• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam84
Toplam Ziyaret1047198
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.128334.2651
Euro37.320237.4697
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Soykırım Rehabilitasyonu, Siyasi Mücadeleyle Sağlanır
17/08/2014

Kişiler ve toplumlar büyük acılarla ve fiziki baskılarla karşılaştıklarında, fiziki yapılarında ve davranış biçimlerinde kalıcı hasarlar meydana gelir. Artık o kişileri ve toplumları tanımakta zorlanırsınız. Onlar eski davranış biçimlerini gösteremezler. Çünkü psikolojik bir travma içindedirler.

Çok büyük bir iflasla karşılaşmış bir işadamının "bir gecede saçları bembeyaz oldu, ya da şekeri aniden dörtyüze çıktı, artık günde dört insülin iğnesi vurularak yaşıyor" dendiğini duymuşsunuzdur.

Cezaevinde ya da poliste yapılan ağır işkencelerde, psikolojik depresyona girmiş insanları ya tanırsınız, ya da duymuşsunuzdur. Bu tür insanların eski cesur, girişimci, atılgan hallerinden eser kalmadığını görürsünüz. Eski hallerine dönebilmeleri için uzun bir ruhi ve fiziki rehabilitasyondan geçmeleri gerekmektedir.

Çok büyük baskılara,sürgünlere ve katliamlara maruz kalmış toplumlar da, tıpkı kişiler gibi toplumsal travmalar yaşarlar. Bu tür toplumlar da kendilerini rehabilite edemedikleri takdirde korkak, çekingen ve pısırık tavırlar gösterirler.

Dünyanın en ağır sürgün ve soykırımlarından birini yaşamış olan Çerkes Halkı da sürgünün 150. Yılını yaşıyor. Toplumların belleklerinde onuncu, yirmibeşinci, ellinci, yüzüncü yılları çok önemlidir. Toplumsal belleğin yenilenmesi ve yaşananların hafızalara kazınması anlamında bu yıldönümlerinde çok daha fazla etkinlikler ve kalıcı etkiler bırakacak eylemler organize edilir.

Sürgün ve soykırımın 150. yılında, Çerkes Halkı uluslararası anlamda ses getirecek hangi eylemeleri gerçekleştirebilmiştir?

Sadece "hiç" diyebiliyoruz.

Son yıllarda yürütülmüş olan, Çerkes meselesini "görünür kılma" ve "siyasallaştırma" eylemleri bazı kesimlerde duyarlılıklar yaratmıştır. Bazı kazanımlar da elde edilmiştir. Ancak bunlar asla yeterli değildir.

Bütün mesele Çerkes halkının kendi özündedir. Çerkes Halkı kendi ulusal politikalarını belirleyememiş, dostunu ve düşmanını tarif edememiştir. Yazımızın başında belirttiğimiz gibi, toplumsal olarak yaşadığı travmayı rehabilite edememiştir.
Psikolojik travmaların tedavi yöntemi öncelikle konuşmak, travmayı yaratan nedenlerle yüzleşmek ve travmayı yaratan şeyle mücadele etmektir. Kişisel travmalarda geçerli olan bu tedavi yöntemi, toplumsal travmalar için de aynen geçerlidir.

Yaşadığı soykırım ve sürgün nedeniyle, vatanını, dilini, kültürünü ve ulusal varlığını tamamen kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan Çerkes Halkı hiçbir şey olmamış gibi tavırlar sergilemektedir.

Oysa travmasını yenip mücadele bayrağını açan Filistinlilerin, Güney Afrikalıların, İrlandalıların, Kürtlerin, Tamillerin, Ermenilerin, Baskların, İrlandalıların yaptığı gibi yapması, mücadele bayrağını açması gerekmektedir Çerkes Halkının.

Çerkes Halkının yaşadığı dram ve acı, dünyada yaşanan en büyük acılardan biridir. Buna rağmen Çerkes Halkının bir bölümü ve ona önderlik ettiğini söyleyenler "bakın ne güzel oynuyoruz, dilimizi konuşabiliyoruz, halüj yiyoruz, ne sıkıntımız var" diyebilmektedirler.

Türkiye Diasporasının en eski kurumu olan İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nde, bugün anavatandan ithal edilmiş dans hocası gözetiminde sayısız dans ekibi oynamaktadır. Bu ekiplerde oynayan akıl baliğ olmuş arkadaşlarımız "biz böyle çok mutluyuz" diyebilmektedirler. Çerkeslerin oynamaktan daha önemli bir sorunu yokmuş gibi. Türkiye’nin en eski ve en köklü olan bu kurumunda, eğitilmiş insan kapasitemiz en yüksek düzeydedir. Yönetim kurulu avukatlardan, doktorlardan, mimarlardan ve üniversite mezunlarından oluşmaktadır. Ancak üyesi olduğum Türkiye’nin en eski kurumu, Çerkes Halkının zihinsel dönüşümü ve siyasal mücadeleye katılımı anlamında hiçbir çaba harcamamakta, yürütülen siyasi mücadeleyi müstehzi edalarla izlemektedir.

Diyasporanın en eski federasyonu, soykırımla ve soykırımcılarla yüzleşmemek adına, 21 Mayısları ısrarla Rusya temsilciliklerinin önünden kaçırmakta ve soykırımcı Rusya’nın günahlarını perdelemeye çalışmaktadır.

Yaşamakta olduğumuz bu hastalığın adına "toplumsal şizofreni"  denilmektedir. Şizofreni bir yalan söyleyip, söylediği yalana kendini ve çevresini inandırma hastalığıdır.

Tedavisi ise; soykırımla ve soykırımcılarla yüzleşmek, ona karşı mücadele bayrağını açmakla giderilecek bir hastalıktır.

Çerkesleri izole edip, dünyayla temas kurmasını engelleyen en önemli hastalıklarımızdan biri de "toplumsal narsizm" hastalığıdır. Narsizm kendine aşık olma hali olup, hiç kimseyi ve hiç birşeyi beğenmeme olarak tezahür eder.

"Asaletin ve nezaketin timsali Çerkesler" diye yalan söyleyip, buna toplumun birçok kesiminin inanmasıdır acınacak olan.

Dünyada asil kabul edilebilmek için yürekli olmak gerekmektedir. Korkakların asil kabul edildiği bir yer ise henüz dünyada yok.

Başkaları için aslan kesilen Çerkeslerin, kendi davaları için fare kadar yürekli olamamaları, ne denli asaletten uzak olduklarının bir göstergesidir. 150 yıllık diyaspora tarihinde Çerkesler kendi adlarına dişe dokunur bir mücadele ve kazanım ortaya koyamamışlardır.

Kulübe gibi evlerde yaşayan kızlarımız kendilerini saraylara layık görmekte, yanındaki ve yöresindeki emekçi ve çiftçi gençleri beğenmemekte, ya evde kalıp kuruyup gitmekte, ya da zengin başka milletlerden kimselerle evlenerek neslimizin kurumasına neden olmaktadırlar.

Bu tavırların hiçbiri normal kabul edilebilecek tavırlar değildir. Halkımız yaşamakta olduğu soykırım travması nedeniyle, kendisine yakışmayan bu tavırları sergileyebilmektedir.

2011 yılında ÇHİ'nin başlattığı süreçle, Çerkesler ilk defa kendi adlarına talepler dile getirerek, Çerkes Halkının Devrimini başlatmışlardır.

Bu süreçte, Rusya’nın Çerkes Halkı üzerinde oynamakta olduğu oyunlar deşifre edilmiş, işbirlikçilerinin maskeleri düşürülmüştür.

İttihatçı ve  ırkçı Türkiye’nin Çerkes Halkına ve diğer halklara yönelik asimilasyoncu politikaları deşifre edilerek, Çerkes Halkının ve diğer halkların demokratik talepleri dile getirilmiştir.

ÇHİ'nin başlattığı bu süreç Demokrat Türkler, Kürtler, Lazlar, Gürcüler, Pomaklar, Boşnaklar, Ermeniler, Araplar tarafından sempatiyle karşılanmış ve desteklenmiştir.
Çerkes Halkı korku duvarını aşıp özgürlük ve demokrasi mücadelesinde emin adımlarla yol alamaya başlamıştır. Başlatılan bu yolculuk soykırımın 150. yılında siyasi bir parti ile taçlandırılmıştır.

15 Agustos 2014 tarihinde, Çerkeslerin tarihinde bir ilk daha hayata geçirilmiştir. 15 Ağustos Cuma günü "ÇOĞULCU DEMOKRASİ PARTİSİ"nin kuruluş dilekçesi İçişleri bakanlığına verilerek mazbatası alınmıştır.

Artık Çerkes Davasının ve Çerkes Halkının siyasi bir temsilcisi ve sahibi var!
Artık Çerkes Halkının mücadele tarihinde yeni bir sayfa var!

Artık Umut var!

Artık Çare var!

Artık  "ÇOĞULCU DEMOKRASİ PARTİSİ" var!

Partimizin açılış gününde bizlerle birlikte olan Ankaralı dostlara, Ankara Abhaz Derneği yöneticilerine, Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen dostlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.

Telefonlarla arayıp kutlayanlara, mesaj gönderenlere, gelemese de gönlü bizlerle olan binlerce taraftarımıza da teşekkür ediyoruz.

Artık yeni bir yol var!

Artık görmezden gelinenlerin, yok farz edilenlerin umudu "ÇOĞULCU DEMOKRASİ PARTİSİ" var!



2462 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi