• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam345
Toplam Ziyaret1131501
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar39.188939.3459
Euro45.293245.4747
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
ÇERKESLER, RUSLAR’DAN ÇOK DAHA ASİL VE DAYANIKLI BİR MİLLETTİR
09/06/2025

Değerli Okuyucularım,

Bu bayramda James S. Bell’in “Çerkesya’dan Savaş Mektupları” kitabını büyük bir hüzünle okudum.

“James S. Bell ; İngiliz seyyah, sanatçı, tüccar ve siyaset insanıdır. 1797 doğumludur. Rus makamları tarafından İngiliz hükümeti adına çalıştığı düşünülen Bell, Kasım 1836’da Vixen isimli gemisiyle çıktığı Çerkesya gezisi sırasında, Rus donanmasına ait “Ajax” isimli gemi tarafından Sucukkale (Novorossiyk) limanında gözaltına alınmıştır. Gözaltı sırasında gemiyle birlikte 8 silah, 800 pud barut ve önemli sayıda teçhizata el konulur. Bell’in gemisi Rus Hükümetinin kararı doğrultusunda Karadeniz Filosuna dahil edilerek ismi Sucukkale olarak değiştirilir. Bell de dahil olmak üzere mürettebat Odessa’ya, oradan da İstanbul’a gönderilir. Ancak Bell bu karara direnerek Rusya’nın Çerkesya ablukasını tanımadığını ilan eder. 1837 Nisan ayı başlarında bir Türk yolcu gemisiyle Çerkesya’ya dönmeye karar verir. Ve yanında çok sayıda tüfek, kılıç ve beş bin piastre değerinde barut stoğuyla yola çıkar. Bell üç yıl boyunca Çerkesya’da kalır. Çerkes toplumunun tüm yönlerini ayrıntılı olarak kaleme almakla birlikte bölgeye dair bir çok farklı çizimi de bulunmaktadır. Rus-Çerkes Savaşında doğrudan yer almasa da birçok Çerkes kongresine katılarak siyasi ve askeri tavsiyelerde bulunur. Bell’in mektupları,1840 yılında İngiltere’ye döndükten sonra yayınlanmıştır. Bell, Çerkesya Gezisi sonrası eşi ve iki çocuğu ile birlikte resmî bir İngiliz Temsilcisi olarak Porto Riko adasına atanır ve 1858 yılında vefat eder. (Alıntı,Çerkesya’dan Savaş Mektupları)

Kitap 660 sahife, 33 mektup, bir çok çizim ve haritadan oluşuyor. “Çerkesya’dan Savaş Mektupları” mutlaka okunması gereken kitaplar arasında.
***

Emperyalistler, işgal ettikleri ülkelerin halklarını ilkel ve vahşi olmakla etiketleyerek, kendilerine medeniyet götürdüklerini söylerler. Ancak hiç bir emperyalist ülke işgal ettiği topraklara medeniyet, refah ve uygarlık götürmemiştir; sadece yıkım, zulüm, ölüm ve sürgün götürmüştür.

Rus Çarlığı da Kuzeyde İsveç, Güneyde Çerkesya ve Osmanlı ile savaşarak denize sahip olmak, bir kara devleti olan Rusya’yı denizlere açılan bir imparatorluk yapmanın siyasetini güdüyordu.

Aslında Çerkesya’ya ilk büyük gol Osmanlı tarafından Küçük Kaynarca Anlaşması ile atıldı. Kırım’ın bağımsız olması ve Kabartay’ın Rusya’ya bırakılması bu anlaşma ile gerçekleşti. Bağımsızlığını ilan eden Kırım çok kısa sürede ilhak edildi ve Rusya ile Çerkesya arasındaki tampon ortadan kalkmış oldu.

Osmanlı Devletinin Rusya karşısındaki Çerkeslere ikinci büyük darbesi Edirne Anlaşması ile olmuştur. 1829 yılında imzalanan Edirne Anlaşmasına göre: Osmanlı Devleti, Çerkesya üzerindeki tüm haklarını Rusya’ya devrediyor ve Kuban Nehri ve Bzıb Irmağı arasındaki Karadeniz liman ve kalelerini (Anapa, Soğucak, Gelencik, Sohum, Analara ve Faş başta olmak üzere) Rusya’ya devrediyordu.

Bu anlaşmadan sonra Çerkesya meselesi Rusya’nın bir iç meselesi olarak görülmeye başlandı. Altmış beş yıldır işgal etmeye çalıştığı Çerkesya’nın bir nevi tapusunu almış oldu Rusya.

Ve savaşın dozunu arttırarak en kanlı son otuz beş yıllık safhasını başlatmış oldu.

***

James S. Bell Edirne Anlaşmasından sekiz yıl sonra Çerkesya’ya gelmiş ve geldiği ülkeye ve insanlığa hayran kalmıştır. Ne kadar zor koşullarda ve imkansızlıklar içerisinde vatan savunması yaptıklarının şahidi olmuş ve bunu kayda geçirmiştir. Ruslar Edirne Anlaşmasının üzerinden sekiz yıl geçmiş olmasına rağmen sahilden içeri girememişler inşa ettikleri kalelerin top menzili ötesine geçmeye korkmaktadırlar. Fakat Çerkeslerin kılıç, kama ve tüfek dışında hiçbir silahları yoktur. Tüfekler için gereken barut ise bulunamamaktadır. Baskınlarda Ruslardan ele geçirdikleri toplara koyacak Barut bile yoktur. Denizden abluka altına alınan Çerkesya’da en büyük eksiklik Tuz ve baruttu. Tabi burada en büyük sorunlardan birisi de bütün Çerkesya’nın topyekün hareket etmemesidir. Adeta tehlike kapısına gelmeyen kabilenin savaşı sadece seyretmesidir.

Asalet ve insanlık en çok savaşta sınanan bir şeydir. Bunun en önemli göstergesi savaş esirlerine gösterilen tavırlarda ortaya çıkar. Ruslara esir düşen Çerkeslerin kafataslarından koleksiyon yapan General Zass örneği, vahşiliğin ve ilkelliğin en uç noktasıdır. Ruslar her milletten topladıkları onbinlerce askeri Çerkeslerin üzerine sürmekte ve asker bulmakta zorlanmamaktadır. İnsan kaynağı son derece kısıtlı olan Çerkesler savaşta kaybettikleri evlatlarının yerine yenisini koyamamaktadır. Rus ordusunda askerler son derece değersizdi ve kötü koşullarda ölüm endişesi ile yaşamakta ve Çerkes savaşçılardan çok korkmaktaydılar. O yüzden çok sayıda Rus askeri kaçarak Çerkeslere sığınmakta, esir alınan Rus askerleri asla geri gitmek istememekteydiler. Mr. James S.Bell’in tespit ettiği esirler ve kaçakların tavrı kimin asil kimin vahşi olduğunun en açık göstergesidir.

Korkan kimse dövüştüğü kimseyi asla yenemez. Ruslar da Çerkesya’nın Ormanlık dağlık coğrafyasından ve gözünü daldan budaktan sakınmayan savaşçılarından çok korkuyorlardı. Ama Ruslar meseleyi zamana yayarak, içlerinden işbirlikçiler bularak ve Çerkesyayı her taraftan ablukaya alarak, ormanları ve köyleri yakarak, açlığa mahkum ederek teslim aldılar.

Benim James S. Bell’in kitabından çıkardığım sonuç; eğer Çerkeslerin merkezi bir devlet yapılanması olsaydı Rusların bu kadar asil ve dayanıklı bir milleti yenebilmesi, Çerkesya’yı alabilmesi mümkün olmayacaktı.

***

Çerkeslerin ne kadar dayanıklı, Rusların ise ne kadar dayanıksız bir millet olduklarını size bir Rus’un anlatımıyla aktarmak istiyorum.

İbrahim Yağan’ı hepiniz tanıyorsunuz. Anavatandaki önemli aktivistlerdendir. Sanıyorum 2015 yılıydı; yanında Sosyolog ve tarihçi diye tanıttığı bir Rus ile Türkiye’ye geldi. Gelen kişinin ismi Denis Sokolov idi. İbrahim Yağan Denis Sokolov’un Çerkesler üzerine bir araştırma yaptığını söyledi. Sorduğu provakatif sorulardan istihbaratçı olabileceği konusunda bir miktar şüphelendik. Denis Sokolov Türkiye’deki bütün Çerkes-Kafkas Kurumlarını ziyaret edip sorular sordu. Denis Sokolov’un Çerkeslerle ilgili bir yayınının olup olmadığını -en azından ben- bilmiyorum.

Daha sonra İbrahim Yağan bize anlattı: Denis Sokolov daha önce tarihçi ve sosyolog olarak 1917 Ekim devriminde Rusya’yı terk eden Rusları araştırmak için yola çıkmış. 1917 Ekim devriminde en az Dört yüz bin kişinin Rusya’yı terk edip İstanbul’a ve Balkanlar’a gittiği biliniyor. Ancak tüm aramalarına rağmen Denis Sokolov 1917 Ekim devriminde Rusya’dan kaçan tek bir Rus’a bile ulaşamamış.

İbrahim Yağan’a “Siz nasıl dayanıklı bir milletsiniz. Rusya’dan kaçalı yüz olmamış bir milletten tek bir kişi kalmamış; oysa Çerkes Sürgünü üzerinde yüzelli yıl geçmiş, derneklerinizle, federasyonlarınızla, partinizle, spor kulüplerinizle, vakıflarınızla dimdik ayaktasınız. Sizler Ruslardan çok daha dayanıklı bir milletsiniz” demiş.

Bu anektod bana müthiş moral veren bir şey oldu.

Evet bizler Ruslardan çok daha asil, çok daha dayanıklı ve çok daha eski bir milletiz. Tarihe aktaracağımız bir mirasımız var.

Onun için var olmak zorundayız.

Ancak atalarımızın yapamadığı birlik olmayı başarıp, tüm Çerkes Dünyasına önderlik edecek bir örgütlülük yaratmak zorundayız.



443 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ÇERKES TARİHİNİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ VAKFI-ÇERTAV’IN FİNANSMAN MODELİ - 30/05/2025
Kimlik bilincinin oluşabilmesi ve kaybettiklerimizi tekrar geri kazanabilmemizin en önemli şartı toplumun tarih bilincinin oluşması ve tarih hafızasının yaratılması gerekliliğidir.
KAFKAS-RUS SAVAŞI DEĞİL, SOYKIRIMA DİRENİŞ! - 18/05/2025
Rus Emperyalizmi topuyla, tüfeğiyle, yüzbinlerce askeri ile saldırırken, Çerkes tarafının ne bir ordusu, ne de bir devleti vardı. Vatanlarını ellerinden almak isteyen Rus, Kazak ve diğer milletlerden oluşan hırsızlar sürüsüne karşı direniyorlardı.
“ÇERKES TARİHİNİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ VAKFI-ÇERTAV” İSTANBUL’DA KURULDU - 16/04/2025
Kendi aydınımızı yetiştirebilmek için bir yolculuk başlattık, gayret bizden, destek Çerkes Milleti’nden. Allah utandırmasın.
ÇERKESLERİN ŞEHİR SINAVI ÇOK KÖTÜ GİDİYOR! - 31/03/2025
Öncelikle yapılması gereken şey gençliğe yatırım yapılmasıdır. Gençleri saygısızlıkla suçlayıp toplumdan uzaklaştırmak yerine, onlardan öğreneceğimiz çok şeyin olduğunu bilmemiz gerekiyor.
ÇERKES KONFORMİZMİ EN BÜYÜK DÜŞMANIMIZDIR! - 22/02/2025
Toplumun önüne geçen bu memur takımı, sicillerine bir zarar gelmemesi için toplumu itaat eden, uyumlu hale getiren öncüler oldular. Bu emir alan öncü takımı Çerkesleri Türkiye’de Türk, Rusya’da Rus, Ortadoğu’da Arap yapmanın katalizörü oldular.
ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi