• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam653
Toplam Ziyaret1067948
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.837734.9773
Euro36.496036.6422
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Siyaset Güçleri Büyütme Sanatıdır
14/01/2018

Uluslaşma sürecini tamamlayamamış halklar ancak kabile siyaseti yapabilirler. Çerkesler de kabile siyasetini ısrarla sürdüren toplumlara mümtaz bir örnek teşkil ederler. Abzax Şapsığla, Şapsığ Bjeduğla, Bjeduğ Kaberdeyle, Kaberdey hepsiyle uğraşıp, üstünlük taslayıp karşı tarafı aşağılamazsa kendinde bir eksiklik hisseder. Bu karşı kabile ile uğraşma yetmez, aynı kabile içindeki aileler de birbirlerine karşı üstünlük taslama yarışına girerler. Bu hastalıklı anlayış toplumumuzu sürekli aşağıya doğru çeken etmenlerden biridir. Bu hastalıklı anlayış, STK'larımızda ve kurumlarımızda da sıklıkla görülür, kurumlarımız daha iyisini yapma yarışına girmek yerine, sürekli birbirini aşağıya çekerler.

Bu hastalıklı anlayış sadece kendi içinde birbiriyle uğraşmakla kalmaz, kardeş ve komşu halklara da yönelir. Abhazla, Çeçenle, Osetle, Karaçayla, Dağıstanlıyla uğraşmazsa olmaz. Bu uğraşma bir semerkov (şaka) düzeyini aşıp siyasi bir tavır geliştirerek halklar arasına nifak sokmaya çalışan bir hal almaya başlamıştır. Bu nifakın kaynağı 2009'un sonlarından başlayıp bugünlere gelir. 2008 yılında Abhazya'nın bağımsızlığının Rusya tarafından tanınması, 2009 yılında Abhazfed'in kurulması ile Çerkesya yurtseverlerinin sahne alması aynı tarihlere rastlar.

Adige-Abhaz ve diğer Kuzey Kafkasya halklarını karşı karşıya getirmeyi ve ayrıştırmayı amaçlayan söylemlerin son tahlilde kimin işine yarayacağının tespitini doğru analiz etmeliyiz. MİT’in deşifre ettiği ajanı, Türkiye'nin en önemli siyasi analistlerinden Prof. Mahir Kaynak'ın "Bir olay son tahlilde kimin işine yarıyor?" tespitinden yola çıkarak olaya bakmalıyız. Buradaki yaptığımız işin kimin işine yaradığının tespiti, kimi dost kimi düşman olarak gördüğünüzle yakından ilintilidir. Çerkesler açısından dost ve düşman kavramı Rusya'ya karşı alınacak tavırda düğümlenmektedir. Tüm uğradığımız zulmü unutup Rusya ile iyi geçinelim, Rusya'ya şirin görünerek varlığımızı sürdürebiliriz diyenlerle; Rusya yaptığı zulmün hesabını vermelidir, tazminat ödemelidir, topraklarımızı iade etmelidir diyenlerin her alanda sürdürdüğü mücadelenin bir yansımasıdır yaşanan. 

Rusya'yı dost görenler Kuzey Kafkasya halklarının birliğini sabote ederken, Rusya'yla mücadele etmeyi göze alanlar Kuzey Kafkasya halklarının birliğini savunmaktadırlar. Çünkü onlar mücadelenin güçleri büyüterek yapılacağını bilenlerdir.

***

Türkiye'nin doğusunda ve Ortadoğu coğrafyasında yaşayan Kürtler, 21. yy'da bağımsızlıklarına kavuşacak bir halk olarak görülüyor bütün dünyada. Tabii Kürtlerin bu kadar büyük ölçüde dünya gündemine oturmaları hiç de kolay olmadı. Dört devletin onları yok etmek için yaptıkları her türlü baskıya direniş göstererek bugünlere geldiler. Kürtlerin verdikleri mücadele siyasi bir mücadeledir ve bugün artık bu mücadelelerini uluslararası ortamlara taşımışlardır. Kürtlerin mücadelesini dünyaya duyurup yaygınlaştıran beğensek de beğenmesek de PKK'dır. PKK'nın çok önemli yöneticileri Cemil Bayık, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, HDP eş genel başkanı Selahaddin Demirtaş, ve KCK eş başkanı Bese Hozat birer Zazadır. Zazalar Kürt nüfusu içerisinde % 10 gibi bir nüfus teşkil eder. Kürtçeden farklı bir dil konuşmalarına, farklı etnik bir kimliğe sahip olmalarına ve farklı bir mezhebe sahip olmalarına rağmen, Kürtler “Zazalar da kim oluyormuş bizi yönetecek” demeden, aynı coğrafyada yaşadıkları kaderi yenmek için birlikte mücadele ediyorlar. 

Çünkü onlar siyasetin güçleri büyütme sanatı olduğunu biliyorlar. Bizim aklı evvel çokbilmiş siyaset cambazı “yurtseverlerimiz” gibi Kuzey Kafkasya halklarının arasına nifak sokmaya çalışmıyorlar.

***

"Türkiye Cumhuriyetine Vatandaşlık Bağı ile Bağlı olan herkes Türktür." (1982 Anayasası, Madde 66.)

Bu tanım siyasi bir tanımdır. Bilimsel anlamda doğru kabul edilemez. Ancak siyasi bir kurum olan T.C. Devleti bu tanımı yaparak önemli ölçüde siyasi amacı olan "Türkiye’deki herkesi Türkleştirme" hedefine bir hayli yaklaşmıştır. Bu tanımla birlikte Türkiye'de kendini Türk kabul eden Çerkeslerin, Kürtlerin, Lazların, Pomakların, Arnavutların, Romanların, Arapların sayısı çok önemli ölçüde artmıştır.

Bu örneği, bu anlayışı benimsediğimiz için değil, bir ülkede, bir coğrafyada yaşayanların siyasi anlamda kimlik tanımlamalarına siyasi otoritenin karar verici olduğunu belirtmek için verdik. Çerkeslerin kendilerini tanımlayabilecekleri bir siyasi otoriteleri olmadığı için Çerkeslerin kendileri için yaptıkları tanımlamalar hem anavatanda hem de diasporada problemlidir. 

Bizler kendimize "Adige" diyoruz. Yabancılar ise bize “Çerkes” diyorlar. Bu durumda yabancıların dediğinin hiç bir hükmü yoktur desek de yanlış yapmış oluruz, sadece yabancıların dediği üzerinden gidersek de yanlış yapmış oluruz. Çerkes davasının dünyaya anlatılabilmesi için dünyada bilindiğimiz adımızla yani Çerkes adıyla özgürlük davamızın yükseltilmesi gerekmektedir. Tabii ki “Çerkes” isminin içinin doğru bir siyasi akılla doldurulması gerekmektedir. 

Bu tartışmadaki en önemli yol göstericimiz büyük vatansever ve Çerkes milliyetçisi general İsmail Berkok'tur. "Şüphesiz ki her Adige Kirkas(Çerkes'tir) fakat, her Kirkas Adige değildir. Bu telakki bugün dahi yaşamaktadır” demektedir.

Ben de bu telakkinin bugün de yaşadığına inananlardanım. Büyük vatansever İsmail Berkok "Her Çerkes Adige değildir" derken, Adige olmayan fakat Çerkesliği kabullenenlerin var olduğunu belirtmektedir. Bu durum diasporada 2010 yılına kadar hiç bir problem yaratmadan devam etti. Köylerimizde de, şehirlerimizde de, derneklerimizde de hiç bir problem yaşamadan, Adige'si, Abhaz'ı, Çeçen'i, Dağıstanlısı, birbirimize tutunarak varlığımızı ortak bir mücadele ile taşıyabildik.

Asıl problemli olan Anavatandaki bölünmüşlüktür. Bilinçli bir siyasi tercihle bölünmüş ve farklı isimlerle konumlandırılmış cumhuriyetlerimizde de tam bir kavram kargaşası mevcuttur. 2011 yılında anavatanımıza yapmış olduğum 15 günlük ziyarette çok farklı kesimlere özellikle yönelttiğim sorularda aldığım cevaplar şöyleydi, Karaçay-Çerkesk'te "Vu Adige?" diye soru sorduğum soydaşlarımız "Sı Çerkes" diye cevap verdi. Adige Cumhuriyeti’nde "Vu Çerkese?" diye sorduğum soydaşlarımız "Sı Adıg" diye cevap verdi. Kaberdey-Balkar'da "Vu adige?" diye soru sorduğum soydaşlarımız "Sı Kaberdeys" diye cevap verdiler. Yani anavatanımızda da kimlik konusunda maalesef bir söylem birliği yok ve bu diasporaya da yansıyor.

***

2010 yılının Nisan ayında Kube Nurhan Fidan'ın teklifiyle Cherkessia.net sitesinde yazmaya başladım. Cherkessia.net sitesinde bir yıl içerisinde 40 civarında yazı kaleme aldım. Çerkeslerin izlemesi gereken siyasi yolun köşe taşlarını koymaya çalıştım. 

Çerkeslerin mutlaka "görünür eylemlilik" içerisinde olmaları gerektiğini savundum. Bugün de aynı çizgideyim. Cherkessia.net'te yazarken oluşturmaya başladığımız ÇHİ'ye son derece mesafeli yaklaşan Yurtseverleri güçlükle 12 Mart 2011 Ankara mitingine katılmaya ikna edebildim. 13 Mart 2011 tarihinde de Çerkesya Yurtseverleri ile yollarımız ayrıldı. Yurtsever arkadaşlarımızın internet numaraları dışında ve Çerkes=Adige söylemi dışında bugüne kadar yapabildikleri herhangi bir şeye de rastlamadım. 

Çerkesya yurtseverliği yeni dönüşçülüktür. Anavatanına dönmüş her soydaşımız son derece saygındır ve değerlidir. Ancak Rusya onlara oturma müsaadesi verdi diye Rusya'nın suçunu örtme, Rusya adına manipülasyon yapma, soykırımı inkar etme gibi yollara tevessül edenler saygınlık haklarını kaybederler. Mesela, dünkü dönüşçülerin şeflerinden Necdet Hatam’ın "Ne olmuş yani, Ruslar bizi öldürdüyse, biz de onları öldürdük" diyerek, Rusya'nın soykırım suçunu örtme çabaları bütün saygınlığını bitirmiştir. 

Bugünkü “Yurtseverlerin” şeflerinden, Tarık Topçu da, "Biz Çerkes halkının ne CHP'nin veya bir başka partinin arka bahçesi, ne de külliyenin kuklası olmasına, Rusya karşıtı bir cephede toplanmasına izin vermeyeceğiz. Gücümüz yettiğince buna karşı mücadele edeceğiz. Buyrun elinizden geleni ardınıza koymayın" diyerek atalarının kemiklerini sızlatmıştır. 

Dönüşçü şef Necdet Hatam, Rusya'nın suçlarını örtme telaşındayken; yeni şef Tarık Topçu Rusya adına Çerkeslere karşı savaş açma saflığını gösterecek kadar siyasetten bihaber olduğunu ispatlamıştır. 

Biz Çerkeslerin başka partilerin arka bahçesi ve kuklası olmaması için ÇDP'yi kurduk. Türkiye'deki tüm siyasi partiler rakibimizdir. Kendini Çerkes olarak görenlerin siyaset yapacakları adres Türkiye'de ve dünyada artık ÇDP'dir. 

Çerkeslerin başka partilerin arka bahçesi olmasına müsaade etmeyeceklerini söyleyenlere, HDP'nin arka bahçesinde ne aradıklarını sorarlar haklı olarak ( Malum Tarık Topçu 2015 seçimlerinde HDP’den Samsun milletvekili adayı idi). 

Çerkes davası, soykırım tanınıncaya, tazminat ödeninceye, topraklarımız iade edilinceye ve bağımsızlık kazanıncaya kadar kesintisiz olarak sürecektir. 

Bu mücadele, tüm Kuzey Kafkasya halklarının kardeşlik hukukuna uygun, ulusal varlıklarını koruyarak ve geliştirerek federal bağımsız bir devlet oluşturana kadar devam edecektir.

Çünkü biz siyasetin güçleri büyütme sanatı olduğunu biliyoruz ve buna göre hareket ediyoruz.



2856 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi