• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam338
Toplam Ziyaret988599
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Soykırımın 150. Yılında Çerkes Halkı’nın Varlığı ve Direnişi Bir Mucizedir
10/02/2014

İnsanlık tarihinde yüz elli yıl çok önemli bir zaman dilimi değil. Ancak yaşadığımız son yüz elli yıl, insanlık tarihi açısından çok önemli altüst oluşların yaşandığı bir dönem olmuştur.

1800'lü yıllarda dünyada üç büyük güç hüküm sürüyordu: İngiltere, Rusya ve Osmanlı imparatorluğu.

İngiltere topraklarında güneş batmayan imparatorluğunu inşa ederken, Rusya sıcak denizlere ulaşmayı hedefleyen karasal bir imparatorluk olarak tarihteki yerini alıyordu. Osmanlı ise su alan bir gemi gibi batma sürecini yaşıyor ve dağılıyordu.

Amerika, Asya ve Afrika’da Avrupalıların sömürgesi olan birçok ülke, verdikleri ulusal kurtuluş mücadeleleri sonucu bağımsızlıklarını kazanıyorlardı bu süreçte.

Bu süreçte insanlık iki büyük dünya savaşını yaşıyor, on milyonlarca  insanını kaybediyordu.

İnsanlık sosyalist üretim tarzını deneyip, başaramıyordu.

İkinci dünya savaşı sonrası İngiltere, topraklarında güneş batmayan imparatorluğunu kaybedip bir adaya çekilirken; İngiltere’nin eski sömürgesi olan ABD'nin hükmü sürmeye başlıyordu dünya üzerinde.

Rus Çarlığı, bir karasal imparatorluk olarak kalmamak için önce Karadeniz’i ele geçirmek zorundaydı. Karadeniz kıyılarının tarihsel sahibi olan Çerkesler’in ve Tatarlar’ın yok edilmesi ile sonuçlanıyordu Rusya’nın bu isteği.

***

Osmanlı için de, Çerkesler için de sonun başlangıcı 1829 yılında imzalanan Edirne anlaşmasıdır.

1789 Fransız Burjuva İhtilali sonucu ortaya çıkan milliyetçilik ideolojisi, Avrupa kıtasındaki ve dünyadaki bütün halkları etkilemişti.

Osmanlı hızla Avrupa’dan sökülüp atılıyordu. Osmanlı 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşında ağır bir yenilgiye uğrayıp çok ağır şartlarda bir anlaşma yapmak zorunda kalıyordu. Edirne anlaşması ile Yunanistan’ın bağımsızlığı tanınıyor, Eflak ve Boğdan'a özerklik veriliyordu. Ve Osmanlı Çerkesya üzerindeki tüm haklarını Rusya’ya devrediyordu.

Osmanlı hiçbir zaman sahip olmadığı, Çerkesyayı rahatlıkla Rusya’ya devrederken, Rusya da Çerkesya’nın  tapusunu ele geçiriyordu. Ruslar tapusunu ele geçirdikleri Çerkesya’yı işgal etmenin savaşını verirken bütün dünya seyrediyordu.

Çerkesler için sonun başlangıcı aslında 1864 değil, 1829’dur. Çerkes-Rus savaşının en kanlı dönemi son 35 yılıdır.

Bu kadar orantısız iki gücün kavgasında mukadder olan Çerkeslerin yenilgisiydi. Ruslar Çerkesya’yı ele geçirirken, yaptıkları katliamla yetinmeyip, o toprağın sahibi Çerkeslerin tamamını Çerkesya’dan söküp atıyor ve Çerkeslerin kökünü kazıyordu.

1864'te insanlık daha adını koymamıştı ama Rusya’nın yaptığı bu katliamın adı "SOYKIRIM"dı.

***

Savaşlarda sürekli kan kaybeden Osmanlı’nın taze kana ihtiyacı vardı. Müslüman ve sadık Çerkesleri bağrına(!) basıp kanlarından istifade etmesinde hiçbir sakınca yoktu.

Osmanlıda da oyun ve plan hiç bitmezdi. Bu gelen Çerkeslerin soyunun tükenmesi için onların birbirinden uzak ve küçük birimler halinde yerleştirilmeleri gerekiyordu. Yugoslavya’dan Irak'a kadar son derece geniş bir alana serpiştiriliyordu Çerkesler.

Sürgün, önce ağırlıklı olarak Balkan coğrafyasına yapılıyordu. Ancak sürgünden 15 yıl sonra çıkan Osmanlı-Rus savaşında Osmanlının yanında saf tutarak, yerleştikleri coğrafyadaki Hristiyan ahaliyi rahatsız ettiler.

Ve Çerkeslere yeni sürgün yolları göründü. 1879 Berlin anlaşmasına konan bir madde ile Balkanlardaki Çerkesler Anadolu içlerine ve Ortadoğu coğrafyasına sürülüyordu. Yeni sürgün yeni ölümler yeni zulümler demekti. Oysa Balkanlarda rahat dursaydı Çerkesler, bugün Çerkes nüfusun çok önemli bir bölümü Avrupa’da yaşıyor olacaktı.

Osmanlı askeri ve sivil bürokrasisinde tutunabilen Çerkesler, 1908’ de meşrutiyetin ilanıyla Osmanlı’daki ilk örgütlenmeleri Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti’ni kuruyorlardı. Ancak Osmanlının meşruti döneminden altı yıl sonra birinci dünya savaşı başlıyor ve tüm halklarla birlikte binlerce Çerkesin de kanı akıyordu.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlıdan doğan onlarca devletin sınırları içinde kalan Çerkesler birbirleriyle ilişki kurabilmekten çıkıyordu. Yine Birinci Dünya Savaşı içerisinde Bolşeviklerin Rusya’da yönetimi ele geçirmesi Çerkeslerin lehine kazanımlar yaratırken, diaspora ile anavatan arasına demirperde örülüyordu.

Osmanlının enkazı üzerine kurulan Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’na var güçleriyle katılıp kan kaybediyorlardı. Ama  verilen kurtuluş savaşı sonrası hain damgasını yiyor, sürgünlere tabi tutuluyor, dillerinin, kültürlerinin ve ulusal varlıklarının yok edilmesi için her türlü baskı uygulanıyordu.

Soykırım sonrası 150 yıllık sürgün yaşamının 90 yılı Türkiye Cumhuriyeti dönemini kapsıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde farklı olan her şeye ve herkese karşı inkar, imha ve asimilasyon politikaları uygulanıyordu. Uygulanan bu politikalar büyük ölçüde başarılı oluyordu.

***

2014 yılı Çerkes soykırım ve sürgününün 150. yılıdır. Bu yüz elli yıllık tarihi satır satır okuduğumuzda, her altüst oluşta ve çalkantıda kaybedenin hep Çerkesler olduğunu görüyoruz.

Kimse kendini düğünümüz-derneğiz var diye kandırmasın.

Malesef sonuç ortada.

Bu kadar çok kaybeden bir halkın çoktan yok olması gerekirdi.

Ama 150 yıldan sonra Çerkes halkında hala umut var.

Hala direniyor ve ses veriyor.

Ve bu bir mucizedir.

Anavatanda ve diasporada hapsedildikleri derneklerin ve xaselerin duvarlarının dışına taşarak kendi ulusal politikalarını yapmayı öğreniyorlar artık.

Ne Rusya’nın, ne Türkiye’nin ne de baskıcı Arap rejimlerinin gücü ve politikaları Çerkes Halkını yok etmeye yetmedi ve yetmeyecek.

Çerkes Halkının içindeki, Rusya’nın, Türkiye’nin ve tüm yabancı güçlerin işbirlikçileri tasfiye edilecektir.

Soykırımcıların ve asimilasyoncuların karşısına dikilerek haklarımız geri alınacaktır.

Çerkes Halkı kendi ulusal politikalarını oluşturarak insanlık ailesindeki onurlu yerini alacaktır.

Haydi Çerkes sürgün ve soykırımının 150. yılını Çerkeslerin diriliş yılı yapmak için omuz omuza!



3026 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KIZILORDU KOROSU’NA GEÇİT YOK! - 25/04/2024
Her şeye rağmen bu konserlerin yapılmasında ısrar edilirse, Kızılordu Korosu'nu her şekilde protesto edeceğimizi ve pişman edeceğimizi de bilin!
ETHEM, CELAL BAYAR’A YAZDIĞI MEKTUPTA KÜRTLER İÇİN ÖZERKLİK, ÇERKESLER İÇİN AZINLIK HAKKI İSTEDİ. - 20/04/2024
Ethem meselesi bir çelişkiler yumağıdır. Ondan bir hain çıkarmaya çalışan güruh, onlarca kitap yazmasına rağmen henüz bunu başaramamıştır. Ondan bir kahraman çıkarmaya çalışanların eli de T.C. yasaları ve saldırıları nedeniyle bağlıdır.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİNE BİR BELGE DAHA - 13/04/2024
Çok net şekilde Şark-i Karibcilerin bunak paşalar diye suçladığı Çerkes Teavün Cemiyeti’nin, istisnalar hariç, Çerkeslik için hiç bir gelecek tasavvurunun olmadığını görüyoruz.
ŞARK-I KARİB, ÇERKES TEAVÜN ÇEKİŞMESİ - 07/04/2024
Osmanlı döneminde Çerkesler iki önemli Cemiyet oluşturdular. Bunlardan birincisi 1908 yılında Çerkes Osmanlı paşaları tarafından kurulmuş olan “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti”dir. İkincisi 1921'de“Şark-ı Karib Çerkesleri Temini Hukuk Cemiyeti"dir.
SİYASİ KİMLİĞİ, ÇERKESLİĞİNİN ÖNÜNDE OLANLAR. - 23/03/2024
Tarih, yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla bizleri yargılayacak. Çerkes kimliğinin görünür kılınması ve Çerkes kimlik bilincinin yükselmesi adına, İshak Akbay’a oy vermek tarihsel bir sorumluluktur.
ARTIK ÇERKESLER DE DAMGALARINI VURMAYA BAŞLADI - 05/12/2023
Ankara’dan Saim Tuc, İstanbul’dan Mustafa Bakıcı ve Londra’dan Muhittin İzzet Kandur’u sonsuzluğa uğurladık. Her biri “nev-i şahsına münhasır” dedikleri gibi çok değerli kişiliklerdi. Asla yerleri doldurulamayacak kimselerdir.
YENİ AÇILIMLAR YAPMAK GEREKİYOR - 07/10/2023
Biz de hem repertuarımızı genişletmek, hem de Çerkesce daha geniş kitlelere ulaşmak için, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Türk Pop ve protest müziği parçalarını Çerkesce’ye çevirip Maksıme‘de icra edeceğiz.
ETHEM MESELESİNE ÇERKESLER NASIL BAKMALIDIR? - 12/09/2023
Türk Tarih tezinin temel taşı olan Nutuk’ta Ethem Bey’le ilgili bu ifadeler durduğu sürece Ethem Beyin hainliğinin ortadan kalkması mümkün değildir.
“RUSYA’NIN DOSTLARI DÜŞMANIMIZ, DÜŞMANLARI DOSTUMUZDUR” - 23/07/2023
Kim ki Rusya’nın dostudur, bilin ki Çerkes Halkının düşmanıdır. Bunun Çerkes, Türk, Abhaz, Oset, Çeçen olması fark etmez.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi