• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam652
Toplam Ziyaret1067947
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.837734.9773
Euro36.496036.6422
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Hepimiz Çerkes Milliyetçisi Değil miyiz?
29/08/2016

01.07.20616 tarihinde Özgür Çerkes Web sitesinde "Çerkes Milliyetçiliği neden yok" başlıklı makalemde "Çerkes kimliğinin ve özgürlüğünün temelini oluşturacak, Türkiye'de "Kültürel soykırım"a karşı çıkacak, Rusya'da soykırıma karşı çıkacak, Türkiye ve Rusya'yı demokratikleştirecek, Çerkes Milliyetçiliği kavramını efendilerden azade olarak tartışmamızın zamanı gelmedi mi ?" diye sormuş, bu konuda yazan, çizen, düşünen kalem erbabını tartışmaya davet etmiştim.

Üzerinden iki ay geçmiş olmasına rağmen, tek bir kişinin bile bu konuda dişe dokunur bir cümle kuramamış olması, entellektüel düzeyimizi göstermesi bakımından ibret vericidir. Tüm entellektüel dünyamızın aklının, efendiler tarafından tutsak alındığının göstergesidir bu durum maalesef.

Bu tartışmayı, Paul Goble'ın 18.08.2016 tarihinde kaleme aldığı ve Dr. Murat Karden'in çevirerek 20.08.2016 tarihinde Cherkessia-net sitesinde yayınladığı yazısı ile sürdürmek istiyorum.

Paul Goble Eylül ayında Adığey'de yapılacak seçimlerle ilgili olarak, "Moskova, Çerkes Milliyetçilerinin kazanmasından korktuğu için, onları durdurmak üzere FSB'yi kullanmaya hazırlanıyor" diyor.

Ben iki ay önce seslendim "Türkiye'de ve dünyada Çerkes milliyetçisi var mı?" diye ama ses veren olmadı. Elin Amerikalısı ta dünyanın öbür ucundan anavatanda ve Türkiye'de yapılmaya çalışılanları "Çerkes Milliyetçiliği" olarak görüyor.

Burada bir yanlışlık var mıdır?

Bence yoktur?

Anavatanda yaşayan Çerkes aktivistleri ve xase başkanlarının birçoğunu tanıyorum. Adam Bogus, Muhammet Çerkes, Hapae Arambi, Murat Berzeg, Ali Berzeg, Hatejiko Valeri, Yağan İbrahim, Murzakanov… gibi. Türkiye’den anavatana dönüp yerleşmiş dönüşçülerin de birçoğunu tanıyorum. Birçoğu ile görüşüp konuşmuşluğum vardır. Hiçbirisi kendini "Çerkes milliyetçisi" olarak tanımlayamıyor. Çünkü bu o kadar da kolay bir şey değil. Sovyetler Birliği döneminde Nasyonalist= Milliyetçi olarak suçlanmak öldürülmek için yeterli nedendi. Bu suçlama ile birçok yurtsever, sanatçı ve toplum önderi katledilerek yok edilmiştir.

Bugün de Rusya'da, Rus Milliyetçiliği dışındaki, her türlü etnik milliyetçilik FSB'nin ağır takibatına uğruyor. Etnik milliyetçilik yapanlar, extremist olarak suçlanıp hapis cezalarına çarptırılıyor, Khuade Adnan'a yapıldığı gibi...

Böylesine olumsuz iklimin olduğu anavatandan, bir "Çerkes Milliyetçiliği" çizgisi çıkamazdı. Nitekim çıkamamıştır.

Ama Çerkeslerin ulusal varlıklarını sürdürebilmek için, anavatanda ve diasporalarda gösterdikleri çabalar ve çalışmalar, dünyanın sayılı siyasi analistlerinden olan Kafkasya uzmanı Paul Goble tarafından "Çerkes Milliyetçiliği" olarak tanımlanıyorsa, bu meselenin Çerkesler tarafından formüle edilmesi zamanı gelmiştir.

***

Rusya'da bir "Çerkes Milliyetçiliği" çizgisinin oluşabilmesinin şartları yoktu.

Peki Türkiye'de oluşabilmesinin şartları var mıydı?

Ne Çerkes milliyetçiliği, ne Laz Milliyetçiliği, ne Kürt Milliyetçiliği çizgisi oluşamadığına göre, Türkiye'de Türk Milliyetçiliği dışında herhangi bir etnik milliyetçi çizginin oluşabilmesi mümkün değildi. Türk olmayan müslüman etnik toplulukların yok edilmesi için her türlü fiziki baskılar uygulanırken, ideolojik anlamda da her türlü baskı ve kuşatılmışlık söz konusuydu.

Burada yazımıza Gazeteci Hasan Cemal'in 28.10.2014 tarihinde T24 Haber Sitesi’nde yer alan "Tutsak Akıl, Özgür Akıl” başlıklı yazısından bir alıntı yaparak devam edelim.

"Benimde aklım bir zamanlar tutsak akıldı.

Ve "tutsak akıl"da yaşamanın yalanda yaşamak anlamına geldiğini o zamanlar,1960'larda daha bilmiyordum.

Beynimi kolayca totaliter sloganların, devlet klişelerinin emrine vererek mutluluğa açılan yollarda yürüyebileceğimi sanıyordum.

Solda bir radikaldim.

Ve kendimi komünist sanıyordum.

Ama aynı zamanda bir Kemalist, bir milliyetçi olduğumu bilmiyordum.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1923'te kuruluşu ile birlikte, akıllarımızın etrafına çelmiş olduğu "kırmızı çizgilerin" henüz bilincinde değildim." diyor Hasan Cemal.

Kendini, radikal bir solcu, komünist zanneden birinin aslında Kemalist bir Türk ırkçısı olduğunu itiraf eden Hasan Cemal'in bu yazısı, Türkiye Solunun bir özetini yapıyor bizlere.

Türkiye'deki bütün siyasi çizgiler ve yapılar, yasal bir güvenlik ve korunma zırhına bürünebilmek için, Kemalist Türk ırkçılığına bulanarak, gerçek ırkçılardan daha sinsi ve tehlikeli asimilasyoncular olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

Bütün emekçileri, ezilenleri ve tüm toplum kesimlerini kucaklaması gereken, sosyal demokratların temsicisi olduğu söylenen CHP, Kemalist ırkçıların denetimindedir.

İttihat Terakki'nin ırkçı ve asimilasyoncu politikalarının mimarıdır.

"Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" olarak özetlenen liberalizm, dünyada etnik meselelere en hoşgörülü bakan siyasi akımdır. Kemalizmi kendine referansa almış bizdeki sözde liberal partiler Demokrat Parti(DP), Adalet Partisi(AP), Doğru Yol Partis(DYP) etnik toplulukların yok edilmesi yarışında hep en önde olmuşlardır.

Millet esasını değilde, ümmet esasını referans alan islamcı çizgiye sahip, milli görüş geleneğini temsil eden MSP-AKP de maalesef ırkçı partilerdir. Müslüman olan,

din kardeşinin diline, kültürüne ve kimliğine saygılı olmak zorundadır. AKP'nin bugün gelmiş olduğu tekçi söylem ırkçılıktır.

Türkiye'de etnik toplulukların hassasiyetlerine karşı en duyarlı olması gereken sosyalist kesim maalesef en sorunlu kesimdir. Tıpkı Hasan Cemal'in gençliği gibi. Hasan Cemal özeleştiri yapmayı becerebildi. Ama kendini sosyalist zannedenlerin önemli bir bölümü, Kemalizm üzerinden ırkçılık yapmaya devam ediyor.

Etnik topluluklar konusunda en samimi ve net olan parti MHP'dir. MHP ırkçılığı, Türk olmayan diğer etnik toplulukları yok farz ediyor ve yok edilmeleri için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini açık açık savunuyor. Bu anlamda sosyal demokrasinin, islamiyetin, liberalizmin ve sosyalizmin arkasına saklanarak ırkçılık yapanlara göre daha dürüst davranıyor.

***

Ulusal tatmin duygusunu yaşamamış, ulusal bağımsızlığı olmayan, ulusal onuru zedelenmiş, soykırıma uğrayıp dünyanın dört bir tarafına savrulmuş, ulusal varlığı, dili, kültürü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir halkın, kendini koruma hakkı temel insani bir haktır. Bu hakkın kullanılmasını şövenistlik, milliyetçilik olarak yaftalayıp aşağılayarak, suçlayarak Türkiye’de etnik kimliklerin ve kültürlerin yok edilmesine sosyalistler de büyük katkılar sunmuşlardır.

Türkiye'de Çerkes Milliyetçisi bir çizgi oluşturulamamıştır. Ama Kürt Milliyetçisi bir çizgide oluşturulamamıştır. Kürt siyasi hareketleri, içinden çıktıkları Türk sosyalist hareketlerine öykünerek sol ve sosyalist isimler almışlardır.

PKK, Partiye Karkeran Kürdistan (Kürdistan İşçi Partisi), Bağımsız Kürdistanı kurmak üzere yola çıkmış, Kürt Milliyetçisi silahlı bir siyasi örgüttür. Ama PKK hiçbir zaman milliyetçi bir çizgide olduğunu söylememiştir. Sürekli Marksist-Leninist bir çizgide olduğunu iddia etmiştir.

Rızgari Örgütü, 1970'lerde yayınlanan "Kurtuluş Sosyalist Dergi"-KSD içerisinde faaliyet gösteren sosyalist Kürtlerin oluşturduğu siyasi bir harekettir. Rızgari, Kürtçe Kurtuluş demektir. Rızgariciler içinde bulundukları kurtuluşçuları şovenistlikle suçlayarak aynı hareketin Kürtçe versiyonunu kurmuşlardı.

DDKD-Devrimci Demokratik Kültür Derneği, içerisinde Kemal Burkay, Mehdi Zana gibi önemli unsurların bulunduğu DDKD, Türkiye içerisinde Kürtler için Federasyon talep ediyordu. Aslında Kürt milliyetçisi olmalarına rağmen onlar da sosyalist olduklarını söylüyorlardı.

***

68 kuşağı mücadele verirken bir çocuk olarak,Anadolu  kasabası olan Gönen’de yaşıyordum. 78 kuşağının içerinde ise üniversite öğrencisi olarak fiilen bulundum. 1970 yılında 15 yaşında "Kafkasya Kültürel Dergi", General İsmail Berkok'un "Tarihte Kafkasya", Jabağı Baj'ın "Çerkesya'da Sosyal Yaşam ve Adetler" kitaplarını okuyarak,Türkiye’de yaşayan herkesin Türk olduğu yalanından kurtularak Çerkes Kimliğimi bulmuştum. Çocuk denecek bir yaşta, lise birinci sınıfta okurken kendimi "Çerkes Milliyetçisi" olarak tanımlamıştım. Sol düşünceye mensup kişiler yaşadığım küçük Anadolu kasabasında yoktu. Türk’ten başka diğer toplulukları yok farz eden MHP’liler ve ülkücüler vardı. Çerkeslik ve Çerkes Ethem meselesinden dolayı ülkücülerle birkaç kez karşı karşıya gelmiş ve anti-faşist bir çizgiye evrilmiştim.

1975'te üniversite için İstanbul'a geldiğimde, sokaklara yazılı yüzlerce slogan arasından "Halklara Özgürlük" sloganı beni kendisine çekmişti. Bu sloganı atanlar ve yazanlar Dev-Genç'lilerdi. Ben de hiçbir sorgulama yapmadan aralarına katıldım.

Sokaktaki sıcak çatışmanın bir araya getirdiği yoksul gençlerdik. Türkiye Cumhuriyeti devletinin eğitim sisteminin insanlara attığı şovenist format aramıza engel olarak giriyordu. "Halklara Özgürlük" sloganını atan arkadaşlarıma "Türkiye’de Çerkeslerde yaşıyor" dediğimde, "Çerkesler bir ulus değil ki, ne hakları olabilir" itirazı ile karşılaşıyordum. Etnik meselelerle ilgili olarak yaptığımız tartışmalardan dolayı lakabım "Çerkes şovenisti"ne çıkmıştı. Biz de Türkiye soluna Çerkes meselesini ve sosyalist dünyadaki azınlıklarla ilgili uygulamaları anlatmak için, "Ulusal Sorun ve Çerkeslerin Konumu" isimli broşürü yayınlamıştık. Türkiye sosyalist hareketi Çerkes meselesi ile tanışırken, devlet de boş durmayıp kitabımıza dava açmış ve bizi Çerkes bölücülüğünden mahkum etmişti.

Türkiye'de takipçisi olduğumuz 68 kuşağı, Kemalist çizgiyi aşamamış ve onu eleştirmeye cesaret edememiştir. Deniz Gezmiş'in ve Doğu Perinçek'in içinde olduğu 68 kuşağı, 1 Kasım 1968 tarihinde Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal yürüyüşü gerçekleştirmiştir. Mahir Çayan da Kemalistleri ittifak yapılacak kesimler içerisinde saymaktadır.

Kemalizme ciddi anlamda eleştiri getiren 68 kuşağının gençlik önderi İbrahim Kaypakkaya'dır. "Kürtler ayrı bir ulustur ve kendi kaderlerini tayin hakları vardır" dediği için FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu)’nun ikinci kurultayından olaylı bir biçimde kovulmuş ve sosyalist hareketten tecrit edilmiştir.

68 kuşağının gençlik önderlerinden Doğu Perinçek, MHP'den daha faşist bir çizgiye gelmiştir. Dev-Genç, Dev-Yol hareketinin bugünkü devamı olan ÖDP ve Birleşik Haziran Hareketi-BHH, Ayağındaki Kemalist pranga nedeniyle 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP'ye destek verememiştir.

Türkiye Demokrasisinin gelişebilmesinin önündeki en büyük engel olan Türk ırkçılığının geriletilebilmesi için, "Ezilen ulus milliyetçiliği" temelinde, Çerkes, Laz, Kürt, Pomak, Boşnak, Roman milliyetçiliği çizgilerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Tüm Çerkes oluşumları ve kurumları! Dilinizi, kültürünüzü, ulusal varlığınızı ve özgürlüğünüzü geliştirmek için yaptığınız çalışmalara "Çerkes Milliyetçiliği" diyorlar.

Ama siz bunun adını koymaya korkuyorsunuz.

Şimdi soruyorum, "Aslında hepimiz Çerkes milliyetçisi değil miyiz?"



3062 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi