• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam277
Toplam Ziyaret988538
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Toplumsal Korku Üzerine
25/08/2018

Ben Gönen'de doğmuş bir Çerkesim. 

Gönen’i ve Çerkeslerini bir kaç cümleyle sizlere anlatmaya çalışacağım.

Gönen’in bugüne kadar yetiştirdiği en ünlü kişi Çerkeslerin Hatko sülalesinden olan Ömer Seyfettin'dir. Ömer Seyfettin Türk hikâyeciliğinin temelini atan kişidir. 33 yaşında hastanede veremden ölen Ömer Seyfettin'in cenazesini alacak kimse olmadığı için cesedi tıp fakültesi öğrencilerine kadavra olarak verilmiştir. Bir subay olan Ömer Seyfettin, hikâyelerinde, maalesef Türk milliyetçiliği temasını işlemiştir.

Benim doğduğum 1955 yılından, İstanbul’a geldiğim 1975 yılına kadar yaşadığım Gönen'de, bugüne kadar gördüğüm en korkutulmuş Çerkeslerle birlikte 20 yıl geçirdim. Ama onların başına gelenler de Türkiye'de yaşayan hiçbir Çerkes toplumunun başına gelmemişti. 

İstanbul'a, deniz yoluyla Bandırma üzerinden çok çabuk ulaşan Gönen-Manyas Çerkesleri sarayla yoğun ilişki kurmuşlar, siyasetin ve askeriyenin içinde olmuşlardır. Osmanlı’nın son döneminin en önemli oyuncularından biri haline gelmişlerdi. 

Kurtuluş savaşına aktif olarak katılmışlar, hem Ethem'in hem de Anzavur'un yanında yer alarak birbirlerini kırmışlardır. Ethem'in tasfiye edilmesiyle birlikte 1921'in 24 Ekim'inde İzmir'de kurulan "Şark-i Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti”ni kurarak. İlk defa özerklik talebini dile getirenler de Gönen Manyas Çerkesleri idi. 

Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı Midilli Adası’nda ilk silahlı kalkışmayı organize ederek "Osmanlı Anadolu İhtilal Komitesi"ni kurarak ölüme yürüyenler de Gönen Manyas Çerkesleri idi.

Sonra çıkarılan sürgün kararnamesi ile köyleri jandarmalar tarafından çevrilerek tıpkı Ermeniler gibi sürgüne tabi tutuldular. Sürgün önce Afyon’a oradan da Niğde, Sivas, Malatya ve Van'a kadar sürmüştü. Van'a gidenler geri dönemediler. Ama diğer vilayetlerdekiler aç ve yaya olarak 1000 km yolu yürüyerek köylerine döndüler.

Döndüler ama artık o bölgelerini titreten Çerkesler gitmiş, yerine her zaman jandarmanın dipçiğini sırtında gören yeni bir Çerkes profili ortaya çıkmıştı. Onlar 1900'lü yıllarda doğmuş, 1980'lerde nesli tükenmiş Türkiye Çerkes diasporasının en çok cefa görmüş kişileriydiler.

Bu yetmiyormuş gibi Lozan Barış Anlaşması’nda genel af ilan edilmesiyle birlikte af kapsamı dışında bırakılan hain 150'liklerin neredeyse yarısı Gönen, Manyas, Bandırma Çerkesleri’nden oluşuyordu. Ben afla geri köylerine dönmüş olan, o 150'liklerin bazıları ile aynı köyde yaşadım. Onların gözlerindeki korkuyu gördüm.

O insanları korkutan ırkçı-ittihatçı anlayışı teşhis ettim.

Ömrüm elverdiği müddetçe tüm Türkiye halklarını esir almış, korkutmuş, öldürmüş, yok etmiş o ırkçı ittihatçı anlayışa karşı mücadele etmeyi kendime bir görev kabul ettim. 

Yazımıza Eren Hatırnaz isimli yazardan bir alıntı yaparak devam edeceğim.

"Korku, insan üzerinde farklı etkiler yaratabilen bir histir. Özellikle uzun süre devam eden bir korkunun etkileri daha da güçlü oluyor ve bazen çevrenizdekilere de bulaşabiliyor. Bu durumda korku kişisel bir hal almaktan çıkıyor ve toplumsal bir korku haline geliyor.  Korku toplumsal bir korku haline dönüşüp yine uzun süre devam ettiği takdirde artık korkunun gerçek nedeni unutuluyor ve sadece korku kalıyor geriye. Nedensiz bir korkudan daha korkunç ne olabilir ki? İşte bu yüzden insanlar unuttukları nedenlerin yerine efsaneler uydururlar.  Efsane yanına korkuyu da alarak yayılır ve artık kimse gerçek nedenini bilmeden bir efsaneye inanarak korkmaya başlar."

Korku da bulaşıcı bir şeydir, tıpkı mikrobik hastalıklar gibi. Gönen Manyas Çerkeslerinin sürüldüğünü, Sivas, Kayseri, Maraş, Adana Çerkesleri’nin duymadıklarını mı sanıyorsunuz? Tabii ki o zaman onlar da duydular bu sürgünü. Ermenilerden, Rumlardan sonra Çerkeslerin de sürülüp burunlarının dibine, Sivas'a Niğde'ye Malatya'ya gelen kardeşleri için bir şey yapamazlardı tabii ki. Çünkü onları da sürmeye kalkarlarsa diye seslerini bile çıkarmaları mümkün olamamıştı. 

2011 yılında Gönen Manyas Çerkes sürgünü ile ilgili özgür çerkes web sitesinde yazdığım bir yazıdan sonra, arkadaşım Kenan Kaplan Amasya-Hamamözü Göçeri köyünden telefonla arayarak, o zaman 90 yaşında olan Meretuko Lütfü Destebaş'ın "Bizi de süreceklerdi o zaman, ama biz Çerkes köyleri olarak aramızda para topladık, rüşvet olarak Ankara'ya gönderdik ve sürgünü engelledik" dediğini söyledi. Lütfü Destebaş Amca'yı telefona verip aynı şeyi bana da anlatmasını istediğinde korktuğu için konuşamamış, "Daha sonra görüşelim" diyerek telefonu kapatmıştı. Korku böylesine bulaşıcı ve insan kişiliğini yok eden bir şey.

Türkiye toplumunda "korkma" eyleminden, belirli konulara girmeyerek sakınmak bir can simididir. Ama bu o insanların korkmadığı anlamına gelmez. Onun için insanlar belirli konulara girmeden kahramanlık yaparlar.  

Bu topraklarda yaşayan Ermenilere ne oldu? 

Rumlar neden tamamen yok olma noktasına geldiler?

Çerkesler neden sürüldü?

Trakya Yahudileri bir gecede nasıl yok edildi?

Varlık vergisi neden ve kimlere kondu?

6-7 Eylül 1955 olayları kime karşı neden yapıldı?

Dersim katliamının sebepleri nelerdi?

Kürtlerin köyleri, dağları neden bombalanmaya devam ediyor?

Bu gibi konulara hiç dokunmadan, devletin müsaade ettiği kadar düşünerek herkesin birbirini kandırdığı, psikolojik problemleri olan bir toplum olarak yaşamaya devam ederiz. Bilim insanlarının, yazarların, gazetecilerin, sanatçıların, tarihçilerin girmeye korktuğu bu konulara sıradan insanların girebilmesi zaten mümkün değildir. Cehalet ve korku birbirini besleyen ikiz kardeştirler. Cahil kitlelerin hamasetle yönetilmesi ve gerektiğinde toplumsal linçler için kullanılması çok kolaydır.

Merak etmeyin, sadece Çerkesler korkmuyor bu ülkede. Boşnaklar, Lazlar, Pomaklar, Kürtler, Çingeneler, Araplar, Ermeniler, Yahudiler, Rumlar, Aleviler, Türkler, hepsi ama hepsi devletin kendilerini düşmanlaştırıp hedef haline getirmesinden çok korkuyorlar. Ve korkmakta da çok haklılar.

Ama korkunun ecele faydası yoktur. Ya korku duvarlarını yıkıp özgür ve demokratik bir ülke yaratacağız, yada böylesine rezilce, korka korka yaşamaya devam edeceğiz.

Çerkes halkının korku duvarını yıktığı yer neresi olacak diye soracak olursanız; festivallerde, düğünlerde, haluj partilerinde toplananların 10 katı, 100 katı insanımız hak arama mitinglerinde, basın açıklamalarında, Çerkes halkının milli siyasetinin oluşturulmasında bir araya geldiğinde, o korku duvarı yıkılmış olacaktır.

Konformist alanlarda ve salonlarda selfie yapıp "Asaletin nezaketin kahramanlığın timsaliyiz" diye cart curt edenlerin çıkaracakları gazlarla Çerkes halkının bir yere varması mümkün değildir.

Yüreği yetenleri Çerkes halkının ulusal politikası için mücadele etmeye çağırıyoruz.

Yaşasın Çerkes kalma mücadelemiz!..


2266 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
SİYASİ KİMLİĞİ, ÇERKESLİĞİNİN ÖNÜNDE OLANLAR. - 23/03/2024
Tarih, yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla bizleri yargılayacak. Çerkes kimliğinin görünür kılınması ve Çerkes kimlik bilincinin yükselmesi adına, İshak Akbay’a oy vermek tarihsel bir sorumluluktur.
ARTIK ÇERKESLER DE DAMGALARINI VURMAYA BAŞLADI - 05/12/2023
Ankara’dan Saim Tuc, İstanbul’dan Mustafa Bakıcı ve Londra’dan Muhittin İzzet Kandur’u sonsuzluğa uğurladık. Her biri “nev-i şahsına münhasır” dedikleri gibi çok değerli kişiliklerdi. Asla yerleri doldurulamayacak kimselerdir.
YENİ AÇILIMLAR YAPMAK GEREKİYOR - 07/10/2023
Biz de hem repertuarımızı genişletmek, hem de Çerkesce daha geniş kitlelere ulaşmak için, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Türk Pop ve protest müziği parçalarını Çerkesce’ye çevirip Maksıme‘de icra edeceğiz.
ETHEM MESELESİNE ÇERKESLER NASIL BAKMALIDIR? - 12/09/2023
Türk Tarih tezinin temel taşı olan Nutuk’ta Ethem Bey’le ilgili bu ifadeler durduğu sürece Ethem Beyin hainliğinin ortadan kalkması mümkün değildir.
“RUSYA’NIN DOSTLARI DÜŞMANIMIZ, DÜŞMANLARI DOSTUMUZDUR” - 23/07/2023
Kim ki Rusya’nın dostudur, bilin ki Çerkes Halkının düşmanıdır. Bunun Çerkes, Türk, Abhaz, Oset, Çeçen olması fark etmez.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi