• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam49
Toplam Ziyaret1045745
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.088734.2253
Euro37.628037.7788
Semerkew
Kuşha Faruk Özden
farukozden35@hotmail.com
Güz Günleri
29/11/2014

Güz gündönümü olan 21-22 Eylül’den sonra, su kıyılarındaki tekleme kavak ve söğüt ağaçları yapraklarını dökerken Uzunyayla’nın güz günleri başlamıştır artık. Harmanların sonu gelmiş, tohumluklar ambarlara kaldırılmış olurdu. Son zamanlarda ise çoğalan boş evlerden damı yağmur geçirmeyecek olanlar kullanılıyor. Ekilecek tarlaların nadastan sonra ikinci veya üçüncü sürülüşü ile mibzerle ekime hazırlanır. Tabii ki bu arada mibzerle ekimden önce yağmur yağarsa sürmeleri tekrarlamak gerekir.

Kısa sonbahar günlerinde pek de erken olmayan sabah saatlerinde, römork tohum ve gübre yüklü, römorka da mibzer bağlı olarak tarlaların yoluna düşülür. İki yılda bir mahsul alınan Uzunyayla bozkırının tarlaları ekilir. Artık doğal şartların iyi olması dualarıyla aylar sürecek bir bekleyiş başlar.

Güzün son işlerinden birisi de “ahpun” denilen bir yılın külünün çayırlara gübre olarak dökülmesi işlemi gelirdi. Artık tezek yakan kalmadığı için kül de pek kalmamıştır. Küllüklerde yuvarlanan eşekler kaybolunca arkasından küllükler de yok oldu.

Koyun yetiştiriciliği terk edilince köylerde de artık yakacak olarak odun kömür kullanılmaya başlandı, dolayısıyla tezekler tedavülden kalkınca kül ve küllük de köy sokaklarında rastlanmaz oldu. Buna bağlı olarak son güzün tatlı telaşlarından biri olan koç katımı da çoğu ailede hatıra olarak kaldı. Koç katımından birkaç ay önce koçlar ayrı yayılmaya başlar ve özel beslenmeye tabi tutulurdu. Koç katımından önce aşı boyaları ile boyanan koçlar belkide tarihin ilk çağlarından beri uygulanan yöntemlerden biri olarak koç katımı kutsanırdı.

Özellikle Cuma günleri namaz vakti  cami önlerinde  sıralanan Suriyeli sığınmacıları görünce içim acır. Yüreğimi, en ücra köşelerine kadar yayılan bir sızı kaplar.

Aklıma hep 150 yıl önce kendi köklerinden kopartılan, vatanlarından sürülen ve katliama uğratılan atalarımız aklıma gelir. 150 yıl önce  soykırım ve sürgünü yaşamış bir halkın, bütün o badirelerden kurtulan bakiyeleri olarak asimilasyon cenderesinde eziliyoruz.

Seçmeli ders uygulaması ile Kayseri ili sınırları içinde 12 sınıfın açılması mutluluğunu yaşıyoruz ne acı. Tek parti döneminin bütün baskı ve tehditleri ve de cezalandırmalarına rağmen 50 yıl önce Uzunyayla köylerinde çobanlar ve satıcılar dışında kimsenin Türkçe konuştuğu duyulmazdı. İlk devşirilenler bile köye geldiklerinde genellikle Çerkesçe konuşurlardı. Traktör kullanımının yaygınlaşması tarımda insan emeğinin yerini makinaların alması köylerin terk edilmesini başlattı. Şehirlerde sanayileşmenin ivme kazanması köyden şehre göçü hızlandırdı. Okumak için köyden ayrılanlar köye dönmediler. Çoğunluğu da devşirildi. Dışarıdan evlenmeler de devşirilenlerle çoğaldı. Ekonomik nedenlerle şehirlerde iş bulanların bir kısmı da dışarıdan evlendi. Önce zengin aileler kızlarını dışarı verdi. Bazı paragözler de daha fazla başlık almak için kızlarını dışarı verdiler. Onların öncüleri de Saraya ve Paşa konaklarına kızlarını satmışlardı.

Bir tarafta ulus inşa toplum mühendisliği sonucu asimilasyoncu politikalar, öte yanda ekonomik şartlar gibi masumane nedenlerle erimeyi hızlandıran kazanın altına odun taşımak.

Öncelikle dilimizin kaybedilmesinde hepimizin az veya çok günahı vardır.



2481 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kayseri Mitingi Ayıbı Hepimizin - 22/09/2018
Uzunyayla’da doğan ve o ortamdan gelen birisi olarak, yapılacak eylemi yaşlılara götürüp “Nahıj ohu” (yaşlılar işi) olarak meselenin formalitesine uygun yapılmamasını öncelikli hata olarak görüyorum.
Kayseri’de Omuz Omuza Verme Zamanı - 12/09/2018
Anavatanda anadilde eğitimin kısıtlanması nasıl ortak sorunumuzsa, TRT’de sürekli Çerkesçe yayın yapacak bir kanalın kurulması da halkımızın hayati bir ihtiyacıdır. Zaman kaybetmeden bunun sağlanmasını istemek hakkımızdır.
Bir Direniş Sembolü… - 24/10/2017
Bir tarafta Ğuaşo RUSLAN mücadelenin ve direnmenin sembolü olurken, bazıları da Ruslarla birleşmenin 460. yılı kutlamalarına katılır ve kimileri de onların peşinden koşar. Aynen fener alayında geçen askerlerin arkasından koşan çocuklar gibi.
Bütün Dünyada Milliyetçilik Yükselirken !? - 28/09/2017
Bütün dünyada milliyetçilik yükselirken bizim Çerkesler’de gerilemesinin nedenini araştırmak da başlı başına akademik tez konusu olur.
Asalet Kanda Değil, Duruş ve Davranıştadır - 17/08/2017
Siyasi kamplaşmanın en yoğun yaşandığı 80 öncesi dönemde Devrimci Çerkesler, Dindar Çerkesler ve Ülkücü Çerkesler olarak kamplaşmış olsak dahi “Çerkeslik” şemsiyesi altında bir araya gelebiliyorduk.
Türkiye Panoraması ve Biz Çerkesler - 24/07/2017
İttihat ve Terakki’nin günahlarını örtmek için Ermenilere uygulanan mezalimi bugün dahi inkâr etmenin nedenini iyi irdelemek gerekir. Acaba gasp edilen Ermeni malları ile bir alakası var mıdır? Menfaatlenenlerin dolduruşuna geliniyor olmasın?
Çerkesçe Tv İstemiyor muyuz Yoksa? - 20/05/2017
21 Mayıs’ı yılda bir gün hatırlayıp farklı günlerde farklı yerlerde etkinlik, anma veya nasıl yapacağını bilmeden bir güne sıkıştırma yerine “ÇERKES SOYKIRIM VE SÜRGÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ” çalışmalarına bir an önce başlanması dileğiyle.
Uzunyayla’da Kar Yolları Kapardı; Ya Şimdi? - 14/03/2017
Duyduk ki DÇB temsilcileri Kaffed ile barış yapmak için Ankara’ya elçiler göndermiş. Kaffed de yelkenler suya inmiş.Bu kadar çabuk pes edecektiniz de kopardığınız yaygara neyin nesiydi?
Kurbanlar ve Kurbanlıklar - 23/09/2016
Bereket ki halkın iradesini kırabilecek bir plan yapmayı becerecek kadar zeki değiller. Hepimize büyük geçmiş olsun.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi