• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam149
Toplam Ziyaret977220
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
‘Çerkessiz Çerkesya’dan, ’Çerkessiz Dünya’ İsteyen Rusya'ya Doğru
01/11/2016

Günümüzde yaşadığımız olayları doğru analiz edebilmek için, geçmişten günümüze projeksiyon tutarak bakma mecburiyeti vardır. Büyük devletler ve köklü kurumlar, tarihle günümüz arasında sürekli karşılaştırmalar yaparak sonuçlara ulaşır.

Bu perspektif bize, Rusya'nın devlet aklının da, işgal edebilmek için çok ağır bedeller ödediği Çerkesya ve Çerkesler konusunda çok kesin ve net yargılara ulaştığını anlatıyor.

O Rusya ordusu ki, neredeyse birer tabur askerle Orta Asya ülkelerini teker teker  Japon Denizi’ne kadar fethetmeyi başarmıştı. Cihan İmparatorluğu olarak nam salmış Osmanlı İmparatorluğu ordusunu her savaşında yenmiş, 93 Harbi’nde de Osmanlı Ordusu’nu önüne katıp Ayastofanes (Yeşilköy)’a kadar sürmüştü.

Böylesine güçlü bir orduya sahip Rus İmparatorluğu, Karadeniz'e sahip olabilmek için neredeyse üç yüz yıl Çerkeslerle savaşmak zorunda kalmıştı. Osmanlıyı yenip Küçük Kaynarca Anlaşmasını dayatan Rusya, Kırım'ı bağımsızlaştırıp yuttuktan sonra Çerkesya'ya yönelmişti. 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca anlaşmasının 11. Maddesi gereğince Osmanlı Devleti ile Rusya arasında tarafsız bir bölge olan Kabartay Ülkesi Rusya'ya ilhak (hediye) edildi.

Yine 1829 yılında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanmış Edirne Anlaşması'nın 7. Maddesi’nde, Osmanlı Devleti Çerkesya üzerindeki tüm haklarını, bu arada Kuban Irmağı ile Bzıb Irmağı arasındaki kıyı kontrolünü Rusya'ya devretti. Çerkesya'daki Anapa ve Sucukkale (Şimdiki Novorosisk) limanları ve kaleler dışında, Poti Limanı, Ahıska ve Ahilkelek de Rusya'ya bırakıldı.

Osmanlı Devleti, üzerinde hiçbir hakkı olmayan Çerkesya'yı iki defa Rusya'ya hediye etmişti. Rusya da iki önemli uluslararası anlaşma ile tapusunu ele geçirdiği Çerkesya'yı yüzyıl süren bir savaştan sonra işgal edebilmişti.

Ele geçirmiş olduğu Çerkesya'yı, içerisinde Çerkes olduğu takdirde elinde tutmasının mümkün olamayacağı sonucuna varan Rusya "Çerkessiz Çerkesya" oluşturmaya karar verdi. Çerkesleri kesin yenilgiye uğratıp, işgali tamamladıktan sonra sürgün kararını yürürlüğe koydu.

Rusya, Osmanlı Devleti ile anlaşarak Çerkesleri Osmanlıya sürdü. Sürgün anlaşmasına ‘Çerkeslerin Rusya'ya yakın bölgelere yerleştirilmemesi’ şartını koydu. Balkanlara yerleştirilmiş olan Çerkeslerin, kendisi için nasıl bir risk oluşturduğunu 93 harbinde fark etti. 93 harbinden sonra 1878 yılında imzalanmış olan Berlin anlaşmasına özel bir madde koydurtan Rusya, Çerkesleri Balkanlardan da sürdürttü.

Çerkeslerin vatanlarından sürülmesinin üzerinden elli yıdan biraz fazla zaman geçtikten sonra Osmanlı Devleti dağıldı. Rusya'da ise Lenin önderliğindeki Bolşevikler yönetime el koydular. Böylece Anavatan ve  Diaspora arasına bir demir perde çekilmiş oldu.

***

Araya giren demirperde, yetmiş yıla varan bir zaman sürecinde anavatanla diaspora arasındaki iletişimi kopardı. Rusya neredeyse tamamı Rusça bilmeyen Kafkasya ve Orta Asya halklarının sisteme entegre edilebilmeleri için kendi anadillerinde eğitim görmelerini siyaseten uygun gördü. Yaratılan bu imkan Çerkesce'nin bir eğitim, kültür, sanat ve edebiyat dili olmasını sağladı. Bir araya getirilmiş olan büyük köyler, kasabalar ve şehirler anavatanda asimilasyonu önleyip bu günlere getirdi.

Diasporalarda kurulmuş olan yeni devletlerin, tek millet yaratmak isteyen ırkçı politikaları, azınlıkların yok edilmesi ve asimilasyonunu hedefliyordu. Çerkesler de bu politikalardan çok etkilendi ve diasporalarda çok büyük ölçüde asimilasyon süreci yaşandı.

1990 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte, Çerkes Dünyası ve Kafkasya'da da büyük bir hareketlilik yaşandı. Adığey Özerk Bölgesi "Adığey Özerk Cumhuriyeti"ne dönüştürüldü. Abhazya savaşarak Gürcistan'dan ayrıldı ve bağımsızlığını kazandı. Çeçenistan'da büyük bir kıyım yaşandı.

DÇB (Dünya Çerkes Birliği)'de bu dönemde kuruldu. DÇB Kalmuk Yura başkanlığındaki dönemde önemli işlere imza attı. On yıl süren Rusya'nın çalkantılı dönemi, Putin'in dizginleri ele geçirmesi ile neticelendi. Çerkes meselesi de Rusya'nın kontrolünde idare edilecek şekilde planlandı ve DÇB'ye 2000 yılında el kondu. 2000 yılından sonra DÇB, Çerkes meselesini Rusya adına kontrol etmekle görevli bir Rus devlet dairesine dönüştürüldü.

Buradan DÇB'yi ve onun bileşenlerini defalarca eleştirdik. Tabii ki DÇB'nin enbüyük bileşeni Kaffed'di de eleştirdik. Bu eleştirileri yaparken ne kimseyi karalamak, ne de bir kurumu kötülemek gibi bir niyetimiz olmadı. Çünkü toplumsal eleştri yapamayan toplumların gelişme şansı yoktur. Eleştirilerimizin amacı toplumsal gelişmeye katkı sunmaya çalışmaktır.

Öyle görünüyor ki Rusya, "Çerkessiz Çerkesya"söyleminden vazgeçip, "Çerkessiz Dünya" söylemine evrilmiş. Herkesin pozisyonunu buna göre yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Anavatan ile Çerkes Diasporası arasına engel koyarak bir yere varabileceğini zannedecek kadar siyasi öngörüden uzak bir yaklaşım sergiliyor Rusya yönetimi. Dünyanın gelmiş olduğu iletişim imkanları bütün engelleri aşabilecek güçtedir.

***

Evet Çerkesler Rusya'yı çok uğraştırdı.

Bu yüzden Rusya Çerkeslerden çok korkuyor.

Ama korkunun da ecele faydası yok.

Küresel ısınma nedeniyle, dünyada kömür, petrol ve doğalgaz kullanımının yasaklanacağı bir döneme doğru hızla yaklaşıyoruz. Bu durum petrol ve doğalgazdan başka satacak hiçbir şeyi olmayan, bir mafya düzeni olarak örgütlenmiş Rusya'nın da sonunu yaklaştırıyor. 1920 ve 30'ların Türkiyesinde olduğu gibi, Çerkesleri ve diğer azınlıkları yok farz etme anlayışına girmiş olan Rusya'nın varabileceği bir yer yoktur.

"Adığey Özerk Cumhuriyeti"nin 25. kuruluş yıldönümü nedeniyle, en büyük Çerkes Diasporasının yaşadığı Türkiye'deki iki federasyoan başakanının Anavatana sokulmaması, Rusya ile Çerkes meselesine dair hiçbir şeyin konuşılamayacağı bir dönemi başlatmıştır. Ancak bu konu ile ilgili olarak, her iki federasyonun da bir tepki verememiş olmasını manidar bulduğumu belirtmek isterim.

Bu konu ile ilgili olarak, Kaffed Başkanı Sn. Yaşar Aslankaya ve Çerkes-Fed Başkanı Sn. Dr. Nusret Baş ile uzun birer telefon görüşmesi yaptım.

Çerkes-Fed Başkanı Nusret Baş, Dr. Şerif Birinç'in organize ettiği, yirmi kişilik bir heyetle birlikte 5 Ekim "Adığey Özerk Cumhuriyeti"nin 25. kuruluş yıldönümü törenlerine katılmak için İstanbul Rusya Başkonsolosluğuna vize müracaatı yapmış. Ancak Çerkes-Fed Başkanı Nusret Baş'ın vize başvurusu reddedilerek Anavatan kapıları kendisine ve temsilcisi olduğu halka kapatılmış. Maalesef bu gelişmeden çok geç haberdar olduk.

Yaşar Aslankaya Başkanlığındaki bir Kaffed heyeti, 20 Eylül Adığe günü dolasıyla Nalçık'ı ziyaret etmiş. Bir hafta Nalçık'ta kalıp, DÇB kongresinde tüzük değişikliği yapıp Türkiye'ye dönerlerken, havaalanında Yaşar Aslankaya'ya 2020 yılına kadar Rusya'ya giriş yasağı olduğu tebliğ edilmiş. Kaffed'in de bu meseleyi uzun süre gizlemiş olmasını manidar bulduğumu belirtmek isterim. Bu olayın Kaffed'in web sitesine konulma tarihi 19 Ekim 2016'dır. Hadisenin üzerinden neredeyse bir ay geçtikten sonra kamuoyu ile paylaşılmış.

Telefonda görüştüğüm Yaşar Aslankaya "Kaberdey Cumhurbaşkanının danışmanının arayıp üzüntülerini bellirttiğini ve yasağın kaldırılması için girişimleri olduğunu iletmişler. Ayrıca DÇB Başkanının da Moskova'ya giderek bu mesele ile ilgili Putin'in danışmanı ile görüşmek için iki gün orada kaldığını" söyledi.

Ancak 2012 yılında Abhazya fahri vatandaşı Gazeteci Fehim Taştekin de Abhazya Cumhurbaşkanının davetlisi olarak Abhazya’nın   Bağımsızlığının 20. Yılı törenleri için gittiği Abhazya'ya sokulmamıştı Ruslar tarafından. Fehim Taştekin'in yasağı halen devam ediyor.

Herhalde anavatanda ve diasporalarda Rusya ile uyum ve işbirliği içinde olmayı savunan yöneticiler, kendi sonlarının da geldiğinin farkına vardılar mı acaba?

Çünkü Rusya artık ne Çerkes'i, ne de işbirlikçisini istemiyor.

Yapılması gereken, Çerkes diasporalarının bütün dünyada Rusya'ya karşı sesini yükseltmesidir.

21 eylemleri gibi, bütün dünyada Rus diplomatik temsilciliklerine karşı periyodik eylemlilikler başlatılmalıdır.



2853 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ARTIK ÇERKESLER DE DAMGALARINI VURMAYA BAŞLADI - 05/12/2023
Ankara’dan Saim Tuc, İstanbul’dan Mustafa Bakıcı ve Londra’dan Muhittin İzzet Kandur’u sonsuzluğa uğurladık. Her biri “nev-i şahsına münhasır” dedikleri gibi çok değerli kişiliklerdi. Asla yerleri doldurulamayacak kimselerdir.
YENİ AÇILIMLAR YAPMAK GEREKİYOR - 07/10/2023
Biz de hem repertuarımızı genişletmek, hem de Çerkesce daha geniş kitlelere ulaşmak için, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Türk Pop ve protest müziği parçalarını Çerkesce’ye çevirip Maksıme‘de icra edeceğiz.
ETHEM MESELESİNE ÇERKESLER NASIL BAKMALIDIR? - 12/09/2023
Türk Tarih tezinin temel taşı olan Nutuk’ta Ethem Bey’le ilgili bu ifadeler durduğu sürece Ethem Beyin hainliğinin ortadan kalkması mümkün değildir.
“RUSYA’NIN DOSTLARI DÜŞMANIMIZ, DÜŞMANLARI DOSTUMUZDUR” - 23/07/2023
Kim ki Rusya’nın dostudur, bilin ki Çerkes Halkının düşmanıdır. Bunun Çerkes, Türk, Abhaz, Oset, Çeçen olması fark etmez.
WAGNER, RUSYA’YA AYNA TUTTU - 27/06/2023
Ancak görülen manzara, yirmi beş bin kişilik bir askeri gücün Rusya’yı teslim alma kapasitesinin olduğunu ortaya çıkarmıştır.
ÇERKESLER DEMOKRASİDEN YANA OLMAYA MECBURDUR! - 23/04/2023
Türkiye’de iç dinamizmle hiç bir şey gerçekleşmemektedir. Her gelişme dışarıdan empoze edilerek gelişmektedir. Türkiye’de de demokrasi yolunda bir gelişme olabilmesi için Avrupa Birliği dışında bir yol görülmemektedir.
ÇERKESLER, NEDEN KİMLİK BİLİNCİNE SAHİP VEKİL ÇIKARAMAZ? - 15/04/2023
Kayseri’de Çerkesleri kaale almayan siyasi partilere verilmiş bir ültimatomdur Mutlu Akkaya’nın adaylığı. Ben de Kayseri’de yaşıyor olsaydım oyumu tabii ki Mutlu Akkaya’ya verirdim.
MEHMET ASLANTUĞ’DAN ÇERKESLER’E VEKİL OLUR MU? - 31/03/2023
Hayır, Aslantuğ’un Çerkeslerin talepleri ile ilgili bir problemi olsaydı yaşadığı şehir olan İstanbul’daki Çerkes kurumlarından birinin olsun kapısını çalardı bugüne kadar.
NUTUK ÜZERİNDEN TARİH OKUMASI, ETHEM VE NAZIM - 24/01/2023
Dünya’nın hiçbir ülkesinde bir askerin yazdığı savaş anıları, o ülke tarihinin temelini oluşturmaz. Neredeyse bütün tarihçiler Mustafa Kemal’in Nutuk’undan yola çıkarak Çerkes Ethem’i hain ilan etme yarışına girerler.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi