• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam159
Toplam Ziyaret977230
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Semerkew
Balkar Selçuk
selcuk@ozgurcerkes.com
Peki Ne Yapmalı?
23/12/2013

Bir önceki yazıda Türkiye Çerkesleri’nin Osmanlı’dan beri devraldığı memurin kadrolarının yeni dönemde (yani 80 sonrası dönemde) iki ana etmen tarafından -ilki Gülen hareketi, ikincisi ise AKP- ters yüz edildiği ve yeni dönemde ilk defa Anadolu kökenli kadroların devlette bu kadar söz sahibi olduklarını ancak bunun hemen ve aynı zamanda da eski Anadolu beylerbeyliği örneğindeki güç çatışmalarını başlattığını kabaca yazmıştık. İlginç bir şekilde Gülen hareketi kalkış itibariyle tamamen yerli bir hareket olmasına rağmen, şimdi geldiği noktada beynelmilel bir hal almış ve çıkarları şu anki Türkiye Cumhuriyeti devletinin çıkarlarıyla çatışır hale gelmiştir.

Acı olan şey ise Gülen hareketinin kendi anavatanı olan topraklarda yaşanan değişim ve dönüşümün durdurulması için kurulan ittifaklara yerli taşeron olarak dahil olmasıdır. 1908’lerde Abdülhamit’e karşı tezgahlanan olaylarda İngilizler’in Bektaşi dergah ve tekkelerini nasıl ustaca kullandığını biliyoruz. Bugün yaşananlar da Gülen hareketinin operasyonel kadrosunun tamamen devşirildiği ve taşeron olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu durum aynı zamanda Gülen hareketinin en zayıf noktasıdır da. Çünkü Cemaatin operasyonel kadrosu ve örgütlenmesi zaten bir süredir AKP hükümetiyle birlikte hareket ettiğinden dolayı açığa çıkmış ve tanımlanmış olmalıdır. Şimdi öküz öldüğüne ve ortaklık bozulduğuna göre yapılması gereken bu kadroların tasfiyesi olacaktır. Gülen hareketi kadrolaşma konusundaki hırsını frenlemez ise bu topraklar ikinci bir Vakayı Hayriye yaşamak zorunda kalacaktır.

Orta ve uzun vadede devletle çatışmaya devam ettikleri sürece de kaybedecek olan onlar olacaktır. Yeni dönemlerde Hakan Şükür gibi kontenjandan milletvekillerini Gülen Cemaati bir daha zor görür. Unutmayalım ki Gülen hareketinin mücadelesi demokratikleşme ve şeffaflaşma mücadelesi değil, devlette ve güvenlik bürokrasisinde örgütlenme ve kendi gemisini yüzdürme çabasından başka bir şey değildir.

(Burada yine dinsel-teolojik anlamda da (ya da manevi anlamda) gerçekten çok sıkıntılı ve sıradan insanların pek anlamayacağı bir konu daha vardır ve o konu üzerinde neredeyse şimdiye kadar hiç kimse durmamıştır. Cemaatin adam devşirme ve indoktrinasyon sürecinde belli bir aşamadan sonra insiyelerine bir iman hakikatiymiş gibi öğrettiği: Hizmet’in bir ŞAHSI MANEVİSİ’nin olduğu ve aslında bu ŞAHSI MANEVİ’nin tek tek her bir Cemaat üyesini kontrol ettiği savıdır. Ki, bu sav tamamen Skolastiktir. Bir örneği ise sadece Ortaçağ Kilise doktrinlerinde ve Nominalizm-Realizm tartışmalarında karşımıza çıkan bu otokontrol argümanı en temelde Cemaatin modern MANKURT’lardan oluşan yığınlar üzerindeki kontrolünün bir aracıdır. Ne var ki henüz sosyologlarımız bu hareketlerin içerden bir etüdünü yapmış ve terminolojilerini etüt etmiş değillerdir.)

Bunu buraya not edelim ve dönelim Türkiye Çerkeslerine…

Hazır devletin memurin işlerinden sıyrılmışken artık “en iyi ikinci adam”ı oynamayı bırakıp, geleceğimiz ve çocuklarımız için güçlü örgütlenmeler kurmak ve bunun için de kendi ego ve ideolojilerimizi bir kenara bırakıp, uzlaşma ve tabana inmenin yollarını aramak zorundayız.

Gerçekte Çerkes toplumunun içinde bulunduğumuz bu İstanbul ve Ankara ayrımını doğru bulmadığını söylemek yerinde olur. Kafkasya politikası bir yana, Türkiye Çerkeslerinin şu iki ana başlık için bile ortak eylemler üretememesi kabul edilemez bir durumdur:

- Açılım ve Demokratikleşme Süreci

- Suriye Çerkesleri Sorunu.

 

Sadede Gelelim: ÇHİ ve ÇERKES-FED Çizgisi ile KAFFED: Hamas’la El-Fetih Değildir.

Yani ellerinde birbirlerinin kanı yok. Her iki çizgi de Çerkes halkının çıkarları için hareket ettiğini iddia etmektedir. Ancak Suriye Çerkesleri Sorunu ve Açılım ve Demokratikleşme Sürecinde gördük ki Çerkes halkının hayati çıkarları ve geleceği için bile bu yapılar bir araya gelemiyor. Bu affedilemez bir şeydir.

Belki el ele verilebilseydi Suriye’den fazladan bir Çerkes daha savaş ortamından çıkarılabilirdi.

Belki el ele verilebilseydi Açılım ve Demokratikleşme Sürecinde Çerkes halkının talepleri daha yüksek sesle dile getirilebilirdi.

Ama maalesef ÇHİ ve ÇERKES-FED’in tüm yazılı ve sözlü çağrılarına rağmen bu gerçekleşemedi.(Tıklayınız)

Oysa yaşadığımız bu dünyada şöyle bir bakalım kimler kendi çıkarları için kimlerle masalara oturuyor ve ne işbirlikleri yapılabiliyor:

- Devlet ile PKK-KCK on binlerce insanın kanı akmış olsa bile oturup konuşabiliyor

- İran ile ABD ve Batı onlarca yıllık ideolojik düşmanlıklarına rağmen bir masa etrafında oturabiliyor.

- Irak Kürdistanı ile Suriye PKK’sı hem çatışıyor hem de anlaşabilmek için masaya oturuyor.

- Hamas’la El-Fetih kanlı bıçaklı ama anlaşabilir miyiz diye kaç kere masaya oturdular.

Hal böyleyken biz daha hala KAFFED ile koşulsuz şartsız bir şekilde masaya oturabilmiş değiliz.

Bunu anlamak mümkün değil.

Ben anlamıyorum şahsen. Suriye’de Çerkes halkı her yerden ateş altında iken bile bu basireti gösteremedik.

Yüz yılda bir başımıza gelen en güzel şey olan Acılım ve Demokratikleşme Sürecinde bile bazılarımız miting miting, meydan meydan gezerken, bazılarımız bahar bahçe modunda maalesef. Ama bu süreç bittiğinde tren kaçmış olacak. Neyse ki Kürtlerin Öcalan ısrarı, Alevilerin ise Cemevi-İbadethane ısrarı sürecin bitmesine engel oldu. Ve derken seçim sürecine girildi.

Ancak, Açılım ve Demokratikleşme Süreci’nin başladığı 2009’dan günümüze kadar geçen 5 yıl içerisinde henüz somut olarak hiçbir şey elde edilemediği açıktır.

- İstişare Heyeti İnsiyatif Almalı ve İşlevselleşmelidir.

- ÇHİ ve ÇERKES-FED Suriye Çerkesleri konusunda ve Mitingler sürecinde olduğu gibi KAFFED’le her anlamda iş birliğine açık olmalıdır.

- ÇERKES-FED, KAF-FED DERNEKLERİ KONFEDERASYONU HIZLA OLUŞTURULMALIDIR.

- Yeni dönemde oluşan siyasi hareketin (ÇDH) partileşme sürecinde KAFFED mutlaka inisiyatif almalıdır.

- Taraflar ön şartsız, ilke ve pozisyon dayatmadan Çerkes halkının geleceği için özveriye çağrılmalıdır.

- Bu iç barış ve iletişim sürecini sabote etmek isteyen klik ve gruplar refüze edilmelidir.

- KAFFED’in yeni Başkanı Yaşar Aslankaya’nın bir “BALKON KONUŞMASI” yapması, süreci başlatmaya yetebilecektir.

- Suriye Çerkesleri, Açılım ve Demokratikleşme Süreci ve Kafkasya Politikaları ayrı ayrı ele alınmalı, tamamında uzlaşılamayan konular olsa da uzlaşılan konularda hızla eylem birliğine gidilmelidir.

- KAFFED, ÇHİ ve ÇERKES-FED’e karşı DÇB’nin arkasına saklanmamalıdır.

- Çerkes Teavün Cemiyeti ve Şarkı Karip Çerkesleri Temin’i Hukuk Cemiyeti‘nin yaşadığı çatışmaların Çerkes halkına ne kadar acı bedeller ödettiği ve sonuçta Kemalizmin her iki Cemiyeti de yok ettiği unutulmamalı ve bu tarihi hatadan kaçınılmalıdır.

- KAFFED’in yeni başkanı KAFFED içerisinde zaman içinde oluşan oligark ve kliklere değil tüm Çerkes halkına dayanmalı, sufle ile değil özgür iradesiyle ÇHİ ve ÇERKES-FED’in muhatabı olmalı ve masadan kalkmamalıdır.

- Görüşmeler mutlaka kayıt altına alınmalı ve Çerkes Halkıyla paylaşılmalıdır.

- Sürece Avrupa Çerkesleri de dahil edilmelidir.         

- Yeni bir dizi Çalıştay yapılmalı ve konu tekrar Türk kamuoyunun gündemine taşınmalıdır.

- Bölgesel mitingler Samsun-Kahramanmaraş-Çorum vb. devam ettirilmeli ve en sonunda Ankara’da geniş katılımlı bir Ulusal Miting yapılmalıdır.

- Bakanlık masaları mutlaka kurulmalı ve Çerkes halkını ilgilendiren her konu bu Bakanlık Masalarınca takip edilmelidir.



2556 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Нарт Лъэпщ и Нэгъуджэр Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - II - 17/12/2016
уэ 1уэхур нахри гъэщ1эгъуэн зыщ1ыр Азтэкхэми Маяхэми ямейуэ, гъэ мин аджэ ипэ ящ1ауэ, ауэ зыщ1ари дымыщ1э мывэ гуэрхэм ящ1ы1уми Кецалкоатл и сурэтыр къагъуэтахэщ, ахэми нэгъуджэ 1улъу ик1ий жьак1э тету. Нэгъуджэр уеблэмэ оптикым и щ1эныгъэр пасэ лъэх
Нарт Лъэпщ и Тепщэгъуэмрэ и Гъуэгуанэмрэ - I - 01/12/2016
Гъэщ1эгъуэнращи нобэ къасыху Кассит-Урарту-Хьаттихэм я Тещупк1э зэджэ тхьэпэлъытэр ди Нарт Сосрыкъуэу щытам зыми гу лъитакъым. Касситхэм Тещуп псалъэм крагъэк1ир Жьыбгъэ Кьезгъэпщэ жи1у аращ.
УСЭНШЭУ ДЫКЪАНЭМЭ! - 09/10/2016
Ди хэку дахэр, си уорейда ПщIэ имыIэу дгъэкIуэдай, ДызгъэкIуэдам, си уорейда КIуэдыкIейри къыхукIуэ.
Bugün Ben Mutlu Bir İnsanım! - 02/06/2015
Keşke Çerkes halkının yoğun olarak yaşadığı diğer illerden de adaylarımız olabilseydi. Ama o da olacak yakında. Buna eminim. Bu adı geçen illerde adaylarımızın Çerkes halkı tarafından benimsendiğini görmek beni herşeyden çok mutlu ediyor.
Heredot Cevdet, Recep Tayip Erdoğan ve Ahmet Duvutoğlu! - 22/05/2015
Cumhurbaşkanımız Putin'in Ermeni Soykırımını resmen tanıyor olmasına, “Putin'e darıldım!” diyerek karşılık vermişti. Demek ki cidden çok darılmış olacak ki daha kendisine gelememiş.
Gerekeni Gerektiği Zaman Yapmak; Ya da Labedeslerin Kaderi! - 12/05/2015
2015 Genel seçimlerine 25 gün falan kaldı. Bahaneler ve gerçekler arasındaki birçok Çerkes bu seçimde ÇDP’nin bağımsız Çerkes adaylarını mı destekleyecek; yoksa en rasyonal bahanenin arkasına mı saklanacak.
Uzunyayla'nın Son Klasik Kuşağı Hareketleniyor - 01/05/2015
Kendi kişisel kurtuluşunu elde etmekle yetinmeyen, halkına geri dönen bir kuşak bu kuşak. Köy köy gezen, kendi insanına şehirlerde kasabalarda ve ilçelerde ulaşmaya çalışan bu insanlar birlikte başarabilmenin imkanlarını arıyorlar.
Kronik bir Aydın Hastalığı Olarak : Sözlük ve Alfabe -I- - 26/04/2015
Sözlük ve alfabe hazırlamak ve bunun üzerinden kendini gerçekleştirmek Tanzimat döneminden kalma bir aydın saplantısıdır
Boyunun Ölçüsünü Vermekten Korkmak! - 20/04/2015
Orta yere çıkmak, boyunun ölçüsünü vermek ve alınan ölçüyü de bilmek zorunda olduğumuz bir yerdeyiz artık. Yani artık eskisi gibi iktidar ya da muhalefet partisinde es kazara bir iki Çerkes milletvekili var diye bu işten sıyrılmak mümkün değil.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi