Mustafa Saadet
mustafa.saadet@yahoo.com
GÖNEN-MANYAS ÇERKES SÜRGÜNÜ
09/05/2023 Çerkesler tarih boyunca iki sürgün (Tehcir) yaşadılar. Birinci sürgün (ki Soykırımdır), 1864 yılında Ruslara karşı direnişin kaybedilmesi sonrasında, sağ kalanların Çarlık tarafından Osmanlı topraklarına atılması ile gerçekleşmiştir. Harpte ölenlerden daha fazla insan yollarda ve gidilen yerlerdeki türlü hastalıklar nedeni ile hayatını kaybetmiştir. İkinci sürgün ise, 1864 sürgünüyle Balkanlar’a gönderilen Çerkesler’in, 1877 Harbi’nde Rusların Osmanlıları yenmesi sonrası gerçekleşmiş, bu kez Balkanlardan Anadolu’ya Gönen, Manyas/Balıkesir yörelerine gönderilmişlerdir. Bu bölgeye yerleşen Çerkesler 2 Mayıs 1923 tarihinde bir kez daha yerlerinden edilmiş, bu sefer Anadolu’nun batısından doğusuna gönderilerek 3. Sürgünü yaşamışlardır. 1864 tarihindeki birinci soykırım ve sürgün bütün Çerkeslere uygulanmış olup, her yıl 21 Mayıs’ta anma etkinlikleri düzenlenerek hatırlanan ilan edilmiş bir yas günüdür. Ancak, Gönen-Manyas Sürgünü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşanmış ve örtbas edilerek unutturulmaya çalışılmıştır. Ta ki, Gönen Çerkeslerinden Murat Özden tarafından 2020 yılında belgeleri ile yayınlanan kitabın neşrine kadar da neredeyse gün ışığına bile çıkamamıştır. Halen de bugüne mahsus etkili bir hatırlatma ve anma etkinliği de yapılmamaktadır. Bu maalesef ciddi bir vefasızlık örneğidir. Bilinen Soykırım ve sürgünlerin teferruatını anlatmak bir makalenin kapsamını aşacağından, özetleyerek tarihteki benzer olaylarla mukayese etmek isterim. Osmanlı devleti sınırları içinde asırlarca yaşayan ve “Kavm-i Sadıka“ olarak isimlendirilen Ermeniler, Osmanlının Birinci Cihan Harbi’nde zayıf düşmesi ve ABD başkanı Vilson Deklarasyonu ile ilan edilen “ Vilayatı Sidde“ topraklarında yapılan karşılıklı mukateleler nedeniyle yaşadıkları yerlerden çıkarılarak yine Osmanlı imparatorluğu sınırları içindeki başka yerlere gönderilerek iskan edilmişlerdir. Hıristiyan dinine mensup olmaları nedeniyle Avrupa devletleri tarafından hüsn-ü kabul görmüşler ve bir kısmı bu ülkelere göç etmiştir. Gittikleri ülkelerin hoş görüsü ile güçlü ve maddi yönden zengin bir diaspora oluşturmuşlardır. Senelerce sürgündü, soykırımdı tartışmalarından sonra ABD başkanlarının “Büyük felaket” olarak nitelendirdikleri olay, son başkan Biden tarafından “ Soykırım” olarak kabul edilmiştir. İsyan denilebilecek bir hareketleri olmamasına rağmen, Musevilerin Almanya’da aşırı zenginleşmeleri, ekonomiye hakim duruma gelmeleri ve yüksek kültür seviyesine ulaşmaları hazmedilemeyerek; Çingeneler parazit hayat sürüyorlar denilerek İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi yönetimince hunharca katledilmişlerdir. Harptan sonra, Naziler’in hukuki temele dayandırılıp yargılanabilmesi için katliamların (holokost) “İnsanlık suçu” olduğuna dair kanunlar çıkarılmıştır. Nihayetinde Almanya soykırımı kabul ederek Yahudilere tazminat olarak önemli meblağlar ödemiştir. Konumuz olan, Gönen-Manyas Çerkes sürgününün dayandırıldığı yasa ise “Men-i Şekavet (eşkiyalığı önleme) Kanunu’dur. Harp zamanlarında zuhur eden açlık-sefalet, güvenlik boşluğu gibi nedenlerle bu tip olayların münferit hadiseler şeklinde meydana geldiği tarihi bir gerçektir. Kaldı ki, Çerkeslerin dışında yörede yaşayan başka unsurların da aynı fiilleri işlediği ancak sürgüne gönderilmedikleri bilinmektedir. O dönemde Çerkeslerin bir kısmının Padişah yanlısı olup Ahmet Anzavur ile hareket etmesi; diğer bir kısmının ise Çerkes Ethem’e yakın durması üzerinden bir kurgu yapılarak, topluca ikamet etmelerinin isyankar hareketlere zemin oluşturacağı bahanesiyle köylerinden sürülmüşlerdir. Enteresan olan, o yörenin insanı olan Çerkes Ethem’in, hemşerilerini Türkiye Cumhuriyeti için asıp kesmesine rağmen T.C. tarafından hain ilan edilmesidir. Çerkesler Müslüman oldukları için Batı toplumları tarafından hiçbir zaman desteklenmemiştir. Vaat edilen yardımların yapılmaması Rusların galip gelmesinde en önemli etken olmuştur. Gönen-Manyas sürgünlerini Batı dünyası görmezden gelmiş, hiçbir basın organında haber dahi yapmamışlardır. İptidai şartlarda sürülenlerin acıklı durumunu sadece Çerkes aydını Mehmet Fetgeri Şöenü yazıları ile duyurmaya çalışmış, ilk etapta sürülen 14 köye ilaveten 30 köyün daha sürülmesi için tebligat yapılmış fakat M.Fetgeri Şöenü yılmadan yaptığı bilgilendirmeler ve Meclise verdiği arz-ı haller ile haksızlıkları dile getirerek batı devletlerine de bildirimlerde bulunmuş ve 30 köyün daha sürülmesini önlemiştir. Şöenü daha sonra bu çalışmaları ve yazıları sebebiyle “ömür boyu yazı yazmama“ cezasına mahkum edilmiştir. Çerkesler toplu öldürmelere uğramamıştır ancak çok iptidai şartlarda yola çıkarılıp sürgüne gönderilmişler, yollarda büyük can kayıplarına uğramış, yaşlılar ve çocuklar telef olmuştur. Sürgünün etkileri o kadar derin olmuştur ki, olayları ve mezalimi yaşayanlar uğradıkları aşırı baskıyı sonraki nesillere aktarmamış, bölge halkı travmayı bugün bile atlatamamıştır. Bunun en büyük kanıtı, 2018 seçimlerinde CHP Hatay’dan Çanakkale’ye kadar sahil kesimindeki bütün illerde seçimi kazanmasına rağmen Balıkesir’de başarılı olamamasıdır. Helalleşme niyetinde olan Sn. Kılıçdaroğlu’nun öncelikle bu mağduriyeti af ettirmesi lazımdır. Bölgedeki haksızlık bu sürgünle de sınırlı değildir. Malta’ya sürülen 150’liklerin çoğu Çerkeslerden oluşturulmuştur. Öyle ki, Dr. Vasıf Çınar’ın isteği ile onlarca kişi listeden çıkarılarak yerlerine Çerkes ileri gelenleri yazılmıştır. Kısaca, nihai olarak “kol kırılmış, gön içinde kalmıştır.” Netice itibariyle, Gönen-Manyas Çerkes Sürgünü’nün üstü senelerce örtülmüş ve acılar 98 sene saklanmıştır. Şili’de yapıldığı gibi, olayın müsebbiplerinin gıyaben yargılanarak haklarında verilecek cezanın mezar taşlarına asılması acıları bir nebze de olsa hafifletecektir. Temennimiz, yas günü ilan edilen ve her yıl 21 Mayıs’ta anma programları yapılan 1864 soykırımına benzer şekilde, 2 Mayıs 1923’de yas günü ilan edilerek yıldönümlerinde Gönen-Manyas Çerkes Sürgünü olarak anılsın ve mağdurların hatıraları unutulmayarak yad edilsin. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
KÜLTÜR DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM - 23/03/2024 |
Radyu Sputnik'de Bulgaristan’ın Dobruca bölgesinin müziği olarak tanıtılan ve Galina Dubreşiska tarafından icra edilen müzik, Bulgaristan Müziği değil, asırlardır Çerkesler tarafından Kafkasya'da söylenen bir ağıt idi. |
DİJİTAL PARANIN / PARALARIN GELECEĞİ - 30/01/2024 |
kağıt para sistemindeki olumsuzluk gibi sebepler de, yeni para sistemi arayışlarını artırmış ve 2011 yılında Japon asıllı Avusturalya vatandaşı S. Nakamoto tarafından geliştirilen dijital para dünya gündeminde yerini almıştır. |
SON GELİŞMELERE AMATÖR YORUMU - 20/10/2023 |
Şimdiki durumda Türkiye devletini tehdit edecek güçte bir komşusunun olmadığı kanaatindeyim. Olsa olsa bu tehdit, güçlü deniz kuvvetlerine sahip olan ve gemilerini Doğu Akdeniz'e konuşlandıran ABD ve GB olabilir. |
UKRAYNA VE ÇERKES SOYKIRIMI - 04/06/2023 |
Gürcüler, Ermeniler, Azeriler, Rusya ile anlaşma yolunu seçtikleri için soykırım yaşamadılar, nüfuslarını korudular ve şimdi de bağımsız ülkeleri var. |
14 MAYIS 2023 SEÇİMLERİ, ÇDP VE ÇERKESLER… - 15/04/2023 |
ÇDP yönetiminin toplumumuzun siyasallaşmasına katkı sağlayacak ve partiyi ileriye götürecek her türlü oluşuma kapısını açık tuttuğunu da belirtelim. |
BİR MUSİBET BİN HASİHATTAN EVLADIR - 10/02/2023 |
STK’larımız büyük bir gayretle topladıkları yardım malzemelerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırmakta güçlükle karşılaşmışlardır. Şahsi telefonlarla bilgilendirmeler de kısıtlı kalmıştır. |
Temsil Kabiliyetini Yitirmiş, İşlevi Kalmamış İki Sivil Toplum Kuruluşumuz: D.Ç.B. ve KAFFED - 26/10/2022 |
Geçen 10 sene içinde iletişim, internet ve bilgisayar teknolojisinde yaşanan gelişmeler, artık bir ülkenin izin ve icazet vermesine gerek kalmayacak şekilde yeni imkanlar sunmaktadır. |
ATA SÖZLERİNİN YORUMU - 26/01/2022 |
Atasözünün şimdiki tahrif edilmiş şekliyle söylenmesi mümkün değildir. Çünkü Çerkes’lerin müstakil devleti olmadığı için, sarayları, kralları, hatta iki katlı binaları bile yoktu. |
KAFFED, ADIĞE DİLİNE VERDİĞİ ZARARDAN DOLAYI ADDER’DEN ÖZÜR DİLEMELİDİR - 01/08/2021 |
Tüm enerjimizi, kurumlarımızla ve hemşerilerimizle iş birliği içinde anadilimiz için kullanmak dileğiyle, son sözüm şudur. “ADDER, ÇERKES DİLİNİN YILMAZ VE EBEDİ KORUYUCUSUDUR” |
Devamı |