• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam377
Toplam Ziyaret1146363
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar40.135740.2966
Euro46.629746.8165
Semerkew
Murat Cenbey
muratcenbey64@gmail.com
Anadilde Eğitim Hakkı Tehlike midir?
17/07/2012

Geçenlerde katılmış olduğum bir toplantıda, şehirli, modern ve eğitimli bir kaç Çerkes hanım, benim hiç de tahmin etmediğim bir şekilde, Çerkesçe Anadilde Eğitim Hakkına karşı çıkarak, bunun ülkeyi bölebileceğini, Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyeti yok ederek bugüne kadar kazanılmış haklardan da olacağımızı ve ülkenin gericileşeceğini söylediler.

Şüphesiz tüm dünya ülkeleri gibi Türkiye de müthiş bir değişim sürecinden geçiyor. Daha düne kadar tabu olan konular bir bir yıkılıyor ve bugün artık alenen konuşuluyor. Bir kısım insan bu değişimi algılayıp desteklerken, algılayamayan bir kısım ise tavır geliştirip karşı çıkıyor.

Ana dilde eğitim hakkı da bu büyük değişimlerden bir tanesi aslında. Daha düne kadar konusu  bile geçmezken, birden gündemimize girdi. Bunu ister bugünkü iktidarın becerisi olarak yorumlayın, ister dünyadaki değişime, ulus devletlere ihtiyaç kalmamasına bağlayın (ki ben ikincisine inanıyorum ), önemli olan gündemimize girmesidir. Fakat ondan daha da önemli olan bir şey var ki o da geliştirdiği yan etki; yani bir kısım insanda meydana gelen bu sosyal değişimin, insanların hayat tarzlarını da değiştireceği korkusudur.  Bu korku bu kişilere kimliklerine sahip çıkmayı erteletebiliyor, ya da reddettirebiliyor.

***

Peki, bu korku yerinde mi? Türkiye’de, modern, eğitimli, şehirli kısaca “Beyaz Türk” diyebileceğimiz kitlenin yaşam tarzı gerçekten tehdit altında mı?

Psikolojide  “farkında olmak” diye bir deyim vardır, bir insanın psikolojik sorunlarının çözümü ve tedavisi için önce sorunun  “farkında olması” gerekir ki bir sonuç elde edilebilsin. Türkiye’de yaşayan bu “Beyaz Türkler”in de sorunun farkında olabilmeleri lazım ki olaya daha geniş bir perspektiften bakıp, değişimi algılayabilsinler.

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren oy oranları ve sayıları % 20 yi geçmeyen bir elitist azınlık tarafından zorbalıklarla yönetildi hep. Bugün “alkol yasaklanacak, zorla başımızı örttürecekler, yaşam tarzımızı değiştirecekler” korkusu olan bu kesime şunu hatırlatmakta fayda var: Elitist bir kesim, Cumhuriyetin kuruluşundan beri kendisi dışında kalan kesimin hayat tarzını zorla değiştirmedi mi?

“Zorla başımızı kapatacaklar” diyenlere şunu sormak lazım: Bu insanların başı zorla açtırılmadı mı? İnsanlara hiç sormadan “Biz uygun gördük, çağdaş olacaksınız” deyip zorla “çağdaş” yapmaya çalışmadılar mı?

Kendileri, çocuklarını ilkokuldan itibaren bale, müzik, İngilizce, Fransızca derslerine yollarken, o yaşta çocuklara kuran kursları ve kendi dillerini öğrenmek yasaklanmadı mı?

Muhafakazar bir ailenin kızına bırakın başını açmayı, 19 Mayıs törenlerinde minicik etekler giydirmediler mi?  O kızların anne babalarının iç dünyasını allak bullak etmediler mi?

Ben cevap vereyim EVET yaptılar.

Çünkü en tepedeki karar vericiler ve onun menfaat çıkardaşları hariç, sizler bunun farkında bile değildiniz. Bu başı kapalı, inançlı insanları dışlayıp toplum dışına çıkardığınız için, yani bir akvaryumda yaşadığınız için onları görmediniz. Zaten toplum içine de çıkartmadınız ki!.. Üniversitelere almadınız, onlara meslekleri yasakladınız, orduevleri önlerinde aşağılayıp geri çevirdiniz; bırakın bunları restaurantlara bile almadınız, tümünü yok saydınız. Başörtülü bu köylü tipler sizin gözünüzde ya yazlık sayfiye yerlerinde yol kenarında gözleme yaparlardı, ya da evlere temizliğe giderlerdi. Adları da çok aşağılayıcıydı, onlardan “kadın” diye bahsederdiniz.

Halkın oyuyla meclise seçilen bir milletvekili hanımı bile sırf başı kapalı diye dışarı attınız; hem de dürüstlüğü ve halkçılığı ile çok övündüğünüz Ecevit’in “haddini bildirin bu kadına” naraları altında.

Tıpkı daha önce seçilen Kürt milletvekillerine yaptığınız gibi…

***

Gün oldu devran değişti, dünya değişti. Bu elitist laik zihniyet bu ülkeyi yönetemeyip, mızrak çuvala sığmayınca da, bu sizin aşağıladınız sınıf palazlanıp AKP iktidarını ülkenin başına getirdi. Ekonomik olarak güçlenen bu sınıf, ezikliklerinden kurtulup sosyal hayata daha fazla katılmaya, otomobil kullanmaya, restaurantlara gitmeye, otellere gitmeye, çalışmaya, hem de işlerini de iyi şekilde yapmaya başlayınca birden “nereden çıktı bunlar ya, başörtülüler de amma çoğaldı bu iktidar zamanında, eyvah şeriat geliyor” demeye başladınız.

Yanılıyorsunuz,  onlar hep vardı. Sadece sizin baskılarınızdan kenarda köşede kalmışlardı ve sizler bunları göremediniz, ya da görüp de ses çıkartmadınız.

***

Peki bu grubun içinde gerçekten eskiden sizlerin yaptığı gibi, insanların yaşam tarzlarını zorla değiştirip, dine dayalı bir sistem kurma hayalleri içinde olan bir kesim yok mu?

Bunlardan korkulmamalı mı ya da bunlarla mücadele etmemeli mi?

Elbette ki var ve bunlarla da mücadele edilmeli. Ancak iktidarını kaybeden laik elitist kesimin abarttığı kadar değil bence.

Ben şöyle bir soru sorayım: Bu ülkede bir tek ulusun üstünlüğüne inanan, tek tip insan yaratmak isteyen, herkesi tornadan çıkmış gibi aynı yapmak isteyen, Faşist bir kesim yok mu?

Var.

Hem de şeriat isteyenlerden daha fazla. MHP’nin % 15’ini alın, CHP içindeki Ulusalcılardan % 10 koyun, en az bir % 10 da AKP içinden çıksa % 30 – 35 leri bulur.

Yani demem odur ki, bu ülkede asıl tehlike Faşizm tehlikesidir. Yaşam tarzımız değişmesin derken, zorla bize kabul ettirilen kimliği kabul edip, kimliğimizi unutuyoruz. “ Bunlar artık okullarda dersleri besmele ile başlatacaklar” diye hafif korku ile dalga geçerken, Nazi dönemi Almanya’sından kalma bir uygulama ile her sabah çocuklarımızın “Ne  Mutlu Türküm Diyene!” diye bağırtılmalarına niçin ses çıkartmıyoruz?

Kısaca, yazının başında belirttiğim hanımlar gibi yaşam tarzı değişeceği endişesi içinde olan kesime şöyle seslenmek istiyorum:

Lütfen farkında olun!

Bizlere oynanan oyunun, hedef şaşırtmacanın, “eyvah türban mı takacağız?” korkusu yerine “eyvah kimliğimiz yok oluyor!” un farkına varın.

Zaten yıllardır apolitikleştirme politikaları sonucu kapatıldığımız derneklerimizde ve düğünlerde oynaya oynaya yok oluyoruz;  bir de “eyvah şeriat geliyor” korkusu ile kimliğimizi unutturma politikalarına destek olup, kendi mezarımızı kazmayalım.

Dünya artık eski dünya değil. 1870’lerde başlayan Ulus Devlet akımı artık yerini daha özgürlükçü politikalara bırakıyor. Ayrı din ve diller artık dünyada sorun olmaktan çıkıyor, tam tersine bunlar o ülkelerin ve de nihai olarak insanlığın zenginliği sayılıyor. Çok uluslu şirketler artık insanların diline, dinine değil, ne kadar tükettiğine ya da tüketebileceğine bakıyor.

Ana vatanımız dahil dünyada en çok Çerkes nüfusun yaşadığı bir ülkedeyiz. İlk defa anadil eğitimini konuşmaya başladık, en azından bir ucunu gördük, seçmeli dersler artık fiilen yürürlükte ve dilimizi kullanabileceğiz. Sonuca bu kadar yaklaşmışken iktidarını kaybetmek üzere olan (şu anda paylaşmış gözüküyor) egemen sınıfların yaydığı korku politikalarının esiri olmayalım. Bu ülke ve bizler için asıl büyük tehlike “tek tip insan” ve “tek tip ulus” yaratmak isteyen Faşizm tehlikesidir. Lütfen farkında olalım ve buna karşı mücadele verelim.

Son bir söz de yine bu elitist laik kesime.

Sizler bu ülkede yaşayan ve etnik kimliği ne olursa olsun, muhafazakar kesime (ve de azınlıklara) bilerek ya da bilmeyerek, farkında olarak ya da olmayarak çok haksızlık yaptınız. Bu insanların inançlarını ve yaşam tarzını zorla değiştirmek hiç bir şekilde kabul edilebilecek bir davranış değildir. Bırakalım isteyen istediği gibi yaşasın, bu insanlar bu toplumda zaten vardılar ve kenarlara itilmişlerdi, şimdi artık meydanlara çıkıyorlar. Varsın çıksınlar, korkmayalım. İnsanlar artık inançlarını özgürce yaşayabilsin, bizler de yaşam tarzlarımızı özgürce yaşatabilelim.

Biz Çerkesler bu ülkede var olmak, kültürümüzü ve kimliğimizi korumak, çocuklarımıza iyi bir miras bırakmak istiyorsak, egemen güçlerin bize dayatmaya çalıştığı korkuları reddedip, bu ülkedeki gerçek tehlikenin Faşizm tehlikesi olduğunu bilerek buna karşı mücadele vermeliyiz.

Ana dilde eğitim hakkı bölücülük değil, insani bir haktır.

Korkularımızla yüzleşip, var olma mücadelemizin en önemli aracı olan, anadilde eğitim hakkı mücadelemizi korkularımıza kurban etmeyelim.



2218 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Düzenin Bekçisi Çerkesler - 20/07/2013
Maalesef Gezi olayları da gösterdi ki Çerkesler yine koruma olmaktan kurtulamadılar. AKP’yi Çerkeslik adına, özgürlük adına desteklediklerini iddia eden bu Çerkesler körü körüne bu katliamları yapan AKP’ye karşı tavır almak yerine sahip çıktılar.
Gezi Parkında Çerkesler Oyuna mı Geldi? - 30/06/2013
Bugün AKP’nin, çok eleştirilen ulusalcılardan farkı kalmamıştır, ulusalcılar ne kadar ırkçı, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir parti ise, AKP de o kadar mezhepçi, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir partidir.
CHP Milletvekili Engin Özkoç’a Cevaptır! - 31/05/2013
Anadolu’ya göç eden Çerkesler’e, Anadolu halkları kapılarını açmış ancak ne Osmanlı, ne de Cumhuriyeti kucak açmamış; tam tersine bizi Kürtler’e ve Ermeniler’e karşı kullanmışlardır. Bu ihaneti yapanlar da en başta sizin üyesi olduğunuz CHP’dir.
Açılım Ve TC Çerkesleri Üzerine - 13/05/2013
Mevcut duruma baktığınızda bu süreci sürdüren ve yeni anayasayı yapacak olan İslamcılar ve Kürtler. Biz Çerkesler ise 6 milyon olmakla övünmekle birlikte istatistiklerde “diğerleri” kaleminde yer almaktan öte gidemiyoruz. Bu kafayla gidemeyeceğiz de.
ÇHİ Beyaz Çerkeslerin AKP’si mi? - 20/03/2013
Daha önce 1970’lerdeki sol gençlik muhalefeti sırasında “komünizm geliyor, eyvah” diyerek ülkedeki her türlü muhalefeti ezen bir askeri darbe yapmışlardı; şimdi de “eyvah şeriat gelecek, ülke bölünecek” korkusu yaymaya başladılar tüm güçleriyle.
Açılım, Çerkesler ve Kemalistlerin Korkusu - 03/03/2013
Aranızda psikolog yada psikolojiye ilgi duyanlar bilir, öfkenin temelinde korku vardır, öfke, korkunun dışa vurumudur. Peki bu Kemalistler neden korkuyor acaba?
Değişen Ortadoğu Dengeleri ve Çerkesler - 27/01/2013
Küresel sermaye ve kapitalizmin bizleri tanıması, bizleri pazar olarak görebilmesi için, ilk önce bizim bir ulus olduğumuzu fark etmemiz, bunun için mücadele etmemiz ve belki de bedel ödememiz gerekecek.
Türkiye’de Neler Oluyor? - 17/12/2012
Anavatanımızdan zorla sürgüne yollandığı halde buna yıllarca “gönüllü göç” diyen büyüklerimizden sonra, bugün meydanlarda “bu bir soykırımdır” diyebilir hale geldik.
Cumhuriyet Bayramı ve Çerkesler - 10/11/2012
Hala ilköğretim okullarında 6–7 yaşında çocuklara her sabah zorla “Ne mutlu Türküm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtiyorsunuz. Siz sabahları “Ne mutlu Almanım diyene” demek ister misiniz acaba?
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi