• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam377
Toplam Ziyaret1146363
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar40.135740.2966
Euro46.629746.8165
Semerkew
Murat Cenbey
muratcenbey64@gmail.com
Açılım, Çerkesler ve Kemalistlerin Korkusu
03/03/2013

Kapitalizmin geldiği yeni noktanın uzağında kalan Türkiye, küresel sermayenin bastırması ile yavaş yavaş kabuk değiştirmeye başladı. Bu değişime ‘’öncülük’’ yapma görevi de muhafakazar AKP hükümetine düştü. Yıllardır kangren olmuş ulus-devlet modelinin getirdiği sorunları aşmak için, önce demokratikleşme çabaları, sonra askeri vesayete karşı verilen mücadele ve temelde Kürt sorunu olarak bilinen ama aslı etnik ırkçılık olan, ülkenin gelişmesinin önünde en büyük engel durumundaki kimlik sorununa el attı. Daha önce iki kez denediği “açılım” politikaları başarısız olmuştu, Bu defa daha sağlam somut bir politika ile açılım ve barış sürecini başlattı. Bunun küresel sermayenin baskısı ile mi, yoksa AKP nin isteği ile mi yapıldığı ayrı bir tartışma konusu; bu konuyu daha önceki yazılarımda ele almıştım. Ancak gerçek olan bir şey var ki, Türkiye barışa ilk defa bu kadar yaklaştı.

Cumhuriyeti kuran Kemalistler Osmanlının aksine, o tarihlerde moda olan tipik bir ulus-devlet modeliyle, ülkedeki tüm etnik ve dinsel unsurları yok sayarak, Türk ırkının üstünlüğüne dayanan, ülkedeki farklılıkları yok sayan ve karşı gelenleri idam ve katliamlarla bastıran faşist bir sistem kurdular. Cumhuriyetin kuruluşunda en büyük etken olan askeriye, yanına bürokrasiyi de alarak, azınlıkta olmasına rağmen, baskı ile iktidarını yıllarca devam ettirdi ve meşrulaştırdı. Ancak 1970’lerden sonra ve özellikle 1990’lı yıllardan sonra ülke bu baskıcı ulus devlet modeli ile yönetilemez hale geldi (Bu aşamayı kısa geçmek zorundayım, çünkü asıl konumuz etnik kimlik meselesi).

Kürt hareketi 1970’li yıllarda başlayıp 1984 yılında, tam da askeri cunta yöneticilerinin “bu ülkede Kürt yoktur, dağda karda yürürken kart kurt diye ses çıkaran dağ Türkleri vardır” gibi zeka özürlü açıklamaları yaptığı bir dönemde ortaya çıktı. Tam 30 senedir de devam ediyor ve eğer çözülmezse daha da devam edecek gözüküyor. Bu süreçte Marksist Leninist bir çizgi, bağımsızlık, federasyon, özerklik gibi aşamalardan geçen bu hareket bugün Türkiye’de anayasada tanımlanmış bir “eşit vatandaşlık temelinde birlikte yaşama” modelinde karar kılmış gözüküyor (Abdullah Öcalan’ın yazılarından).

Şu bir gerçek ki bu hükümet bu sorunu çözecek. Çünkü küresel sermayenin de isteğinin bu yönde olduğunu, bu sorunu çözerse Ortadoğu’da ve dünyada parlayan bir yıldız olacağını ve zenginleşeceğini görüyor. Bu sorunu çözemez ise iktidarda kalamayacağını da görüyor. Siz bakmayın Başbakanın meydanlarda attığı nutuklara, onlar seçim yatırımı, sonuçta bu ülkede ciddi bir ırkçı oy potansiyeli var.

AKP büyük bir ihtimalle Abdullah Öcalan ile anlaşıp, belirli bir süreç içinde ona özgürlük verme, Anayasada tanımlanmış bir eşit vatandaşlık tanımı ve yetkileri arttırılmış bir yerel belediye kanunu ile bu işi çözecek. Anayasayı BDP ile birlikte referanduma götürecek ve çok büyük bir ihtimalle anayasa kabul edilecek. Tabii ki çok ciddi karşı çıkışlar hatta komplolar olacak, sonuçta iktidarını kaybetmek istemeyen bir ulusalcı Kemalist çevre var.

Ama sonuç ne olursa olsun, Türkiye artık eski Türkiye olmayacak, ok yaydan çıktı bir kere. Sadece Kürtler değil, tüm azınlıkların kimliklerini eşit ve özgürce yaşayabileceği, barışın hakim olduğu, zenginleşen, gelişen bir ülke olacak.

Ancak bu fotoğrafta çok ama çok eksik bir şey var. Bu ülkede Türk kimliğinin altında ezilen sadece Kürtler yok ki; Çerkes , Abhaz, Gürcü, Arap, Ermeni, Rum.... daha da sayabiliriz. Oysaki açılım politikalarına bakarsak sadece Kürtler konuşuluyor, biz Çerkesler henüz bu denkleme girebilmiş değiliz. Çerkes Hakları İnsiyatifi’nin Mecliste yaptığı çalışmalar ve BDP’nin Çerkesçe ile ilgili konuyu meclise taşıması haricinde pek bir şey yok. Sanırım Çerkeslerin büyük bir çoğunluğunun bundan haberi de yok, onlar varlıklarını Türk varlığına armağan etmeye ve güle oynaya yok olmaya devam edecek görünüyorlar. Oysa ki bu süreç kolay kolay bir daha ele geçmez, ne yapıp edip Çerkeslerin bu sürece dahil olup, Kürtlere verilecek olan hakların aynısını almaları gerekir. Bu ülkede sadece Kürtlere özgürlük vererek bu sorun çözülemez ama bunun için de bizlerin daha fazla mücadele etmesi gerekir. Önümüzde yeni bir anayasa çalışması, sonra yerel seçimler ve sonra da genel seçimler var. Eşit vatandaşlık, anadilde eğitim, Çerkesçe radyo-TV gibi hayati önem taşıyan konularda çok acil ve bütün gücümüzle bu denkleme dahil olmalı ve anayasal haklarımızı almalıyız. Ayrıca yerel ve genel seçimlerde bizi Çerkes kimliğimizle kabul edecek siyasi partilerle işbirliği yapıp meclise Çerkes kimliğimizle girmemiz gerekir. Yoksa iş işten geçmiş olacak.

Bu barış ve açılım sürecine en çok karşı çıkan kesim Kemalistler hiç şüphesiz. Mutlaka etrafınızda , arkadaş çevrenizde yada sosyal medyada farketmişsinizdir son zamanlarda Kemalistlerin öfkesini. Kemalistler niye bu kadar öfkeli acaba?

 Belirli bir ırkın üstünlüğüne inanan, askeri ve bürokratik çevrenin diktatörlüğüne dayanan, adlarına, ulusalcı, laik, Kemalist denen bu kesim neden bu kadar öfkeli?

Aranızda psikolog yada psikolojiye ilgi duyanlar bilir, öfkenin temelinde korku vardır, öfke, korkunun dışa vurumudur. Peki bu Kemalistler neden korkuyor acaba?

Çok basit, statükolarının dağılmasından, hakimiyetlerinin kaybedilmesinden ve de en önemlisi, zamanında kendi yaptıkları baskının ve diktatörlüğün, bu defa onlara karşı yapılmasından korkuyorlar.

Türkiyede iktidar 1923’ ten beri Kemalist dediğimiz bu azınlığın ellerindeydi. Bunlar kendi kurdukları akvaryumda, halktan ve gerçeklerden uzak yaşıyorlardı. Yarattıkları masala kendileri de inanmıştı, öyle ya, kurtuluş savaşını bunlar kazanmıştı, o günkü cahil yobaz halk ne anlardı, onlar modernleştirilmeleri gereken bunun için de idamların katliamların mübah olduğu bir yaratık grubuydu, onlar anlamazdı bu işlerden, bu cahil halk yığını onlar ne derse onu yapmalı idi, bu ülkede yaşayan herkes zaten Türk’tü, başkası düşünülemez idi. Bu masal yıllarca böyle devam etti, yarattığı bürokrasi ordusunu Halkevleri, köy enstitüleri gibi kurumlarla halkı dönüştürmek için kullandı. Yıllar ve kuşaklar boyunca bu masala inanan bir kesim gelişti. Bunlar herşeyin doğrusunu bilir, askeri ve bürokratik vesayet gereği her işlerini yaptırırlardı. askerde, savaşta bunların çocuğu ölmez, geri işlerde bunlar çalışmazdı. Yaşadıkları şehrin kendi deyimleri ile en “nezih” yerlerinde oturur, her konuda bunlar karar verirdi. Halkla aralarındaki bağı kesmek için lojman, site  adı verilen gettolar kurdular. Haaa arada bir vijdanlarını rahatlatmak için, ya kendi deyimleri ile doğuda görev yapan bir memurun çağrısı üzerine ADD, ÇYD derneği gibi kurumların vasıtasıyla Kürdistandaki zavallı çocuklara yardım kampanyaları düzenler, ya da oturdukları etrafı kalın duvarlarla çevrili sitelerde evlerine temizliğe gelen “kadın”ın çocuklarına evdeki kullanılmayan ve giyilmeyen eşyaları verirlerdi.

Sinema , tiyatro, lüx restaurantta yemek yemek, sanatla uğraşmak, denize tatile gitmek , otele gitmek hep bunlara aitti,zavallı halk ne anlardı bunlardan.

Ama , birden bu zavallılar bunlara baş kaldırmaya başlamışlardı, artık bunlar da sitelerde oturmaya, restaurantta yemek yemeye, otellere tatile gitmeye, cipe binmeye başlamışlardı. Daha kötüsü biz Türk değiliz, Kürdüz azınlığız filan demeye başlamışlardı.Ne oluyordu acaba, bu yobazlarla eşit mi olacaklardı birde, nasıl olurdu bu?

Bu rüzgar hafifte olsa Menderes, sonra biraz daha şiddetli Özal zamanında da esmişti ama onlar bir şekilde düzene uymuştu, zaten her başkaldırışlarında ordu vasıtasıyla kafalarına vurup susturuyorlardı. Oysa bu defa farklıydı, bu adamlar askeri de susturmuşlar, koca koca paşaları içeri atmışlardı. Vay hainler hep bu Erdoğan denen adamın yüzündendi, şunu bir halletseler her şey düzelecekti.

Kısaca inandıkları masaldaki sis bulutu dağılıyordu, kültürden anladıkları pop müzik, aksiyon, macera ve romantik komedi filmleriydi. Kültürel altyapıları yetmediği için dünyada olan biteni anlamaya, veryansın olayı kişiselleştirip Erdoğan’a yüklenmeye başladılar. Sanki o gitse her şey eskisi gibi olacakmış gibi. Sarı saçlı mavi gözlünün Samsun’dan gelmesini de beklediler ama nafile. İşte bunun için öfkeliler, artık istedikleri gibi at oynatamayacaklarını anladılar. Hakimiyetleri, iktidarları ellerinden kayıp gidiyor. Hele hele o aşağıladıkları kesim ülkeyi daha iyi yönetmeye başlayınca daha da umutsuzlandılar. Ordudan, bürokrasiden hayır yoktu, sarı saçlı mavi gözlü yoktu, artık onlarla eşit yaşayacaklardı ve asıl önemlisi yıllardır o halka yaptıkları baskıyı, şimdi onlar kendilerine yaparsa ne yapacaklardı. Ya zorla başlarını kapattırırlarsa ne yapacaklardı, sanki kendileri yıllardır kızların başını zorla açtırmamışlar gibi…

İşte bu korku da onları öfkeli yaptı.

Bunlar da alışacaklar artık bu yeni düzene, gerçekten bir baskı ile karşılaştıkları zaman, örgütlenip mücadele etmeyi öğrenecekler, dünyayı, etraflarında olanı biteni anlamayı öğrenecekler. Kısaca üstün olamadıklarını öğrenecekler ve halkın kararına saygı duyacaklar.



2337 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Düzenin Bekçisi Çerkesler - 20/07/2013
Maalesef Gezi olayları da gösterdi ki Çerkesler yine koruma olmaktan kurtulamadılar. AKP’yi Çerkeslik adına, özgürlük adına desteklediklerini iddia eden bu Çerkesler körü körüne bu katliamları yapan AKP’ye karşı tavır almak yerine sahip çıktılar.
Gezi Parkında Çerkesler Oyuna mı Geldi? - 30/06/2013
Bugün AKP’nin, çok eleştirilen ulusalcılardan farkı kalmamıştır, ulusalcılar ne kadar ırkçı, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir parti ise, AKP de o kadar mezhepçi, başkalarının yaşam tarzına müdahele eden faşist bir partidir.
CHP Milletvekili Engin Özkoç’a Cevaptır! - 31/05/2013
Anadolu’ya göç eden Çerkesler’e, Anadolu halkları kapılarını açmış ancak ne Osmanlı, ne de Cumhuriyeti kucak açmamış; tam tersine bizi Kürtler’e ve Ermeniler’e karşı kullanmışlardır. Bu ihaneti yapanlar da en başta sizin üyesi olduğunuz CHP’dir.
Açılım Ve TC Çerkesleri Üzerine - 13/05/2013
Mevcut duruma baktığınızda bu süreci sürdüren ve yeni anayasayı yapacak olan İslamcılar ve Kürtler. Biz Çerkesler ise 6 milyon olmakla övünmekle birlikte istatistiklerde “diğerleri” kaleminde yer almaktan öte gidemiyoruz. Bu kafayla gidemeyeceğiz de.
ÇHİ Beyaz Çerkeslerin AKP’si mi? - 20/03/2013
Daha önce 1970’lerdeki sol gençlik muhalefeti sırasında “komünizm geliyor, eyvah” diyerek ülkedeki her türlü muhalefeti ezen bir askeri darbe yapmışlardı; şimdi de “eyvah şeriat gelecek, ülke bölünecek” korkusu yaymaya başladılar tüm güçleriyle.
Değişen Ortadoğu Dengeleri ve Çerkesler - 27/01/2013
Küresel sermaye ve kapitalizmin bizleri tanıması, bizleri pazar olarak görebilmesi için, ilk önce bizim bir ulus olduğumuzu fark etmemiz, bunun için mücadele etmemiz ve belki de bedel ödememiz gerekecek.
Türkiye’de Neler Oluyor? - 17/12/2012
Anavatanımızdan zorla sürgüne yollandığı halde buna yıllarca “gönüllü göç” diyen büyüklerimizden sonra, bugün meydanlarda “bu bir soykırımdır” diyebilir hale geldik.
Cumhuriyet Bayramı ve Çerkesler - 10/11/2012
Hala ilköğretim okullarında 6–7 yaşında çocuklara her sabah zorla “Ne mutlu Türküm, varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirtiyorsunuz. Siz sabahları “Ne mutlu Almanım diyene” demek ister misiniz acaba?
Çerkeslerin Siyasal Örgütlenmeleri ve Eylemlilik - 21/09/2012
Sadece ÇHİ değil, tüm gruplar -ki buna dernekler de dahil- bu tür eylemlilikler düzenleyip toplumda dikkat çekebilmeli, etki bırakabilmeli ve mesajlar verebilmelidir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi