• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam205
Toplam Ziyaret988466
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Cehalet Dünyaya Hükümdar Olmaz
20/09/2015

2009 yılında Türkiye'de ilk defa "Türk'ten başka etnik kimliklerin varlığı" resmi olarak kabul edildi.

Bu çok önemli bir başlangıçtı ve çok anlamlıydı.

Adına "Demokratik açılım süreci", "Kürt açılımı", "Milli birlik ve kardeşlik projesi" gibi isimler veriliyordu.

Kürtçe bir şarkı söylediği için hayatı karartılan insanların yaşadığı bu ülkede, devletin TRT'si 24 saat Kürtçe yayın yapıyordu.

Kürt, Alevi, Roman Çalıştayları yapılıyordu.

Dağlarda sadece öldürülerek anılan Kürtler, sürekli aşağılanarak anılan Aleviler, toplumun her kesimi tarafından itilen Çingeneler devlet tarafından muhatap alınıyordu. Bunlar son derece güzel şeylerdi. Demokratik gelişim açısından atılması gereken adımlardı.

Ama bunların yapılıyor olması asla yeterli değildi.

"Demokrasi" tüm toplum kesimlerinin ve renklerinin kendilerini özgürce ifade edebildikleri rejimin adıysa, yapılanlar asla yeterli değildir ve olamaz.

Çerkesler olarak bizler de devletin samimi  olup olmadığını merak ederek sabırla bekledik. Ancak devletin problem çıkaran kesimleri oyalayan, diğer etnik kesimleri yok farz eden tavrının demokratik bir tavır olamayacağı kanaatine vardık. Bunun üzerine demokratik açılım sürecine karşı, mitingler yaparak demokratik tepkimizi koyduk ve haklarımızı dile getirdik.

Devletin yapmış olduğu Kürt, Alevi, Roman Çalıştayları, Çerkesler için yapılmayınca ÇHİ olarak ilk "Çerkes Çalıştayı"nı 2012 yılının Şubat ayında Sapanca Derbent'te gerçekleştirdik.

Çerkes Çalıştayı, Türkiye’de cahilliğin ve bilgisizliğin ne kadar derin boyutlarda olduğunu öğrenmeme vesile olan en önemli olaylardan biridir.

Burada Çerkes Çalıştayı’nı düzenleyişimizin kısa bir öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum. Çerkes Çalıştayı üç temel kavram üzerine inşa edilmişti. Bu kavramlar "Diaspora", "Azınlık" ve "Asimilasyon"du.

Amacımız bu kavramlar üzerine bilimsel makalesi veya eseri olan bilim adamlarına tebliğler sundurmak, entellektüellerin ve gazetecilerin soruları ve katkıları ile bir sonuca ulaşmaya çalışmaktı.

Bunun için yapmamız gereken Türkiye'nin 170 üniversitesinde bu konularda bilimsel makalesi ya da eseri olan bilim adamlarına ulaşmaktı. Ancak üç aya yakın aramalarımız sonunda üzülerek gördük ki bu konularda bilimsel makalesi olup konuyu takip eden bilim adamı yoktu.

Olanlar bir makaleyle başlayıp bitmiş yüzeysel bir ilgiydi.

Gerçekten bir devlette bilim üretmekle görevli kurumlar olan üniversitelerde, Türkiye'nin en fazla ihtiyacı olan kavramlar konusunda fikri olan bilim insanlarının olmaması ne kadar hazindi.

İsterseniz "diaspora" kavramı üzerinde biraz duralım.

Türkiye Devleti dünyada en fazla "Ermeni Diyasporası"ndan korkuyordu. Her sene 24 Nisan tarihinde "Ermeni Soykırımı"nın ABD senatosunda kabul edilmemesi için "Yahudi Diasporası"na yalvarıyordu. "Çerkes Diasporası"nın en büyük kısmı Türkiye'de yaşıyordu. Türkiye'nin en fazla rahatsız olduğu "Kürt Diasporası" Avrupa'da oluşuyordu. Yine Avrupa'da çok büyük bir "Türk Diaporası" oluşmuş durumda.

Diaspora kavramı Türkiye’yi hayati denebilecek ölçüde ilgilendiriyordu. Ama Türkiye üniversitelerinin bu konuda ne bir fikri, nede ne de doğru düzgün bir araştırması yoktu.

Acaba bu konuları bilen birileri var mıdır diye merak ettik. "Anayasa uzlaşma Komisyonu"na Çerkeslerin taleplerini içeren sunum yaparken komisyon üyesi milletvekillerine sorduk. Biz üniversitede bu konuları bilen adam bulamadık. Acaba bunları MİT ya da Dışişleri Bakanlığı bilir mi dedik. Ama bilmez yanıtını aldık.

Çerkes Çalıştayı’ndan sonra bu konulara yakın meseleler üzerine çalışan öğretim görevlileriyle konuştuk. Verdikleri cevap "Bahsettiğiniz konular devletin negatif yaklaştığı konulardır. Bu konulara değinmeye kalkanların, bu ülkede hayatı karartılır. İsmail Beşikçi'nin başına gelenleri biliyorsunuzdur" oldu.

***

1909 yılında ittihatçıların iktidara gelmesiyle toplumu esir almış olan Türk ırkçısı paranoya kırılmadıkça, bu ülkedeki cehalet aşılarak demokrasi ve barış asla sağlanamaz. Ve maalesef kan akmaya devam edecek.

Nasıl diaspora, azınlık ve asimilasyon kavramları konusunda profesörler bile hiçbir şey bilmiyorsa, "özerklik" ve "federasyon" konusunda da hiçbir şey bilinmiyor. Daha sonraki yazılarımda bu konular üzerine makaleler ele alacağım.

Ancak bugün sizlere dünyadaki refah düzeyi en yüksek ve demokrasisi en gelişkin ülkelerin federal yapılardan oluşan ülkeler olduğuna dair birkaç örnek vermek istiyorum.

İsviçre: 26 kantondan oluşan federal bir devlettir. Her kantonun ayrı bir parlamentosu vardır. Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanşça resmi dildir. Ama ülkede en çok kullanılan dil İngilizcedir.

İngiltere : Gerçek adı United Kingdom (Birleşik Kırallık)tır. İskoçyalılar, Galler, İngilizler ve İrlandalılardan oluşmuş federal bir devlettir.

Federal Almanya : 16 federal eyaletten oluşan Almanya, dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip federal bir devlettir.

ABD : Dünyanın en güçlü ekonomisine sahip olan Amerika Birleşik Devletleri federal bir devlettir.

İspanya : 17 özerk bölge ve 2 özerk şehirden oluşan İspanya, etnik çözüm konusunda dünyadaki en önemli deneylerden biridir.

Çin Halk Cumhuriyeti : Dünyanın nüfusu en büyük ülkesi olan Çin, 33 eyaletten oluşan federal bir devlettir.

Rusya Federasyonu : Dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olan Rusya federal bir devlettir.

Dünyada etnik problemi olan tek ülke Türkiye değildir. Değişik etnisiteleri uyum içerisinde yönetebilen yapılar, dünyada ekonomik refahı ve demokrasiyi geliştirebilmiş olan ülkelerdir.

Bugün Türkiye’yi yönetenlerin çok övündükleri Osmanlı Devleti’de eyaletlerden oluşmuş federal bir devletti.

Türk Irkçılığının topluma dayattığı tekçi anlayışı aşıp, toplumumuzdaki çeşitliliği zenginlik olarak görebildiğimiz zaman gerçek barışa ve demokrasiye ulaşacağız. Bunun yolu, farklılıkların kendi kendilerini yönetebilecekleri özerk ve federal yapıların önünü açmak ve desteklemekten geçmektedir. Bunu yapamadığımız sürece ülkemizin gençlerini ve kaynaklarını kaybetmeye devam edeceğiz.

Ama öncelikle yapmamız gereken, cehaletimizi aşabileceğimiz soruları sormak ve aramak zorundayız.

Cehaletin dünyaya hükümdar olmayacağını ve gençlerimizin ölümüne neden olamayacağını bilerek, dünyayı aydınlatacak birer mum yakmalıyız hepimiz.

Hepinize iyi bayramlar diliyorum.



2020 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
SİYASİ KİMLİĞİ, ÇERKESLİĞİNİN ÖNÜNDE OLANLAR. - 23/03/2024
Tarih, yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla bizleri yargılayacak. Çerkes kimliğinin görünür kılınması ve Çerkes kimlik bilincinin yükselmesi adına, İshak Akbay’a oy vermek tarihsel bir sorumluluktur.
ARTIK ÇERKESLER DE DAMGALARINI VURMAYA BAŞLADI - 05/12/2023
Ankara’dan Saim Tuc, İstanbul’dan Mustafa Bakıcı ve Londra’dan Muhittin İzzet Kandur’u sonsuzluğa uğurladık. Her biri “nev-i şahsına münhasır” dedikleri gibi çok değerli kişiliklerdi. Asla yerleri doldurulamayacak kimselerdir.
YENİ AÇILIMLAR YAPMAK GEREKİYOR - 07/10/2023
Biz de hem repertuarımızı genişletmek, hem de Çerkesce daha geniş kitlelere ulaşmak için, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Türk Pop ve protest müziği parçalarını Çerkesce’ye çevirip Maksıme‘de icra edeceğiz.
ETHEM MESELESİNE ÇERKESLER NASIL BAKMALIDIR? - 12/09/2023
Türk Tarih tezinin temel taşı olan Nutuk’ta Ethem Bey’le ilgili bu ifadeler durduğu sürece Ethem Beyin hainliğinin ortadan kalkması mümkün değildir.
“RUSYA’NIN DOSTLARI DÜŞMANIMIZ, DÜŞMANLARI DOSTUMUZDUR” - 23/07/2023
Kim ki Rusya’nın dostudur, bilin ki Çerkes Halkının düşmanıdır. Bunun Çerkes, Türk, Abhaz, Oset, Çeçen olması fark etmez.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi