir dille “biz de varız” diye haykırmamız ve denkleme dahil olmamız lazım bu süreçte.

Dünyada en büyük Çerkes nüfus bu ülkede yaşıyor. Bizlerin yok olması dünya Çerkesleri için de çok büyük bir kayıp demektir. Yani çok ağır bir yük var omuzlarımızda, mücadelemiz sadece Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin değil, tüm dünya Çerkeslerinin mücadelesidir aslında. Onun için, her görüşten ve inançtan, kendine “Çerkesim” diyen herkesin bu mücadeleye destek ve ortak olması gerekiyor.

Önümüzde kendimizi kitlesel olarak ifade edebileceğimiz çok önemli günler var. Barışçıl bir biçimde haklarımızı savunmak ve somut taleplerimizi dile getirmek adına hep birlikte 29 Nisan’da Kayseri’de, 1 Mayıs’ta Taksim’de ve 21 Mayıs’ta da alanlarda olmalıyız.



2640 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Düzenin Bekçisi Çerkesler - 20/07/2013
Maalesef Gezi olayları da gösterdi ki Çerkesler yine koruma olmaktan kurtulamadılar. AKP’yi Çerkeslik adına, özgürlük adına desteklediklerini iddia eden bu Çerkesler körü körüne bu katliamları yapan AKP’ye karşı tavır almak yerine sahip çıktılar.
Gezi Parkında Çerkesler Oyuna mı Geldi? - 30/06/2013
Bugün AKP’nin, çok eleştirilen ulusalcılardan farkı kalmamıştır, ulusalcılar ne kadar ırkçı, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir parti ise, AKP de o kadar mezhepçi, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir partidir.
CHP Milletvekili Engin Özkoç’a Cevaptır! - 31/05/2013
Anadolu’ya göç eden Çerkesler’e, Anadolu halkları kapılarını açmış ancak ne Osmanlı, ne de Cumhuriyeti kucak açmamış; tam tersine bizi Kürtler’e ve Ermeniler’e karşı kullanmışlardır. Bu ihaneti yapanlar da en başta sizin üyesi olduğunuz CHP’dir.
Açılım Ve TC Çerkesleri Üzerine - 13/05/2013
Mevcut duruma baktığınızda bu süreci sürdüren ve yeni anayasayı yapacak olan İslamcılar ve Kürtler. Biz Çerkesler ise 6 milyon olmakla övünmekle birlikte istatistiklerde “diğerleri” kaleminde yer almaktan öte gidemiyoruz. Bu kafayla gidemeyeceğiz de.
ÇHİ Beyaz Çerkeslerin AKP’si mi? - 20/03/2013
Daha önce 1970’lerdeki sol gençlik muhalefeti sırasında “komünizm geliyor, eyvah” diyerek ülkedeki her türlü muhalefeti ezen bir askeri darbe yapmışlardı; şimdi de “eyvah şeriat gelecek, ülke bölünecek” korkusu yaymaya başladılar tüm güçleriyle.
Açılım, Çerkesler ve Kemalistlerin Korkusu - 03/03/2013
Aranızda psikolog yada psikolojiye ilgi duyanlar bilir, öfkenin temelinde korku vardır, öfke, korkunun dışa vurumudur. Peki bu Kemalistler neden korkuyor acaba?
Değişen Ortadoğu Dengeleri ve Çerkesler - 27/01/2013
Küresel sermaye ve kapitalizmin bizleri tanıması, bizleri pazar olarak görebilmesi için, ilk önce bizim bir ulus olduğumuzu fark etmemiz, bunun için mücadele etmemiz ve belki de bedel ödememiz gerekecek.
Türkiye’de Neler Oluyor? - 17/12/2012
Anavatanımızdan zorla sürgüne yollandığı halde buna yıllarca “gönüllü göç” diyen büyüklerimizden sonra, bugün meydanlarda “bu bir soykırımdır” diyebilir hale geldik.
Cumhuriyet Bayramı ve Çerkesler - 10/11/2012
Hala ilköğretim okullarında 6–7 yaşında çocuklara her sabah zorla “Ne mutlu Türküm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtiyorsunuz. Siz sabahları “Ne mutlu Almanım diyene” demek ister misiniz acaba?
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi