• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam114
Toplam Ziyaret1055802
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.160134.2970
Euro36.689736.8367
Semerkew
Kuşha Faruk Özden
farukozden35@hotmail.com
Kuşha Sülalesi Seteney’ini Kaybetti
13/08/2015

Seteney Nartların bilge kadını idi. Danışılan, yol gösteren ve orak, örs, maşa gibi aletlerin de mucidi…

Çerkes toplumu Seteney Guaşe’yi az çok tanır, en azından adını duymuştur.

Uzunyayla’nın Karahalka ve Kırkpınar köylerinde oturan Kuşha Sülalesi Seteney’ini kaybetti, yani Emine Halam’ı.

Kuşha yaşlılarının bacıları, orta yaşlıların ablası ve gençlerin halası Emine.

1959 yılında Sasık Tahsin’le evlendi, Ankara’ya gelin gitti. İki çocuğu oldu: Şamil ve Janset.

Yıllarca Ankara Gülveren-Altmışevler’deki küçük örgü atölyesini işletti, kol gücüyle hayat mücadelesi verdi.

Uzun yıllar Ankara’ya gelen sülale fertleri, akrabaların yanında köylülerimizin de ev sahipliğini yaptı. Sofrası herkese açıktı. Sabahtan akşama kadar kol gücüyle çalışır, akşamları da misafirlerini ağırlardı. Misafire karşı yüzünün asıldığını görmedim.

Özellikle Ankara’da oturan sülale fertlerinin hep yanında olurdu. Büyükler sıkıntılarını onunla paylaşır, evlenme çağındakiler ona danışırdı. Misafir gelen gelinleri hediyesiz bırakmaz, öğrencileri de harçlıksız göndermezdi.

Yol seviyesinin biraz altında kalan dükkânda işten bunalınca bir sigara yakardı. Genç kızlığından beri sigara içerdi. Babamın büyük halasının kızı Gülnaz, annemin dayısının kızı İkbal ve halam Emine bir odaya kapanırlar, dedem de civarda yoksa hemen sigaralarını yakarlardı. Hemen aralarına dalar, “Sizi dedeme söyleyeceğim” diye tehdit eder bir sigara da ben kapardım. Yaşım da fazla değil, 6 idi.

Çocukluğumda “Ale” diye çağırırdım halamı. Herhalde halayı söyleyemediğim için çocuk ağzıyla öyle demiştim.

İkbal, Gülnaz ve Emine bir araya geldiklerinde birbirlerine kaşenlerinden söz ederlerdi. Gece gündüz ben de yanlarında olduğum için bütün kaşenlerini bilirdim. Bazen radyoyu açarlardı. Özellikle dedemin evde olmadığı zamanlar kollanırdı. Ceviz kaplama, lambalı, pil ve batarya ile çalışan, damda da anteni olan, tüplü tv büyüklüğünde bir radyo. Akşamları ”acans” tabir edilen haberlerde özel merasimle açılırdı. Bazen Hajı, yani dedem civarda yoksa radyoda türkü aranırdı. Dedemlerin odasında, pencerenin yanındaki “ğuane” diye nitelenen, şimdikilerin niş dedikleri yüksekçe oyukta dururdu radyo. Çocuk aklımla radyonun içinde küçük adamların konuştuğunu zannederdim. Bir gün dedemlerin odasında kimse yokken radyonun durduğu “ğuane” ye tırmandım. Arkasından içindeki küçük adamları görmek için radyoyu öne çekerken üzerime devrildi ve ben bağırmaya başladım, “Ale,ale…”.  “Ne oldu yine” diyerek odaya seyirtti. Hemen radyoya el attı, üzerimden alarak yerine yerleştirdi. ”Nasıl oldu?” diye sorunca “Radyoyu açmak istedim” diye yanıtladım. Cevabım pek inandırıcı gelmemiş olacak ki tekrar sordu, ”Açmaya çalışmakla olmaz, nasıl oldu?” İçindeki küçük adamları görmek istedim diyemezdim. ”Radyo çok geride idi, yetişemiyordum, öne çekmek istedim” diye açıklamada bulundum.

Bütün yaramazlıklarıma katlanır, hele ağlamama hiç dayanamazdı. Bütün yaramazlıklarıma rağmen hafiften de olsa bir tokat attığını hatırlamıyorum.

Bir öğleden sonra misafir üç atlı genç geldi. İçlerinden birisi başka köyden akraba idi. Atlarını ahıra çekip eve yöneldiklerinde ben de merakla kapının önünde gelenleri seyrediyordum. Akraba olan yanıma yaklaşınca, yanındakilerden birini göstererek “Ale’yi buna vereceğiz” diyince dondum kaldım. Gecelerce kabuslarıma girdi tanımadığım birisi “Ale’yi” götürecek diye.

Köyde düğün olduğu zaman sırada, onun önünde dururdum. Oyun sırası kendisine geldiği zaman, beni yana kaydırır oyuna çıkardı. Çok güzel mızıka çalardı. Hiç unutmam, bordo renkli Hohner bir mızıkası vardı. Düğünde mızıka çalarken yorulduğu zaman ayağını koyması için sandalye getirmelerini hiç sevmezdim. Çünkü rahatım bozulurdu. Çoğunlukla önünde dururken uyuyakalırdım. Ben uyuyunca da ya düğün evinde beni yatırır veya göndereceği birini bulursa eve taşıtırdı. Yıllar sonra misafir gittiğimiz bir düğünde sıradaki kızlardan birisinin önünde yeğeni olduğunu öğrendiğim bir küçük çocuğu görünce kendi çocukluğumu hatırladım.

Babamın küçük halası Şahnaz Halalarda idik Pınarbaşı’nda. ”Ale köye gitmeyelim” dedim. “Niye?” diye sorunca, ”Ben burada çok rahatım. Koyun sürmek de yok, danaları getirmek de.”

Evlenmesini yadırgamadım. Artık biraz büyüyüp okula başlamış olmam veya enişteyi tanıyor olmamdan kaynaklanıyor olsa gerek. Sasık Tahsin kapı komşumuzdu. Birkaç yıl önce, askerlik dönüşü ailesi ile Ankara’ya taşınmıştı. Aradan elli altı sene geçti, yarım asırdan fazla.

Bir sabah iş yerine geldim, saat ona doğru telefonum çaldı. Arayan halamın oğlu Şamil’di.

“Abi biraz önce annemi kaybettik” dedi.

”Nasıl” dedim.

”Rahatsızlandı, hastaneye girişte ruhun teslim etti.”

Ben Ale’yi, yani halamı; Kuşha sülalesi de Seteney’ini kaybetmişti.

Ruhun şad, mekanın cennet olsun.

Rabbim günahlarını affetsin güzel insan.



3434 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kayseri Mitingi Ayıbı Hepimizin - 22/09/2018
Uzunyayla’da doğan ve o ortamdan gelen birisi olarak, yapılacak eylemi yaşlılara götürüp “Nahıj ohu” (yaşlılar işi) olarak meselenin formalitesine uygun yapılmamasını öncelikli hata olarak görüyorum.
Kayseri’de Omuz Omuza Verme Zamanı - 12/09/2018
Anavatanda anadilde eğitimin kısıtlanması nasıl ortak sorunumuzsa, TRT’de sürekli Çerkesçe yayın yapacak bir kanalın kurulması da halkımızın hayati bir ihtiyacıdır. Zaman kaybetmeden bunun sağlanmasını istemek hakkımızdır.
Bir Direniş Sembolü… - 24/10/2017
Bir tarafta Ğuaşo RUSLAN mücadelenin ve direnmenin sembolü olurken, bazıları da Ruslarla birleşmenin 460. yılı kutlamalarına katılır ve kimileri de onların peşinden koşar. Aynen fener alayında geçen askerlerin arkasından koşan çocuklar gibi.
Bütün Dünyada Milliyetçilik Yükselirken !? - 28/09/2017
Bütün dünyada milliyetçilik yükselirken bizim Çerkesler’de gerilemesinin nedenini araştırmak da başlı başına akademik tez konusu olur.
Asalet Kanda Değil, Duruş ve Davranıştadır - 17/08/2017
Siyasi kamplaşmanın en yoğun yaşandığı 80 öncesi dönemde Devrimci Çerkesler, Dindar Çerkesler ve Ülkücü Çerkesler olarak kamplaşmış olsak dahi “Çerkeslik” şemsiyesi altında bir araya gelebiliyorduk.
Türkiye Panoraması ve Biz Çerkesler - 24/07/2017
İttihat ve Terakki’nin günahlarını örtmek için Ermenilere uygulanan mezalimi bugün dahi inkâr etmenin nedenini iyi irdelemek gerekir. Acaba gasp edilen Ermeni malları ile bir alakası var mıdır? Menfaatlenenlerin dolduruşuna geliniyor olmasın?
Çerkesçe Tv İstemiyor muyuz Yoksa? - 20/05/2017
21 Mayıs’ı yılda bir gün hatırlayıp farklı günlerde farklı yerlerde etkinlik, anma veya nasıl yapacağını bilmeden bir güne sıkıştırma yerine “ÇERKES SOYKIRIM VE SÜRGÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ” çalışmalarına bir an önce başlanması dileğiyle.
Uzunyayla’da Kar Yolları Kapardı; Ya Şimdi? - 14/03/2017
Duyduk ki DÇB temsilcileri Kaffed ile barış yapmak için Ankara’ya elçiler göndermiş. Kaffed de yelkenler suya inmiş.Bu kadar çabuk pes edecektiniz de kopardığınız yaygara neyin nesiydi?
Kurbanlar ve Kurbanlıklar - 23/09/2016
Bereket ki halkın iradesini kırabilecek bir plan yapmayı becerecek kadar zeki değiller. Hepimize büyük geçmiş olsun.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi