• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam181
Toplam Ziyaret988971
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Semerkew
Balkar Selçuk
selcuk@ozgurcerkes.com
Erdoğan Döneminde Türkiye Çerkesleri İçin Ne Değişti?
21/12/2013

Esasen oyunun kuralları Osmanlı döneminde kurulmuştu ve aslında Recep Tayyip Erdoğan iktidara gelene kadar da devam etti.

Osmanlı, Çerkesleri Anadolu ve Avrupa’da iskan ederken doğal olarak güvenlik endişesi içerisindeydi. Ve bu endişe iki boyutluydu:

 İlki Çerkeslerin Balkanlar’da Sırplar ve Bulgarlara karşı bir jandarma görevi görecek şekilde yerleştirilmesiydi. Bu Balkan Savaşlarında meyvesini verdi ve Çerkesler Balkan Savaşlarındaki en etkili süvari birliklerini oluşturdular. Anadolu’da ise Anadolu’nun 1071’de başlayan Müslümanlaşması Çerkeslerin (ve Kırım Tatarları’nın) gelmesiyle tamamlandı.

Ancak, Çerkesler Anadolu’da da ilkin Ermeni ve Rum; sonra ise Kürtlere karşı denge unsuru olacak şekilde yerleştirildiler.

Esasen Çerkesler gelmeden önce Osmanlı’nın Balkanlardaki jandarması Arnavutlar; Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve hinterlandındaki jandarması ise Kürtlerdi. Ve bu iki halk İttihat Terakki 1908 iktidarına kadar bu jandarmalık görevini bihakkın yerine getirmişlerdir. Ne varki önce Arnavutların, sonra da Kürtlerin Osmanlıyla kurduğu bu ilişki önce zayıfladı, sonra da çöktü. Her iki durumda da benzer durumlar söz konusuydu.

Hem Arnavutlar hem de Kürtler yaşadıkları yerde azınlık değillerdi ama eldeki özgürlük yetersizdi. Üstelik İttihat ve Terakkici kadroların ilkin Arnavutlara, sonra da Kürtlere karşı uyguladığı dışlayıcı tavır önce ipleri gerdi, sonra da koparttı.

Çerkesler ise Çerkes Ethem olayı ve Gönen Çerkes sürgünü gibi yol kazalarına rağmen Türk Devleti’nin güvenlik bürokrasisindeki yerlerini belli oranda korudular

Anadolu Kaplanları

Ne var ki bu durum Anadolu kökenli bir siyasi hareket olan AKP hükümeti ile yine Anadolu kökenli İslamcı bir hareket olan Gülen hareketi ortaya çıkana kadar devam edebildi. Ve biri 80’lerden sonra, diğeri 2000’lerden sonra ortaya çıkan bu iki Anadolu hareketi Türkiye Çerkeslerinin Osmanlı’dan beri devam eden memurin eksenli kadrolaşmasını her anlamda bitirdi.

İlkin Gülen Cemaati beli dozda Türk milliyetçisi bir hareketti ve düşünsel temellerinde Çerkesleri besleyecek hiçbir argümana sahip değildi. Tabi bu Türkiye Çerkeslerinin 80 sonrası kadrolarını devşirmesine engel değildi ve olmadı da.

Gülen cemaatinin asıl önemli özelliği ise Çerkeslerin geleneksel olarak doldurduğu memurin kadrolarına ta en başından beri talip olmasıydı ve bunu örgütlü hücre tipi faaliyetleriyle 70’li yıllardan beri gerçekleştirmekteydi.

Nitekim Özal dönemiyle Polis’te belli oranda örgütlenmeyi başaran cemaat aslında her zaman ve daima askeri teşkilatlarda da örgütlenme eğilimindeydi ve bu yapılanmamın her zaman hücre tipi olmasından kaynaklı olarak bu kadroların YAŞ kararlarıyla temizlenmesi mümkün olmadı.

 Ve AKP döneminde YAŞ kararlarının da demokratikleşmesi aslında en çok Gülen hareketi için bir hayat öpücüğü oldu.

Gelinen bu noktada Hakan Fidan olayının bize gösterdiği kadarıyla cemaatin MİT içerisinde örgütlenmesi hiçbir zaman istenen düzeyde olmamıştı ve nihayetinde bu duruma cemaat zor kullanarak müdahale etmeyi seçti ama bu ters tepti.

Türkiye Çerkeslerinin genel anlamda güvenlik bürokrasisinden ve üst düzey memurin kadrolarından dışlanmaları bir Erdoğan dönemi fenomeniydi ve yalnız bu kadrolarda değil AKP meclis çatısı altındaki Çerkes kadroları da belli oranda silindi gitti.

Geleneksel olarak tüccarlıktan ve ticaretten nefret eden Çerkeslerin zaten ulusal burjuvazi yaratılması döneminde de yerini Balkanlı ve Sebatayist kadrolara bıraktığını da buna eklemek gerekmektedir.

Bugün ise devlette inatla kadrolaşan Gülen cemaati ve Hükümetin sahibi AKP politikaları nedeniyle Çerkesler ellerindeki memurin kadrolarını da kaybettiler ve yeni dönemde Osmanlıdan beri üstü örtük bir şekilde devam eden bu kadrolaşma artık miadını doldurmuş bulunmaktadır.

Modası geçmiş Memurin kadrolaşması bitti, şimdi sıra siyasallaşmakta!

Esasen Türkiye Çerkeslerinin devletteki bu kadrolaşmaları tercih edilen bir şeydi, çünkü bir şekilde Türkiye Çerkeslerinin, sınırı aşıp devletle bilek güreşi veremeyecekleri açıktı.

Ne var ki aynı durumun Anadolu kökenli hareketler için geçerli olmadığı, daha ilk deneyim olan Gülen Hareketi tecrübesinde devletin Anadolu kökenli elitlerden kadro devşirme macerasının duvara tosladığını söylemek mümkündür.

Ne var ki Gülen hareketi sonuçta 30-40 yıllık bir yeni hareketti ve devletle nasıl ilişki kuracağına düşe kalka karar verecekti. Gülen hareketinin bir diğer özelliği de Sünni Türk insan kaynaklarından beslenmesiydi ve bu kaynaklar sınırsızdı. Devşirdiği tüm kadroları inatla devlette ve özelliklede güvenlik bürokrasisinde (Polis Asker-MİT)  konuşlandırmaya şartlanmış olan bu elitist cemaatin bu kadar çabuk başa güreşir olması, kendisi gibi Anadolu kökenli olan ancak yine kendisi gibi İslamcı referansları olan üstelik bu referansları da siyasal kodlarla dolu olan AKP hükümeti tarafından hoş karşılanmadı.

Buna cemaatin tepkisi, AKP’yi, liberal gömleğini çıkarıp Refah-Fazilet gömleğini giymekle itham etmek oldu.

Ne var ki Gülen hareketinin jakoben, oligarşik ve elitis hücre tipi örgütlenmeye dayanan ve küreselleşmenin izin verdiği her alanda alabildiğine ve çok hızlı örgütlenmesine rağmen hep tekçi ve diğer yapıları dışlayan tavrı, Mavi Marmara-Hakan Fidan ve Gezi olaylarındaki ters düşüşle de birleşince aslında AKP gibi hiç de homojen olmayan ve bileşeninde bir çok İslamcı yapıyı içerisinde barındıran hükümet nezdinde ters tepti.

Birçokları, cemaatin Hakan Fidan olayında İsrail ve ABD çıkarlarını kolladığını düşünse de aslında ve gerçekte Gülen hareketi sadece ve sadece kendisine yakıştırdığı kadro makam ve imkanları ele geçiremediğinde böyle bir çıkış yapar. Dolayısıyla Gülen hareketi bu alanda hükümetle ters düşmüş ise bu bir açıdan da Hakan Fidan’ın makamında gözleri olduğu anlamına da gelir. Artı, cemaatin polisteki ağırlığını artık sağır sultan bile biliyorken, MİT ile ilgili çatışmacı tavrı, oralara göz koyduğunun bir işaretidir ve en nihayetinde cemaatin en örgütlü olduğu ve yatırım yaptığı alanın askeri kadrolar olduğunu söylemekte fayda var. Yeni dönemlerde Genel Kurmay başkanlığı için de gelecekteki hükümetlerin Gülen cemaatiyle mücadele etmek zorunda kalacağını bilmekte fayda var.

Şu an Osmanlı- Türk devlet geleneği AKP’den yana gibi görünüyor. Yani devlet hiçbir zaman tek başına bir zümrenin boyunduruğu altına alınamaz. Mümkünse denge politikası güdülür ve ileri giden grup tasfiye edilir.

İşte Türkiye Çerkeslerinin Osmanlı ve TC devlet geleneğiyle kronik sorun yaşamadan devlete eklemlenmesini sağlayan temel etmen budur. Yani hiçbir zaman risk oluşturacak nüfusa ve örgütlüğüne sahip olmamaları. Zaten Çerkeslerin bu kadrolarda yer almaları örgütlü ve teşkilatlı yapılarından ya da tek merkezden yönlendirilmiş olmalarından değil, göçebe olmamalarından ve mesela Gülen cemaatinin kendi kadrolarına uzun süren indoktrinasyon çalışmalarıyla verdiği bilinci klasik Çerkes aile yapısının zaten veriyor olmasından kaynaklanmaktaydı.

Ne var ki, yeni dönemde Anadolu kökenli yeni nesil dini(Gülen hareketi vb.) ve siyasi (AKP) hareketler bu kadroları kendi indoktrinasyonlarından geçmemiş kimseye kısmet etmeyecek kadar örgütlü ve ataktırlar. Dolayısıyla şu üzerine çok spekülasyonlar yapılan Beyaz Çerkes kültürünün de yeni dönemde öleceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Esasen Beyaz Çerkes kültürü sanıldığının aksine öyle çok fazla asimile olmuş ve Türkleşmiş bir yapı değildir. Ve gerçekte Beyaz Çerkesler bir refleks olarak Türk devletinin çıkarlarını her alanda koruyup kollarken, bir yandan da (her zaman ama) devletin bela ve şerrininde Çerkeslere bulaşmaması için azami gayret sarf etmişlerdir.

Sonuçta, devlet korkulacak ve korkunç bir şeydir ve onun şerrinden emin olmanın tek yolu ona yakın olmaktır ya da bir oranda içinde olmaktır. Hele ki Çerkesler gibi hiçbir yerde 300-400 haneden fazla nüfusunuz yoksa bu önemlidir. Devletin korkunç bir şey olduğuna inanmayanlar olabilir onu Kürtlere ve Dersim Alevilerine sormak lazım… 



5942 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Нарт Лъэпщ и Нэгъуджэр Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - II - 17/12/2016
уэ 1уэхур нахри гъэщ1эгъуэн зыщ1ыр Азтэкхэми Маяхэми ямейуэ, гъэ мин аджэ ипэ ящ1ауэ, ауэ зыщ1ари дымыщ1э мывэ гуэрхэм ящ1ы1уми Кецалкоатл и сурэтыр къагъуэтахэщ, ахэми нэгъуджэ 1улъу ик1ий жьак1э тету. Нэгъуджэр уеблэмэ оптикым и щ1эныгъэр пасэ лъэх
Нарт Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - I - 01/12/2016
Гъэщ1эгъуэнращи нобэ къасыху Кассит-Урарту-Хьаттихэм я Тещупк1э зэджэ тхьэпэлъытэр ди Нарт Сосрыкъуэу щытам зыми гу лъитакъым. Касситхэм Тещуп псалъэм крагъэк1ир Жьыбгъэ Кьезгъэпщэ жи1у аращ.
УСЭНШЭУ ДЫКЪАНЭМЭ! - 09/10/2016
Ди хэку дахэр, си уорейда ПщIэ имыIэу дгъэкIуэдай, ДызгъэкIуэдам, си уорейда КIуэдыкIейри къыхукIуэ.
Bugün Ben Mutlu Bir İnsanım! - 02/06/2015
Keşke Çerkes halkının yoğun olarak yaşadığı diğer illerden de adaylarımız olabilseydi. Ama o da olacak yakında. Buna eminim. Bu adı geçen illerde adaylarımızın Çerkes halkı tarafından benimsendiğini görmek beni herşeyden çok mutlu ediyor.
Heredot Cevdet, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Duvutoğlu! - 22/05/2015
Cumhurbaşkanımız Putin'in Ermeni Soykırımını resmen tanıyor olmasına, “Putin'e darıldım!” diyerek karşılık vermişti. Demek ki cidden çok darılmış olacak ki daha kendisine gelememiş.
Gerekeni Gerektiği Zaman Yapmak; Ya da Labedeslerin Kaderi! - 12/05/2015
2015 Genel seçimlerine 25 gün falan kaldı. Bahaneler ve gerçekler arasındaki birçok Çerkes bu seçimde ÇDP’nin bağımsız Çerkes adaylarını mı destekleyecek; yoksa en rasyonal bahanenin arkasına mı saklanacak.
Uzunyayla'nın Son Klasik Kuşağı Hareketleniyor - 01/05/2015
Kendi kişisel kurtuluşunu elde etmekle yetinmeyen, halkına geri dönen bir kuşak bu kuşak. Köy köy gezen, kendi insanına şehirlerde kasabalarda ve ilçelerde ulaşmaya çalışan bu insanlar birlikte başarabilmenin imkanlarını arıyorlar.
Kronik bir Aydın Hastalığı Olarak : Sözlük ve Alfabe -I- - 26/04/2015
Sözlük ve alfabe hazırlamak ve bunun üzerinden kendini gerçekleştirmek Tanzimat döneminden kalma bir aydın saplantısıdır
Boyunun Ölçüsünü Vermekten Korkmak! - 20/04/2015
Orta yere çıkmak, boyunun ölçüsünü vermek ve alınan ölçüyü de bilmek zorunda olduğumuz bir yerdeyiz artık. Yani artık eskisi gibi iktidar ya da muhalefet partisinde es kazara bir iki Çerkes milletvekili var diye bu işten sıyrılmak mümkün değil.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi