• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam360
Toplam Ziyaret988164
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Semerkew
Sedat Kök Çetaw
sedatcetaw@hotmail.com
29 Nisan Nüfus Sayımı Sonuçları Belli Oldu!
20/05/2012

29 Nisan 2012 Pazar günü Çerkes Hakları İnisiyatifi öncülüğünde Kayseri’de gerçekleştirilen mitingin yankıları sürüyor. İnternet sitelerinde ve çeşitli basın-yayın organlarında yer alan yorum ve yazıları okudum.

Neler neler yazıldı, çizildi ve söylendi:

“Miting sönük geçti, umulan etkiyi yaratmadı.”
“Söylemiştik, mitingin yeri ve zamanı uygun değil demiştik.”
“ÇHİ Çerkesleri temsil etmiyor, edemez.”

”Mitingi gerçekleştirmeden önce diğer kuruluşlara gidilmedi, halka sorulmadı, halkın görüşü alınmadı.”
“Çerkesleri temsil edecek yapı yasal bir kuruluş olmalı. ÇHİ'nin yasallığı yok.”
“ÇHİ'nin arkasında iktidar partisi var.”
“Bunlar bu parayı nereden buluyor, kaynakları ne?”
“Bir kenarda durup saydım, 250 kadar kişi geçti.”
“Yok yok, daha fazlaydı. Ben 500 kişi saydım.”
Bunlara benzer daha neler neler.

Bütün bu tartışmalar, atışmalar, yorumlar arasında en dikkat çeken husus mitinge 500 civarında Çerkes’in katıldığı iddiasıydı. Bu durum beni 12 Ekim 1980 tarihine geri götürdü.

12 Ekim 1980 Genel Nüfus Sayımı
12 Eylül 1980 askeri darbesinden 1 ay sonra Türkiye Genel Nüfus Sayımı yapılmıştı.

O tarihte, Gönen Dereköy’de açılmış bulunan ortaokula okul müdürü olarak atanalı henüz 5 ay olmuştu. Bir öğretmen ile birlikte sayım memuru olarak görevlendirilmiştik. Köyün bir yarısını ben, diğer yarısını da diğer öğretmen arkadaş sayacaktı.
Dereköy geçmişte Gönen’in Çerkes köyleri arasında en büyük nüfusa sahip olan köydü. Ancak, Çerkesler toprağa bağımlı yaşamayı sevmediklerinden midir, yoksa soykırıma uğrayarak anayurtlarından sürgün edilmeleri sonucu yeni topraklarına ısınamadıklarından mıdır bilinmez, evlerini, topraklarını satarak ya da öylece bırakarak büyük kentlerde ve Avrupa ülkelerinde kendilerine yaşam kurmuşlar. Bu nedenle köydeki Çerkes nüfus yüzde seksen oranında azalmış, boşalan Çerkes evlerini de diğer halklardan aileler doldurmuş.
12 Ekim 1980 Pazar günü akşam saatlerine kadar sayım görevini sürdürdük. Sayım sonuçlarını derledikten sonra evraklar ile birlikte Nüfus idaresinin yolunu tuttuk. Arkadaşım sayım evraklarını teslim etti. Sonra benim evraklarımı aldılar. Bir süre inceledikten sonra, Nüfus Müdürü’nden yüksek bir ses tonuyla şiddetli bir tepki aldım.
- “Bu ne?”
- “Nedir efendim?”
- “Bu nasıl sayım?”
- “Nasıl sayım olur mu efendim, kurallara uygun yapılmış bir sayım işte...”
- “Nasıl olur? Yaptığınız sayımda, ''Anadili nedir?'' sorusuna hep Çerkesce yazmışsınız.”
- “Evet efendim. Öyle yazdım. Çünkü çoğunlukla saydığım aile bireylerinin anadilleri Çerkesce’ydi.”
- “Olur mu öyle şey? Bu ülkede herkesin anadili Türkçedir. Çerkesce de nereden çıktı?”
- “Efendim ülkede yaşayan herkesin anadili Türkçe ise, neden sayım formlarında ''Anadili nedir?'' sorusuna yer vermişler? Böyle bir soruya neden gerek duyulmuş?”
Kısa bir sessizlikten sonra;
- “Benim damadım da Çerkes ama o hiç de sizin gibi düşünmüyor.”
- “Olabilir efendim, benim gibi düşünmesi de şart değil. “Anadili nedir?” sorusunu da ben basmadım formlara. Türkiye İstatistik Kurumu bastı ve sordu. Vatandaş da yanıtını verdi.”

Nüfus müdürünün artık söyleyecek bir sözü kalmamıştı. Ortam iyice gerilmişti.

-“Ne haliniz varsa görün” diyerek, sayım evraklarını masasına vurarak kapıyı çarptım ve çıktım.

Benden sonra ne yaptılar bilmiyorum. Formları silip yeniden doldurmuş  olabilirler, çünkü o yıllarda sayım formları kurşun kalemle dolduruluyordu.

***

Bir çoğunuz bu öyküyü neden anlattığımı merak etmeye başlamışsınızdır. O halde bağlayayım.
Geçmiş yıllarda nüfus sayımlarında anadili sorusu sorulur ama anadili Türkçe’den farklı  olanlar bu soruya Çerkesce, Kürtce, Gürcüce, Lazca, Pomakca gibi yanıtlar veremezdi. Çünkü halklar üzerinde ulus devletin baskısı vardı. Fişlenmek gibi bir korku hakimdi. O nedenle, Türkiye’de yaşayan halkların nüfusu hiç bir zaman gerçek şekilde saptanamadı.
Anadili sorusunu ancak Çerkes kökenli, belki Kürt, belki Gürcü, belki Laz kökenli bir sayım memuru doğru algılayabilirdi, öyle de oldu. Sayım için girdiğim bütün Çerkes ailelerinin, hane halkı reisi Çerkes ve Çerkesce biliyorsa, ailenin bütün bireylerinin anadillerini Çerkesce yazdım. Kötü de yapmadım. Köyde kimliklerini gizleyen bütün Çerkesleri açığa çıkardım. Ama devletin nüfus müdürünün şiddetli tepkisini aldım, belki devleti de çok kızdırdım. Nedendir bilmiyorum ama daha sonra konuyla ilgili hiç bir tepki almadım. Oysa 12 Eylül 1980 askeri yönetimi henüz bir aylıktı ve çok da keyfi baskılar uygulayabiliyordu.

***
Türkiye’de yaşayan Çerkesler, yıllarca çeşitli nedenlerle, hem resmi, hem de mahalli sosyal baskı altında oldu. Kimliklerini gizlemek zorunda kaldılar. Seslerini çıkarmayarak, özgürlükleri kısıtlayan resmi ideolojinin yerleşmesine istemeyerek de olsa katkı sağladılar. Bunu yaparken belki de kendilerine göre haklıydılar. Sürgün ve soykırıma uğramış bir halkın çocukları olarak, kurtuluşuna büyük katkı verdikleri ülkede rahat değildiler.
Başta Çerkes Ethem olayı olmak üzere, tarih sahnesinde aldıkları rollerden dolayı hain Çerkes sıfatı yakıştırması, bu talihsiz halkı derinden etkiliyordu. Gizlenmeyi, ses çıkarmamayı, daha akılcı bir yol olarak görüyorlardı. Çünkü gelecek kuşakların aynı acılarla, sürgünlerle, kıyımlarla karşı karşıya kalmasını istemiyorlardı.

Ancak, bu tutum ve davranış daha vahim sonuçlar getirdi. Çerkes halkının yüzde sekseni dilini yitirdi. Sosyal, kültürel yönden asimilasyona uğradı. Geçmiş köklerinden koptu ve başkalaştı. Şimdi bir avuç duyarlı insan yok olmanın ve tarih sahnesinden silinmenin endişesiyle mücadele ediyor. Ama halkımız hala tedirginlikten, edilgenlikten kurtulamadı. Halk olmadan da hiç bir mücadele başarıya ulaşamaz.
Çerkes Hakları İnisiyatifi’nin çeşitli zamanlarda yaptığı eylemlerde ortaya koyduğu taleplerine bakıyorum, bence hepsi yerinde ve haklı. Bu talep ve isteklerin hiç birisine, hiç bir Çerkesin hayır demesi mümkün değil. Sıralamak gerekirse:
1- Anadili eğitimi.
2- 24 saat yayın yapan radyo ve televizyon.
3- Kapatılan Çerkes okullarının açılması.
4- Kaldırılan yer ve bölge adlarının yeniden verilmesi… gibi
Çeşitli endişe ve nedenlerle bu haklı taleplerin arkasında durmamak, destek vermemek, Çerkes halkına, gelecek nesillerimize yapılacak bir haksızlık, hatta ihanettir.

Benzeri istek ve talepleri dillendirecek oluşumlara destek vermek, ya da bu oluşumların desteğini almak da her Çerkes’in görevi olmalıdır.
Artık gizlenmenin, mevcut şartları kabullenmenin Çerkes halkına yararı yoktur.

Hak istemenin, meydanlara dökülmenin zamanı gelmiş, geçmektedir. İçinde bulunulan durumu kabullenmek, çok yakın zamanda dil, kültür, kimlik ve ulusal varlık olarak tamamen yok oluşu getirecektir.

Zaman gizlenme, sessiz kalma zamanı değil, daha çok mücadele etme, sesini tüm dünyaya  duyurma zamanıdır.

Zaman isteklerimizi, arzularımızı, haklarımızı, halkımızı görünür kılma zamanıdır.

Zaman miting alanlarını, meydanları doldurma, siyasi arenada yerini alma zamanıdır.

Kimine göre 3 milyon, kimine göre 5 milyon, kimine göre 7 milyon Çerkes’in yaşadığı bu ülkede, miting alanlarını ve meydanları doldurarak tam nüfus sayımı yaptırma zamanıdır.

Ben inanıyorum ki; uzun zaman baskı altında tutulmuş, hain Çerkes damgasıyla yaşamaya mahkum edilmiş bu güzel halkın sessiz kalan ezici çoğunluğunun en derin istek ve arzusu da budur.
Çünkü bu ülkede yaşayan Çerkeslerin sayısı sadece 500 değildir.  



3915 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kökleri Tarih Öncesine Uzanan Bir Halk Daha Yok Olmadan… - 12/10/2012
Artık, kısır ve sonuç getirmeyen tartışmalara son verecek, yeni stratejiler içeren, ulusal kurtuluş reçeteleri gereklidir. Bu reçetelerde sosyal, kültürel çabaların yanında, ağırlıklı olarak siyasal çözümler üreten yöntemler olmalıdır.
Kafkas Kültür Okey Salonları - 06/08/2012
Artık Türkiye’de Çerkes örgütlenmesi farklı bir boyut kazanmış, mücadele, yöntem ve biçim bakımından alışılmamış bir mecraya girmiştir.
Haydi Bir Adım Atalım - 05/07/2012
Evet halkım, şimdi görev alma zamanı. Minik yavrularımıza okullarda seçmeli dil dersi olarak, Çerkesçeyi önerme ve seçtirme zamanı. Yeniden var olmanın en temel şartı olan, anadilimizi öğrenme zamanı.
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi