• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam82
Toplam Ziyaret988343
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Semerkew
İmdat Kip
imdatkip@gmail.com
20 Eylül Bayramı!
15/09/2014

Bugün 20 Eylül.

Neşe doluyor insan(23 Nisan kusura bakmasın!).

Sabahtan beri kutlamaların içinde ve ayaktayım. Ama hiç yorulmadım. Hala bayram sarhoşluğu içindeyim. Nalçik, Nalçik olalı böyle bir gün görmedi.

Beni irkilten ilk manzara, milli kıyafetler içinde yüzlerce Çerkes atlısının rengârenk süslenmiş Lenin Caddesi’nin iki yanını sabahın erken saatlerinden itibaren doldurmuş halkın arasından görkemli şekilde geçişiydi. Ellerinde Çerkes bayraklarıyla ağır ağır atlıların ardından yürüyen insan seline karışıyorum.

Herkesin elinde Çerkesya bayrağı…

Yarabbi bu nasıl bir manzara?

Bu kadar çok Çerkesya bayrağını hayatımda görmedim.

***

Efendim, 20 Eylül gününün KBC parlamentosu tarafından Çerkes Bayramı (Adige günü) ilan edildiğini duyduğumda “neyin bayramını kutluyoruz?” diyerek meraklanmıştım.

Rusya ile gönüllü birleşmemizin 450’nci yılını birkaç sene evvel kutlamıştık, “bu da Ruslarla ilk tanışmamızın 700’üncü yılı falan olmasın” diye kafa yorarken, olaylar aniden gelişti ve yukarıda anlattığım şekilde kendimi bayramın ortasında buldum.

Başkanlık sarayının önüne ulaştığımızda kalabalık artık ilerleyemez bir hale gelmişti.

Kabardey Balkar Cumhuriyeti’nin başının konuşmasını dinlemek için bekleşiyoruz.

Nihayet KBC’nin başı Sn. Kokov kürsüye çıkıyor. Konuşması sade ve duygulu. Mutluluğu yüzünden okunuyor. “Bu ilk bayramın kutlama konuşmasını yapan, hem ilk, hem son KBC başı olmaktan çok mutluyum. Zira bu bayramın bundan sonraki kutlama konuşmalarını bizim gibi ‘atanmış başlar’ değil, Çerkesya Federal Cumhuriyeti`nin seçilmiş başkanları yapacak” diyor.

“Bu mutluluğu bize yaşatan, RF başkanı Sn. Putin ve RF parlamentosuna minnet ve şükranlarını sunuyorum” dedikten sonra sözlerini şu cümlelerle tamamlıyor:

“Artık Çerkesya halkının yüz elli yıllık felaket ve sefaleti bitecek, yaralarımız sarılacaktır. Sn. Putin’in dediği gibi, eski Rusya artık tarihte kalmıştır. Bu, tüm halkların birlikte, mutlu yaşayacağı demokratik hukuk devletinin, yeni Rusya’nın ilk adımıdır.”

***

Sevgili okurlar, bu arada, bu mübarek bayramı bize bahşeden dünkü (19 Eylül) olaylara biraz değinmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, dün Rusya Parlamentosu DUMA ani bir gündemle toplanmış, Çerkes sürgün ve soykırımını, az miktarda faşistin muhalefeti dışında, büyük bir çoğunlukla kabul etmiş, bunun acı sonuçlarının ortadan kaldırılması için gerekli yasal düzenlemeyi yapmıştı.

Buna göre özetle,

1.     RF, varisi olduğu Çarlık Rusyası’nın 21 Mayıs 1864’te sona eren, Çerkesya’nın işgali esnasında, Çerkes halkına sistematik soykırım uyguladığını, Çerkesya’yı yerli halkından arındırdığını, birçok Çerkes kabilesini tamamen yok ettiğini, kalanları da Osmanlı topraklarına sürerek yok olmanın eşiğine getirdiğini kabul eder.

2.     Bu felaketi yaşayanların dünyanın dört bir yanına dağılmış, hayatta kalan torunlarından özür diler.

3.     Vatanına dönmek isteyen tüm diaspora Çerkesleri, kayıtsız ve şartsız vatandaşlığa kabul edilecektir. Bunun için, sadece Çerkes olduklarını ispat etmeleri yeterli olacaktır. Şimdiye kadar uygulanan onlarca bürokratik engel, kota, vize ve onlarca mantıksız evrak ortadan kalkacaktır.

4.      Çerkesya’nın istedikleri bölgesinde ikametleri, adaptasyon ve rahabilitasyonları devlet tarafından karşılanacaktır. Gerekirse, onlar için yeni yerleşim birimleri kurulacaktır.

5.     Dışarıda kalmaya devam edenlere de çifte vatandaşlık sağlanacak, bulundukları yerlerde kültürel varlıklarını devam ve yeniden üretmeleri için destek verilecektir.

6.     Anavatanda kalmış, birbirinden kopuk bölük pörçük adacıklara sıkıştırılmış Çerkesler’in de birleşmeleri sağlanacak, bunların da rehabilitasyonu için gerekli sosyal ve ekonomik tedbirler alınacaktır. Öncelikle dar alanlara kurulmuş ve zaten yeteriz olan topraklarının çoğu birkaç oligarkın elinde olan, topraksız, yoksul, işsiz devasa Çerkes köyleri küçültülecek, bunlar için yeni yerleşim birimleri kurulacak, işleyebilecekleri yeterli toprak tahsis edilecek, fazlası için de iş imkanları sağlanacaktır. Böylelikle yoksulluk, suç, terör ve uyuşturucu kıskacına sokulmuş binlerce Çerkes gencinin saplandığı bataklık kurutulacaktır. Bu amaç için, 50 yıllık vergi muafiyetleri, ekonomik destek programları ve yatırım teşvikleri hayata geçirilecektir.

Bu kanun kabul edilirken, Jirinovski söz alıp, “Çerkeslerin kalanlarını da kesmek ve sürmek gerekir, bize Çerkesler değil Çerkesya lazımdır. Sıcak denizlere inmeli, postallarımızı Akdeniz`de yıkamalıyız” demesi gülüşmelere neden olmuş, tepki bile almamıştır.

Komünist Partisi başkanı Zuganov’un, Rusya’daki gelir adaletsizliği ve kötü yaşam koşullarına değinerek, hangi kaynaklarla Çerkeslere bu imkanların sağlanacağını sorması üzerine Putin söz alarak, bunun sadece Çerkesya meselesi olmadığını, tüm Rusya`yı kapsayan bir reform hareketinin başlangıç adımı olduğunu belirtmiş, Rusya’nın kaynak problemi olmadığını, kaynaklarını doğru kullanma problemi olduğunu söylemiştir. Sözlerine devam eden Putin, “Yeni Rusya, bir grup oligarkın kanını emdiği bir ülke olmayacak, kaynaklarını doğru kullanan, adalet, özgürlük ve fırsat eşitliğine dayalı, demokratik bir sosyal hukuk devleti olacaktır. 150 yıldır acı çeken bu mazlum milletin yaralarını sarmak için tek bir oligarkın deve ettiği mülk bile yeterlidir” diyerek büyük alkış almıştır.

Haberlere göre, Rusya`nın attığı bu büyük adıma ilk tebrik T.C. Cumhurbaşkanı RTE’den gelmiş, Erdoğan yaptığı açıklamada, “Putin kardeşimi attığı bu cesur adımdan dolayı en kalbi duygularımla tebrik ediyorum” demiştir. Yaptığı telefon görüşmesinde, Rusya’nın yanında olduklarını belirtmiş, “Dünyanın en kalabalık Çerkes kitlesini barındıran bir ülke olarak biz de üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Bu Çerkesleri siz kestiniz sürdünüz, biz de ütüledik yok ettik ama artık koruma altına alınması gereken kültürel varlık durumundadırlar”  diyerek devam etmiştir.

***

Neyse, yine törenlere dönersek…

Başkanlık sarayından ayrıldıktan sonra kendimi Abhazya Meydanı’nda yine kalabalığın arasında buluyorum.

Abhazya Meydanı tam bir panayır.

Cumhuriyetin her tarafından gelen guruplar meydanı doldurmuş vaziyette. Folklor gurupları öbekler halinde danslar yapıyor, şarkılar söylüyor. Standlar açılmış, yemek içmek bedava, herkes size bir şeyler ikram etmeye çalışıyor. Prohladna`dan gelen Kazaklar şimdiden sarhoş.

Birden kalabalığın arasında Nejdet Abi`yle (Hatam) karşılaşıyorum. Yıllardır görüşmüyoruz, görüş ayrılığından aramız biraz limoni. Çerkes usulü tokalaşıp samimiyetle kucaklaşıyoruz. Hemen söze girip, “Senden özür diliyorum Nejdet Abi” diyorum. “Sen Rusya`dan hiç umudunu kesmedin, Rusların bunu yapacağını biliyordun. Benim böyle bir öngörüm olamadı, tam aksine, Çarlığın bizi işgal ettiği tarihten bu yana, Rusya’nın bize karşı olan kolonyalist bakışının hiç değişmediğini iddia ettim. Hep Kızılderili muamelesi ile yaşatılacağımızın umutsuzluğunu taşıdım. Şimdi sen haklı çıktın” diyerek onore etmeye çalışıyorum.

Gülümsemiyor bile, garip bir hava içinde. Derken “Yaw” diyerek söze giriyor. “Kafkas Rus savaşları sırasında çok da Rus askeri öldü. İyi insanlardı, yazık oldu. Bu da soykırımdır” diyerek rahmetli tarihçi Dumen Hasan`ın ruhunu şad ederken; ben hariçten gazel okuduğumun farkına varıp, diğer tarafta gözüme ilişen Adeje Bülent`i bahane ederek oradan uzaklaşıyorum.

Bülent, bir gurup Gilahsteneyli’nin arasında ayakta yiyip içiyor. Keyfi yerinde. Yaklaşıp omuzuna dokunuyorum. O anda Gilahsteneyliler`den biri hiç vakit geçirmeden masadaki votka kadehlerinden birini kapıp uzatıyor. Ben, “Rengi kırmızı olsaydı hatırını kırmazdım ama votkayla aram yok” diyerek kurtulmaya çalışırken, “Bunun rengi kırmızıya çalıyor” diyerek bir bardak kanyağı elime tutuşturuyor.  Tam bu sırada “gupmahopşi” diye masaya yaklaşan kelli felli bir kolhoz başkanı, tüm masanın dikkatini çekince ben kanyağı bir kenara bırakarak Bülent`in diğer tarafına geçiyorum.

Bülent`in bir elinde votka kadehi, diğer koltuğunda da bir dosya var. “Bu nedir” diyerek dosyayı çekiyorum. “Beyanname verecektim de…” diyor.

“Ulan bitti, artık bu evraklarla uğraşmayacaksın, sen artık Federal Çerkesya Cumhuriyeti vatandaşı olacaksın. Bunun için de sadece Çerkes olman yeterli” diyorum. “Çerkes olduğunu ispatlaman için de benim arkadaşlığım yeter” diye hava atıp, dosyayı yakındaki çöp tenekesine atıyorum.

Bülent sadık bir dönüşçü, yıllardır iptal edilen ikametlerini yeniden almak, bunun için her yıl yenileri icat edilerek eklenen mantıksız belgeleri toplamakla meşgul. Bu bunaltıcı bürokrasi ile de barışık. Sistemi asla eleştirmez, “Yaw aslında bütün suç bizde” diye başlayan cümlelerle, en fazla ya kendi hatasını, ya da Çerkes memurların bireysel edepsizliklerini eleştirir. Daha birkaç gün önce, “Önümüzdeki 27 yıl içinde vatandaşlık alabilmen muhtemeldir” diyerek kendisiyle dalga geçmiştim.

Oradan uzaklaşırken, biraz önce çöpe attığım bürokrasi ortadan kalktığında Bülent`in hayatında büyük boşluk olacağını, eğer kendine yeni bir meşgale bulamazsa mutsuz olacağını düşünüyorum. Ben buradan uzaklaşınca, muhtemelen dosyayı çöpten çıkarıp yarın OVIR`de kuyruğa girecektir.

***

Meydanda bahsedilen, Soçi`deki törenlerle ilgili haberleri izlemek için eve varmakta acele ediyorum.

Eve varıp televizyonu açtıktan sonra haberlere odaklanıyor, Nalçik’teki coşkulu kutlamaları tamamen unutuyorum. Soçi`de olamadığım için üzülüyor, hasedimden çatlıyorum.

Kabaada`da (Krasnaya Polyana) müthiş bir kalabalık.

Örtü kaldırılınca, Hacı Giranduk Berzeg`in atının üzerindeki heykeli ortaya çıkıyor. Heykelin üzerinde, “Bir gün atımın üzerinde dimdik, kılıcım elimde yurduma döneceğim- 1864“ yazıyor. Türkiye`den, Berzeg`in mezarından getirilen bir miktar toprak, içinde bulunduğu toprak kabın üstüne sarılı Çerkesya bayrağı çözülerek, heykelin dibine yapılan özel çıkıntıya boşaltılıyor. Ardından Putin ve tüm devlet erkanı heykelin önünde diz çöküyor. Saygı duruşundan sonra soykırımda ölenler için önce Müslüman din adamlarının duası, ardından Ortodoks papazların ayini, sonra da konuşmalar… En önemlisi tabii ki Sn. Putin`in konuşması.

Putin, yeni Rusya`dan bahsederek eski Rusya`nın geride kaldığını söylüyor. Soykırım kurbanlarına, “Artık yaraları saracağız, torunlarınıza biz sahip çıkacağız, huzur içinde yatınız…” diye hitap ediyor.

Krasnodar`dan gelen Kazak atamanı, “Çok acılı olaylar sonucunda vatan edindiğimiz bu topraklarda, gerçek sahipleriyle beraber kardeşçe yaşamak istiyoruz. Çerkesler`in yanında olmaya, kendileri için elimizden geleni yapmaya hazırız” diyor.

Bu arada, DÇB tüm bu olaylara hazırlıksız yakalanmış. Yönetim, delegasyonu, acil olağan üstü genel kurula çağırmış. Bu genel kurulda DÇB’nin de soykırımı tanıması bekleniyor. Üst yönetimin henüz bu tanımaya hazır olmadığı, istifaların yaşanabileceği söyleniyor. Bir yandan da Başkan Sohroko Hauti`nin, “Bu olayla bizim varlık sebebimiz otadan kalkmıştır. Artık devlet ödenek de vermez, en iyisi kendimizi feshedelim” dediği sızan haberler arasında.

Bu konularda kendisine soru yöneltilen Kaffed Başkanı Yaşar Aslankaya, “Olayları soğukkanlılıkla basından izliyoruz, henüz bize ulaşan resmi bir yazı ya da bilgi yok” demiş.

Kaffed çevrelerinde, “Bu CHP’den bir cacık olmaz, bizim yakın olmamız gereken parti Yedinnaya Rusya’dır” şeklinde tartışmalar da yükseliyormuş.

Tarihi Çerkesya`nın yerli halklarından Abazalar, Karaçay ve Balkarlar’ın da kafası çok karışıkmış. Meydanda karşılaştığım Çerkeskli bir Abaza, son yıllarda Çerkeslikten Abhazlığa terfi eden Abazaların bu durum karşısında tartışmaya başladıklarını, bir gurubun, “Biz Çerkesya`nın tarihi, coğrafi ve kültürel bir parçasıyız, aynı kaderi paylaştık. Osmanlı topraklarına da turist olarak gitmiş değiliz. Bu kanun kapsamına bizim de alınmamız gerekir. Çerkesya bayrağı bizi de temsil ediyor; ayrı bayrak icat edip Abhazlar`ın dümen suyuna takılmamız doğru değildi…” diyerek kazan kaldırdıklarını anlattı.

Karaçay ve Balkarlara gelince…

Son yıllarda geliştirdikleri, “Biz Alanlardık, falanlardık, dağlar taşlar bizimdi. Tee oralar, buralar, şuralar bizimdi. Çerkes kıyafetleri bizimdi. Çerkes kültürü, mitolojisi bizimdi. Çerkes atları da bizimdi. Bunlar, oradan, buradan, uzaydan gelmiş çingenelerdir. Geldiler her şeyimizi aldılar” biçiminde özetlenebilecek uydurma tarih üretimini durdurma kararı almışlar.

Toplanan Balkar ihtiyar heyetinden bir yaşlı, “Bizim bilinen tarihimizin tamamı Çerkesler`le beraberdir. Kültürümüzü oluşturan en önemli unsur da Çerkeslerdir” deyince tepki ile susturulmuş ama yine de kendilerinin uydurup, kendilerinin dinledikleri uydurma tarih üretiminin faydasız olduğu konusunda anlaşmışlar.

***

Daha anlatacak çok şey var sevgili okurlar.

Devam etmeye de niyetliydim ama aşağıda okurun biri yorum yaparak, “Çüş ulan! Sen hayal mi görüyorsun, yoksa ayda mı yaşıyorsun?” diye keyfimin içine limon sıkıyor.

Ben hayal mi görüyorum sevgili okurlar, bu gün bayram değil mi?

Deliye her gün bayram değil mi?

Yoksa bugün 20 Eylül değil mi?

 

İmdat Kip, Nalçik, 14 Eylül 2014

___________________

Not:  Kazara anlamayanlar var ise, bu yazıdaki kişiler olaylar ve yakıştırmalar tamamen hayal ürünüdür.



5265 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

N’olacak Kaffed’in Hali… - 10/11/2016
Çıkarılacak ilk sonuç;; zorla el koyduğu DÇB’de, kendi memurları eliyle RF yörüngesinde tutabildiği, kendisine en yakın, geçinmesi en kolay Çerkes örgütü de Rusya ile iyi geçinmeyi becerememiştir.
Bir Çetin Öner Geçti - 22/09/2016
Sen tatlı bir rüzgardın, özgür tayların yelelerinden estin, yoksulların sofralarından, mağdur halkların yanından estin.
DÇB Gerçekleri -1 - 15/06/2016
Verdiğimiz bilgiler ve iddialarımız gayet açıktır. DÇB 2000 yılında devletleştirilmiş, Çerkes STK’sı olmaktan çıkarılmış ve RF’nin Çerkes dünyasını kontrol ve manipülasyonu ile görevli bir devlet kurumuna dönüştürülmüştür.
İmdat Gibilerden Duayenlere - 4 - 19/05/2016
DÇB çevreleri ile çoğu arızalı ve sabıkalılardan oluşan bir avuç döküntüye toplum diyeceksen şayet, kimse yemez. Oralarda olmamam yüz değil tamamen ilke ve mide sorunudur.
İmdat Gibilerden Duayenlere-3 - 04/05/2016
Anavatan, valizi alarak gidip kendinizi kurtaracağınız bir yer değil, kendi varlığı da tehlikeye sokulmuş bir yerdir. Bana da zor geliyor söylemesi fakat gerçek bu.
İmdat Gibilerden Duayenlere – 2 - 21/04/2016
Dönüşçülük gerçekte çoktan bitmiştir-yoktur. Var olması da gerekli değildir. Artık Çerkeslerin anavatanına dönmelerine karşı çıkan bir grup veya düşünce de yoktur. Şayet varsa da kaale alınacak çapta bir şey değildir.
İmdat Gibilerden Duayenlere - 13/04/2016
Uzunyayla’lı bir çiftçi; topraklarının büyük bir çoğunluğu birkaç oligarkın eline geçmiş, topraksız ve işsiz binlerce gencin yaşadığı devasa Çerkes köylerine nasıl yerleşir, ne yapar?
Müfteriden Erik Bey’e Mektup/2 - 28/03/2016
Sevgili Erik, satırlarıma burada son verirken şeytanla arkadaşlığını kes derim. İyi bir başlangıç olur. Komiteye de fazla takılma. Açık hava, bol balık ve havuç tavsiye ediyorum.
Müfteriden Erik Beye Mektup/1 - 17/03/2016
Mizah kullanmak biraz zeka ve malzeme gerektirir. Sizde hangisi yok bilemiyorum. Bende malzeme çok sayenizde. Çoğunu kullanamıyorum bile. Zayi oluyor.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi