• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam328
Toplam Ziyaret988589
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Çerkesler Hemşehri Topluluğu mudur, Yoksa Bir Ulus Mudur?
12/05/2017

Çerkesler Hemşehri Topluluğu mudur, Yoksa Bir Ulus Mudur?

Sevgili okuyucularım,

Bugünlerde "Entelektüel Sermaye" kavramı üzerine fena halde kafa yoruyorum. Çünkü entelektüel sermaye ulusların yücelmesini; yokluğu ise mahvolmasını sağlayan en önemli etkenlerden biridir. Entelektüel sermaye kavramı işletme ve kurumlar ile ilgili olarak ortaya atılmış çok da eski olmayan ekonomik bir kavramdır. 

Entelektüel sermaye, işletmelerin kullandıkları fiziksel sermaye (fabrika, teçhizat, stoklar) ve finansal sermaye (nakit, yatırımlar, alacaklar) dışında kalan ve bilançolara yansımayan marka değeri, know-how, yaratılan imaj, çalışanların bilgi ve teknik yetenekleri, yapılan buluşlar ise entelektüel sermayesini oluşturur. 

Kurumların entelektüel sermayesi olduğu gibi milletlerin de, ülkelerin de entelektüel sermayesi vardır. Nüfuslarının çok oluşu, topraklarının genişliği ülkeleri zengin , mutlu ve itibarlı yapmaya yetmez. Ülkelerin entelektüel sermayeleri zengin, mutlu, itibarlı ve özgür ülkeler yaratır. Bunu anlayabilmek için Türkiye ile 16 Nisan referandumundan önce Türkiye'nin papaz olduğu Hollanda arasında bir karşılaştırma yapmak istiyorum. 

Hollanda'nın yüz ölçümü 41.500 km², Türkiye'nin yüz ölçümü 78.576 km² dir. Hollanda'nın nüfusu 17 milyon, Türkiye'nin nüfusu ise 80 milyondur. Hollanda'nın yüz ölçümü Türkiye'nin on sekiz de biri kadardır. Nüfusu da Türkiye'nin beşte biri kadardır. Yüz ölçümü Konya'dan biraz daha büyüktür. 

Ama Hollanda'nın tarım ürünleri ihracatı Türkiye'nin tam altı katıdır. Süt, peynir, tereyağı ve sütlü mamuller konusunda dünyanın en fazla ihracat yapan ülkesidir. Bunu özel olarak ırkını ıslah ettiği Hollanda ineği -hollstein- cinsi ineklerine borçludur. 

Hollanda dünyada ki en büyük denizcilik filolarından birine sahiptir. Philips ve Shell gibi dünyaca ünlü iki büyük markaya sahiptir. Türkiye'nin dünyaca tanınan bir markasını duyanınız varsa bana da haber verirse çok sevineceğim. 

Dünyanın en özgür ülkelerinden biri kabul edilen Hollanda da kişi başına düşen milli gelir 22.500 dolardır. Bu kişi başına düşen milli gelir yaklaşık Türkiye'nin 3 katı bir gelire tekabül etmektedir. 

Bu arada Türkiye'de 500.000'i saf kan, 2,5 milyonu da melez -hollstein- cinsi Hollanda ineği yaşamaktadır. Eğer hükümetimizin kafası bozulup Türkiye’de yaşayan Hollanda ineklerinin bir KHK ile Türkiye'yi terk etmeleri istenseydi helak olurduk. Süt, yoğurt, peynir sıkıntısı yüzünden Türkiye de insanlar birbirinin boğazını sıkardı. 

Hollanda'yı dünyanın en özgür, en mutlu, refah düzeyi en yüksek ülkelerinden biri yapan Hollanda'nın sahip olduğu "Entelektüel Sermayesidir." 

Türkiye ise özgürlükleri kısıtlayıcı tavrı ile entelektüellerinin yetişmesinin önünü keserek entelektüel sermaye birikimini heba etmektedir. 

***

Peki Çerkeslerin entelektüel sermayesi var mıdır ?

Entelektüel sermayenin birikebileceği kendine ait bir alanın olmazsa, entelektüel sermaye birikimini yaratabilmek mümkün değildir. Çerkeslerin kendilerine ait bir devleti, çok büyük üniversiteleri, çok güçlü vakıfları, halkını örgütleyebilmiş çok güçlü siyasi partileri olmadığı için entelektüel yaratacak iklim oluşamamıştır. 

Peki entelektüel sermayesi olmayan Çerkeslerin, entelektüeli-aydını var mıdır?

Çerkesler içinde bulundukları topluma göre eğitimli ve okumuş bir toplum sayılabilir. Ancak Türkiye'nin siyasi yapısı ve eğitim sistemi kimlik bilincini yok etmiştir. Kimlik bilincini kaybetmiş kimselerin kendi toplumları adına düşünce üretme ve toplumu dönüştürme misyonu üstlenebilmeleri imkansızdır. Bu imkansız olan durumdan Çerkeslerin kendi davalarını yaratacak aydınlar çıkarabilmeleri mümkün olmamıştır. 

Acaba yanılıyor olabilir miyim diye sanal dünyada ki "meşhur Çerkesler, ünlü Çerkesler" diye yapılan paylaşımları bir kez daha inceledim ve gördüm ki, ömründe Çerkes toplumu ile hiç yolu kesişmemiş, Çerkes toplumu için kılını kıpırdatmamış bu biyolojik Çerkeslerin varlığı ile övünen bir toplum haline gelmiş Çerkes halkı. 

Bu sayfaları hazırlayanların entelektüel düzeyi o kadar düşük ki , Çerkeslerin yaşayan uluslararası çapta , iki önemli aydın ve sanatçısını bu listelere dahil edememişler. Bilgileri ve görgüleri yetmiyor bu önemli aydın ve sanatçıları görmeye. Çerkeslerin uluslararası çapta değeri olan iki sanatçıdan biri Yuri Temirkanov, diğeri de Muhittin İzzet Qandur'dur. 

Yuri Temirkanov dünyanın en önemli klasik müzik orkestralarını yönetmiş ve yönetmeye devam eden bir soydaşımızdır. Nalçık doğumlu, vatanına son derece bağlı, güzel Çerkesçe konuşan soydaşımız 79 yaşındadır. Londra senfoni orkestrasına Çerkes müziklerini çaldırdığını okudum. Ancak Yuri Temirkanov'un Çerkes müziğine uluslararası boyut katacak çalışmalar yaparak Çerkes meselesinin görünür kılınmasına katkı sağlamasını bekliyoruz. 

Muhittin İzzet Qandur'u 2010 yılında "Çerkess" filmini Türkiye’de vizyona sokana kadar kimse tanımıyordu. Amerika'da ve Türkiye'de de efsane olan "Bonanza" dizisinin yönetmeni olduğunu öğrendik şaşırarak ve çok sevindik. Ancak Monaco Film Festivalinde 7 ödül almış olan filmini zahmet edip izlemeye gitmedik.  

Ürdün genel kurmay başkanı Hasan Qandur'un oğlu olan M. İzzet Qandur Londra ve Amerika da çok önemli okullarda okumuş ve tam 8 dil bilmektedir. Dünyanın çok önemli şirketlerinde üst düzey yöneticilik yapmıştır. Sinema yönetmeni ve yazardır. Dünyanın sayılı at yetiştiricilerindendir ve atçılık konusunda en önemli otoritelerden biridir. Yazmış olduğu 26 kitabın 24 tanesi Çerkes meselesi ile ilgilidir. Çok da iyi bir müzisyen olan M. İzzet Qandur aynı zamanda ana vatan vatandaşıdır. 

Türkiye'ye gelişlerinde M. İzzet Qandur ile çeşitli defalar yollarımız kesişti. Ama geçen yıl kitaplarının Türkçe'sini yayınlayan Apra Yayıncılıkta 3-4 kişi ile birlikte yaptığımız özel sohbet onu daha yakından tanımama ve sevmeme neden oldu. Onun Çerkes meselesinde ne kadar samimi ve önemli projeleri hayata geçirebilmek için çabaladığını gördüm. Bu önemli aydınımız "Dünyanın neresinde bir Çerkes varsa oraya gittim. Çerkesler için bir şey yapılacak ise bu ancak Türkiye de yapılabilir" demişti. 

Muhittin İzzet Qandur'un söyledikleri yüreğime su serpse de, Türkiye Çerkesleri’nin içler acısı hali içimi daraltıyor. Elimizde 100 civarında dernek, 3-5 vakıf, birkaç federasyon ve bir de partimiz var. 

Toplumumuzun en değerli kesimleri bu kurumlarımızın başkan ve yöneticileridir. Kurumlarımızın düzenlediği yüzlerce etkinliğe katılıyoruz. Dernek başkanlarımız ve yöneticilerimiz konuşmalarına "Sevgili Çerkes hemşerilerim" diye başlıyor.  Bilinç düzeyimiz (!) bu kadar yüksek işte.

Tokatlılar, Hataylılar, Balıkesirliler, Manisalılar birbirleriyle hemşeridirler. "Hemşeri aynı şehirli (hemşehri) olmayı ifade eden bir sözdür. Hataylı bir Çerkes ile Samsunlu bir Çerkes birbirine hemşeri olamaz ancak birbirinin soydaşı olabilir. Ama kimlik bilincimiz o kadar yok olmuş ki toplumumuzun en fedakar kesimlerini oluşturan kurum yöneticilerimiz bile ayrı bir ulus olduğumuzun birbirimizin soydaşı olduğumuzun farkında değil. 

Ayrıca kurumlarımızda hemşehri derneklerinden farklı olarak ne yapılıyor? 

Trabzonlular derneğinde de, Amasyalılar derneğinde de, Erzurumlular derneğinde de kendi yörelerinin halk oyunları oynanıyor,  türküleri söyleniyor, yemekleri yeniyor, ağız ve şiveleri yaşatılmaya çalışılıyor. Bizim Kafkas-Çerkes derneklerinde bu yapılanlardan farklı bir şey yapıldığını bilen varsa ve bana söylenirse çok sevineceğim. Derneklerimizi şu anda ayakta tutan kesimler köy kökenli, eğitimli, şehre yerleşmiş kesimlerdir. Ancak kentlerde doğmuş çocuklarımız hızla derneklerimizden uzaklaşmakta, derneklerimiz yaşlılar kulüplerine dönüşmektedir. Eğer bu duruma bir çare bulamazsak kurumlarımız yakın bir gelecekte kayyumlar eliyle devlete geçecektir. 

İzole olmuş bir biçimde yaşadığımız köylerimizde yaşatabildiğimiz ulusal varlığımızı ve kültürümüzü şehirlerde nasıl yaşatacağız? 

Yiyelim, içelim, oynayalım diyerek kültürümüz yaşayıp gelişecek olsaydı zaten gelişir yok olmazdı. Gençlerimiz ellerindeki cep telefonlarında milyonlarca müzik, çeşit çeşit dans ve yiyecek çeşidine ulaşabilecekleri bir rehber var. Dolayısı ile köy kültürüne ait dans, yiyecek ve gelenekler gençlerimize cazip gelmiyor. Ancak şehirli bir kavram olan siyaset, mücadele, rekabet, bir dava ve ülkü yaratarak gençlerimizi kazanarak davamıza katabiliriz.  Kurumlarımızı hemşericilik anlayışı ile çalışan yapılar olmaktan çıkarıp ulusal kimlik bilinci yaratan mücadele alanlarına dönüştüremezsek derneklerimizde oynaya oynaya yok olacağız.



2986 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Sn. M. ÖZDEN'in yazısı (12/05/2017)     12/05/2017 15:16

Sayın Murat ÖZDEN, benim yıllardır aklımı kurcalayan ancak tam da şekillendiremediğim bir konuyu tam anlamıyla toparlamışsınız. Fikirlerinize canı gönülden katılıyorum. Elinize, bileğinize ve fikriyatınıza sağlık.
Seyit GÜVENÇ

Yazarın diğer yazıları

KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
SİYASİ KİMLİĞİ, ÇERKESLİĞİNİN ÖNÜNDE OLANLAR. - 23/03/2024
Tarih, yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla bizleri yargılayacak. Çerkes kimliğinin görünür kılınması ve Çerkes kimlik bilincinin yükselmesi adına, İshak Akbay’a oy vermek tarihsel bir sorumluluktur.
ARTIK ÇERKESLER DE DAMGALARINI VURMAYA BAŞLADI - 05/12/2023
Ankara’dan Saim Tuc, İstanbul’dan Mustafa Bakıcı ve Londra’dan Muhittin İzzet Kandur’u sonsuzluğa uğurladık. Her biri “nev-i şahsına münhasır” dedikleri gibi çok değerli kişiliklerdi. Asla yerleri doldurulamayacak kimselerdir.
YENİ AÇILIMLAR YAPMAK GEREKİYOR - 07/10/2023
Biz de hem repertuarımızı genişletmek, hem de Çerkesce daha geniş kitlelere ulaşmak için, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Türk Pop ve protest müziği parçalarını Çerkesce’ye çevirip Maksıme‘de icra edeceğiz.
ETHEM MESELESİNE ÇERKESLER NASIL BAKMALIDIR? - 12/09/2023
Türk Tarih tezinin temel taşı olan Nutuk’ta Ethem Bey’le ilgili bu ifadeler durduğu sürece Ethem Beyin hainliğinin ortadan kalkması mümkün değildir.
“RUSYA’NIN DOSTLARI DÜŞMANIMIZ, DÜŞMANLARI DOSTUMUZDUR” - 23/07/2023
Kim ki Rusya’nın dostudur, bilin ki Çerkes Halkının düşmanıdır. Bunun Çerkes, Türk, Abhaz, Oset, Çeçen olması fark etmez.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi