![]()
Mustafa Saadet
mustafa.saadet@yahoo.com
Demokratik Saltanatlar
19/11/2014 Saltanat Osmanlıca bir deyim olup, “babadan oğula geçen tahtın adı“ olarak tarif edilmektedir. Fakat, saltanat denince kastedilen şeyin herhalde iktidar olması gerekir. Saltanatları 2 ana grupta toplamak mümkün: Mutlak saltanatlar ve demokratik saltanatlar. Mutlak saltanatlık iktidarının sürdüğü ülkelerde, saltanat babadan oğula veya aileden birisine intikal eder. Bu sistem, gönümüzde çok az ülkede geçerli olup en bariz örnekleri, Kuzey Kore, Küba, Kamboçya, bir kısım körfez ülkeleridir. Demokratik saltanatlarda ise saltanatın babadan oğula geçmesi, kayıtsız şartsız bir şekilde olmamaktadır. Uygulamada seçimle iktidara gelmiş bir başkan veya başbakan ülkeyi yönetmektedir. Bu yöneticinin başarılı bir yönetim göstererek halkın saygısını ve sevgisini kazanması veya yönetimi sırasında halkın iradesi dışında yönetimden uzaklaştırılması veya haksız bir şekilde cezalandırılması sonucu karizmatik bir lider statüsü kazandırılarak, halk tarafından, onun veya çocuğunun bazen de bir akrabasının tekrar işbaşına seçimle getirilmesi şeklinde tecelli etmektedir. Gerçek demokrasinin bulunduğu ülkelerde bu iki şekildeki yönetimlere rastlanmamaktadır. 20. Yüzyılda uygulama alanı bulan demokratik saltanatlara örnek vermek gerekirse, ülkeler ve aileler olarak Arjantin’de Peronlar, Yunanistan’da Karamanlisler, Papandreular, Pakistan’da Buttolar, Hindistan’da Gandiler, Suriye’de Esedler, Azerbaycan’da Aliyevler, Türkiye’de İnönüler, Menderesler……. sıralanabilir. Orta Asya’daki Bağımsız ülkelerde de bu yönde yönetimlerin oluşması muhtemeldir fakat henüz ilk karizmatik liderler iktidardan uzaklaşmamışlardır. Demokratik saltanatların bulunduğu ülkelerin bariz vasfı, geri kalmış veya gelişmekte olan ülkeler olmasıdır. Saltanatı sürdüren halefler, atalarının çizgisinden sapmadıkları için yeniliklere kapalı bir idare sürdürerek, yönetimlerindeki ülke bir türlü sınıf atlayamamakta ve demokrasiye geçememektedir. Devletin banisi durumundaki veya ülkesi için önemli işler yaptığına inanılan, yahut bir biçimde haksızlığa uğrayan liderler unutulmamakta ve onun ailesinden birisinin tekrar iktidara gelmesinden fayda umularak bir müddet sonra da seçilmektedirler. Gerçek olan şu ki, değişik görüşlü kişilerin veya partilerin iktidar olduğu ülkelerde ilerleme kaydedilmekte ve gelişmişlik seviyesine ulaşılmaktadır. Şöyle bir görüş ileri sürülebilir. Gelişmiş ülkelerin bir kısmında (İngiltere, İsveç, Hollanda, Belçika, İspanya, Japonya …gibi) krallıklar mevcuttur. Bunlar dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer almaktadır. Ancak, bu ülkelerdeki krallık makamı sembolik olup yönetimde kralın etkisi ve yetkisi çok sınırlıdır. Bu ülkelerde adil biçimde yapılan seçimlerle iktidar iş başına gelmektedir. Şüphesiz demokratik saltanatların oluşmasındaki etkenler ülkeden ülkeye değişmekte ve bu etkenlerin ülkeler itibariyle sebeplerini tespit etmek çok kapsamlı bir çalışmayı gerektirmekte olup bir makale ile izah edilebilecek bir konu değildir. Sadece böyle bir uygulamanın bulunduğu ifade etmekle yetineceğiz Dünyadaki bu uygulamayı belirttikten sonra, henüz bağımsız bir ülke olamayan Çerkezlerdeki uygulama Köy seviyesinde oluşturulmuştur. Beyin çocuğu bey olarak kabul edilmek suretiyle mutlak saltanat şeklinde uzun süre devam ettirilmiştir. Ancak, yenilgiyle sonuçlanan savaştan sonra yaşanan soykırım ve sürgünü müteakip, gidilen ülkelerde yavaş yavaş terk edilmiş ise de sürdürmeye çalışanlar hâlâ vardır. Dernek seviyesindeki kurumsallaşmayı takiben , federasyon seviyesinde yeni yapılaşmaya gidildikten sonra Kafkas Dernekleri Federasyonu (Kaffed) Çerkesler üzerinde demokratik saltanat uygulamasını devam ettirme gayreti içine girmiştir. Seçimle iş başına gelmiş olsalar da, bağlı olan dernekler üzerinde baskıcı yöntemlerle tek otoritenin kendileri olduğunu kabul ettirmeye çalışmakta, bağlı derneklere serbestilik tanımamaktadır. Uygulamalarını o kadar gülünç konulara kadar taşımışlardır ki, bağlı derneklerinin de karşıt görüşlü konferanslara katılmalarına engel olmakta, bir ihtisas derneği olan Adığe Bze Xase’nın (Adiğe Dil Derneği)’nin teknolojiye dayalı ve dünya ülkelerinin çoğunluğunun kullandığı Latin esaslı alfabe ile Çerkesce öğrenimine karşı çıkmaktadırlar. Kendilerinin düzenlediği konferansları Çerkesce yapamayıp başka dillerde yapan Kaffed Anadil öğrenimi konusunda ahkam kesmekte, yapanları da ağır biçimde suçlamaktadır. Bilimselliğe dayanmayan itirazlarını defalarca ifade etmekte ve en son olarak 19.11.2014 tarihli Web sitelerindeki beyannameleri ile çarpıtıcı ve asılsız beyanlarını tekrarlayarak, Latin harfleri ile Çerkescenin yazılamayacağı gibi komik bir iddia ile ortaya çıkmış durumdadırlar. Maksatları, Çerkesce konuşulan ülkelerde yaşayan ve dilimizin kaybolmaması için çaba harcayan saygın Çerkeslerin katılacağı Uluslaradası Dil Sempozyumunu etkisiz hale getirmektir. Adığe Bze Xase, anadil için çalışan herkese ve kuruma saygı duyar ve teşvik eder. Hiç kimsenin çalışmasını kötülemek gibi bir gayesi yoktur. Birlikte çalışmanın bilincindedir. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
BİR MUSİBET BİN HASİHATTAN EVLADIR - 10/02/2023 |
STK’larımız büyük bir gayretle topladıkları yardım malzemelerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırmakta güçlükle karşılaşmışlardır. Şahsi telefonlarla bilgilendirmeler de kısıtlı kalmıştır. |
Temsil Kabiliyetini Yitirmiş, İşlevi Kalmamış İki Sivil Toplum Kuruluşumuz: D.Ç.B. ve KAFFED - 26/10/2022 |
Geçen 10 sene içinde iletişim, internet ve bilgisayar teknolojisinde yaşanan gelişmeler, artık bir ülkenin izin ve icazet vermesine gerek kalmayacak şekilde yeni imkanlar sunmaktadır. |
ATA SÖZLERİNİN YORUMU - 26/01/2022 |
Atasözünün şimdiki tahrif edilmiş şekliyle söylenmesi mümkün değildir. Çünkü Çerkes’lerin müstakil devleti olmadığı için, sarayları, kralları, hatta iki katlı binaları bile yoktu. |
KAFFED, ADIĞE DİLİNE VERDİĞİ ZARARDAN DOLAYI ADDER’DEN ÖZÜR DİLEMELİDİR - 01/08/2021 |
Tüm enerjimizi, kurumlarımızla ve hemşerilerimizle iş birliği içinde anadilimiz için kullanmak dileğiyle, son sözüm şudur. “ADDER, ÇERKES DİLİNİN YILMAZ VE EBEDİ KORUYUCUSUDUR” |
UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM. - 27/12/2020 |
Onlar, her türlü kısıtlayıcı önlemlerin yapıldığı, yasakların konduğu zamanlarda fedakarca kültürümüzü bizlere ulaştırmaya çalıştılar. Bizlere ulaştırılan öz kültürümüzü hiç olmazsa onların anısına hürmeten koruyalım. |
YARGI KARARININ ÖNEMİ - 15/11/2020 |
Ethem hakında kitap yazacağını ifade eden, tarafsız yazar Habraçü Murat‘ın bilhassa bu Düzce katliamını sarahate kavuşturmasını ve tarihin bir karanlık sayfasının daha aydınlatılmasını, kurbanların isimlerini tek tek tespit etmesini beklemekteyim. |
TARİHİN KARANLIK BİR SAYFASINI AYDINLATAN KİTAP: GÖNEN-MANYAS ÇERKES SÜRGÜNÜ - 18/10/2020 |
Kendi soyunun liderlerini acımasızca yok eden, halkının sürülerek felaketine sebep olan Ethem’i kahraman ilan edenlerin Gönen-Manyas Çerkes Sürgünü kitabını okumalarını tavsiye ederim. |
SAFLARI SIKLAŞTIRALIM MI? - 16/09/2020 |
Kanaatimce, bu ayrışmaların giderilmesi için bütün İslam ülkelerinin gerçek din bilginlerinden oluşturulacak bir kurul tarafından doğru İslamiyet esaslarının belirlenmesi yerinde olacaktır. |
YENİ PARTİ KURMALAR VE BEKLENTİLER - 12/09/2020 |
Gösterilen bu bireysellik ve egoizim yapılmamış olmasaydı alınan 17 bin oyun kat kat fazlası alınır, Türkiye’nin siyasi arenasında yerini alır ve partiler içinde ittifak yapılması gerekli parti konumunda olurdu. |
![]() |