• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam149
Toplam Ziyaret977220
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Semerkew
Vahit Erdo
vahiterdo11@gmail.com
Borç İnsanın Kamçısı mı, Prangası mı?
19/12/2018

Merkezi ülkelerden çevre ülkelere her 10 yılda bir rutin; her 54 yılda bir de devasa -denizdeki gel-gitler gibi- finans  salımı, boşalımı ve vakti gelince de merkeze geri dönüşü  oluyor. Ucuz kredileri alan iktidarlar, Avrupa ülkelerinde yasaklanmış olan yap-işlet-devret göz boyama rant yatırımları ile keyf-i sefa içinde kendilerini övüyorlar. Kredilerin vakti dolup geri merkezi ülkelere kaçınca da çevre ülkelerde sosyal kabarmalar, değişim, dönüşüm, kavga sesleri başlıyor. Durumu kontrol altında tutmaya çalışan iktidarlar devlet şiddetini kullanıyor ve ülkeler kaosa giriyor. Kısaca bu ülkeler dış borç sarmalından kurtulamıyor, dış ticaret açığı nedeni ile iki yakaları bir araya gelemiyor.

***

Bir çevre ülkesi olan Türkiye ve Rusya yüz yıllardır bu hengâme içinde debelenip duruyor ve kendi öz gücü ile bir arpa boyu dahi yol alıp zenginleşemiyor. Eğer bir ülkenin dış ticaretinde sürekli açık varsa, o ülkenin etki alanı kadar çevresindeki coğrafyalarda da sürekli krizler olur.

Türkiye’nin düzeni 1923 öncesi ve Osmanlı’dan şu ana kadar, merkezi ülkelerden alınan kredi+teknoloji ile çalışıyor. Yani yetiştirme sözde sermaye sınıfı, Batı’dan aldığı kredilerle yine Batı’nın teknolojisini ithal ediyor, montajcı, komisyoncu, taklitçi olarak (plansız konut ve oto imalatı gibi) içerde mal  üretiyor, bankalar merkez ülkelerden döviz kredisi alıyor, bu parayı TL’ye çevirip, komprador sermaye sınıfının ürettiği malları alması için topluma kredi kartı dağıtıyor, bu dış paralar -görünüşte zenginleşme-, bu borç sarmalı günü gelince balon gibi patlıyor.

Neden?

Çünkü yerli, milli ve dini teranelerle, ürettiği mallarla toplumu katmerli şekilde kazıklayan TUSİAD-MUSİAD girişimcileri, TCMB garantili dış borçlarını ödemeyince tüm toplumun üstüne yıkıp, geri çekilip paralarını sayıyor. Yani kârı onlara, borçlarını ödemek de tüm topluma kalıyor. Tabii bu dönemde de boş durmuyor, yeni yatırımlarını  planlıyorlar. Geçenlerde CNN Türk’de TUSİAD başkanı Erol Bilecik dedi ki, “Artık  fabrikalarımızdaki üretim makinaları demode oldu. Dış dünya ile rekabet edebilmemiz için dijital makinalarla, yapay zeka ile  üretime geçebilmek için yeni makinaların  ithalatına başlamalıyız.”

Bunun tercümesi: “Yeniden dış  borçlanma gerekiyor”dur.

***

En son  TCMB dövize dayalı devlet  tahvili ihraç etti. Örnek: Euro T.C. vatantaşlarına içerde % 2 faizle, dışa % 5.25 faizle... Ne oldu Londra’daki tefecilere peşkeş alanı açıldı. Yani başta Ülker olmak üzere yüzlerce şirketin Londra’da firmaları var ve onların aldığı döviz tahvilinin faizi, yerli vatandaştan % 3.25 daha fazla. Yani vatandaşın aleyhine, onların da lehine. Oysa her ikisi de T.C vatandaşı ama dışarıda olan kazanıyor.

Bu fasid daireden çıkışın yolu, merkezi ülkelerdeki menşei (orijinal) üretim yapan fabrikaların doğrudan ülkeye yatırım yapmasını özendirip, içerideki bu montajcı, komisyoncu, taklitçi, haybeden toplumu sömürüp ülkenin hiçbir sosyal, ekonomik, politik, demokratik sorununa öncülük yapmayan; yalnızca kârı düşünen bu afirist katmanı kanunlar yolu ile tasfiye etmek; aracıyı-tefeciyi ortadan kaldırarak toplumu doğrudan menşei (orjini) fabrikaların ürettikleri mallarla buluşturacak ortamı sağlamaktır. Evet, toplumun uyandırılarak gerçeği görmesini sağlamak gerekmektedir.

Tarih hafızamızı kısaca yoklarsak görürüz ki, Osmanlı 1853 Kırım Savaşı’ndan başlayarak aldığı borçların içerde yarattığı fırtına ile meşrutiyete ve cumhuriyete evrildi. 1946’ya kadar da Osmanlı’nın borçları ödendi. Yani borç sarmalının başlangıç tarihi çok gerilerde. Kapitalizm  güçlenirken, globalleşme oranı da, çevre ülkelerdeki borçlanma da artıyor.

Çarlık Rusyası’nın işte bu büyük döngüler, yani merkezden çevreye aldığı borçlar ile 1917’de bir yumurtanın fiyatı bin rubleye çıkmıştı ve devrim zuhur etti. Aynı borç dalgası ile 1974’den itibaren SSCB ve COMECON (Doğu Avrupa) ülkeleri Batı’dan devasa borçlar aldı ve bu sefer kriz Polonya’da başladı. Borçları  ödeyemez duruma düşen yönetimdeki Stalinist elitler de Sovyetleri dağıttı.

Kremlin’in hiçbir rakam ve istatistiğine inanamıyorum; söylentiye göre Rusya sahte federasyonunun Batı’ya borcu 900 milyar dolar civarındaymış.

Dün gece arkadaşım Muammer Canıdemir’le telefonda görüştüm. Tuapse’den geliyormuş, “yollar nasıl kalabalık mı?” diye sordum. “Abi tıpkı 1992’deki gibi, yollarda kimseler yok.” dedi. Oysa 3 yıl evveline kadar şehirlerarası yollarda trafik tıkanıyordu. 

Kremlin oligarşisi bu kendi yarattığı krizden (zaten ömür boyunca açlık, kriz Rusya’dakilerin yoldaşı) kendi gücü ile çıkamaz.

Dünya konjonktürü, uygulanan ambargoların yarattığı kriz ve çevirme harekâtı Rusya’ya bütün safralarını attıracak ve sahte federasyon dağılacaktır. Üç vakte kalmaz 100 milyonluk Rusya devleti tarihteki yerini alır.

Türkiye’nin işi Rusya’dan defalarca daha kolay. Yeni bir üretim modeline uygun mülkiyet yapılanmasının oluşturacağı ivmeyle Türkiye, Irak Kürdistanı-Ermenistan-Gürcistan ile birlikte ekonomik-politik bir yapılanma da ortaya çıkarabilir.

***

Ne diyelim; Hak getire, haydi Allah rast getire.

Çok marifet var insanda.

Selamlar. 



899 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

4. SANAYİ DEVRİMİ ve VİRÜS - 21/04/2020
Enerjinin maliyeti sıfırlanınca toplumsal ilerleme ivme kazanacak, sınıflar sınırlar ortadan kalkacak, belki de her gün bayram olacak.
ANAYASA ve KAFKASYA - 29/03/2020
Türkiye’deki bir avuç Çerekes aydının kurduğu ÇDP dünyadaki tüm Kafkaslıların biricik partisidir. Onun da temel işlevi ortak bir tarih bilincinin oluşmasını sağlamaktır. Değilse bir adım dahi atılamaz.
RUS ELÇİSİNDEN TARİH DERSLERİ - 16/02/2020
Suriye’deki teröristlerin Türkiye sınırlarını geçip eylem yapmalarına Türkiye’nin cevabını haklı bulan Büyükelçi, Çarlık zamanında Çerkeslerin de Rusya sınırını geçerek terör estirdiklerini, Çarın da Kafkasya'ya müdahale ettiğini söylüyor.
ÇİN - UYGUR - 30/12/2019
Kafkasya’daki mücadelenin temeli, demokrasi ve insan hakları ve ulusların kendi kaderini tayin hakları temelinde geliştirilirse, dünya genel politikasında güçlü devletlerin anlık taktik politik çıkarlarına malzeme olunmaz.
NEREDE KALMIŞTIK, NE DEMİŞTİK? - 16/12/2019
Devletlerin resmi ideolojisine uygun ısmarlama tarih kitapları gerçek üstü palavralarla dolu oluyor. Nitekim Osmanlı ve Türkiye tarihlerinin de hem ısmarlama olanı, hem de gerçek olanı vardır.
GLOBALİZM ve KAFKASLILAR - 04/09/2019
Kafkas önderleri ve aydınları her dönemde olduğu gibi 1917’de ve 1991’de pazar dağılırken tezgah açtıkları için tarihte yaşandığı gibi her seferinde elleri böğürlerinde kaldı.
İ.T.C. + CHP= KEMALİZM - 16/08/2019
Siyasi İslam ve Kemalistler’in miadı dolmuştur. Evrensel normları temel alan, samimi, çoğulcu demokrasiyi savunan, en geniş insan haklarını savunan ve tüm toplumu eşitlik temelinde birleştirici bir harekete ihtiyaç vardır.
BİZ BU FİLMİ İKİ DEFA İZLEMİŞTİK - 08/07/2019
Trabzon’daki konuşmasında “Mustafa Kemal’in izindeyim, Topal Osman’a bağlıyım” diyen Ekrem İmamoğlu, milletin istediği gibi değil de asıl bağlı olduğu önderleri gibi hareket etmeye başlayabilir.
NE OLACAK DA HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK? - 17/06/2019
Viyana bozgunundan sonra Doğu ile Batı arasında ortada sıçan politikasını uygulayan Osmanlı elitleri tüm savaşları kayıp ettiler ve Osmanlı dağıldı. AKP hala aynı geleneksel orta da sıçanı oynuyor.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi