• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam25
Toplam Ziyaret902889
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar19.937220.0171
Euro21.410121.4959
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
GEÇMİŞTE YAŞAYANLAR, BUGÜNÜ GÖREMEZ, YARINI KURAMAZLAR
12/08/2019
Lewi Martinson ismini içinizden çok az kişinin bildiğini zannediyorum. Lewi Martinson bir Hıristiyan misyoneridir. Ama benim size bu soruyu sormamım nedeni ve onu diğer Hıristiyan misyonerlerden ayıran özelliği İncili Adığeceye çevirmiş olmasıdır.
1981-82 yıllarıydı sanıyorum. Bizim 12 Eylül rejiminden kaçıp saklanmaya çalıştığımız zamanlarda Hapi Cevdet Yıldız'ın bekar evi de sığınaklarımızdan biriydi.
Hapi Cevdet'le Çerkes halkına hizmet anlamında değerli birlikteliklerimiz olmuştu. Birlikte kitaplar yayınlamış, "Nıbceğu Kültürel Dergi"yi birlikte çıkartmıştık.
Hapi Cevdet yazarlığının yanında çok iyi bir çevirmendir. "Kafkasya Kültürel Dergi"deki çok önemli Adığece çevirilerinin yanında, Cherkessia-net'teki çevirileri de mevcuttur.
Lewi Martinson iyi Adığece bilen kişileri buluyor ve onlardan istifade ediyordu. Hapi Cevdet'e de Adığeceye çevireceği İncil için fikir danışmaları yapmak için uğruyordu. Lewi Martinson'la yollarımız böylece kesişmişti.
Lewi Martinson Hollandalı idi. Ama Almanya'da, Alman Kilisesine bağlı olarak çalışıyordu. İncil'in çevrilmedği bir dil olan Adığeceye  çevirerek inancı doğrultusunda büyük sevaba girecek ve Çerkeslerden Hıristiyanlığa yeni kişiler kazanacaktı. Bu inancını gerçekleştirmek için Suriye'nin Biracem ve Berika köylerinde üç yıl yaşayarak mükemmel, duru bir Adığece öğrenmişti. İçerisinde Türkçe, Arapça, Rusça olmayan son derece güzel bir Abzax diyalektinde konuşuyordu. Dolayısıyla çok iyi anlaşıyor ve Adığece derin sohbetler ediyorduk.
Lewi Martinson inancı ve hayali olan İncil'i yıllar önce Adığeceye çevirdi ve yayınladı. Adığeceye çevrilmiş İncil'den bana da bir tane hediye etti. Okuduğum en güzel anlaşılır Adığece metinlerden biridir diyebililirim Adığece İncil için. Kütüphanemde muhafaza ediyorum.
Son derece dikkatli bir gözlemci olan Levi Martinson bir gün "Adığexeme adgeğem feş'e zi gukavo yeep, av adığeğem feş'e lejere cifi değuxer şi'i / Çerkeslerin Çerkeslik diye bir derdi yok, fakat Çerkeslik için çalışan iyi insanlar var" demişti.
Yazımızı bu cümle üzerinden devam ettireceğiz.
***
37 yıl önce Lewi Martinson bu tespiti yaptığında, dil biraz daha yaşıyordu, köyler henüz bu kadar dağılmamış ve şehirleşme bu kadar yoğun değildi.
Türkiye Çerkeslerinin en yoğun baskıyı ve sürgünü yaşadığı Gönende doğmuş ve gençliğini yaşamış biri olarak bunu fark ediyordum. Irkçılığın en üst seviyelerinin yaşandığı Türkiye'de, Türkten başka etnik kimlik sahibi olmanın insanların başına dert olması bir vazgeçiş süreci yarattı. Bu vazgeçiş durumu asimilasyonun en önemli ayağını oluşturan etkenlerin başında gelmektedir. Vazgeçmiş insanların da Çerkeslik diye bir sorunları yoktu. Lewi Martinson bunu tespit etmişti.
Asıl sorun ise Çerkeslikle uğraşan iyi insanlardan gelip düğümleniyor. 
Yaratılmış olan 170 kurumun başkanı, yönetim kurulu üyesi, denetçisi, onur kurulu üyesi olan birkaç bin kişi ile ifade edilebilecek bu iyi insanlar ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar.
Hepsi geçmişte yaşıyorlar. Xabzeyi, kültür mirasını geçmişte olduğu gibi muhafaza etmeye çalışıyorlar. Oysa muhafaza edilmeye çalışılan şey dış bir müdahele olmasa bile durduğu yerde kendiliğinden bozularak yok olur. Yiyecek, elbise, bina vs. şeyler bile zaman içerisinde nasıl bozulup yok oluyorlarsa, kültür, dil ve ulusal varlıklar da olduğu gibi muhafaza edilirlerse çağın yeni gelişen değerleri karşısında aşınır ve yok olurlar. Oysa yapılması gereken dilin, kültürün, geleneğin çağın şartlarına göre yeniden yorumlanıp üretilmesidir. Ancak o zaman bu günü düşünüp, yarına dair hayaller ve projeler üretebiliriz.
O iyi insanların en önemli hastalıklarından biri de, yaşatmak için kendilerini vakfettikleri değerlere odaklanmak yerine sürekli birbirleriyle uğraşmaktır.
Bu mücadeleler fikri temelde ve proje bazında bir yarış içerse zaten toplumumuz bugünkü durumundan çok ileride bir yerde olurdu. Tabii ki toplumda farklı düşüncelerin olması, tartışma zemininin olması son derece sağlıklı bir şeydir. Ancak kendi yaptığı şeyler dışında yapılanları görmezden gelme, yok farz etme, küçümseme, karalama ve birbirinin seviyesini aşağıya çekme gibi kötü hastalıklar bir mücadele geleneği oluşturulmamasının önündeki en önemli engellerden biridir. 
O iyi insanların bulundukları ülkelerin fikir ikliminden etkilenerek kendilerini manipülasyonlara açık hale getirmeleri de bir büyük mücadele yaratılmasının önündeki engellerden biridir. Türkiye Çerkesleri, Türkiye'nin hassasiyetlerini, Anavatandakiler Rusya’nın hassasiyetlerini, Ürdün'dekiler Ürdünün hassasiyetlerini, İsraildekiler İsrailin hassasiyetlerini öne çıkarıyorlar. Bu durumda o iyi insanların nezdinde Çerkeslik davası değil de yaşadıkları ülkelerin hassasiyetleri ön planda oluyor.
O iyi insanlara geçmişten kalan miras, ulusal varlıkları ve uğradıkları büyük travma yaratan soykırımdır.
Ulusal varlığı yaşatacak her türlü kurumu oluşturacak demokratik mücadeleyi verirken soykırım gerçeği üzerinden yürüyerek siyasi bir dava yaratmanın yollarını açmalıdırlar.
Öncelikle Çerkesler başlarına gelenin kesinlikle soykırım olduğu konusunda kesin bir mutabakat sağlamalıdırlar.
Göç, Büyük Göç, Sürgün, Kafkas-Rus savaşlarında ölenleri anma günü gibi manipülatif, hak kaybı yaratan söylemlerden kesinlikle vazgeçilmeli, ısrarla bu kavramları kullananların kiminle iş birliği içerisinde olduğu teşhir edilmelidir.
21 Mayıs Çerkes Soykırım Gününü, Kafkas-Rus savaşlarında ölenleri anma gününe çeviren Rusya yönetimi meseleyi karartarak gelecekte başına gelecek yükümlülüklerden kaçmak istiyor. Savaşta karşılıklı öldürmeler olduğu için, karşılıklı savaş soykırım kabul edilmiyor. Onun için Rusya bu yalanı tedavülde tutmaya çalışıyor. Oysa dünyanın en büyük ve düzenli ordusunun tecavüzlerine karşı sivil milis güçlerce vatanlarını ve evlerini savunan Çerkeslerin başına gelen acı soykırım gerçeğidir.
Soykırım uygulamış olanlar bunun bedelini öderler. İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç olan soykırım gerçeğinde de zaman aşımı olmaz.
Geçmişte yaşayan ve geçmişle övünen o iyi insanların günümüze gelerek, Çerkes Halkının başına gelmiş olan Soykırım Felaketine odaklanmaları gerekiyor.
Bunun dünyada soykırıma uğramış halklar tarafından yapılmış formülüne 3T diyorlar. 3T'nin açılımı Tanınma, Tazminat ve Toprak talebidir.
1-) Tanınma: Soykırımın önce kendi halkımız tarafından, içinde yaşadığımız halklar tarafından, bilim dünyası tarafından, parlementolar ve BM tarafından ve en nihayetinde de muhatap Rusya tarafından kabul edilmesidir.
2-) Tazminat Talebi: Soykırımcıların soykırıma uğrayan halkların mirasçılarına tazminat ödemesi bir çok kez yapılmış bir uygulamadır. Rusya'nın da Çerkes Halkına ödemesi gereken çok yüklü bir tazminat borcu vardır. Bunu tahsil edecek mücadele yollarını bulmamız gerekiyor.
3-) Toprak Talebi ve Bağımsızlık: Halkımıza soykırım uygulayarak, vatanımızı zorla işgal eden ve halkımızı sürgüne tabi tutan Rusya topraklarımızı geri iade etmek zorundadır. Sahibi olduğumuz topraklarımızda bağımsızlığın şeklini belirlemek de halkımızın atacağı adımlarla şekillenecektir.
Halkımız için elini taşın altına sokan güzel insanlar; gelin geçmişte yaşamaktan vazgeçip, bugünü doğru yorumlayarak, yarını kuracak mücadele yöntemlerini hep birlikte bulalım.
Herkese iyi bayramlar.


1535 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ÇERKESLER DEMOKRASİDEN YANA OLMAYA MECBURDUR! - 23/04/2023
Türkiye’de iç dinamizmle hiç bir şey gerçekleşmemektedir. Her gelişme dışarıdan empoze edilerek gelişmektedir. Türkiye’de de demokrasi yolunda bir gelişme olabilmesi için Avrupa Birliği dışında bir yol görülmemektedir.
ÇERKESLER, NEDEN KİMLİK BİLİNCİNE SAHİP VEKİL ÇIKARAMAZ? - 15/04/2023
Kayseri’de Çerkesleri kaale almayan siyasi partilere verilmiş bir ültimatomdur Mutlu Akkaya’nın adaylığı. Ben de Kayseri’de yaşıyor olsaydım oyumu tabii ki Mutlu Akkaya’ya verirdim.
MEHMET ASLANTUĞ’DAN ÇERKESLER’E VEKİL OLUR MU? - 31/03/2023
Hayır, Aslantuğ’un Çerkeslerin talepleri ile ilgili bir problemi olsaydı yaşadığı şehir olan İstanbul’daki Çerkes kurumlarından birinin olsun kapısını çalardı bugüne kadar.
NUTUK ÜZERİNDEN TARİH OKUMASI, ETHEM VE NAZIM - 24/01/2023
Dünya’nın hiçbir ülkesinde bir askerin yazdığı savaş anıları, o ülke tarihinin temelini oluşturmaz. Neredeyse bütün tarihçiler Mustafa Kemal’in Nutuk’undan yola çıkarak Çerkes Ethem’i hain ilan etme yarışına girerler.
TÜRKİYE’NİN BİRİNCİ YÜZYILI SONA ERERKEN ÇERKESLER - 24/12/2022
Çerkeslerin savunması gereken çizginin, Demokrasi ve İnsan Hakları savunucuları ile bir arada hak mücadelesi vermeyi öğrenmek gerektiğine inanıyoruz.
AYNI GÜN İKİ MANYAS’LI ÇERKES VEFAT ETTİ - 22/11/2022
Çerkes Halkı kendisine zerre kadar yararı olmamış Çerkes Ünlüler yerine, milletine hizmet etmiş gerçek emekçi kahramanlarıyla övünmeyi de bir gün öğrenecektir elbet.
DÇB VE RUSYA’NIN PAYANDALARI ÖZÜR DİLEYECEK Mİ? - 22/06/2022
Gelin en kısa zamanda Çerkes Halkından özür dileyin. Bu güne kadar yapmış olduğunuz iyi şeyleri de heba etmiş olmayın.
21 MAYIS’TAN KALAN DEĞERLİ MİRAS… - 25/05/2022
Çerkes Soykırımı ve sürgününün 158. yılı Çerkeslerin hem ideolojik, hem de fiili birlikteliği konusunda önemli adımların atıldığı tarihi bir yıl olarak anılmayı hak edecektir.
ETHEM MESELESİNDE M. KEMAL Mİ YOKSA İNÖNÜ MÜ SUÇLUDUR? - 07/05/2022
İşte bu haksızlığı gidermek istiyorsak, iftira, yalan ve başkalarının emeğinin üzerine çökme anlayışına göre inşa edilmiş Kemalist Tarih anlayışını ideolojik olarak mahkum edebilmenin koşullarını oluşturmalıyız.
 Devamı
ÇOĞULCU TV
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi