• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam61
Toplam Ziyaret977132
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Semerkew
Balkar Selçuk
selcuk@ozgurcerkes.com
Vico, Ber Hikmet ve Çerkesçe Üzerine
25/03/2012

Çerkes Nart mitolojisi üzerine okumalar yapıyorsanız önce Nart mitolojisini, sonra Homer ve Hesiodos’u okumanızı önerebilirim. Böylece aynı mitolojik geleneğin iki ayrı toplumdaki aktarımını okumuş olacaksınız. Homer’ianlamak için Met Çünatuko’yu ve Aytek Namitok’u okumanız da faydanıza olacaktır. Ancak merakınız mitoloji üzerine değil dedil üzerine ise Ber Hikmet’i okumanız yerinde olacaktır.

Ber Hikmet ilk kitabı olanFiiler Kitabı’yla yeni bir okumanın kapısını araladı. Ve sonrasında yazılan diğer kitaplarla aralanan bu kapıdan Çerkes dilinin neliği hakkında hayli ışık sızmış durumda. Yazılan bu kitaplar şimdiden her yaş ve her meslekten birçok kişi için referans haline gelmiş durumda ve öyle görünüyor ki Ber Hikmet’in çalışmaları devam ettikçe bu okur kitlesi de büyüyecek ve süreç içinde bu okurlar yeni etüd ve kitapların yazarları olacaklar.

Eğer hem Nart mitolojisi, hem de Çerkes dili üzerine okumalar yapıyorsanız bence yukarıda saydığım isimlerin kitaplarını okuduktan sonra birde Vico’yu okuyun derim. Biliyorum önerdiğim okuma süreci uzun biraz ama buna değer. Gerçi iyi bir okuyucu öneriyle kitap okumaz, o zaten okumakta olan bir kişidir ve okuduğu her kitap kendisini bir sonraki kitaba ulaştırır zaten.

Giambattista Vico’yu okuduğunuzda Ber Hikmet’in yazdıklarını anlamanızı sağlayacak bir kapı daha açmış olacaksınız. Giambattista Vico 1688-1744 yılları arasında yaşamış bir İtalyan filozofudur. Onu bazıları tarih felsefesinin babası sayar. Bizim okunmasını salık verdiğimiz eserinin adı Scienza Nuova,yani Yeni Bilim adlı kitabıdır. Bugün ABD’de Vico üzerineçalışmalar yürüten üniversite kürsüleri bulunmaktadır. Onun yazdığı Yeni Bilim adlı kitap Türkiye’de Doğubatı Yayınevi tarafından basılmıştır.

Çerkesçe Sözlüksüz Bir Dildir”; ya da Vico’nun Çerkes Nart Mitolojisi ve Çerkesçe’nin Anlaşılması İçin Önemi !

Ber Hikmet ilkin “Çerkesçe bir sözlüksüz dildir ve sözlüğü yazılamaz!” dediğinde çokça yadırganmıştı. Ancak zaman onu haklı çıkardı. En azından biz artık bu sözün anlamını anladık. Ne varki Ber Hikmet bu tezi ve yazdığı kitapları nedeniyle Ortodoks Kafkas dilcileri tarafından dışlandı. Bence sırf bu nedenle bile Ber Hikmet okunmalıdır. Vico’nun Yeni Bilimi’ni okuduğunuzda Ber Hikmet’in “Çerkesçe’nin sözlüğü yazılamaz” derken ne demek istediğini anlayacaksınız.

Vico meşhur kitabı Yeni Bilim’de ilginç bir yöntem uygulamış. Ona göre dünyada varolan insanlık üç aşamadan geçerek günümüze gelmiş. Ancak bu üç aşama sandığımızdan çok daha eski dönemleri kapsıyor ve bizim Çerkes Nart mitolojisini etüd ederken kullandığımız “Çağlar” kavramını akla getiriyor. Bilindiği gibi dünya mitolojileri (Sümer, Yunan, Maya, Hint vb.) insanlığın yaratıldığı günden bu yana beş çağ geçtiğini iddia ederler. Bu çağlar binlerce yıl sürer ve en güzeli Altın Çağ adı verilen yeryüzünde Tanrıların (siz bunu Nartlar olarak anlayın!) yaşadığı döneme aittir. Bu çağ İbrahimi dinlerdeki cennete benzer. Açlık, hastalık ve nefret bu çağda bilinmeyen şeylerdir. Bu çağların sonuncusu ise şu içinde yaşadığımız ve insanın yaratıldığı ve yaşadığı çağdır ki açlık, savaş, korku ve yalan tüm dünyada hakimdir.

Her neyse...

Vico bu beşli çağ sistemini üçe indirmiş ve kitabını bu üç çağ kavramından hareketle yazmış. Ona göre çağlar üçe ayrılmaktadır ilki Tanrılar Çağı (ki siz bunu Nartlar çağı olarak alın!), ikincisi Kahramanlar Çağı ve sonuncusu ise İnsanlık Çağı’dır. İşte bu üç çağ ve bu üç çağın özellikleri üzerine enfes bir kitaptır Yeni Bilim; ancak, Vico kitabını tam da bu üçle menin üzerine kurmuş ve mesela dillerin bu üç çağda konuşulan üçayrı özellikte diller olduğunu iddia etmiştir. Yine Vico hukukun, kanunların, tabiatların adetlerin, alfabelerin ve var olan her türlü kurumum üç farklı çeşidi üzerinde durur.

Vico’da Üç Dil: Tanrılar (Nartlar), Kahramanlar (Tanrılardan doğan ve ilkinsanların ataları olan şehirleri kuran karakterler, Mane, Manas, Cadmus, Pelops ve Gılgamış gibi karakterler) ve insanların dilleri aynı zamanda başlamıştır.

Tanrıların dili neredeyse tamamen sessizdir, sadece önemsiz biçimde açık ifadelidir. Kahramanlar dili açık ifadeli (articulate) ve sessiz dilin eşit bir karışımıdır. İnsani dönemin dili nerdeyse tamamen açık ifadeli ve çok önemsiz şekilde sessizdir (Yeni Bilim, s: 193). Vico tanrısal dilin hiyerogliflerle yazıldığını, Kahramansal dilin bazı işaretler - damgalar içerdiğini, İnsani dilin ise mektup yazmaya yarayan harflerle yazılabildiğini söylemektedir (Yeni Bilim, s: 183).

Ber Hikmet daha ilk kitabıolan Fiiller Kitabı’nda Çerkesçe’nin doğru alfabesinin ancak bir hiyeroglif olabileceğini iddia etmiş ve devamında damgalar üzerinde durmuştu. Vico’nun hiyeroglifin tanrısal dilin yazım aracı olduğunu söylemesi ve damgaların ise Kahramansal dilin ifade aracı olduğunu söylemesi ilginçtir doğrusu. Çünkü Çerkes damgaları hem hiyeroglif, hem de sembolleri içerirler ve aslında damga kelimesinin Çerkes dilindeki karşılığı olan Thabze açıkça Tanrısal dil anlamına gelmektedir (bkz. Fiiller Kitabı).

Gerçekten de sözlüğü yazılamayan bir dil olan Çerkesçe hiyeroglifler ve damgalarla ifade edilebilecek bir dildir. Nitekim Çerkesçe’deki bir çok kelimenin hiyeroglifi bugün bile Çerkesçe’den hareketle oluşturulabilir. Mesela Aristokrat anlamına da gelebilecek olan Çerkesçe kelime aslında Türkçe karşılığı “Güçlü Ayak - Koca ayak” olan “Llaquelleş” kelimesidir ki bu kelimeayak: “llaque” ve güç-kocamanlık-irilik anlamına gelem “lleş” kelimelerinden ibarettir. Böyle bir kelimenin hiyeroglifinin biraz irice bir ayak olması çok normaldir. Yine Babil’i istila eden Kafkasyalı Kassitlerde bir kral ismi olan ve Çerkesçe’de “Kocael-İri El” anlamına gelen “Agum-Ağum” kelimesinin hiyeroglifinin biraz irice bir el işareti olması olağandır ki, zaten bugünkü Abhaz bayrağı bir iri el den ibarettir. Ne var ki Çerkesçe’deki hemen her ifadenin bu bağlamda hiyeroglifinin çıkarılması mümkündür ki bunun nedeni de Çerkesçe’nin bir sözlük dili olmamasından kaynaklanmaktadır.

Hapishanesi OlmayanÇerkeslerin, Bir Sözlüğü de Olamayacaktır, Çünkü...

Çok bilinen bir söz vardır Çerkesler hapishanesi olmayan tek halktır diye. Fakat Çerkesçe de bir diliçin hapishane hükmünde olan “sözlüğe” sahip olmayan birdildir ve bunu çok az kişi bilir.

Çerkesçe’nin başka bir dille sözlüğünün yazılması için o dilindeen az Çerkesçe kadar hiyeroglifler ve damgalarla ifade edilebilir düzeyde saf bir dil olması gerekmektedir. Bu saf dilden kastımız şudur: Çerkesçe’de aslında diğer dillerde olan anlamlar ikincil bir soyutlama yoluyla ortaya çıkar ve bu özellik tam da Vico’nun Kahramansal dil dediği dilin özelliğidir. Vico Kahramansal dilin kendi dönemindeki dillerden (insani dillerden) çok farklı olduğunu söyler. Ve mesela Kahramansal dilde “kızgınım” gibi bir kelimenin hiç olmayacağını ve ancak insani dillerin “kızgınlık” kelimesiyle ifade ettikleri şeyin Kahramansal dildeki karşılığının “kan kalbimde kaynar” gibi bir cümle olabildiğini ve insani dillerin bu cümleyi “kızgınlık”kelimesiyle açıklaya bileceklerini söyler ki temelde “kızmak” kelimesi de “kan kalbimde kaynar” cümlesindeki ısıyı (kaynamak) bize ifade eder. Ne var ki Çerkesçe’deki tüm kelimeler bir ufak cümledir ve hemen tamamı birer fiildir ya da fiil olma potansiyeli taşır.

Olmayana Ergi –Abese İrca ya da Çerkesce Yeryüzündeki Son Sözlüksüz Dildir!

Çünkü Vico’nun Kahramansal dillerinbugünkü dillerle olan farkını ortaya koyarken bize verdiği örnek Çerkesçe’nin bir sözlüğünün yazılamamasının ve bugüne kadar yazılan sözlüklerin anlamsızlığının delilidir.

Felsefede “Abese İrca”ya da “Olmayana Ergi” denilen bir yöntem vardır.  Bu yöntemdeçok karmaşık bir problemi çözmek için o problem olabildiğince sadeleştirilir ve budanır. Neredeyse en saçma ve olmayan bir halegetirilir ve ardından problem adım adım genişletilerek sonuca ulaşılır. Mesela biz Çerkesçe’nin bir sözlüğünün yazılamayacağını iddia ediyoruz. Öyleyse bunu daha da ileri götürelim ve bir sözlükte olan en temel kelimelerin bile Çerkesçe’de olmadığını iddia edelim. Yani olabildiğince işi abese irca edelim. Ve sonra da bu tezimizi destekleyelim.

Bir hiyeroglif ya da damga dili olması bakımından Çerkesçe tam da bir Kahramansal dildir. Çerkesçe’deki her kelime aslında bize tam bir resim verir ve bu dili bilen kişi bunu hiyeroglifle ifade edebilir. Ve bu dili bilen başka birisi de daha önce hiç görmediği bu hiyeroglifi okuyabilme imkanına sahiptir.

Mesela, başka dillerde “acıkmak” olarak ifade edilen duygunun Çerkesçe’si Türkçeyetam tamına “biraz ölmek: maş’e ll’en” olarak çevrilebilir.Dolayısıyla bir hiyeroglif ustasının “acıkan” bir adamıifade etmek için yapabileceği tek şey ölmekte olan bir insanresmi çizmek olacaktır. Yine “susamak” kelimesinin Çerkesçekarşılığı “Pısıhoue ll’en”dir ki bu da Türkçeye tamolarak “su için ölmek” olarak çevirilir. Şu halde birhiyeroglif ustası bunu da ölmekte olan bir insanın yanına suresmi çizerek ifade edebilir… Bu örnekler yığınladır vearttırmak mümkündür. Nitekim kızmak kelimesinin Çerkesçekarşılığı ‘şıhhiden’ kelimesidir ki bu da tam tamına“yiyecekmiş gibi olmak” anlamına gelir. Nitekim “mutlu olmak”kelimesinin Çerkesçe karşılığı “kalbin iyi olması”anlamında “Guff’en”dir ki “huzur bulmak” kelimesininkarşılığı da “kalbin artması” anlamında Çerkesçe’de“Gur h’ehhwen”dir. Bu örnekler arttırılabilir.

Ama neden bu böyledir?

Ber Hikmet bu sorununcevabını Filler Kitabında şöyle verir: Çünkü Çerkesçe’debilgi deneye tabidir. Ve var olan her bilgi deneylenmiştir.Dolayısıyla da Çerkesçe’deki her kelime kendi geometrisinikendisi ele verir.

Çerkesçe Batı Felsefesine Meydan mı Okuyor?

Ama bilginin deneye tabiolduğu, üstelik de sahip olduğumuz her bilginin deneye tabi olduğutezi çok ciddi bir tez ve bu aslında Batı Felsefesinin biziyüzyıllardır var olduğuna inandırdığı deney öncesi bilgininolmadığı sonucuna götürür. Ber Hikmet daha ilk kitabında Batıfelsefesine sataşmış ve Çerkesçe’nin deney öncesi bilgidenilen ve Apriori olarak adlandırılan bilgi türünün varolmadığını söylediğini, giderek var olan her bilgininapesteriori olduğunu yani deneye tabi ve deney anı ve sonrasıoluşan bilgiler olduğunu iddia etmiştir.

Üstelik Çerkesçe, bununböyle olduğunun en büyük delilinin kendisi olduğunu yaniÇerkesçenin işleyişine bakıldığında bunun rahatlıklaanlaşılabileceğini iddia eden bir dildir. İnanmıyorsanız açınbir Fiiller Kitabı okuyun…

Çerkesçe bize açıkçavar olan her bilginin bir deneyiminin olduğunu söyler ki buna tanrıda dahildir. Yani insan bir gün tanrıyla bir deneyim yaşamış,onu görmüş, bilmiş ve varlığını anlamıştır…

Yine sayılar da böyledir Çerkesçeaçısından…

Şimdi Çerkesçe’yi ve Nart mitolojisinianlamak için Ber Hikmet’e daha çok ihtiyacımız var ve Vico bizibuna icbar ediyor. Üstelik Vico şu şanlı Latince ve EskiYunancanın bile Kahramansal diller olmadığını söylüyor.

Etimoloji Dediğin deFilozof Oyuncağıymış Birader!

Diller açısından etimolojik sözlükler yani bir kelimenin doğuşundan günümüzekadar ki gelişimini ve dönüşümünü gösteren sözlüklerin çokönemli olduğu söylenir. 

Vico da eserinde yüzlerce Latince ve Yunanca kelimenin etimolojisinin, nereden gelip nasıl geliştiğini aktarır ve bu konudaki derin bilgisi okuyucuyu etkileyecek düzeydedir. Ne var ki o bunu yıllar süren okumalarına ve de dilbilgisi çalışmalarına borçludur.

Oysa Çerkesçe belki de etimolojisi enkolay açık edilebilecek olan bir dil olarak bir etimolojik deha olan Vico’ya böylesi bir alanda dirsek çürüttüğü içinacımamıza bile neden olabilir. Çerkesçe açıkça kendi etimolojisini kendisi ele veren bir dildir.

Bu en kestirmeden ekmek vehamur işleri ve yiyeceklerle ilgili kelimelerde kendisini ele verir. Nitekim Çerkesçe’deki “ekmek” anlamına gelen “Haluğ” ve“un” anlamına gelen “Hajığa” kelimeleri bize ilk eldenunun ve ekmeğin “Ha” dan yani arpadan yapıldığı bilgisiniverir. Ancak yine Çerkesçe’de olacağı gibi “Haluğ” bugünekmek anlamına geliyor olsa da bu kelime açıkça “Ha”: arpa ve“L(ı)uğ” “kurtulmuş et, daha doğrusu et gibi kurutulmuşarpa” anlamına gelir. Buradan şu sonucu çıkarmak içten biledeğildir. İnsanın ilk yiyeceği aslında “et”tir ve sonradanbulunan tüm yiyecekler için kullanılan ifadeler insanın ilkyiyeceği olan “et”in başına gelenlerle ifade edilir. Nitekim“Lı” et anlamına gelmekte olup L(ı)uğ kelimesi kurutulmuş etanlamına gelir. “Hal(ı)uğ” kelimesi ise açıkça ilk yiyecekolan et; (Lı) gibi kurutulmuş (Ğur) arpa (Ha) yani bugünküdillerdeki “ekmek” anlamına gelir.

İnsanın ilk yiyeceği olanet kurutulduğu için bugünkü yiyeceklerdeki tüm kurutulma ifadesietten hareketle üretilir. Halğwane: Ha: arpa, Lı: et, ğwa:kurutulmuş, ne: delikli anlamında içi boş dairesel ekmek. Ya dailk yiyecek olan etin pişirilmesi gibi diğer tüm pişirmeeylemleri de etten hareketle adlandırılır. Çerkes mantısı olanPsıhalıve gibi. Pısıhalıve açıkça su: (psı), arpa(ha),et(lı)ve kaynamak (ven) fiilinden oluşur ve açıkça “et gibi sudakaynatılmış arpa” anlamına gelir.

Yine kızartmak ya da pişirmek fiili olan “jen” fiilinden hareketle mesela pişmişpatates yemeği demek için Gedrof Lıbje denir ve Türkçesi et gibipişirilmiş (ya da kızartılmış) patates anlamına gelir…Uzatmayalım Çerkesçe’de etimoloji en kolay uğraş alanıdır ve aslında Çerkesçe açısından az önemli bir uğraşıdır.(daha geniş okuma için bkz. Ber Hikmet, Adıgece -Çerkesçe-Anlamak Düşünmek. Kuban Matbaacılık)

Vico ve Tanrılar(Nartlar):

Vico, eserinde hayli önemlibir kısmı Tanrılara yani Nartlara ayırmıştır ve aslında bizimNart Mitolojisi ile dünya mitolojilerini karşılaştırmalı olarakokuduğumuz çalışmalardakine benzer donelerden hareket etmiştir.Öncelikle şunu açıklıkla ifade etmekte fayda vardır, ÇerkesNart mitolojisinde adları Nart olarak anılan antropomorfikkarakterlere Sümer mitolojisinde Annunaki, eski MısırMitolojisinde Neter, Yunan mitolojisinde Tanrı, Kürt mitolojisindeKawaa, Tevrat’ta ise Nefilim denilmektedir. Eğer dünyamitolojisini okuyorsanız gönül rahatlığıyla bu karakteradlarının aynı antropomorfiklerin farklı dil ve mitolojilerdekiifadeler olduğunu kabul ederek okumaya başlayabilirsiniz. Gerisizaten çorap söküğü gibi gelir. Vico da mesela bu konuya böyleyaklaşmaktadır. Ona göre her toplumun bir Herkülü ya daPoseidon’u vardır. Kendisi erken dönem filozoflarının en azkırk toplumda farklı adlarla anılan Herkül karakteri tesbitettiklerini söylemektedir (Vico, Yeni Bilim, s:57). Bizce gerçektesadece bir tane Herkül ya da Zeus ya da Poseidon vardır ve bu kırkayrı isimlendirme aslında tek bir antropomorfiğin kırk ayrıdildeki farklı adlandırmasından başka bir şey değildir.

Yani bize göre aynıZeus’un yada Poseidon’un ya da Athena’nın birden çok dilde vekültürde tanınıyor olması bu kadar çok Zeus yada Poseidon veAthena olduğundan kaynaklanmamaktadır. Tersine, dünyada her zamanve sadece bir tane Zeus, bir tane Poseidon ve bir tane Athenaolmuştur. Ne var ki tüm bu uluslardaki Zeus, Poseidon ve Athenakarakterlerinin benzer şekilde var olmasının basit ve temel birnedeni vardır. Bunun ilk nedeni adı geçen bu karakterlerin tek birkarakter olmasına karşın dünyanın tamamınca tanınmaları veaslında bu Tanrı (Nart) karakterler yeryüzünde yaşar ikenyeryüzünde yaşayan insanların öyle çok kalabalık ve farklıolmamış olmalarıdır. Üstelik tüm bu Tanrı (Nart) karakterlerinhepsi insanlardan çok önce yaşamış ve geride bıraktıklarışeyler insanlığın ortak mitolojik mirasları olmuştur. Bunun engüzel örneği belki de Çerkes Nart mitolojisi ile Eski Mısır’ınNeter adlı mitolojisinin hemen hemen aynı şeyleri farklı iki ayrıdilde anlatmaları ve farklı iki coğrafyada korumuş olmalarıdır.

Buradan Çerkes Nartmitolojisi ile Eski Mısır’ın Neter mitolojisi arasındakikarakter karşılaştırmalarına geçmeden önce bizim yazılarımızdadile getirmeye çalıştığımız bir öngörünün Vico tarafındanda öngörüldüğünü belirtmek yerinde olur.

Bize göre mitoloji birüretim değil, bir aktarımdır. Yani mitoloji denen şey insanlığınve toplumların düşünerek ürettiği sonra da bunu şiirleanlattığı bir şey değildir. Aksine mitoloji, mitolojilerde adıgeçen Tanrıların (Nartların) tarihçe-i hayatlarınınşahitlerince ya da bizzat kendilerince anlatılmasıdır. Yinemitolojiler ünlü ozanlar tarafından yazılıp şarkıya ve türküyeçevrilen şiirsel tekstler olmayıp aksine iş bu tanrısalkarakterlerin ve ilk dillerin ve ilk konuşmanın kendisinin zorunluolarak şiir olduğu gerçeğinden hareketle tekstler her zaman şiirformatında ve en mükemmel şiirsellikte aktarılmıştır. İlkkonuşma ve ilk dilin kendisi şiir olduğunda mitolojik tekstlerdeolması gerektiği formatta yani şiir olarak aktarılmış ya dakayda geçirilmiştir (Vico ve ilk dilin şiir olduğuna dair bkz.Yeni Bilim, s: 45).

Zaten şiir ilkçağ filozoflarınca tümbilimlerin ve bilgilerin başı olarak kabul edilmiştir.

Çerkes Nart Mitolojisive Mısır Neter Mitolojisi Üzerine Karakter ve Tema Analizi

Eski Mısır iki ayrı etnik grup ve dini ekoltarafından kurulmuş ve sonra tek bir Mısır halini almıştır.Mane-Mene ya da Menes adlı Firavun iki Mısır’ı birleştirenekadar da Aşağı ve Yukarı Mısır iki ayrı medeniyet ve dinolarak kalmıştır. Bu Menes ismi oldukça evrensel bir isimdir.Hint Mitolojisinde Manu, Kelt mitolojisinde Men, Minos medeniyetindeZeus’un oğlu Manes, Kırgız mitolojisindeki Manas ve Çerkeslerineski dönemlerde kullandığı Man bu ismi hep aklımıza getirir.(Çerkes dilindeki Man ile ilgili olarak Bkz. Met Çünatuko Yusufİzzet, Kafkas Tarihi II, KAF-DAV yayınları.)

Konuyu ilginç kılan ise Eski Mısır’ıneskiden deniz olmasıdır. Geleneğe göre Eski Mısır’a dışarıdangelen Neterler su yolları ve kanallarla denizin suyunu uzaklarataşımış ve Mısır’ı denizden çıkarmışlardır. Bu Mısır’aiki ayrı zaman diliminde iki ayrı halkın gelip yerleştiğisöylenmektedir. Halklardan birisi Aşağı Mısır’a yani Nildeltasının ağzına; diğeri ise Yukarı Mısır’a yani Nil’inkaynağına doğru olan bölgeye yerleşmişlerdir. Bu iki halkındinsel inançları ise başka başkadır. Cames Churchwardçalışmalarında her iki halkın da aynı ana kıtadan ancakbinlerce yıl arayla çıkıp Mısır’a yerleştiklerini söyler.Churchward’a göre bu kabilelerden birisi Mısır’a batıdandiğeri ise doğudan gelmişlerdir. Her iki halkta bölgeye denizyoluyla gelmişlerdir. Bu nedenle ana yurtlarına izafeten birisininkutsal yönü doğu, diğerinin kutsal yönü ise batı olmuştur.

Yukarı Mısır’daki resmi tanrının adı Amon’dur. YukarıMısırlı rahipler başlangıçtan beri aşağı Mısır halkınıda dinlerine katmak için çalışmışlar ve iki ülkenin rahiplerihep bir mücadele halinde olmuşlardır. Ne var ki Mısır tek birFiravun’un emri altında birleştirildiğinde bu iki dinbirleştirilmiştir.

Bu iki rahip okulunun ilki Amon Rahipleridirler ve Güneş Tanrısınatapmaktadırlar. İkinci grup rahipler ise Teslis inancınıtaşımaktadırlar ve üçlü bir tanrısal panteonu öneçıkarmaktadırlar. Bir anlamda tek tanrılı bir dinle teslisinancına dayanan çok tanrılı bir inanış söz konusudur.

İlginç olanı ise bu iki ayrı dinsel ekolün de Eski Mısır’agöçler yoluyla gelmiş olmasıdır.

Konuyu uzatmadan sadede gelelim: Tıpkı ÇerkesNart mitolojisinde olduğu gibi Eski Mısır‘da da iki ayrızamanda iki ayrı göç dalgası yaşanmış ve ilkinde Amon,ikincisinde ise teslis inancı eski Mısır’a gelmiştir. BuradaGüneş Tanrısı Amon’un aslında Çerkes Nart mitolojisindekiNart Amış’tan başkası olmadığını söyleyelim. İlginç birşekilde Çerkeslerin “Nart” adını verdiği buAntropomorfiklere Eski Mısırca’da “Neter” denilmektedir.Siyah Athena adlı kitabın yazarı Martin Bernal, Eski Yunanca'dakibirçok kelimenin Mısır dilinden alınma olduğunu ve“Natür-Natürel” kelimesinin asıl kökeninin eski Mısırca’daki“Neter” kelimesi olduğunu ileri sürmektedir.

Bizim için önemli olan ise Eski Mısır’daki Neterlerin sayısının100 adet olmasıdır. Çerkes Nart mitolojisinde de Nartların sayısıSosrıko ile birlikte 100 adettir.

Mısır arkeolojisinin bizetanıttığı tanrısal karakterler Eski Mısır Medeniyetinin tümgörsel arşivlerine kazınmıştır. Eski Mısır’ın her birNeter karakteri bizim Çerkes Nart mitolojisinde izlerini sürdüğümüzNartlardan birisine denk gelmektedir. Yukarıdaki satırlarda AşağıMısır'da teslis inancının hakim olduğunu ve insanların üçNeter karakterine aynı anda inandıklarını yazmıştık. BuNeterlerin adları ve Çerkes Nart mitolojisindeki benzerlerininadları şöyledir:

Eski Mısır Teslis İnancındaki Üç Neter

Çerkes Nart Mitolojisindeki Karşılıkları

Neter İsis (Anne)

Nart Seteney (Anne)

Neter Osiris (Baba)

Nart Wezırmes (Baba)

Neter Horus (Oğul)

Nart Sosrıko (Oğul)

Yukarıda adı geçen Eski Mısır kökenli üçNeter ile Çerkes Nart mitolojisinde adları ve hayat hikayelerigeçen her üç Nartın tüm hayat hikayeleri ve genel özelliklerihem Eski Mısır, hem de Çerkes Nart mitolojisinde aynıdır.

Bu gerçeğin bugüne kadarfark edilememesi ilginçtir. Ne var ki artık Eski Mısırmitolojinin tekstleri dünyadaki birçok dile çevrilmiştir.Yapılması gereken ise sadece Eski Mısır ve Çerkes Nartmitolojisinin karşılaştırmalı olarak okunmasıdır. Temalaryalan söylemez ve size gerçeği verirler. Sasık Kemal’in dediğigibi; “Mitoloji masal ya da uydurma değildir, mitoloji gerçeğinve geçmişin bilimidir.”

Çerkes Nart mitolojisindeolduğu gibi Eski Mısır mitolojisinde de iki ayrı göçyaşanmıştır. İlkinde Neter Amon ve Nart Amış yani GüneşTanrısı kültü bu bölgelere gelirken, ikinci göçte öne çıkankarakterler Baba-Oğul ve Anne üçlüsüdür.

Ne var ki bir kez bu Neter-Nart eşleştirmesiniyaptınız mı gerisi çorap söküğü gibi gelmektedir. DiğerNeterler ile Nartları eşleştirmek içinse artık sadece temalarıokumanız yeterli olacaktır. Nitekim Yukarı ve Aşağı Mısır’daöne çıkan iki dinin öne çıkardığı Neterlerin Çerkes Nartmitolojisindeki karşılığı aşağıdaki gibi olmaktadır:

Yukarı Mısır’da Öne Çıkan Neter

Ve Güneş Tanrısı Kültü

Çerkes Nart Mitolojisindeki Karşılıkları

Neter Amon

Nart Amış

Aşağı Mısır ve Teslis İnancında Öne Çıkan Neterler

Çerkes Nart Mitolojisindeki Karşılıkları

Neter İsis

Nart Seteney

Neter Osiris

Nart Wezırmes

Neter Horus

Nart Sosrıko

Yukarıda teslis başlığı altında adlarıyazılı olan Nartların, Ğuaze (Rehber) ailesinden olduklarınıdaha önce yazmıştık. Ğuaze ailesi ise Albeç adlı Nartsülalesiyle sonu gelmez iktidar savaşlarına girmişti ve savaşınsonunda Albeç ailesini alt eden Ğauze ailesi adına Nart Sosrıkosöz sahibi olmuştu.

Nart Sosrıko’nun Çerkes Nart mitolojisindeverdiği bu taht kavgasının Eski Mısır mitolojisinde de olmasıgerekir ve zaten vardır. Eski Mısır’da Neter Horus ile Neter Setarasında geçen bir taht kavgası vardır. Burada ilginç olan iseNeter Horus’un savaştığı Set’in Horusun öz teyzesi olanNeter Neftis’in kocası olmasıdır. İlginç bir şekilde de NartSosrıko’nun taht kavgası verdiği Nart Albeç’te NartSosrıko’nun öz teyzesinin (Yani Nart Bırımbıhhu’n)kocasıdır. (Ayrıntılı okumalar için bir Eski Mısır, bir deÇerkes Nart Mitolojisi edinir okursunuz artık. KAF-DAV’da ÇerkesNart mitolojisinin sekiz cildi de var benden söylemesi)

O zaman elimizde başka birNart ailesinin daha Eski Mısırlı Neter karşılığı ortayaçıkıyor demektir, bu aile hiç şüphesiz Nart Seteney’inkızkardeşi Nart Bırımbıhhun ailesidir:

 

Neter Nefthis ve Ailesi

Nart Bırımbıhuu ve Ailesi

Neter Nefthis (İsis’in Kız Kardeşi)

Nart Bırımbıhhu (Seteney’in Kızkardeşi)

Neter Set (Baba)

Nart Albeç (Baba)

Neter Anübis (Oğul)

Nart T’ot’ereş (Oğul)

Burada ufak bir sürprizbilgi verip yazıyı bitirelim. Neter Horus’un mezarı Giza’dakiBüyük Piramit ise ve Neter Horus’un Çerkes Nart mitolojisindekikarşılığı da Nart Sosrıko ise, şu halde Nart Sosrıko’nunmezarı acaba Giza’daki Büyük Piramit midir? Unutmayalım ki NartSosrıko ölmeden, yaralı ve canlı canlı gömülmüş ve devler veNartlar tarafından üzerine devasa bir taş yapı örülmüştür.Tıpkı Giza’daki devasa piramit gibi!

Bu sorunun cevabını merakedenler bence Zecheria Sitchin’in “Tanrıların ve İnsanlarınSavaşı” adlı kitabını okusunlar. O zaman doğru cevabıbulacaklardır. Ben doğru cevabı yazarsam inanan olmaz ama kendinizokursanız görürsünüz. Size aşağıdaki tabloda boş bırakılanyerleri ev ödevi olarak verebilirim. İsterseniz tabi. Hatta Sizeşimdiden çok sıkı bir kopya da vereyim: Eski Mısır’daki NeterAmon (Amon-Ra)nın Çerkes Nart mitolojisindeki karşılığı NartAmış’tır. Ve bu karakterin Sümer Babil geleneğindeki adı daŞa-amaş’tır. Öyleyse Sümer mitolojisindeki Nart Sosrıko’nunkarşılığı olan Annunaki karakteri hangisidir?

Çerkes Nart Mitolojisindeki Adı

Mısır Neter Mitolojisindeki Adı

Sümer Annunaki Mitolojisindeki Adı

Nart Amış

Neter Amon

Annunnaki Şa-amaş

Nart Sosrıko

Neter Horus

?

Nart Seteney

Neter İsis

?

Nart Wezırmes

Neter Osiris

?

Nart Bırımbıhhu

Neter Neftis

?

Abazaca Bilenlere AçıkKopya:Nart Sosrıko’nun Sümer mitolojisindeki benzerinin adının Abazadilindeki karşılığı “Güneş İrisi” demektir. Yani size“Güneş” ve “İri” –büyük- kelimelerini yan yana yazmakkalıyor sadece. Sonrada bu karakterin anası ve babasının adlarınıbulunuz.

Kolay gelsin…



6880 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Нарт Лъэпщ и Нэгъуджэр Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - II - 17/12/2016
уэ 1уэхур нахри гъэщ1эгъуэн зыщ1ыр Азтэкхэми Маяхэми ямейуэ, гъэ мин аджэ ипэ ящ1ауэ, ауэ зыщ1ари дымыщ1э мывэ гуэрхэм ящ1ы1уми Кецалкоатл и сурэтыр къагъуэтахэщ, ахэми нэгъуджэ 1улъу ик1ий жьак1э тету. Нэгъуджэр уеблэмэ оптикым и щ1эныгъэр пасэ лъэх
Нарт Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - I - 01/12/2016
Гъэщ1эгъуэнращи нобэ къасыху Кассит-Урарту-Хьаттихэм я Тещупк1э зэджэ тхьэпэлъытэр ди Нарт Сосрыкъуэу щытам зыми гу лъитакъым. Касситхэм Тещуп псалъэм крагъэк1ир Жьыбгъэ Кьезгъэпщэ жи1у аращ.
УСЭНШЭУ ДЫКЪАНЭМЭ! - 09/10/2016
Ди хэку дахэр, си уорейда ПщIэ имыIэу дгъэкIуэдай, ДызгъэкIуэдам, си уорейда КIуэдыкIейри къыхукIуэ.
Bugün Ben Mutlu Bir İnsanım! - 02/06/2015
Keşke Çerkes halkının yoğun olarak yaşadığı diğer illerden de adaylarımız olabilseydi. Ama o da olacak yakında. Buna eminim. Bu adı geçen illerde adaylarımızın Çerkes halkı tarafından benimsendiğini görmek beni herşeyden çok mutlu ediyor.
Heredot Cevdet, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Duvutoğlu! - 22/05/2015
Cumhurbaşkanımız Putin'in Ermeni Soykırımını resmen tanıyor olmasına, “Putin'e darıldım!” diyerek karşılık vermişti. Demek ki cidden çok darılmış olacak ki daha kendisine gelememiş.
Gerekeni Gerektiği Zaman Yapmak; Ya da Labedeslerin Kaderi! - 12/05/2015
2015 Genel seçimlerine 25 gün falan kaldı. Bahaneler ve gerçekler arasındaki birçok Çerkes bu seçimde ÇDP’nin bağımsız Çerkes adaylarını mı destekleyecek; yoksa en rasyonal bahanenin arkasına mı saklanacak.
Uzunyayla'nın Son Klasik Kuşağı Hareketleniyor - 01/05/2015
Kendi kişisel kurtuluşunu elde etmekle yetinmeyen, halkına geri dönen bir kuşak bu kuşak. Köy köy gezen, kendi insanına şehirlerde kasabalarda ve ilçelerde ulaşmaya çalışan bu insanlar birlikte başarabilmenin imkanlarını arıyorlar.
Kronik bir Aydın Hastalığı Olarak : Sözlük ve Alfabe -I- - 26/04/2015
Sözlük ve alfabe hazırlamak ve bunun üzerinden kendini gerçekleştirmek Tanzimat döneminden kalma bir aydın saplantısıdır
Boyunun Ölçüsünü Vermekten Korkmak! - 20/04/2015
Orta yere çıkmak, boyunun ölçüsünü vermek ve alınan ölçüyü de bilmek zorunda olduğumuz bir yerdeyiz artık. Yani artık eskisi gibi iktidar ya da muhalefet partisinde es kazara bir iki Çerkes milletvekili var diye bu işten sıyrılmak mümkün değil.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi