• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam167
Toplam Ziyaret884572
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar19.139819.2165
Euro20.830420.9138
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Sizinkisi Milli İrade de, Bizimkisi Patlıcan mı?
10/08/2015

Üzerinde yaşadığımız bölge, yalan ve entrikanın en muteber olduğu coğrafyadır. Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti olan İstanbul, bu yalan ve entrikanın merkezidir. Yalanlar üzerine inşa edilmiş olan yönetimlerin oyunlarıyla meşhurdur üzerinde yaşadığımız bu topraklar. "Bizans oyunları" ya da "Bizans entrikaları" diye söylenen özdeyişler bu coğrafyanın temel yönetim felsefesidir.

Bizans'ı fethederek onun saraylarına yerleşen Osmanlı da bu yalan ve entrika düzeninin bir parçası olmuştur. Saray dışında kalan yoksul halk kesimleri, "Osmanlı’da oyun bitmez" özdeyişini yaratmışlardır.

İşte bu felsefe üzerine inşa edilmiş Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın tarihine ve özellikle son on üç yılının yalanları ve entrikaları üzerine kısa bir projeksiyon tutmaya çalışacağız.


***

Osmanlı'nın son döneminde iktidarı ele geçiren ittihat ve Terakki Partisi Turancı dünya görüşüne sahipti. Turan Irkına mensup tüm milletleri ve  İslam dünyasını tek bayrak altında toplamayı hedefliyordu. Avrupa kıtasında ve Balkanlardaki Hıristiyanların yaşadığı bölgelerin hızla kaybedilmesi üzerine, Anadolu'nun Hristiyanlardan arındırılıp Müslümanlaştırılması gerekiyordu. Bunun gereği İttihat Terakki'nin en önemli önderlerinden Talat Paşa'nın yönetiminde, 1915'te Ermeni'lere karşı uygulanıyor ve bir buçuk milyon Ermeni Anadolu’yu terk etmek zorunda kalıyordu. Rumlara karşı başlatılan yok etme planı 1924 yılında Lozan Antlaşması’na

konan mübadele maddesi ile gerçekleşiyordu. Bu anlaşma gereği 1 milyon 200 bin Rum ve Hristiyan Yunanistan'a gönderilirken, dört yüz bin Selanik'li, Girit'li, Pomak ve Çingene Türkiye'ye getiriliyordu.

Kendisi de İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi olan Mustafa Kemal ve İttihat Terakki'nin B takımı yeni bir Türk devleti kurmak için Anadolu'da konuşlanıyordu. Kurtuluş savaşının ilk dönemlerinde takiyye yapan Mustafa Kemal, İttihat Terakki'nin Türkçü görüşlerini değil de, islamcı görüşlerini öne çıkarıyordu. "Meclis-i alimizi teşkil eden zevat, yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir, fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslamiyedir, samimi bir mecmuadır" demektedir. Bu davranış şekliyle Türk olmayan Müslüman etnik toplulukların kurtuluş savaşına dahil edilmesi başarılmıştır.

Cumhuriyet'in kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası, ismini değiştirerek Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi İttihat ve Terakki Partisi'nin devamıdır. CHP içerisinde Ermeni soykırımında çok önemli roller üstlenmiş ve Malta'ya yargılanmak üzere götürülmüş, Abdülhalik Renda, Şükrü Kaya gibi isimler çok önemli görevler üstlenmiş ve bakanlıklar yapmışlardır.

Türkiye  tarihinde en önemli siyasi damarı oluşturacak olan İttihat ve Terakki'nin liberal kanadı Demokrat Parti de CHP'den ayrılanlar tarafından kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün partileri, İttihat Terakki'den orijinli olan CHP ve DP'den türemişlerdir. Hepsi kendilerini meşrulaştırmak için Türkçülüğü ve İslamcılığı refere etmektedirler. Sağcı, solcu, liberal ya da İslamcı olmaları fark etmemektedir. İslamcılıkları Türk'ten gayrı unsurları asimile edip, yok etmek için kullandıkları bir enstürmandır sadece.

2001 yılında kurulmuş olan AKP'de ittihatçı parti geleneğinin işlamcı versiyonudur. İslam kardeşliği anlayışları, kardeşinin hakkına, hukukuna, diline, kültürüne saygı anlayışı malesef Türkiye İslamcılarında hiçbir zaman olmadı. AKP'de de olmadı. Dilini, kültürünü, kimliğini yaşatmak isteyen bir Müslümanı bölücü gören İslamcılık, İttihat Terakki İslamcılığıdır.

***

1789 Fransız Burjuva İhtilali'nin etkisinde olan Mustafa Kemal, misak-ı milli sınırları içerisinde, bir Türk devleti inşa etmenin projesi olarak Türkiye Cumhuriyet'ini kurdu. Gayr-i Müslim unsurlardan önemli ölçüde arındırılmış olan Anadolu'da, Müslüman unsurların Türkleştirilmesi ve sünnileştirilmesi savaşıdır Türkiye Cumhuriyeti tarihi.

Önce Gönen-Manyas Çerkesleri'nin sürgünüyle başladı Müslüman unsurların yok edilmesi ve asimilasyonu. Lazistan eyaletinin adı değiştirilerek Rize vilayeti yapıldı. Türkçe olmayan binlerce yer adı değiştirildi. Aleviler başta Dersim olmak üzere birçok yerde katledildi ve aşağılandı. Müslümanlar da ağır baskılara maruz kaldılar. Solcular sürekli takip altında tutulup, hapishane işkence ve ölümlere maruz kaldılar.

Irkçı devlet yapısına karşı en büyük direnci Kürtler gösterdi. Cumhuriyet tarihi boyunca yirmi beş kez ayaklanan Kürtlerin isyanları hep kanla bastırıldı. Ancak 1984 yılında PKK'nın başlattığı isyanı Türkiye Cumhuriyeti devleti, otuz yıldır alt edemedi. Kurtuluş savaşında Türkiye Cumhuriyet'i 9 bin 181 er ve subay dahil kayıp vermişti. Otuz yıllık bu kirli savaşta  50 bin insanın öldüğü göz önünde bulundurulursa, Türkiye beş kurtuluş savaşı büyüklüğünde kan kaybetmiştir.

2000'li yıllara gelindiğinde Türkiye Cumhuriyet'i artık yönetilemez durumdaydı. 2001 yılında patlayan büyük ekonomik kriz her kesimde yeni bir arayış başlatmıştı.

***

14 Ağustos 2001 tarihinde, milli görüş geleneğinden ayrılanların merkezinde olduğu, Adalet ve Kalkınma Partisi/AKP Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında kuruldu. İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde gösterdiği performans ve çalışkanlığı, Tayyip Erdoğan'ı başkanlıktan liderliğe taşımıştır.

AKP'nin kuruluş bildirgesi bir demokrasi manifestosu gibidir. Kuruluş dönemlerindeki en önemli sloganları 3Y ile mücadele etmektir. 3Y , yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklardır.

2002 seçimlerinde % 34,5 oyla 363 milletvekili çıkarır. Kurulduktan 15 ay sonra iktidar olmuştur AKP. % 10 barajının nimetini ilk seçiminde tatmış olan AKP, 12 Eylül faşist cuntasının bu uygulamasını kaldırmaya hiçbir zaman yanaşmaz.

Tayyip Erdoğan'ın çıraklık dönemim dediği 2002-2007 dönemi Türkiye'nin nispeten nefes aldığı bir dönemdir. Milli görüş gömleğini çıkarıp, Avrupa Birliği ipine sarılan Tayyip Erdoğan BOP-Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı olmuştur.

Bu dönemde Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci hızlanmış, temel demokratik değerler, hukuk ve insan hakları konularında Avrupa'nın istediği kanunlar yasalaştırılmıştır. Olağanüstü hal kaldırılmış, düşünce suç olmaktan çıkarılmıştır. Kürtçe, Çerkesce, Lazca müzik kasetleri serbestçe yayınlanabilir hale gelmiştir. Nazım Hikmet'in vatandaşlığının iadesi, Ahmet Kaya'dan özür dilenmesi gibi adımlarla sol kesimlerin de gönlü alınmıştır.

AKP'yi sürekli gizli bir ajandası olmakla suçlayan laik kesimlere karşı, Ahmet ve Mehmet Altan'lar, Hasan Cemal, Cengiz Çandar gibi liberal yazarlar Tayyip Erdoğan'ın yanında saf tutup ağabeylik yapıyorlardı. Mehmet Barlas, Tayyip Erdoğan'ın yanağını okşayabiliyordu.

İktidarda olmasına rağmen AKP sürekli sistemle bir çatışma ve muhalefet içerisindeydi. Bu durum AKP'nin oylarını sürekli arttıran en önemli etkendi. 2007 seçimlerinde % 46,5 oy alarak iktidarını sağlamlaştıran AKP'ye kapatma davası açılabilmiştir. Kapatma davasını hazine yardımından mahrum bırakılarak savuşturan AKP karşı taarruza geçer.

25 Temmuz 2008'de başlayan Ergenekon Davaları, eski dönemin derin devletinin tasfiye edilip, AKP'nin derin devletinin oluşturulmasının başlangıcıdır.

Artık AKP'nin en önemli söylemi "milli irade" ve "milli iradeye saygı"dır. Ergenekon davaları, Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde, askerlerin de sivil mahkemelerde yargılanabilir hale gelmesi sayesinde açılabilmiştir.

Genelkurmay Başkanı da dahil bu ülkede herkesin yargılanabilir olması çok önemlidir. Askerlerin siyaset üzerindeki baskılarının bitirilmesi anlamında, Ergenekon davası tarihi bir öneme sahiptir. Ancak tıpkı 1926 İzmir suikastı davasında olduğu gibi, Ergenekon davası da bir cadı avına dönüştürüldü. AKP'yi eleştiren kesimler "ergenekoncu", "milli iradeye saygısız" ve "darbeci" olarak ilan edilerek Silivri Cezaevi’ne doldurulmaya başlandı.

Çözüm süreci, demokratikleşme süreci, Kürt açılımları hep seçim öncelerinde ortaya atılmış balık yemleriydi AKP için. Anadil eğitimi, yok olan dillerin ve kültürlerin desteklenmesi için pozitif ayrımcılık anlamında maddi kaynak ayrılması hususunda hiçbir ciddi adım atılmamıştır 13 yıllık AKP iktidarı döneminde. Bir de "daha ne istiyorlar" diye suçlanmaktadır, daha fazla demokrasi ve hak talep eden etnik kesimler.

Yapılan her eleştiriyi ve eylemi "milli iradeye darbe" diye suçlayan AKP her türlü yasakçılığı savunan bir parti haline gelmiştir. Evet darbecilik en ağır suçtur. Şiddetle cezalandırılmalıdır. Fakat rüşvet almak ve yosuzluk da en ağır suçtur. Oda en ağır biçimde cezalandırılmalıdır. 17-25 Aralık tarihinde ortaya çıkan yolsuzluk belgelerini ve tapelerini darbe diyerek üstünü örtebilmek de herhalde sadece Türkiye’de yapılabilecek bir şeydir.

Kurulduğu günden beri girdiği her seçimi kazanmış olan AKP 7 Haziran’da tek başına iktidar olma şansını kaybetmiştir. Şimdi "milli irade" AKP'ye koalisyonla hükümet edebileceğini emretmektedir.
Ama AKP ve Tayyip Erdoğan pek oralı olmamaktadır. Yenilen pehlivanın güreşe doymadığı gibi tekrar seçim yapalım derken, Türkiye’yi hızla savaşa sokmanın planlarını yapmaktadır.

Ancak % 60'lık çoğunluk AKP'ye "sen kazandığın zaman milli irade de, bizim oylarımız patlıcan mı?" demektedir.



1604 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

MEHMET ASLANTUĞ’DAN ÇERKESLER’E VEKİL OLUR MU? - 31/03/2023
Hayır, Aslantuğ’un Çerkeslerin talepleri ile ilgili bir problemi olsaydı yaşadığı şehir olan İstanbul’daki Çerkes kurumlarından birinin olsun kapısını çalardı bugüne kadar.
NUTUK ÜZERİNDEN TARİH OKUMASI, ETHEM VE NAZIM - 24/01/2023
Dünya’nın hiçbir ülkesinde bir askerin yazdığı savaş anıları, o ülke tarihinin temelini oluşturmaz. Neredeyse bütün tarihçiler Mustafa Kemal’in Nutuk’undan yola çıkarak Çerkes Ethem’i hain ilan etme yarışına girerler.
TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ YÜZYILI SONA ERERKEN ÇERKESLER - 24/12/2022
Çerkeslerin savunması gereken çizginin, Demokrasi ve İnsan Hakları savunucuları ile bir arada hak mücadelesi vermeyi öğrenmek gerektiğine inanıyoruz.
AYNI GÜN İKİ MANYAS’LI ÇERKES VEFAT ETTİ - 22/11/2022
Çerkes Halkı kendisine zerre kadar yararı olmamış Çerkes Ünlüler yerine, milletine hizmet etmiş gerçek emekçi kahramanlarıyla övünmeyi de bir gün öğrenecektir elbet.
DÇB VE RUSYA’NIN PAYANDALARI ÖZÜR DİLEYECEK Mİ? - 22/06/2022
Gelin en kısa zamanda Çerkes Halkından özür dileyin. Bu güne kadar yapmış olduğunuz iyi şeyleri de heba etmiş olmayın.
21 MAYIS’TAN KALAN DEĞERLİ MİRAS… - 25/05/2022
Çerkes Soykırımı ve sürgününün 158. yılı Çerkeslerin hem ideolojik, hem de fiili birlikteliği konusunda önemli adımların atıldığı tarihi bir yıl olarak anılmayı hak edecektir.
ETHEM MESELESİNDE M. KEMAL Mİ YOKSA İNÖNÜ MÜ SUÇLUDUR? - 07/05/2022
İşte bu haksızlığı gidermek istiyorsak, iftira, yalan ve başkalarının emeğinin üzerine çökme anlayışına göre inşa edilmiş Kemalist Tarih anlayışını ideolojik olarak mahkum edebilmenin koşullarını oluşturmalıyız.
BİZ, SİZİ ÇOK İYİ TANIYORUZ - 22/04/2022
Onlar Çerkeslerin hak arama mitinglerine de karşı çıkmışlardı, Onlar Çerkesce Televizyon istenmesine de karşı çıkmışlardı, Onlar 21 Mayıslarda muhatabın karşısına çıkanlara da karşı çıkmışlardı,
ÇERKES SOYKIRIMI VE SÜRGÜNÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ VAKFI - 21/02/2022
Çerkes Soykırım Enstitüsü’nü inşa edip, Çerkes Soykırımı, sürgünü tarihi konularını araştıracak doktora, yüksek lisans ve doçentlik bursları vererek bilim dünyasının meselemize ilgisini sağlamak ve kendi bilim insanlarımızı yetiştirmektir.
 Devamı
ÇOĞULCU TV
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi