• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi24
Bugün Toplam83
Toplam Ziyaret1053779
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.154834.2917
Euro37.097537.2462
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
“TESPİT” İLE “İTHAM” ARASINDAKİ FARK?
03/06/2019

Sevgili Okuyucularım,

Sizlerle sürdürdüğüm yazı yolculuğumda, Çerkes Halkına yönelik eleştiriler, tespitler, karşılaştırmalar yapmaya çalışırım. Çerkes kimliğini muhafaza ederek, dünya insanı olmayı başarmamız gerektiğine inanırım. Çerkes Meselesinin tüm insanlığa mal edilerek, insanlıkla birlikte bir çözüm bulunması için çalışırım. Ülkemizde yaşayan tüm halklarla birlikte, çoğulcu bir iklim yaratılarak Çerkeslerin de varlığını sürdürebileceği demokratik ve mutlu bir ülke yaratılmasının mücadelesini veririm.

Eleştirinin, hele toplumsal eleştirinin çok değerli olduğuna inanırım. Bu yüzden hiç kimsenin dokunmak istemediği konulara dokunurum. Herkesin gördüğünü değil, kimsenin görmediğini veya görmek istemediğini görmeye çalışırım. Bu yüzden, sevenim kadar sövenim de çoktur. Bir hareketlenme ve tartışma ortamı yaratmak beni mutlu eder. "Nerede hareket varsa, orada bereket vardır" sözünden hareket ederek, toplumumuzun hareketlendirilmesinden yana eylemliliklerin içerisinde bulunur ve tetikleyicisi olurum. Yılların okumaları ve araştırmalarının sonucu olarak yeni tespitler, sentezler ve güncellemeler yaparım.

17 Nisan 2019 tarihinde Özgür Çerkes web sitesinde yayınlanan "Xabze ve Xase ile bir yere varılır mı?" isimli makalemden tek bir cümleyi alan Nail Sönmez kardeşimiz, yazıda isimleri dahi geçmeyen 11 Mayıs 1918’de kurulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti kurucu liderlerine çamur atmakla itham etmiştir şahsımı.

Bu anlayış, “tespit” ile “itham” arasındaki farkı anlayamamaktır.

Bu ithamları, 11 Mayıs’ın sadece bir mezar ziyareti ile sınırlı kalmayıp, tüm Kuzey Kafkasyalıların Bağımsızlık Bayramı olmasını önermiş ve bu fikri de Çerkes-Fed'e kabul ettirmiş birine yapılmış haksızlık olarak görürüm.

"Hiç kimse doğduğu köye peygamber olamazmış" sözünden yola çıkarak, benim tespitimi değersiz bulan Nail Sönmez kardeşime, Aleksandr Toumarkine'nin tespitleri ile cevap vererek sözlerimi noktalayacağım.

 

“DERNEK KURMA FAALİYETLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI, İDEOLOJİK ÇERÇEVESİ VE SİYASAL OLARAK ARAÇSALLAŞTIRILMASI.

Türkiye'de göçmenlerin yardımlaşma dernekleri 1946'dan itibaren ortaya çıkmaya başlasa da, devlet ancak 1954'ten itibaren 7 dernek tarafından 'Türk Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu'nun kurulması ile birlikte bu dernekleri sultası altına alır. Bu derneklerden biri Kuzey Kafkas Türk Kültür ve Yardımlaşma Derneği'dir. Diğerleri ise 'Batı Trakya Göçmenleri Derneği' (Bulgaristan Türklerini kapsayan), Göçmenlere Yardım Derneği ve Yugoslavya göçmenlerinin toplandığı önceleri adı Vardarlılar Dayanışma Derneği olan, daha sonra Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği'ne 3 tane Balkan göçmen derneği, 70'li yılların başında Rodop Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği adı altında kurulan, birkaç yıl sonra da bir başka Bulgaristan göçmen derneğiyle birleşerek, Rodop-Tuna Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği adını alan bir Balkan Derneği’dir.

Bu federasyonun çizgisi, pantürkizmin ve komünist ve Yunan egemenliği altındaki bölgelere karşı Türkiye'nin devlet politikasının bir benzeriydi. 1962'den itibaren finasmanını devlet sağladı. Bu dernekler soğuk savaşın ideolojik çerçevesinde (sadece Türk kökenli üyelerden oluşmadıkları halde) Türk kimliğini öne çıkartıyorlar ve sözkonusu ülkelerde yaşayan soydaşlarını yani esir milletleri gündeme getirerek komünist sistemi bir çeşit "milletlerin esareti" olarak ilan ediyorlardı. Bu derneklerin bayraktarlığını yapanlar genellikle derneklerin ortaya çıkmasından önce komünizme karşı aktif mücadele yürütmüş olan insanlardı. Basit bir göçmen olmaktan daha çok siyasi mülteci olarak nitelendirilebilirler. Dernekleri aynı çatı altında toplama faaliyeti, bu bayraktarlar arasında sadece bölgeleriyle ilgili sorunları değil, bir çeşit milletlerarası pantürkizmi canlandıran diğer kardeş derneklerin sorunlarını da duyurabilecek bir bağlantı kurulmasına katkıda bulunuyordu. Sözcülüğünü yaptıkları göçmen topluluklara özgü meseleler ise sümen altı edilmediği takdirde arka plana atılıyordu.

TÜRKÇÜLÜKTEN KOPUŞ VE ÇERKES HAREKETİNDE DEVLET TARAFINDAN KULLANILMANIN REDDİ.

İlk "Çerkes" yardımlaşma derneği, "Dost Eli Yardımlaşma Derneği" adıyla 1946'da kurulmuştur. Eleştrilerden korunmak için Türk görüntüsü veriyorlar ve aralarında birkaç Azeri'de bulunuyordu. Dernek eski savaş esirlerine yardım ediyordu. 1953'te Azeri unsurlardan arınarak Kafkas Derneği'ne dönüşmüştür. Dernek her ne kadar antikomünist ve Sovyet karşıtı olsa da Çerkeslerin kendi geleneklerini, isimlerini, tarihlerini, göçten önceki Kuzey Kafkasya Kültürünü unutmamaları ve iyice öğrenmeleri için canla başla çalışıyordu. Türk kültürü, tarihi ve kimliği içinde kaybolmayacak bir kültüre yöneliyorlardı."

(ALINTI: ‘Türkiye'de Sivil Toplum ve Milliyetçilik,  Aleksander Toumarkine, İletişim Yayınları-2001, s. 426, 427)

                                       ***

Ramazan Bayramınızı kutluyorum.


1992 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi