40 YIL SONRA ![]() AHMET KOÇAK Kuşadası’nda yaşıyordum. Doğu illerimizin birinde öğretim üyesi olarak görev yapan, Zile Lisesinde beraber okuduğumuz bir arkadaşım aradı. Kendisinin de orada yazlığı vardı ve geldiğinde görüşüyorduk. “Üniversitede birlikte görev yaptığımız bir arkadaş ve abisi aileleri ile tatil için oraya gelmek istiyorlar. Uygun bir otel ayarlamada yardımcı olabilir misin?” diye ricada bulundu. Yeni Köyden (Aydın Yolu üzerinde) Çerkes arkadaşım, sahilde Kadınlar Denizi Plajındaki bir otelde müdürlük yapıyordu. Ricada bulundum. Sağ olsun gerekli ayarlamaları yaptı. *** Yaz ortası, akşam saatleriydi ve yine bizim Prof. aradı. “Geçen yer ayarlaman için ricada bulunduğum arkadaşlar burada (Kendisi de yazlığına gelmiş). Ben onları ziyarete gideceğim. Arzu edersen birlikte gidelim, seni tanıştırayım” dedi. “Hem onlar da sizden” diye de ekledi. Bu arada arkadaşımın eşi de Turhal’ın bir Çerkes köyünden. Kendi deyimiyle “eniştemiz” oluyordu. Akşam iki kardeşi ziyarete gittik. Küçüğün arkadaşımın çalıştığı üniversitede bir bölümün dekanı; abinin de İstanbul da avukat olduğu söylendi. Tanıştırırken benim için de onlara, “sizden” demeyi ihmal etmemişti. İki kardeş, hoş sohbet güzel insanlardı. Deniz kenarında çay içip, geç saatlere kadar sohbet ettik Dekan Bey, benim köyümü sordu, sonra da kendisinde iz bırakan bir anısını anlattı. “Gençlik yıllarımızdı. Sizin oralarda bir Çerkes Düğününe gitmiştik. Sabahın ilk saatlerine kadar, mızıka çalıp dans ettik. Gün ağarmak üzereydi. ‘Kimse ayrılmasın “Zeges” yapacağız’ dediler. Büyük bir salonda, kızlar ve delikanlılar toplandı. ‘Düğün sırasında bazı gençlerin hatalı davranışları oldu, onları cezalandırmamız gerekiyor’ dediler. Beni “Hâkim” tayin ettiler. Bir kaçını sorguladık ve çeşitli cezalar verdik. Dans ederlerken kızları ve arkadaşını ortada bırakıp çıkan delikanlıya verdiğimiz ceza hiç aklımdan çıkmıyor. Önce, deve kesmeden başladık. Şahitler dinlendi, hafifletici nedenler değerlendirildi. İyi hal uygulandı. Koç kesme, derken en sonunda “karpuz kesmeye” bağladık. Genç o saatte kasabaya gitti. Sergisinde yatan adamı uyandırıp, bagaj dolusu karpuz getirdi. Kızlar kesip servis yaptılar. Sabahın ilk saatleriydi. Hiç unutamıyorum” Sabırla kendisini dinledim. Son noktayı koydu. “Dekan Bey… özür dilerim. Hâkim Bey diyecektim. Sizde unutamadığınız iz bırakabildiğimize göre, cezamızı layıkıyla yerine getirmişiz.” Arkadaşım ve iki misafir şaşkın bana bakıyordu. “Evet, dansta kızları bırakıp çıkan ve “karpuz kesme” cezasına çarptırılan bendim” dedim. “Verilen cezayı hak etmiştim ama rahmetli mızıkacının komplosundan da söz etmeden geçemeyeceğim. Ben dansa çıkmadan önce kendisine, “Çeçen” beceremediğimi ve “Kafe” çalmasını söyledim. Kısa süre sonra makam değiştirerek beni özellikle zor durumda bıraktı. Köyümüzün kızlarıydı çıkmalarını rica ettim. Onlarda mızıkacının oyununa ortak olup dinlemedi. Bana başka çare bırakmamışlardı.” *** 40 yıl önceki yaşanmışlığı, bir tesadüfle anmak güzeldi. |
158 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |