![]()
Mustafa Saadet
mustafa.saadet@yahoo.com
Bazı Çerkes Aile İsimlerinin Düşündürdükleri
15/09/2016 Günümüze kadar gelmiş ve hala kullanılan Çerkes aile soyadları, başka dillere çevrildiğinde sevimsiz anlamlara gelmekte ise de, toplumumuz tarafından benimsendiklerinden diğer dillerdeki anlamları fazlaca gündeme getirilmemektedir. Günümüze kadar gelen bazı sülale isimleri: Hanöş, Hapay, Hağur, Haguce, Hacıq, Hapace, Habraçü, Hanapşe, Havıdı, Hahu, Hapiy, Hatxı, Hantuv, Çüş’şö, Çünatko, Çemahko, Çüle, Bacıko, Yeşi, Şiwmaf, Şışha, Tığuj, Mışa, Bleğoj,... ve buna benzer isimlerdir. Çoğu sülale isminin başında ha, çü, şı, bace gibi isimler gelmekte olup, hayvan isimleri olmasına rağmen benimsenmiş olduklarından böyle sülale isimleri katiyetle yadırganmamakta ve ayıplanmamaktadır. Çünkü bunlar çok eskiden gelen kanıksanmış sülale isimleridir. En çok da “Ha” ile başlayanlar bu güne kadar gelmiştir. “Ha” ile başlayan çok fazla sülale ismi olmasının sebebi “Ha” kelimesinin eskiden Aslan’a verilen isim olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun en belirgin kanıtı, Hattuşaş olarak bilinen ve Anatoliya’daki harabelerin giriş kapısında bulunan ve Hattiler tarafından yapılan taş süslemesinde iki tane aslan kafası bulunmakta , Çerkesce “Hatuşha” iki aslan kafası anlamına gelmektedir ve günümüzde Hattuşaş harebeleri olarak bilinmektedir. Bu figür Hattiler zamanında Anatoliya’da yaşayan aslanların giriş kapısında süsleme figürü olarak kullanıldığı açıktır. O devirde o bölgede aslan yaşamamış olsa, süslemede de kullanılmazdı. Çerkescede “Ha” kelimesi köpek anlamında kullanılır olmuşsa da yanlış bir anlamdadır. Köpeğin gerçek ismi Çerkescede “Hajı” olup, bazı cinsleri (Kafkas köpekleri) aslana benzediğinden ve zamanla aslan nesli Çerkeslerin yaşadıkları yerlerde yaşamaz olduğundan, “Ha” köpek anlamında kullanılır olmuştur. Belki de aslana olan özlemden, belki de köpeğe verilen değerden dolayıdır. “Ha” ya duyulan sempati hiçbir zaman terk edilmemiştir. Ha kelimesi fazlaca telaffuz edilmez olmuşsa da, Türkçesi olan “aslan” ismi günümüzde Kafkasya’da da, diasporada da erkek çocuklara isim olarak verilmiş ve verilmektedir. Bu tanımlamalardan sonra asıl meseleye dönerek, bu sülale isimlerinin veriliş sebeplerini açıklamaya çalışalım. Tarihçilere göre, insanlar havanları avlamaya ve ehlileştirmeye Neolilit çağda (M.Ö. 8000-5500 yılları arası) başlamışlardır. Öküz, keçi, koyun gibi hayvanlar ehlileştirilmiş, ilk yerleşik hayat başlamıştır. Besin üretmeyi bilmeyen insanlar, yalnızca yaşadıkları ortamda bulunan yabani sebze, meyve ve kökler ile avladıkları hayvanları yiyerek beslenmişlerdir. İklim ve çevre koşullarının değişkenliği nedeniyle, yeni besin kaynakları aramak ve av hayvanlarını izleyerek, küçük gruplar halinde konar-göçer tarzda yaşamışlardır. Küçük gruplar halinde yaşamla birlikte sülaleler ortaya çıkmaya ve bu sülalelere isimler verilmeye başlanmıştır. İsimlendirme yapılırken, hayvanlardan başka bir obje bilmeyen sülaleler, kendilerine isim olarak ya doğrudan hayvan isimlerini seçmiş veya bu isimleri ön ek yaparak kendilerini bu şekilde adlandırmışlardır. Bu isim seçme işinde seçici olmuşlar ve hayvanların, güçlü, kuvvetli, yırtıcı, faydalı ve güzel olanlarını isim veya ismin ön eki olarak almışlardır. Hiçbir zaman sevimsiz, faydasız, korkak , pis ve güzel olmayan hayvanların isimlerini seçmemişlerdir. (Kedi, sülük, fare, domuz, vs….gibi.) Zaman geçtikçe insanlar ziraat, ticaret, sanat gibi konularla uğraşmaya başlamışlar bu alanlardaki gelişmelere uygun soyadları almaya başlamışlardır. (Demirci, kuyumcu, sarraf, keresteci, bavulcu, sahtiyancı, vs…gibi) Yukarıda, aklıma gelen sülale isimlerinden başka da bu gibi sülale isimleri olabilir. Bu isimlerin verilişinin en az 5500 ile 8000 yıl önce olduğunu tahmin ettiğimizde, ilk Çerkes sülalelerinin bunlar olduğu ve türemenin bunlardan neş’et ettiği ileri sürülebilir. Bu gibi konuların, modern tıbbın geliştirdiği DNA-genetik testleri ile açıklığa kavuşturabileceği günler yakın gibi gözüküyor. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM. - 27/12/2020 |
Onlar, her türlü kısıtlayıcı önlemlerin yapıldığı, yasakların konduğu zamanlarda fedakarca kültürümüzü bizlere ulaştırmaya çalıştılar. Bizlere ulaştırılan öz kültürümüzü hiç olmazsa onların anısına hürmeten koruyalım. |
YARGI KARARININ ÖNEMİ - 15/11/2020 |
Ethem hakında kitap yazacağını ifade eden, tarafsız yazar Habraçü Murat‘ın bilhassa bu Düzce katliamını sarahate kavuşturmasını ve tarihin bir karanlık sayfasının daha aydınlatılmasını, kurbanların isimlerini tek tek tespit etmesini beklemekteyim. |
TARİHİN KARANLIK BİR SAYFASINI AYDINLATAN KİTAP: GÖNEN-MANYAS ÇERKES SÜRGÜNÜ - 18/10/2020 |
Kendi soyunun liderlerini acımasızca yok eden, halkının sürülerek felaketine sebep olan Ethem’i kahraman ilan edenlerin Gönen-Manyas Çerkes Sürgünü kitabını okumalarını tavsiye ederim. |
SAFLARI SIKLAŞTIRALIM MI? - 16/09/2020 |
Kanaatimce, bu ayrışmaların giderilmesi için bütün İslam ülkelerinin gerçek din bilginlerinden oluşturulacak bir kurul tarafından doğru İslamiyet esaslarının belirlenmesi yerinde olacaktır. |
YENİ PARTİ KURMALAR VE BEKLENTİLER - 12/09/2020 |
Gösterilen bu bireysellik ve egoizim yapılmamış olmasaydı alınan 17 bin oyun kat kat fazlası alınır, Türkiye’nin siyasi arenasında yerini alır ve partiler içinde ittifak yapılması gerekli parti konumunda olurdu. |
ENERJİMİZİN VE POTANSİYELİMİZİN BİR NOKTAYA YÖNLENDİRİLMESİ GEREKİYOR - 23/05/2020 |
Bu hususta çok tenkit edilmeme rağmen, “Sürgün Hükümeti” oluşturularak , konunun siyasi karaktere dönüştürülmesi halinde Uluslararası Kuruluşlar nezdinde (Bilhassa Birleşmiş Milletler) makes bulacağı kanaatindeyim. |
CORONA VE EĞİTİM - 29/03/2020 |
Geldiğimiz noktada 65 yaş üstü oda hapsindedir ve diğer yaştakiler dışarıya mecbur kalmadıkça çıkmamaktadır. Bu durumun, ilgili kardeşlerimizin dilimizi öğrenmesine ve kaybolmamasına katkıda bulunacağı şüphesizdir. |
BİR YAZI, BİR ANI - 02/12/2019 |
Temennim odur ki bu hemşerimizin, sahip olduğu altın damlatan kalemini Musa’nın asası gibi kullanması ve çıkartacağı harika yazılarla bizleri mahcup etmesidir. |
OLUMLU GELİŞMELERDEN, SOMUT NETİCELERE VARMAK LÂZIM - 27/05/2019 |
Farklılıklarımızı bir kenara koyup birlikte hareketle, İstanbul’da 50.000, Türkiye genelinde 500.000 kadar oy potansiyeline ulaştığımızda, milletvekillerimizin mecliste sesi daha gür çıkacaktır. |
![]() |