• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam342
Toplam Ziyaret987753
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Semerkew
Kuşha Faruk Özden
farukozden35@hotmail.com
Çerkes Olmanın Dayanılmaz Hafifliği ve Diğer Kafkasyalılar
03/07/2012

Varoluşçuluğun son temsilcisi Milan Kundera’dan esinlendiğim başlıkla tekrar merhaba…

Çocukluğumuzda büyüklerimiz tarafından öğütlenirdik, “Çerkes olduğunu belli etme” diye. Sebebi belki yurdundan sürülmenin ezikliği; belki de baştan desteklediği Kemalist hareketin Yunan’ı yendikten sonra attığı kazığın etkisi iledir, bilemeyeceğim.

Yine Cumhuriyetin Kemalist kadrolarının nüvesini oluşturduğu 1. Meclisteki Müdafaa-i Hukuk grubunun Çerkesler üzerindeki baskı ve sürgüne kadar varan politikalarının etkisinden olsa gerek halkımızda bir yılgınlık hakimdi. Etkileri bizden önceki kuşaklarda halen görülen kendini belli etmeme, öne çıkmama refleksi, ilk olarak kısmen bizim kuşak tarafından kırıldı…

Bir tarafta devşirilmiş ve Türkiye’de yaşayan herkesin Türk olduğu tezini benimsemiş bürokrat kapı kulları; öte yanda büyük çoğunluğu köylerde yaşayan dedelerinin ata yurdundan getirdikleri yaşam biçimini sürdürmeye çalışan yığınlar….

İşte böyle gelindi 50’li yıllara Anadolu’da.

***

 2. Dünya Harbi’nde Kafkasya’yı işgal eden Alman orduları çekilirken onlarla birlikte yurtlarından çıkmak zorunda kalıp Almanya’dan sonra Türkiye’ye gelen göçmenler dernekleşme çalışmalarına öncülük yapıp, ivme kazandırdılar.

Özellikle halk dansları ekiplerinin kurulması ve çalışmalarındaki katkılar inkar edilemez. Savaş sonrası Avrupa’sında geçimlerini karşılamak için gece kulüplerinde sahne alarak en iyi bildikleri işlerden birini yaptılar.

Bu arada bazı kafalarda ata yurdu Kafkasya olgusunun canlanmasını da tetiklediler. Soğuk savaş yıllarında anti-komünizm propagandasında öne çıkan örnekler olarak resmi ideoloji tarafından kullanılmışlardır da. 1961 Anayasasıyla Türkiye gündeminde yerini alan sosyalizm hakkında sorulan pek çok sorunun da kaynağı olmuştur bu şahsiyetler.

***

Onlar ata yurdunu kendi istekleri dışında terk etmek zorunda bırakılanlardı. Onlardan bir kaçını tanıma fırsatım oldu. İçlerinde en meşhuru Ankara’da Elbruz Hoca idi. Ankara ekibi onun sayesinde çok popularite kazandı. Hem Türkiye’de, hem yurt dışında gösteri yapma başarısı göstermesi rahmetlinin adının geniş kesimlerce duyulmasına vesile olmuştu.

İstanbul’da Haşim Hocanın adını duyardık ki, İstanbul’a öğrenci olarak gelince kendisinin küstürüldüğünü ve Adapazarı’nda kurulan derneğin halk dansları ekibinin başına getirildiğini duyduk. Kendisini bir Adapazarı düğününde gördüm ve bir müddet sonra da vefat haberini aldım.

En uzun görüştüğüm Musa Ramazan idi. Kapalı Çarşı’da bir köşe başında yeri vardı. Yer derken dükkan falan değil, bir dolabı ve taburesi vardı. Yirmili yaşlarda olmama rağmen taburesini oturmam için bana vermeye çalışırdı. Oradan çaycı geçerse çay ısmarladığı da olurdu. Ortak konumuz halk dansları ve ekipler olurdu. Sovyetlerden hiç bahsetmez, bazen savaş sonrası Avrupa’sından söz ederdi.

Birde Bursa’da Uzun Ali vardı. Bir iki defa karşılaştık. Fazla konuşmayan, saygılı biriydi. Her zaman taktığını söyledikleri kravatını hiç unutmam Uzun Ali’nin.

İsimlerini saydığım bu kişilerin ortak özelliklerinden birisi yukarıda söylediğim gibi savaş sonrası Avrupa’sında gece kulüplerinde gösteri yaparak, yani çok iyi bildikleri işlerden birini yaparak ekmek parasını kazanmalarıdır.

Elbruz Hoca savaş öncesi halk oyunları eğitimi almış tek profesyoneldi.

***

Yukarıda adlarını saydıklarımdan hiç birisi Adige değildi. Elbruz Hoca Oset, Musa Ramazan Lak, Haşim Hoca ile Uzun Ali Karaçay veya Balkar idi yanlış hatırlamıyorsam.

İkinci Dünya Savaşı sonrası doğdukları topraklardan kopartılan Kuzey Kafkasyalılar’dan tanıdıklarımın içinde en ilginci “Şavukue Wumar “ idi.

Kızıl Orduya katılmasından, Alman saflarına geçmesine kadar çok ilginç ve renkli bir hayat hikayesi vardı. Kendisi Kaberdey’di ve Babıguey köyündendi. Köylerinin yeğeni olduğumu söylediğimde de ya anlamamıştı veya önemsememişti. Bu grubun içinde, halk dansı ile ilgilenenlerin uğraşlarına biraz da küçümseyerek bakan birisi idi.

Bildiğim kadarı ile hepsi rahmetlik oldu.

Onlar, komünizmi kavrayamadan, sistemi korumak için Sovyet toprakları için savaşırken kendilerini birden Faşist Alman saflarında buluvermiş köylü çocukları idi…

Almanlar’a esir düştükten sonra, karnını doyurabilmek için onların safların katıldığını söylemişti Şavukue Wumar.

Köylerinden kopartılan ve ne için savaştıklarının bilincinde dahi olmayan, faşizmi olduğu kadar komünizmi de bilmeyen, çat-pat Rusça konuşan işçi sınıfı adayı köylüler…

Köylerinden uzak Rus steplerinde Faşist Alman Ordusuna esir düşmüş, bazıları da Elbruz Hoca gibi Rus hegemonyasından kurtulduk derken Alman boyunduruğuna girmişti. 

Stalin, faşistlerin safına geçen kendi tebaası mensuplarının ifadesinin kendisi tarafından alınacağını ve Rus tarafına teslim edilmesi gerektiğini kabul ettirmişti Yalta Konferansında.

Drau’da yaşanan facia malum...

Almanların safına geçen başta Kuzey Kafkasyalılar olmak üzere Tatarlar ve diğerleri... Almanların teslim olması ile Müttefiklerce Stalin’e teslim edilen binlerce insan...

Ortak özellikleri Sovyet Vatandaşı ve Müslüman olmaları...

Sayıları pek belli olmayan Drau’da kurşuna dizilen binlerce insan…

Hergün binlerce insanın açlıktan öldüğü savaş sonrası Avrupa’sında onların hesabını kim tutacak ve soracaktı? Birbirlerinin dilini dahi anlamayan, memleketleri iki deniz arası, ortak anlaşmayı yarım yamalak Rusça ile sürdürmeye çalışan dağ köylüleri....

Toplama kamplarında öldürülen milyonlarca Yahudi gündemi doldurunca “düşmanla işbirliği yapan” bu bir kaç bin köylünün ölümü çok daha sonra gündeme geldi.

Ha, bazılarına göre Drau faciası da yaşanmadı. Soğuk savaş günlerinde “Sovyet düşmanlarının bir uydurması” diyenler bile oldu.

Drau  uydurma olsa bile, Elbruz Hoca, Haşim Hoca, Uzun Ali, Musa Ramazan ve Şavukue Wumar yaşadıkları ile birer gerçek.

Birbirlerinin dillerini bilmeyen, bir araya gelince belki de Rusça konuşan, hayatları kaba çizgileri ile aynı eski Sovyet yurttaşı Oset, Lak, Karaçay ve Adige…

Sonradan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldular ve burada da vefatlarına kadar kendilerine kuşkuyla bakıldı.

Hepsine rahmet diliyorum…



2833 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kayseri Mitingi Ayıbı Hepimizin - 22/09/2018
Uzunyayla’da doğan ve o ortamdan gelen birisi olarak, yapılacak eylemi yaşlılara götürüp “Nahıj ohu” (yaşlılar işi) olarak meselenin formalitesine uygun yapılmamasını öncelikli hata olarak görüyorum.
Kayseri’de Omuz Omuza Verme Zamanı - 12/09/2018
Anavatanda anadilde eğitimin kısıtlanması nasıl ortak sorunumuzsa, TRT’de sürekli Çerkesçe yayın yapacak bir kanalın kurulması da halkımızın hayati bir ihtiyacıdır. Zaman kaybetmeden bunun sağlanmasını istemek hakkımızdır.
Bir Direniş Sembolü… - 24/10/2017
Bir tarafta Ğuaşo RUSLAN mücadelenin ve direnmenin sembolü olurken, bazıları da Ruslarla birleşmenin 460. yılı kutlamalarına katılır ve kimileri de onların peşinden koşar. Aynen fener alayında geçen askerlerin arkasından koşan çocuklar gibi.
Bütün Dünyada Milliyetçilik Yükselirken !? - 28/09/2017
Bütün dünyada milliyetçilik yükselirken bizim Çerkesler’de gerilemesinin nedenini araştırmak da başlı başına akademik tez konusu olur.
Asalet Kanda Değil, Duruş ve Davranıştadır - 17/08/2017
Siyasi kamplaşmanın en yoğun yaşandığı 80 öncesi dönemde Devrimci Çerkesler, Dindar Çerkesler ve Ülkücü Çerkesler olarak kamplaşmış olsak dahi “Çerkeslik” şemsiyesi altında bir araya gelebiliyorduk.
Türkiye Panoraması ve Biz Çerkesler - 24/07/2017
İttihat ve Terakki’nin günahlarını örtmek için Ermenilere uygulanan mezalimi bugün dahi inkâr etmenin nedenini iyi irdelemek gerekir. Acaba gasp edilen Ermeni malları ile bir alakası var mıdır? Menfaatlenenlerin dolduruşuna geliniyor olmasın?
Çerkesçe Tv İstemiyor muyuz Yoksa? - 20/05/2017
21 Mayıs’ı yılda bir gün hatırlayıp farklı günlerde farklı yerlerde etkinlik, anma veya nasıl yapacağını bilmeden bir güne sıkıştırma yerine “ÇERKES SOYKIRIM VE SÜRGÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ” çalışmalarına bir an önce başlanması dileğiyle.
Uzunyayla’da Kar Yolları Kapardı; Ya Şimdi? - 14/03/2017
Duyduk ki DÇB temsilcileri Kaffed ile barış yapmak için Ankara’ya elçiler göndermiş. Kaffed de yelkenler suya inmiş.Bu kadar çabuk pes edecektiniz de kopardığınız yaygara neyin nesiydi?
Kurbanlar ve Kurbanlıklar - 23/09/2016
Bereket ki halkın iradesini kırabilecek bir plan yapmayı becerecek kadar zeki değiller. Hepimize büyük geçmiş olsun.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi