• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam52
Toplam Ziyaret1045748
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.088734.2253
Euro37.628037.7788
Semerkew
Kenan Kaplan
meretukokenan@hotmail.com
Çerkes Sorunu, Sebepleri ve Çözüm  Yolları
03/03/2012

Çerkes Çalıştayı'nın sonuç bildirisine de yansıdığı gibi, dillerini, kültürlerini, etnik kimliklerini, inançlarını bağımsızlıklarını korumak için nesiller boyu Ruslarla savaşan Çerkesler, 1864 yılında bu orantısız güce karşı verdikleri savaşı kaybetmiş, uğradıkları soykırım sonucu zorunlu sürgünle halifenin topraklarına yerleşmişlerdi. Çerkesler gerçekten de bu topraklara dilleriyle, kültürleriyle, etnik kimlikleriyle, inançlarıyla var olabileceklerine inanarak gelmişlerdi. Dillerini, kültürlerini, etnik kimliklerini, inançlarını inkar edecek olsalardı, Ruslarla savaşmaz, soykırıma ve sürgüne uğramaz,  anavatanlarında yaşamaya devam ederlerdi.

Çerkesler için savaş Osmanlıya geldikten sonra da bitmedi, bu topraklara gelmenin bedelini fazlasıyla ödediler. Önce 93 Harbinde, sonra Balkan savaşında, ardından Çanakkale'de, daha sonrasında Sarıkamış'da Osmanlı için kan verdiler, can verdiler. Bu toprakları kendilerine vatan yaptılar. Bir ümmet devleti olan Osmanlı'da dilleri, kültürleri, kimlikleri ve inançlarıyla ilgili bir sorun yaşamadılar.

Osmanlı'nın dağılarak işgal edilmesiyle birlikte, Milli Mücadele'ye öncülük ettiler. Cumhuriyetin kuruluşuna kanları, canları pahasına en hayati  katkıları sundular. Osmanlı ümmeti ve onun bir parçası olan Çerkesler yeni bir devletin temelini attılar. 1921'de vatandaşlık tanımının yapılmadığı, tüm halkların eşit statüde olduğu bir anayasa yapılarak mecliste kabul edildi. Bu sonuçtan herkes memnundu kimsenin kimseyle problemi yoktu.

Bütün sorunlar İttihatçıların meclisi ele geçirmesi ve ulusalcı devlet ideolojisine zemin hazırlamak için yapılan 1924 Anayasası'nın mecliste kabul edilmesiyle başladı. Bu anayasada vatandaşlık tanımı Türk etnik kimliği üzerinden yapılıyor, sınırları içinde yaşayan herkes “Türk ulusunun” parçası sayıyordu. Böylece “Asimilasyoncu, Türkçü ve tapınmacı Kemalizm” devlet ideolojisi haline getirildi. Artık yeni kurulan cumhuriyette egemenlik kayıtsız şartsız Türkiye Halklarının değil, etnik Türk unsurunundu. Devlet yapısına hakim olan etnik Türk Milliyetçiliği, Türk Etnik unsuru dışındaki hiçbir halkı , hiçbir kültürü, hiçbir dili tanımıyor, farklılıkları asimile etmek için de her türlü yöntemi kullanıyordu .   
Artık, devlet nezdinde makbul bir vatandaş ya da makbul bir halk olarak kabul edilmeniz için devlete sadık olmanız, çalışkan olmanız, dürüst olmanız, ahlaklı olmanız yetmiyordu. Bu arada devletin kurucusu olan Mustafa Kemal'e “ATATÜRK!” adı veriliyor, sonraki dönemlerde okullarda farklı etnik halkların çoçuklarına “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” dedirten “andımız!” isimli metin okutulmaya başlanıyordu.

Lozan'ın ertesinde 150'likler listesinin üçte ikisine Çerkesler doldurularak yurt dışına sürgün edildi. Çerkes Ethem'in isminin başına hain sıfatı getirilerek Çerkesler İtibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Çerkes köylerinde vatandaş Türkçe konuş kampanyaları yapıldı, Güney Marmara (Gönen, Manyas) Çerkes Köyleri Doğu Anadolu'ya sürüldü. Çerkeslerin asimilasyonu için her türlü baskı, şiddet ve yıldırma politikaları uygulamaya kondu.

Bu ulus devlet ideolojisi ve uygulamaları 1961 ve 1982 Anayasalarıyla daha da güçlendirilerek günümüze kadar geldi. Bugün gelinen noktada Türkiye'de demokratik açılım ve yeni anayasa yapım süreçleri yaşanıyor.

Çerkesler de bu sürece müdahil olarak bir Çerkes Çalıştayı düzenlediler. Çerkeslerin bu çalıştayı düzenleme amaçları, Çerkeslerin sorunlarını ortaya koymak, hem kendilerinin, hem de Türkiye'de yaşayan tüm azınlıkların sorunlarının çözümüne yönelik önerileri ortaya çıkarmaktı.

Çalıştayda, tüm sorunların kaynağının “mevcut anayasa ve bu anayasaya dayalı olarak “Türk ulusu yaratmayı amaçlayan ulus devlet ideolojisi” olduğu ortaya çıktı.  Türklük 1923'e kadar kültürel bir kimlik iken, daha sonra yapılan anayasalarla Türklük etnik bir kimlik haline getirilmiş, vatandaşlık bağı etnik Türk kimliğine dayandırılmıştır. Halbuki etnik kimliğe dayalı olmayan “anayasal vatandaşlık” Türkiye gibi çok uluslu ve çok etnikli devletler için çok daha anlamlıdır.

Anayasal vatandaşlık; etnik, ulusal, dinsel, mezhepsel, kültürel bir ögeye dayanmaz . Öncelikli ve imtiyazlı herhangi bir ulus ve etnik grup yoktur.
Anayasal  vatandaşlık, milliyetçi eğilimlerin dışlayıcılığını ortadan kaldırmak, bütün uluslar ve azınlıklar arasında eşitçe bir düzenin kurulması için kullanılan bir tanımdır.

Anayasal vatandaşlıkla azınlıkların kendi aidiyetlerini korumaları da sağlanmış olmaktadır.
Türkiye'de vatandaş olan herkesin Türk kabul edildiği anlayış ve Türk ulusal etnik yapısına sağlanan imtiyaz anayasal vatandaşlık konseptine aykırıdır.
Anayasal vatandaşlıkta çoğulcu değerlerin kabulü esastır. Bu nedenle devlet toplumu oluşturan gruplara karşı eşit mesafede ve tarafsız durur. Bütün grupların kollektif hakları güvence altına alınır.
Eger iç barışın sağlandığı, halkların kardeşçe yaşadığı bir Türkiye hayal ediliyorsa; yeni anayasada vatandaşlık tanımı “etnik Türk unsuru” üzerinden değil  “anayasal vatandaşlık tanımı” üzerinden yapılmalıdır.
Çalıştaydan çıkan diğer önemli bir sonuç da, Türkiye'de gerçekte sorunların kaynağı olan “etnik bir Türk sorunu” olduğuydu. Türk etnik unsurunun “egemenlik kayıtsız şartsız Türklerindir” söylemi Türkiye'nin temel sorununun egemenliğin paylaşımı sorunu olduğunu açıkça ortaya koymaktaydı. Türk etnik unsurunun kendisini tek egemen kabul edip, diğer halkları ve onların dillerini, kültürlerini, etnik kimliklerini yok sayan anlayışı ve uygulamaları iç barışı zedeliyor, ülke bütünlüğüne zarar veriyordu.

Diğer önemli bir tespit de Türkiye halklarının birbiriyle hiçbir sorunu olmadığı, ancak etnik Türk kimliğinin tüm halklarla sorunu olduğuydu.

“Bu ülke Türklerindir, ya kimliğinizi inkar eder Türklüğe biat edersiniz; ya da biz gereğini yaparız” dayatması Türkiye'de tüm halkların sorunu haline gelen bir Türk sorununun varlığını açıkça ortaya koyuyordu.
Ne zaman, “Ben de Çerkesim, bizim de bir dilimiz, bizim de bir kültürümüz var. Biz etnik olarak Türk değil Çerkesiz, bu topraklarda dilimizle, kültürümüzle, etnik kimliğimizle var olmak, varlığımızı geleceğe taşımak istiyoruz” desek, bizlere “sizde mi bölücüsünüz?” demeleri tesadüf değil. Onlara göre Türk değilseniz bölücüsünüz, yıkıcısınız, hainsiniz.

Çalıştayın ilk günü yine bu türden bir ithamla karşı karşıya kaldık. Kocaeli gazetesinde yazan M. Tanzer Ünal isimli faşist, Çerkes Hakları İnsiyatifini “Türkiye'de yeni bir ihanet grubu” olarak nitelendiriyor, İnisiyatif sözcüleri Kenan Kaplan ve Murat Özden'i hedef gösteriyordu. Bakın bu ağzı salyalı faşist ne diyor:

“Hele hele, çoğunu yakından tanıdığım Kocaeli'ndeki Çerkes kardeşlerimin, devlete, MİLLETE, ortak değerlerimize bağlılıklarından zerre kadar şüphe etmiyorum.“

Kısaca demek istiyor ki; benim tanıdığım Çerkesler kendilerini Türk kabul eder, Türklüğün değerlerini kendi değerleri olarak kabul ederler, devleti de Türk etnik unsurunun devleti olarak kabul ederler ve kayıtsız şartsız olarak Türklüğe itaat ederler.

Bu arada bazı isimler de zikretmiş. “Ender Şenol da bu itaatkar Çerkeslerden biridir ve Türk olmaktan başka hiçbir talebi yoktur” demeye getiriyor. Her halde Ender Şenol bu faşistin kalemine malzeme olmanın rahatsızlığıyla bir Çerkes olarak gereken açıklamayı yapar.

Bu bağlamda Kaffed ve Kaffed'e Bağlı Kocaeli Dernek Başkanı Sami Korkut'un isimleri de zikrediliyor. Kaffed ve Sami Bey de herhalde bu faşiste gereken cevabı verirler. Zira sessiz kalmak bu faşistin söylemlerini kabullenmek anlamına gelecektir.

Faşist yazar M.Tanzer Ünal,

ÇHİ olarak seninle mahkemede hesaplaşağız. Ancak senin ve senin gibi faşistlerin bilmesini istiyoruz ki, bizler bu ülkeyi Çerkes kimliğimizle senden ve senin gibi faşistlerden daha çok seviyor, bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne sizden daha çok değer veriyoruz. Bu ülkede bölücülük yapan gerçek hainler senin gibi faşitlerdir.

Bu arada kimliklerini inkar ederek bu faşistlerin değirmenine su taşıyan Çerkeslere de sesleniyor ve diyorum ki: Halkınıza ihanet etmeyin, tarih önünde hesap verirsiniz. 

Vorepsov Adiğağer!



4915 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ÇERKESLERİN VAROLUŞ MÜCADELESİ - 24/01/2022
Devletimiz, Çerkeslerin varlıklarını yaşatmak, geleceğe taşımak ve atavatanlarına sahip çıkabilmek adına farklı arayışlar içine girmelerine yol açabilecek bir duyarsızlık içinde olmamalıdır.
Çerkes Soykırımının 150. Yılında “Asimilasyona Hayır” Diyen Çerkesler ÇDP’yle “Biz de Varız” Diyecek - 01/06/2014
İnanıyoruz ki hayalini kurduğumuz geleceğin Türkiye’sinde Çerkes Halkı ve ÇDP belirleyici unsurlar olacaklardır.
Sevgili Faruk Dok, - 14/04/2014
Son telefon görüşmemizde, “Çerkesleri dilinden, kültüründen, kimliğinden, tarihinden, anavatanından soyutlamayı amaçlayan, Çerkes Halkına iradesi dışında başkalarınca belirlenen, sınırları çizilmiş bir yaşam tarzını kabullenemiyorum” demiştin.
Sayın Süleyman Soylu, - 02/02/2014
Bundan sonra da bu görmezden gelme tavrı devam edecek olursa Türkiye'nin en büyük üçüncü etnik unsuru olan Çerkes Halkı’nın politik tercihlerinin de buna göre şekilleneceğinin bilinmesi gerekiyor.
Kimliğimizi Ne Cemaatlere, Ne De Başka Bir Etnik Kimliğe Feda Etmeyeceğiz! - 15/01/2014
Çerkes Halkı; kendi dili, kültürü, kimliğiyle eşit vatandaş olmak, varlığını geleceğe taşımak istiyorsa Türkiye’de ki en büyük üçüncü etnik unsur olarak siyasal gücünün farkına varmalıdır.
Çoğulcu Demokrasi Hareketi - 20/11/2013
Çerkes Halkının kendine olan inancı ve geleceğine olan güveni tamdır. Halkımız geleceğin Türkiye’sinde kendi dili, kültürü ve kimliği ile eşit vatandaşlar olarak yaşama iradesini ortaya koymuştur.
Toplumsal Hastalıklarımız - 11/11/2013
Çerkes halkının gerçek evlatları artık inisiyatifi ele almalıdır. Umudumuz ve geleceğimizi inşa edecek olanlar onlardır.
Demokratik Açılım Paketi Çerkeslere Ne Diyor? - 02/10/2013
Açıkça görülüyor ki; devlet ve siyasi iktidar, varlıklarının ve taleplerinin mücadelesini verenleri muhatap alıyor ve haklarını veriyor; varlık mücadelesi vermeyenleri ve talep etmeyenleri Türk sayıyor, yok sayıyor.
Sayın Başbakan’a Duyurulur ! Çerkeslerin de Demokratikleşme Paketinden Beklentileri Var. - 27/09/2013
Ama artık Çerkes halkı, siyasal yaşamda kendisini temsil edecek bir yapı ortaya çıkarabilecek siyasal bilince ve olgunluğa erişmiştir. En kısa zamanda organize olmak ve göz ardı edilen hassasiyetlerini siyasal platformlara kendisi taşımak zorundadır.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi