• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam371
Toplam Ziyaret1146357
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar40.135740.2966
Euro46.629746.8165
Semerkew
Murat Cenbey
muratcenbey64@gmail.com
Türk Solu, Azınlıklar ve Çerkesler
07/05/2012

Türk solu dediğimizde homojen bir hareket yok ortada aslında.

Özellikle 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra sol fikirler ciddi bir boşluğa düştü ve ayrışmalar yaşandı. Ardından yaşanan hızlı teknolojik değişim ve bilgi akışı,  tüm fikirler gibi sol fikirleri de derinden etkiledi. Bir kısım sol ise varoluş sebeplerini inkar edercesine her türlü değişime kapılarını kapatarak kendini tecrit etti.

Bu arada da sapla saman birbirine karıştı ve insanların soldan bekledikleri de, bazı tanımlar da değişti. Şu anda Türk solu dediğimizde hangi solu esas alacağımız ise bayağı bir müşkül oluşturuyor.

Bir tarafta kendilerini “ulusalcı sol”, “Kemalist sol” diye tanımlayanlar, diğer tarafta kendilerini “sosyal demokrat” olarak tanımlayan ve genelde CHP etrafında kümelenmiş bir sol, bir başka tarafta da 68 kuşağıyla başlayan kendilerini “devrimci” olarak adlandıran, geçmişte olduğu gibi bugün de yüzlerce fraksiyona bölünmüş bir başka sol var karşımızda.

Türk solunun tarihsel yolculuğunu takip etmek başlı başına bir inceleme konusu aslında; onun içindir ki biz bu yazımızda Türk solunun azınlık haklarına ve de özelde Çerkeslere bakış açılarını ele alacağız sadece.

***

Bugün kendilerine “ulusalcı” ya da “Kemalist sol” diyenlerin azınlık haklarına bakışları “Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür!” şeklinde. Ancak son yıllarda özellikle Kürt halkının mücadelesi sonucu oluşan realite karşısında lütfedip azınlıkları hatırlamaya başladılar.

Çerkesler’e bakış açıları ise “Nereden çıktı şimdi bu Çerkesler yahu?” şeklinde.

Çerkesler sadece devlet büyüklerinin attığı hamasi nutuklarda nakarat işlevi görüyor: “Bu ülkede sadece Kürtler yaşamıyor, Araplar, Çerkezler, Abazalar da yaşıyor” gibi…

Aslında kendilerini yenileyemeyip daha da çağın gerisine düştükleri için şaşkınlar. Ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bir taraftan Bulgaristan’da isimleri değiştirilen ve Bulgar ismi koymaya zorlanan Türk köylülerinin haklarını savunurken; diğer taraftan kaç yüzyıllık Dersim’in ismini Tunceli yapabilip, bunu savunabiliyorlar. Çerkes köylerine de benzer şekilde Türkçe isimler koyuyor, ancak Çerkesler yüksek sesle itiraz etmedikleri için yaptıklarının rahatsızlık doğurduğunun farkına bile varmıyorlar.

Hala okullarda minicik öğrencilere her sabah “Ne mutlu Türküm…” dedirtebiliyorlar, bunların arasında Ermenisi, Arap’ı,Cerkes’i, Abaza’sı, Kürd’ü olduğunu düşünmeden.

Çocuklara 5 yaşından itibaren İngilizce, Almanca gibi eğitim verilmesi serbestken; Kürtçe, Çerkesçe, Abazaca eğitimin sözünün bile edilmesine tahammül edemiyorlar.

Sadece bu da değil, 5–6 yaşındaki çocuklar bale, tiyatro gibi her türlü dersi alabilirken, Kur’an kurslarına gitmeleri yasaklanıyor bu ülkede.

Kısaca nereden bakarsanız bakın tamamıyla anti demokratik uygulamalara bile karşı çıkamıyor bu kesim.

Asıl sorun dünyada ulus devlet modelinin iflas ettiğini görememeleri aslında. Hakimiyetini kaybetme ya da paylaşma tehdidini gören ve Cumhuriyetten beri bu ülkeyi sömüren elitist İstanbul burjuvazisi de elinden geleni yapıyor bu gerçeği görmemeleri için elindeki medya gücünü kullanarak.

Oysaki iflas etti artık ulus devlet modeli. Cumhuriyetle birlikte başlayan “tek tip insan” ve “tek ulus” oluşturma modeli de iflas etti ve mızrak çuvala sığmıyor artık.

Kısaca bu gruptakiler için azınlık hakları aslında yok ama özellikle Kürt halkının verdiği mücadele sonucu ve biraz da dünyadaki değişimler sonucu, lütfedip “bir takım haklar verilebilir” aşamasına gelmiş durumdalar. Çerkesler ise yukarıda belirttiğim gibi sadece kurdukları cümlelerde nakarat işlevi görüyor onlar için.

CHP’li Muharrem İnce’nin belirttiği gibi, “Ne Çerkes’i kardeşim. Bu ülkede yaşayan herkes Türk’tür” mantığıyla gittikleri için de sürekli kaybediyorlar ve uzak gelecekte de kaybetmeye mahkum görünüyorlar.

***

Özellikle dünyadaki 68 kuşağı ile bizde de başlayan gençlik hareketleri sonucu oluşan devrimci, Marksist sol ise karmakarışık. Onların da büyük bir çoğunluğu şaşkın ve ne yapacağını, ne tavır geliştireceğini bilemez durumda.

68 kuşağı liderlerinin çoğunun Kemalizm’in anti emperyalist tavrından etkilenerek Kemalizm’e sahip çıkmaları, bütün fikir hayatlarını etkilemiş durumda.

Bu grupların azınlık hakları karşısındaki tavırları şu cümle ile özetlenebilir aslında: “Azınlıklar mı? Tabii tabii… Hele devrimi bir yapalım, ondan sonra bakarız... Tüm halklar kardeştir zaten.” Aynen böyle telaffuz edilmese de, bakış açılarının özeti böyle büyük bir çoğunluk için.

Özellikle Kürt halkının verdiği mücadele onları da bölmüş durumda bugün ve nasıl bir tavır geliştireceklerini bilemiyorlar.

Bir tarafta teknolojideki müthiş gelişmenin getirdikleriyle bilinçlenen ve artık seslerini çıkarmaya başlayan azınlıklar, diğer tarafta dünyada ulus devlet modelinin iflas etmesi ve kapitalist sistemin artık azınlıkları da bir pazar olarak görmesi gerçeği sonucu oluşan “baharlar”, beri tarafta da bu gelişmeler karşısında kendini yenileyemeyen geniş bir sol kesim...

Bir kısmı Marksist-Leninist felsefenin temeli olan “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” ilkesine bile karşı çıkıp ulusalcı Kemalist solcuların yanında yer alırken; bir kısmı da Kürt realitesi ve Hrant Dink suikastından sonra hatırlamaya başladı azınlık haklarını.

Bir sol hareket için solculuğun turnusol kağıdı “azınlık haklarıdır” aslında.

Bırakın azınlık haklarına sahip çıkmayı, 27 Nisan darbe teşebbüsünde kayıtsız şartsız darbeye karşı çıkmak yerine “ne darbe, ne şeriat!” gibi utangaç bir söylemle darbecilere dolayısıyla destek verdi bir kısım kendilerine “devrimci” diyen gruplar.

Sadece azınlıklara bakış açıları değil, genelde dine, özelde müslümanlığa bakış açıları da Kemalizm’in etkisinde olduğu içindir ki kitleselleşemeyip, küçük gruplar olarak kalıyorlar sürekli.

Türk solunun büyük bir çoğunluğu,Kemalizm’in ulusalcı etkisinden kurtulup din ile barışamadığı, dünya gerçeğini görüp yeni dünya düzenini okuyamadığı müddetçe de kaybetmeye mahkum gözüküyor.

Çerkesler’e bakış açıları da bu perspektifte Türk solunun. Çok da düşünmüş değiller Çerkes haklarını, Çerkesler’in de bir halk olduğunu, homojen bir grup olmadığını, içlerinde sağcısı, solcusu, islamcısı olabileceğini (Bunda bugüne kadar örgütlenip haklarını talep etmeyen biz Çerkesler’in de payı büyük tabiî ki).

Aslında çok insan vermiş Çerkesler Türkiye sol hareketine. Sol da sadece onları almış içine. Bir bütün olarak Çerkes halkını ve Çerkes haklarını düşünmemiş çok fazla.

Oysa ki solcu olmak, devrimci olmak, bir halkın haklarına ve kararına saygı duyup desteklemek demektir, sadece kendi dünya görüşüne uygun düşenleri değil.

Bugün Çerkesler kültürel örgütlenme ile yetinmeyip, politik örgütlenmeyle de haklarını dile getirmeye başladılar. Bu durumda Çerkesler’in, son derece dağınık durumda olan Türk soluna “Çerkes” isminin sadece “Çerkes güzeli” ve “Çerkes tavuğu” derken kullanılmadığını anlatabilmeleri gerekir.

Yeni anayasanın hazırlanması sürecinde Türk solunun, Çerkesler’in anadilde eğitim, Çerkesçe radyo-tv, Çerkesçe isimlerin kullanımı… gibi son derece demokratik taleplerine destek vermesi, bu süreçte bu hakların anayasada güvence altına alınması konusunda çaba göstermesi önemli bir görevdir.

Yıllardır tesiri altında kaldığı Kemalizm’in etkisinden kurtulup, ulus-devlet modelinin iflas ettiğini görüp, Türkiye’de yaşayan tüm halklarla birlikte bugüne kadar seslerini fazla çıkarmayan Çerkesler’in de haklarına saygı gösterip, onların bu demokratik mücadelelerinde yanlarında yer almaları gerekir.

Çünkü;

Özellikle ülkenin Kurtuluş savaşını başlatan ve çok büyük bir destek veren, sonradan bir takım ayak oyunları sonucu hainlikle yaftalanan Çerkes halkına yapılan haksızlıklara karşı çıkmak, onların haklarını savunmak solun doğasında olması gereken bir özelliktir.

Aksi, kendini inkar etmek olur.



3825 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Düzenin Bekçisi Çerkesler - 20/07/2013
Maalesef Gezi olayları da gösterdi ki Çerkesler yine koruma olmaktan kurtulamadılar. AKP’yi Çerkeslik adına, özgürlük adına desteklediklerini iddia eden bu Çerkesler körü körüne bu katliamları yapan AKP’ye karşı tavır almak yerine sahip çıktılar.
Gezi Parkında Çerkesler Oyuna mı Geldi? - 30/06/2013
Bugün AKP’nin, çok eleştirilen ulusalcılardan farkı kalmamıştır, ulusalcılar ne kadar ırkçı, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir parti ise, AKP de o kadar mezhepçi, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir partidir.
CHP Milletvekili Engin Özkoç’a Cevaptır! - 31/05/2013
Anadolu’ya göç eden Çerkesler’e, Anadolu halkları kapılarını açmış ancak ne Osmanlı, ne de Cumhuriyeti kucak açmamış; tam tersine bizi Kürtler’e ve Ermeniler’e karşı kullanmışlardır. Bu ihaneti yapanlar da en başta sizin üyesi olduğunuz CHP’dir.
Açılım Ve TC Çerkesleri Üzerine - 13/05/2013
Mevcut duruma baktığınızda bu süreci sürdüren ve yeni anayasayı yapacak olan İslamcılar ve Kürtler. Biz Çerkesler ise 6 milyon olmakla övünmekle birlikte istatistiklerde “diğerleri” kaleminde yer almaktan öte gidemiyoruz. Bu kafayla gidemeyeceğiz de.
ÇHİ Beyaz Çerkeslerin AKP’si mi? - 20/03/2013
Daha önce 1970’lerdeki sol gençlik muhalefeti sırasında “komünizm geliyor, eyvah” diyerek ülkedeki her türlü muhalefeti ezen bir askeri darbe yapmışlardı; şimdi de “eyvah şeriat gelecek, ülke bölünecek” korkusu yaymaya başladılar tüm güçleriyle.
Açılım, Çerkesler ve Kemalistlerin Korkusu - 03/03/2013
Aranızda psikolog yada psikolojiye ilgi duyanlar bilir, öfkenin temelinde korku vardır, öfke, korkunun dışa vurumudur. Peki bu Kemalistler neden korkuyor acaba?
Değişen Ortadoğu Dengeleri ve Çerkesler - 27/01/2013
Küresel sermaye ve kapitalizmin bizleri tanıması, bizleri pazar olarak görebilmesi için, ilk önce bizim bir ulus olduğumuzu fark etmemiz, bunun için mücadele etmemiz ve belki de bedel ödememiz gerekecek.
Türkiye’de Neler Oluyor? - 17/12/2012
Anavatanımızdan zorla sürgüne yollandığı halde buna yıllarca “gönüllü göç” diyen büyüklerimizden sonra, bugün meydanlarda “bu bir soykırımdır” diyebilir hale geldik.
Cumhuriyet Bayramı ve Çerkesler - 10/11/2012
Hala ilköğretim okullarında 6–7 yaşında çocuklara her sabah zorla “Ne mutlu Türküm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtiyorsunuz. Siz sabahları “Ne mutlu Almanım diyene” demek ister misiniz acaba?
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi