![]()
Ali İhsan Aksamaz
aksamaz@gmail.com
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -14
17/09/2025 ![]()
Cihan Harbi sırasında bu çocuk beş yaşındaydı. Ailesiyle beraber [Arhavi] Çarmati köyünden muhacir çıkıp [Atina/] Pazar kentine gitti. Orada bazıları bu çocuğa şöyle diyordu: --Sizler iyi insanlar olsaydınız, muhacir olmazdınız! Bu çocuk, çok haşarı olduğu için anne ve babası onu çok dövüyordu. Daha sonra aile Pazar kentinden kalkıp [Sürmene/] Humurgan’a gitti. Humurgan’deki bir kahvehanede alt ay boyunca yaşadılar. Bu haşarı çocuk, neredeyse her gün üç-dört komşu çocuğunun kafasını taşla yarıyordu. Aile daha sonra Of kentine gitti. Of kentinde büyükannesi vefat etti. Gel gör ki bu çocuk yine de haşarılığı bırakmadı. Bir gün bir çocuğun kafasını sopayla yardı. Bunun üzerine babası, bu haşarı çocuğu bir odaya hapsetti. Daha sonra aile Trabzon kentine gitti. Üç- dört ay orada kaldılar. Ne var ki bu çocuğu yedi- sekiz defa hapsettiler… Sonrasında aile Ünye kentine gitti. Bu çocuğun davranışları sebebiyle orada da kalamadılar. Altı saat kadar mesafedeki yukarılardaki bir köy olan [Tekkiraz/] Tekkerez’de, Çataltepe’de çoğunlukla Türkler yaşıyordu. Orada bu çocuğun anne ve babası vefat etti. Bundan sonra çocukta artık haşarılık yapacak bir hâl kalmadı. Bir gün Ermeni eşkıyalar Tekkerez köyünü bastı. Bu eşkıyalar, bu çocuğun ailesinin un, mısır, tuz, peynir, yağına el koymakla kalmadılar, vefat etmiş olan babasının bütün elbiselerini bile alıp götürdüler. Bu küçük çocuk bir gün ağabeyi Paşa’ya şöyle dedi: --Ne yiyeceğimiz varsa, vefat etmiş babamızın elbiselerini bile bizden alıp götürdüler. Burada daha ne duruyoruz?! --Ne yapalım?! Nasıl yapalım?! Ben senden büyüğüm ama ben de nihayetinde on üç yaşımdayım. Sen yedi yaşındasın. Biz ne yapabiliriz ki?! --Ağabey! Yürek yaşta değil! İnsan zorda kalınca yüreği mangal gibi olur. Görüyorsun neyimiz varsa el koyup götürdüler. Böyle aç biilaç yaşayamayız. Karnımızı doyurmak için bir şeyler yapalım ya da dilenmeye başlayalım. Sonunda dilenmeye başladılar. Bazı komşuları şöyle diyordu: --Siz doğru insanlar olsaydınız, muhacir olmazdınız! Bu sözler üzerine küçük çocuk, ağabeyine şöyle dedi: --En iyisi buradaki komşularımızı soyalım. Yaşlı bir kadın komşularının evine gidip ekmek istediler. Kadının imecesi vardı. Yemek hazırlıyordu. Ama çocuklara ekmek vermedi. Bu küçük çocuk, ağabeyine şöyle dedi: --Sen dışarıda durup eve taş at. Yaşlı kadın sana yetişene kadar ben içeri girip o lezzetli yemeklerden alıp kaçayım. İki kardeş kendilerince böyle planlar yaptı. Ağabeyi dışarıda durdu. Küçük çocuk içeri girdi. O sırada ağabeyi, dışarıda bir kenarda duran turşu [Бочка/ ბოჭკა] fıçısını bir çuvala boşaltmaya çalıştı. Yaşlı kadın ağabeyi görüp hemen koştu. Bunu fırsat bilen küçük çocuk, bir köşede duran mısır ekmelerini kapıp kaçtı. Daha sonra bu iki kardeş köyün hemen alt taraflarındaki dere ağzında buluştu. Ormanın yukarılarına doğru giderlerden üç adamla karşılaştılar. Küçük çocuk sordu: --Siz kimsiniz? Ben korkuyorum! Ne istiyorsunuz? Bugün karşıdaki köyde yaşlı bir kadından ekmek çaldım. Kimseden bir şey çalmak istemiyordum ama karnımı doyurmak için ekmek istediğimde vermeyip benimle alay ettiler. Bu sebeple kızıp o yaşlı kadından mısır ekmeğini çaldım. Adamlar sordu: --Sen şimdi nereye gidiyorsun? --Evime gidiyorum. Bu üç adam yanlarına bu iki kardeşi de alıp kendi evlerine götürdü. Çocuklar, bu adamların köyünde hiç rahat edemediler. Bu köyden ayrılıp Ünye kentine indiler. Oradaki yetimhaneye girdiler. Yetimhanede dört yıl boyunca kaldı. Gel gör ki üç veya dört günde bir Ünye Kaymakamına gidip şöyle diyordu: --Biz kimsesiziz, bize iyi davranın! Bu çocuk yetimhanede kalıyorken bir yandan da bir ayakkabıcının yanında çıraklık yapıyordu. Fakat bu işi beğenmediği için ayrılıp bir çizme ustasının yanına çırak girdi. Bu işi öğrenmeye başladı. Bir buçuk yıl boyunca Hacığlu Cevdet’in yanında çalıştı; çizme yapmayı öğreniyordu. Bu çocuk daha sonra bu işten de ayrılıp köyüne gitti; Çarmati’de amcasıyla üç- dört ay kaldı. Çarşıdaki amcasına her gün köyden yemek götürüyorken iri bir köpek de onun peşinden gidiyordu. Bu köpeği üç defa çevredeki köylülere sattı. Köpek satıldığı yerde durmayıp yine evlerine dönüyordu. Bu sebeple de amcasından çok dayak yedi. Çocuk, dayak yedikçe şöyle diyordu: --Sizin beni dövmenizi bir kenara yazıyorum. Daha sonra bütün bunları size sorup halledeceğim. Hepiniz bunu böyle bilin! Amcasının oğlu Hasan, bu çocuğa iyi davranıyordu. Şöyle diyordu: --Baba, bu çocuğu dövme! O iyi bir çocuk. Büyüyünce ondan kötülük değil, iyilik göreceğiz. Bu küçük çocuk, amcasının davranış ve dayaklarından bıktı. Çarmati’den ayrılıp ta Sohum’a gitti. Sohum’da tütün işinde çalışmak da ona ağır geliyordu. Tütün kırarken kimsenin onu görmeyeceği bir yere girip durmadan ağlıyordu. Üstelik ağabeyi de ona iyi davranmıyordu: --Sen neden böyle işlerde çalışıyorsun? Sen ancak beni dinlersen adam olursun! Çocuk da şöyle karşılık veriyordu: --Senin gibi adamları dinlemeye hiç niyetim yok. Benim kendi yolum var. Olduysa yaparım; olmadıysa, onu da istemem. Benim düşüncem böyle. Bu dünyada bir annem ve bir babam vardı. Onları da Ünye’de Allah benden aldı. Bizim gibi kimsesizlere Allah ne anne- baba, ne para, ne de başka bir şey veriyor. Bunu böyle bilelim, kardeşim! Bu çocuk hayatında çok kötülükler gördü ama dayanıklı olduğu için sessiz durmadı, kendi işini halletti. Ondan sonra yol yordam öğrendi. [Devam Edecek…] ![]() Ç̆armaturi bere Ç̆armaturi bere xut ǯaneri t̆u-şi, muaciri kogamaxtes do noğa Atinaşa igzales. Atinorepek ha beres uǯves-ki: “Tkvan k̆ai k̆oçepe t̆itk̆on, muaciri var ivet̆it!” Ha bere dido xaşali na-t̆u-şeni, nana do baba muşik dido baxupt̆es. Ok̆ule Atinas gamaxtes do noğa Xumurkyanişa igzales. Xumurkyanis aşi tutas ar k̆aves skidut̆es. Ha berek ndğas sum-otxo Turkişi beres kvate ti ok̆ut̆axumt̆u. Ok̆açxe hatepe Ofişa igzales do Ofis didi nana doğuru, ama xolo ha berek xaşaloba var met̆k̆oçu. Ar beres bigate ti ok̆ut̆axu do baba muşi Memet̆i moxtu do ha bere odas molokaçu. Hemindora-ş-kule hantepe T̆amt̆raşe igzales do hek sum-otxo tutas skidut̆es, ama şkit ovro fara ha bere xapisis komoloxunes. Ok̆açxe ha bereşi baba gamaxtu do noğa Unyeşa igzales. Unyes ha bereşi jin noğas var dadgines do aşi saati jin oput̆es Tekkerezis, Çatal-tepes dido haşo Turkepeşi oput̆epes skidut̆es, ama hek nana do baba duğuru ha beres do beres çkva mutu, p̆at̆obaşi oxvenuşa mutu var duskidu, ama Ermenepe-ti moxtes do na uğut̆es kveri, lazut̆i, ncumu, k̆vali, yaği do baba mteli dolokunu-ti mendiğes (goçves). Ha berek didi cuma muşi Paşas uǯu-ki: “Çkun-na miğut̆es oçk̆omale do ğureri babaşi dolokunu-ti mendiğes do çkun mu pçumert?” Didi Cuma muşi Paşak uǯu-ki: “Mu p̆at? Muç̆o p̆at? Ma skanişen didi bore, ama vitosum[13] ǯaneri bore. Si şkit ǯaneri re; çkun mu maxenenan?” Ç̆ut̆a cuma muşik uǯu ki: “Cuma! Guri ǯanas var iven! K̆oçis ndraşi guri orosari k̆onari daven. İşte çkun-na miğut̆es, şerepe gomçves do mendiğes. Çkun mşkorineri var gomalenan. Ar mutu p̆at, vana ok̆vandinuşa bidat.” Haşopete dido ifik̆ires do ok̆vanduşa igzales. İk̆vant̆e-şi, Turkepek uǯumet̆es ki: “ Tkvan isa k̆oçi t̆itk̆on, muaciri var ivet̆it”. Ç̆ut̆a cuma muşik Paşas uǯu-ki: “Çkun hak Turkepe gopçvat do hen k̆ai haya ren.” Ar Turkişi oxorişa mendaxtes do mç̆k̆udi ak̆vandes, ama kçinis noderi uğut̆udoren do, gyari-na xaziromt̆u, var meçu. Ha berek Paşas uǯu-ki: “Si gale dodgiti do oxoris kvape yot̆k̆oçi, ma doloxe amaptare do kçini si mekç̆işas-şi, ma he k̆ai gyarepe mebak̆apare do bimt̆are.” Haşo p̆lanepe doves do Paşa gale kododgitu. Muk doloxe amilu. Hemindoras Paşak gale boç̆k̆apete ç̆axala-na eladgit̆u, t̆urva nukaçu do ç̆axalaşi dolobğus kogyoç̆k̆u. Hemindoras kçinik Paşa kožiru do Paşas geç̆işu. Bere yuk̆ap̆u do ç̆k̆udepes ok̆ukaçu do imt̆u. Ǯale ğalişi ak̆ras cuma muşik̆ala kok̆ik̆ates, ama p̆at̆i-ti domǯk̆upu. Hemtumanis germas goşit̆e-şi, sum k̆oçi konages. Ç̆ut̆a berek k̆itxu: “Tkvan mipe ret? Ma maşkurinen! Mu ginonan? Ma handğa, mele ar kçini gopçvi. Goçumalu guris var miğut̆u, ama mç̆k̆udi bak̆vandi-şi, memožiʒes do var momçamt̆es. Hemindoras guri momixtu do gopçvi.” Sum k̆oçi-na-t̆es-pek, ha beres k̆itxes: “Si so ulu haǯi?” Berek uǯu-ki: “Oxorişa mebulu.” Hemindoras he sum k̆oçik berepe elik̆ates do oxo muşişa mendoyones. Ha Ç̆armaturi beres he oput̆es var axenu-şeni, Unyeşi noğaşa geyles do hek umitelepeşi “yetimxane” oxoris kamaxtu. Hem oxoris otxo ǯanas skidut̆u, ama sum vana otxo ndğas ar fara Unyeşi K̆amek̆amişa it̆u do uǯumert̆u-ki: “Çkun umitelepe boret, k̆ai moğodit.” He bere umitelepeşi oxoris skidut̆u-şi, ǯuğaşi oç̆uşi svas kamaxtu, ama ǯuğaşi oç̆u k̆ai-na var t̆u-şeni, kagamaxtu do potinişi dogurus kamaxtu. Potinişi oç̆u Xacoğli Cevdetik doguramt̆u ar ǯana do aşi tutas. Ha berek Cevdetik̆ala içalişamt̆u. Ok̆ule Cevdetişi dukyanis gamaxtu do Ç̆armatişa komoxtu. Ç̆armatis cumadi muşik̆ala sum-otxo tutas kort̆u. Cumadi muşis gyaobaneri gyari gyumet̆u-şi, dido coğori-ti konintxožinamt̆u do heşote noğaşe cumadi muşis gyari gyumet̆u. Didi langoni sum fara Orç̆arepeşe kogamaçu, ama coğori didi langoni na-t̆u-şeni var dodgitut̆u do xolo oxo muşişa komoit̆u. Haşote dido cumadi muşişi bigape ç̆k̆omu, ama berek uǯumert̆u-ki: “Tkvan ma-na mbaxumt, ma iri xolo bç̆arum. Ok̆ule hatepe kk̆itxaten do gegoǯk̆aten. Haşote iri giçkit̆an!” Cumadi muşişi biç̆i Xasanik ham biç̆is dido k̆ai oğodamt̆u. Baba muşis uǯumert̆u-ki: “Baba, ha bere mot baxum! Heya k̆ai bere ren. Dirdu-na, hemuşeni çkun k̆aoba bžiraten do p̆at̆oba var bžiromt.” Ha beres cumadi muşişe guri-na mextu-te Soxumişa igzalu, ama Soxumis tutunişi dulyas oçalişuşeni mus monk̆a davu. Tutuni t̆axumt̆uk̆on-şi, k̆aruğepes meşaxedut̆u do p̆anda ibgart̆u. Cuma muşik k̆ai var oğodamt̆u. Cuma muşik uǯumert̆u-ki: “Si haşo muperi dulyapes içalişam? Si ma memiuca-na, k̆oçi ivare!” Berek uǯu-ki: “Ma tkvani’steri k̆oçepes merucinu guris var miğun. Ma ar gza miğun. Divu-na, dobikom; var ivu-na, he-ti var minon. Haşo ren çkimi ofik̆iru. Ma ham dunyas nana do baba miyonut̆u. Hetepe-ti Unyes Ğormotik kemiç̆opu. Çkuni’steri umitelepes Ğormotik nana, baba, ne-ti para, mutu var meçams. Çkun haya miçkit̆an, cuma çkimi! Haşopete Ç̆armaturi ç̆ut̆a berek dido p̆at̆obape žiru, ama muk k̆ap̆et̆i bere na-t̆u-şeni çkar misa var doxedu do dulyapemuşi ikomt̆u. Haǯi-ş-kule gzape kodiguru. [Naqonasunon…] ![]() [Kaynak kitap: Sergi Jiğent̆i, “Ç̆anuri T̆ekst̆ebi (29./Arkabuli K̆ilok̆avi), S.S.R.K̆. Meʒnierebata Ak̆ademiis Sakartvelos Pilialis Gamomʒemloba, T̆pilisi, 1938, (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1999)] |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -13 - 09/09/2025 |
Şimdi, evimi nasıl inşa ettiğimi anlatacağım! Uzun zamandır bir ev inşa etmek istiyordum. Evi inşa etmek için lazım olan bütün ahşap malzemeye biz kereste diyoruz. Keresteyi de âdet olduğu üzere dağdan temin edecektim. |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -12 - 31/08/2025 |
Hopa küçük bir şehir. Dört uzun sokağı var. Şehirde fırın var, bakkal var, çeşit çeşit mallar satan dükkânlar var, demirciler var, kalaycılar var. Sahan, tava, güğüm, kazan, tepsi, kepçe yapıp satan bakırcılar var... |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -11 - 25/08/2025 |
Dedem harp sırasında askermiş. Harpte Şehit olmuş. Askere alındıktan sonra nereye gittiğine, kendisine ne olduğuna ilişkin hiç bir bilgi yok. Hiç kimse dedemin akıbetine ilişkin bir şey bilmiyor. |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -10 - 17/08/2025 |
Düşman, bize bir şey yapmadı. Rus askeri bize iyi davrandı, namusumuza el uzatmadı. Yiyeceğimiz bitmişti. Kafkasya’dan Müslümanlar ve Gürcüler bize iane gönderdiler, para dağıttılar. |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -9 - 10/08/2025 |
Akçaşehir’de annem ve babam vefat etti. Öksüz ve yetim kaldık. Biz üç erkek kardeştik. Birimiz balık tutuyor, diğerleri tarla işlerini yapıyordu. Böylece yaşayıp gidiyorduk. Bu köyün dışında yine Lazların yaşadıkları başka köyler de vardı. |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -8 - 03/08/2025 |
İnebolu’ya vardıktan sonra büyük yelkenliyle yolumuza devam ettik. Bir süre sonra denizden gelen garip sesler duyduk. Düşmanın denizaltısı bizi batıracak diye milleti korktu sardı. Ağlamaya başladılar. Bir süre sonra o denizaltının direği göründü. |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -7 - 27/07/2025 |
Bu harp sonrasında elimizde hiçbir şeyimiz kalmadı. Hükümet, bize yardım etmezse, meydanda kaldık demektir. Bundan sonra hâlimizin ne olacağını kimse bilmiyor. |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -6 - 23/07/2025 |
Muharebe oldu. İnsanlarımız buradan muhacir gitti. Burada az kişi kaldık. Eşyalarımızın hepsi kaybolup gitti. |
LÂZCA-TÜRKÇE SÖZLÜ TARİH -5 - 14/07/2025 |
Köylerimizden muhacir çıkmadan önce toprağa gömdüğümüz bakır kap kacaklarımız ile eşyalarımızın bazılarını Rus askerleri, bazılarını yanlarındaki işçiler, bazılarını da Hemşinliler bulup götürmüşler. |
![]() |