• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam213
Toplam Ziyaret1053909
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.154834.2917
Euro37.097537.2462
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Uçacak mıyız; Yoksa Uçuruma mı Yuvarlanacağız?
23/04/2017

16 Nisan 2017 tarihinde bir referandumu geride bıraktık.

Mümkün olduğunca soğuk kanlı olmaya çalışarak değerlendirme yapmaya çalışıyorum. Ama soğuk kanlı kalabilmenin ve objektif bir yerde durduğunuzu anlatabilmenin çok zor olduğunu düşünüyorum. İstesek de istemesek de oy kullanmış olan % 87 ve kullanmayanlar da taraf olmuştur. 

Peki toplumun yeni bir anayasaya ihtiyacı olmadığı için mi insanlar canhıraş bir şekilde getirilen bu değişikliğe karşı çıktılar?

Ya da evet diyenler içlerine sinerek ve anlayarak mı bu değişikliğe evet dediler? 

Tabi cevap her iki neden için de olumlu değildir. Toplumun yeni bir anayasaya ihtiyacı var. 

Faşist 12 Eylül cuntasının yaptırdığı bir anayasa ile yönetilmek bu ülkeye yakışmıyor. AB uyum yasaları çerçevesinde defalarca değiştirilmiş olan yürürlükteki anayasa artık 12 Eylül anayasası olmaktan çıkmıştır. Yapılması gereken toplumsal mutabakat ile çağdaş, toplumun tamamını kucaklayıcı, çoğulcu bir anayasa olmalıydı. 

AKP + MHP ittifakı tarafından apar topar kavga dövüş parlamentodan geçirilip halkın önüne getirilen teklif o kadar kötüydü ki, kendi taraftarlarından bile yeterli desteği görmedi.  Normalde AKP, MHP, BBP ve HÜDA-PAR'ın desteklediği bu teklifin  % 65-70 bandında oy alması gerekirdi. Ama devletin tüm imkanları kullanılarak, büyük paralar harcanarak, büyük baskılar ve tehditlerle yürütülmüş olan referandum kampanyasından şaibeli bir biçimde kıl payı evet çıkarılabilmiştir. 

Yani kötü bir malı satabilmenin ne kadar çok çabalarsanız çabalayın satılmasının çok zor olduğunu gösteren bir vaka olmuştur 16 Nisan referandumu. Türkiye halkına zorla kazıklanmış bir kötü mal olan bu yeni anayasa teklifi değişikliği ile Türkiye'nin sürdürülebilir bir yönetim sistemi oluşturabilmesi mümkün değildir. 

Bu tespitlerden sonra Türkiye'nin anayasalar ile imtihanına bir projeksiyon tutup, sonra da görüşlerimizi paylaşacağız. 

***

20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilmiş olan ve tarihe 1921 anayasası olarak geçmiş olan anayasa metni en nötr, en sade, milliyetsiz ve en demokratik olandı. 23 Nisan 1920’de bir meclis kurarak yeni bir devlet kurmuş olan Ankara'daki direniş hareketinin bir anayasası yoktu. Bir direniş savaşı örgütleyen Ankara'daki yönetim, savaş yürütülürken gece gündüz çalışarak iki ay zaman ayırarak 24 maddeden oluşan Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasasını yapmıştır. 

1921 anayasasının hiç bir yerinde Türk kelimesi geçmiyordu. Çünkü yürütülen bağımsızlık savaşına Osmanlı’da yaşayan bütün etnik topluluklar katılıyordu. Çerkesler, Lazlar, Türkler, Kürtler, Araplar, Boşnaklar, Arnavutlar omuz omuza bir savaş yürütüyordu. Bu koşullarda yapılan bir anayasanın tek etnik topluma vurgu yapması eşyanın tabiatına aykırı olurdu. Nötr ve milliyetsiz olan 1921 Anayasası kuvvetler birliği ilkesini savunuyor ve bu yetkiyi meclise veriyordu. 

20 Nisan 1924 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 1924 Anayasası 105 maddeden oluşuyordu. 3 yıl önce yürürlüğe girmiş olan 1921 Anayasası’ndan çok farklı bir içerik taşıyordu. Nötr ve milliyetsiz olan 1921 anayasasının aksine içerisinde defalarca Türk, Türkler ve Türkçe kelimeleri geçiyordu. İttihatçılığın Türk ırkçısı kanadı bu 3 yıl zarfında mecliste ve yönetim kadrolarında gerekli tasfiyeyi yapmış ve yönetime hakim olmuştu. 

Yetkileri kuvvetler birliği çerçevesinde meclisin kendisinde toplamış olan 1924 Anayasası’nın 7. maddesi şöyle demekteydi: "Meclis, yürütme yetkisini kendi seçtiği cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği bakanlar kurulu eliyle kullanır. Meclis, hükümeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir. "

1924 Anayasası ile birlikte 1960 yılına kadar geçen sürede yarı başkanlık sistemi uygulanmıştır. Mustafa Kemal'in, yürütmenin fazla içinde olmaması, işlerin başvekil İsmet İnönü tarafından yürütülmesi parlamenter sistem varmış izlenimi yaratmaktadır. 1924 Anayasası 36 yıl yürürlükte kalmıştır. 

Kurucu meclisin 27/5/1961 tarihinde kabul etmesi ile 1961 Anayasası 9 Temmuz 1961 tarihinde yapılan referandum ile % 61.7 oy alarak kabul edilmiştir. Dibacesinde "Türk milliyetçiliğinden ilham aldığı" şeklinde ırkçı bir dili olmak ile birlikte demokratik bir anayasaydı. 

"Kuvvetler ayrılığı" ilkesini ilk defa Türkiye Anayasası’na sokan bu metin maalesef uzun ömürlü olamamıştır. 1963 yılından itibaren yönetime gelen sağ iktidarlar 1961 Anayasası’ndan hep yakınmışlardır. 1961 anayasasının getirdiği hakları kullanmak isteyen kitlelerin varlığı yönetenleri hep rahatsız etmiştir. Yüksek mahkemeler ve anayasa mahkemesi ilk defa bu anayasa ile yürürlüğe sokulmuştur. 152 maddeden oluşan 1961 anayasası 19 yıl yürürlükte kalabilmiştir. 

7 Kasım 1982 tarihinde oylanarak yürürlüğe girmiş ve 177 maddeden oluşan Kenan Evren cuntasının anayasası ile halen yönetilmeye devam ediyoruz. Askeri cunta koşullarında büyük baskılarla hayır demenin yasak olduğu bir ortamda % 92 oy alarak yürürlüğe girmiştir. 

Askeri yönetimin varlığına göre dizayn edilmiş 1982 Anayasası adeta bir yasaklar ve engeller anayasasıdır.  Onun için uzun zaman ona anayasa değil de amayasa denilmiştir. Örneğin "Basın hürdür, sansür edilemez. Devletin görevi basın hürriyetini sağlamaktır." Ama diye başlayıp en az bu cümlenin 20 katı yasak ve tahditleri sıralamaktadır. 1982 Anayasası Türkiye'nin en büyük ayıbıdır. Üzerinden 35 yıl geçmiş. Bu anayasayı değiştirmeyen sivil siyasetçilerin hepsinin içerisinde birer Kenan Evren gizlidir. 

Defalarca değiştirilmiş olan 1982 Anayasası son olarak 16 Nisan 2017 tarihinde bir referandumla yeniden değiştirildi. 1982 Anayasasına monte edilen bu 18 madde Türkiye'deki rejimi kuvvetler ayrılığı sisteminden çıkarıp "Kuvvetler Birliği" sistemine, yani otoriter bir sisteme geçişin yasal ve seçim yoluyla gerçekleştirilmiş adımıdır. 

Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP kadroları referandum boyunca sürekli "Bu değişiklik Türkiye'yi uçuracak" demişlerdir. 

Türkiye de bugüne kadar yürürlüğe konmuş olan 4 anayasayı da madde madde ayrıntılı olarak inceledim. Anayasa değişikliğindeki 18 maddeyi de uzmanlarıyla tartışarak inceledim. 

Bu maddelerde Türkiye’yi uçuracak kanatları bir türlü göremedim. Ancak Türkiye’yi aşağıya çekip uçuruma yuvarlayacak bir çok pranga gördüm. 

Uçuruma yuvarlanırken de son kez uçulur. Dileriz bu uçuşumuz son uçuşumuz olmasın.



2385 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ETHEM’İN, GÖNEN BALCI KÖYÜ’NDEN ARAP MAHMUT’A MEKTUBU. - 19/08/2024
Çerkes Diaspora tarihinde Balıkesir’in Gönen ve Manyas Çerkeslerine uygulanmış asimilasyon, inkar ve imha politikaları anlaşılmadan Türkiye Çerkesleri’nin neden bu kadar yoğun bir biçimde yok olduklarını anlamak mümkün değildir.
SÜRGÜNDEKİ ETHEM’İN HATIRATI DOLAYISIYLA TÜRK ORDUSUNA YAZDIĞI BİLDİRİ - 27/07/2024
Bizlere kitaplarda Kurtuluş Savaşı, ya da İstiklal Harbi diye öğretilen şey aslında bir iç savaştır. Bu savaşta Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar, verilen iç savaşın yanında bir ayrıntıdan ibarettir.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR-3 - 01/07/2024
Çerkeslerin “Met Çunatuko İzzet” (Bilgin İzzet) dediği Yusuf İzzet Paşa, rafları kitap dolu bir odada Ethem beyi kabul etti. Solgun, halsiz görünüyordu. Heyecanlıydı, kalkarak Ethem beyi karşıladı, —“Memleketi bir felaketten daha kurtardın" dedi.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR – 2 - 14/06/2024
Ticaret basımevini satın alarak kurduğu Yeni Dünya gazetesini başyazarlıkla birlikte Arif Oruç beyin buyruğuna vermişti. Yeni Dünya, sırtını Ethem beyin askeri gücüne, ününe dayayarak komünizmi savunuyordu.
ETHEM’İN BOLŞEVİKLİĞİNE DAİR NOTLAR - 03/06/2024
Ethem Bey’in iyi bir eğitimi olmadığı için onu eleştirenler, onun üstün meziyetlerinin farkında değildirler.
KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi