• https://www.facebook.com/%C3%87erkes-Haklari-Inisiyatifi-1720870914808523/
  • https://twitter.com/CerkesHaklari
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam94
Toplam Ziyaret977165
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Semerkew
Murat Özden
murathabracu@hotmail.com
Unutmak ve Unutturmak İhanettir, Hatırlamak ve Hatırlatmak Soylu Ulusal Kimliğimizle Buluşmaktır
19/12/2011

Yaşlılarımızın, biz o zamanın gençlerini okullara gönderirken "Aman Çerkes olduğunuzu belli etmeyin (mec şüzereadğer yeşümğaş)" tembihlerini bir türlü anlayamaz, bu korkunun ve çekingenliğin sebebini çözemezdim.
Çünkü travma nedir, toplumsal travma nedir bilmiyordum.
Genç aklımla Çerkeslerin bu kadar korkak ve ürkek olmasını bir türlü yorumlayamıyordum.
Korku nedir bilmeden yüzyıllarca vatanını kahramanca savunup teslim olmamış ve sonunda vatanını terketmek zorunda bırakılmış bir halkın, bugünkü bu korkak ve ulusal kimliğini inkar eden tavrı normal olabilir miydi?
Hayır olamazdı.
Öyleyse, normal olmayan bu durumu sağlıklı bir şekilde analiz edemezsek sorunların kaynağına inemez, dolayısıyla doğru çözümleri de geliştiremeyiz.
***
Osmanlı'nın Çerkeslerle ilgili iskan politikalarını gözden geçirdiğimizde, Çerkesler'in asimile hedefli bir yerleşime tabi tutulduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. Yani niyet yok etmekti.
Yüzyıllardır pek çok etnik toplulukla birlikte yaşamış Osmanlı Devleti çökme sürecinde gayrımüslim tebaasına operasyonlar yapmış, sıra Çerkesler'e gelmeden de dağılıp gitmiştir.
Osmanlının enkazı üzerine İttihat terakkinin B takımı tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti -artık herkesin malumu- şoven milliyetçi bir anlayışla tek ulus yaratmayı hedefliyordu. Bu da tüm farklılıkları yok etme ve bir değirmen gibi öğütmeyi gerektiriyordu pek tabiî.
Vatandaş Türkçe konuş kampanyaları ve Türkçe'den başka dil konuşanlara verilen para cezaları ile anadillerin konuşulması engellenmiştir.
Kılık kıyafet kanunuyla milli ve yöresel elbiselerin giyilmesi yasaklanmış ve tektipleştirmeye katkı sağlanmıştır.
Çerkes Ethem'in kişiliğinde bütün Çerkesler hain olarak damgalanmış ve aşağılanmıştır.
Cumhuriyet tarihi bir sürgünler tarihidir de aynı zamanda.
1914-15 olaylarında 1,5 milyon Ermeni Anadolu'dan sürülmüş ve kökü kurutulmuştu zaten.
Mübadele anlaşmasıyla 1 milyon 250 bin Rum ve Hıristiyan da Anadolu'dan Yunanistan'a sürülmüştür.
Kürtler uğradıkları katliamlardan başka sürekli sürgünlere maruz kalmışlardır.
Trakya Yahudileri 1934'te devlet destekli saldırılarla Trakyadan sürülmüşlerdir.
Marmara Bölgesi Çerkesleri de  bu sürgün ve sindirme politikasından payına düşeni almış ve Doğu Anadolu'ya sürülmüşlerdir.
Takrir-i sükun kanunuyla her türlü muhalif sesin acımasızca bastırılacağı ortam oluşturulmuştur.
Tekke ve zaviyeler kanunuyla  hertürlü dini inanış ve Alevi Cemaati baskı altına alınmıştır.
Jandarmanın köylüler üzerindeki acımasız dipçiği korkunun ve devlet terörünün simgesi olmuştur.
Vergi tahsildarlarının acımasızca talanı insanları kendi mallarını çalar ve saklar hale getirmiştir.
Varlık vergisiyle gayrımüslimlerin malvarlıklarına el konmuş, yoksullaştırılmışlardır.
Ormancılar Orman köylülerine öyle eziyetler etmişlerdir ki, ormancılarda devletin korku sembollerinden biri haline gelmiş, türkülere konu olmuştur.
Tütün kolcuları, köylülerin kendi ektikleri tütünü içmelerini  engellemek ve sigara satışını arttırmak için köylere baskınlar düzenlemişlerdir.
...
Tabiî ben bu baskıların tamamını görecek yaşta olmadığım ve travmanın ne demek olduğunu bilmediğim için gençliğimde korkuların nedenini anlayamıyordum. Nedenleri öğrendikçe anlayışla karşılamaya başladım.
Ancak bu travmayı atlatmanın ve korkuyu yenmenin bir yolu olması gerektiğini hep düşündüm ve bugün de halâ düşünüyorum.
1950'lere gelen Türkiye'de artık dernekler kurulabiliyordu. Nitekim 1952'de İstanbul Kafkas Kültür Derneği kuruldu.
Bu derneklerin kurucuları, bu toplumsal travmayı yaşayan ve görenlerdi. Bu derneklerde devletin politikaları dışında birşey söylenmesi mümkün olmadı.
1952'den 2011 yılına gelene kadar hep devletin dümen suyunda gidilip, devletin rahatsız olacağı söylem ve taleplerde bulunmaktan kaçınmıştır Kafkas Kültür Dernekleri.
Dernekler sosyal ve kültürel çevreler olarak kalmış, Çerkesler'in gelecek politikalarının üretildiği yerler olamamıştır maalesef.
Halk dansları, müzik, halüj, kaşen, şeşenle Türkiyedeki herhangi bir il derneğinden farklı olmayan anlayışlar hakim olmuştur derneklerimize.
Kimlik bilincini geliştirecek, talep edecek anlayışlar vebalı muamelesi görmüş, dışlanmış ve halâ da dışlanmaya devam edilmektedir.
...
Soğuk savaş yıllarında Bağımsız Kafkasya için savaşma fikri, komünizme karşı bir başka cepheden mücadele olduğu için hoşgörüyle karşılanıyordu.
"Bizim zaten Türkiyeden bir talebimiz yok, biz sadece anavatanımıza dönmek istiyoruz" diyen anlayış da Çerkesleri eylemsiz kılıp, asimilasyonuna çanak tuttuğundan bir tehdit olarak görülmüyordu.
Türkiye'de devrim olduğu zaman zaten Çerkeslerin sorunlarının da çözüleceğini söyleyen anlayışların da içi doldurulamamış ve talep eden yapılar ortaya çıkarılamamıştı.
Kafkas Türkleri, Çerkes Türklerinden Çerkes kavramına; göçten, sürgünden soykırım kavramına ulaşabilmemiz için 147 yıl geçmesi gerekmiştir. Ancak istemenin, talep etmenin haynepe (ayıp) olmadığını hâlâ da öğrenebilmiş değiliz.
***
Yaptıkları çalışmaları son derece değerli bulduğum Demokratik Çerkes Platformu ve DİÇEG de talep edemeyenler sınıfında yerlerini aldılar. Demokratik Çerkes Platformu 21 Mayıs programlarıyla Çerkes soykırımını görünür kılarak son derece tarihi önemde bir fonksiyon yerine getirmiştir. Ancak, Çerkesleri asimile eden sisteme karşı bir eleştri ve talep dile getirememiştir.
İçinde son derece birikimli insanların olduğuna inandığım DİÇEG de Türkiyenin demokratikleşmesine katkı sunmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla direkt Çerkeslerin taleplerini dile getirememiştir. Sözcülerinden Hulusi Üstün'ün belirttiği gibi, doğrudan Çerkesler için hak talep eden bir Çerkes hareketi olarak Çerkes Hakları İnisiyatifi (ÇHİ) ilk olmuştur.
Çerkes Hakları İnisiyatifi, sistemi eleştiren ve Çerkesler için hak talep eden çıkışıyla hem Çerkesler'in, hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin ezberlerini bozmuştur. Çerkes Hakları İnisiyatifi'nin mitinglerini engellemek ve küçültmek için Çerkes kurumlarının gösterdiği çabalar Türkiye ve Rusya tarafından takdirle karşılanmıştır mutlaka. Engellenemeyen Ankara ve İstanbul mitingleri, Eskişehir'de başarıyla engellenmiştir. Tarih de bunu biryerlere kaydetmiştir mutlaka.
Dünyanın ve Türkiye'nin yeni bir döneme girdiğini doğru okuyan ÇHİ, Çerkesler için hak talep ederek Türkiye'nin demokratikleşmesine önemli bir katkı sunmuştur.
Türkiye'nin yeni anayasa sürecine girmesi üzerine ÇHİ dersini iyi çalışmış ve uzun tartışma ve araştırmalar sonucu özlü bir dosya oluşturmuştur. Çok daha önceden sağlanmış bağlantılarla 14 aralık 2011 Çarşamba günü de TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, Anayasa Komisyonu Başkanı Sayın Burhan Kuzu, CHP Grup Başkan Vekili Sayın Emine Ülker Tarhan, MHP Grup Başkanvekili
sayın Mehmet Şandır, BDP Anayasa Komisyonu Üyesi Sayın Hasip Kaplan'a Çerkesler'in sorunları ve talepleri anlatılarak, dosyamız takdim edilmiştir.


***

Aynı günün akşamı yeni seçilen KAFFED yönetimi ve Ankara Çerkes Derneği ziyaret edilmiş, tebrik edilmiş, birlik beraberlik için iyi niyet beyanında bulunulmuştur.
15 Aralık 2011 Perşembe günü yani ertesi gün KAFFED'in sitesinden Anayasa çalışmalarına katkı isteyen bir davet yayınlandı. İnanın buna biz de çok memnun olduk. Çünkü Demokratik Açılım sürecinde hiç birşey yapmayan, tam tersine yapılanları engellemeye çalışan eski KAFFED yönetimine göre son derece  olumlu bir gelişmeydi bu bizim için. Toplumdaki çok sesliliğin sağlık işareti olduğuna inanıyoruz. Anayasa çalışmalarına her kişi ve kurum katkı sunabilir. Bunun önünde hiçbir engel yoktur.
Ancak uyutulmaya ve unutturmaya endeksli kurumlarımız mitingler sürecinde olduğu gibi yine hemen harekete geçtiler: "Siz kim oluyorsunuz?", "Gümrükten mal mı kaçırıyorsunuz?", "Biz dururken bu iş size düşmez?" türü nağmeler...
Hepsine cevabımız şudur: Siz durmaya devam edin, biz yürümeye ve Çerkesler'in taleplerini haykırmaya devam edeceğiz.
***
Örgüt fetişizminden çıkıp şöyle soğukkanlılıkla bir şekilde düşünelim artık...
KAFFED bir kültür dernekleri federasyonudur.
Kültür dernekleri federasyonunun siyasi talepler dile getirmesi ise mümkün değildir. Eğer KAFFED siyasi tepki verebilecek bir kurum olsaydı, ÇHİ'nin yaptığı mitinglerden daha büyüklerini yapar, daha keskin talepler ortaya koyardı.
Ancak gelinen şu aşamada KAFFED'in, ÇHİ'nin ortaya koyduğu talepleri tekrarlamaya başladığını görüyoruz, ki bu halkımız adına önemli bir kazançtır.
Ömründe dernekten daha ileri bir örgütlenmeyi düşünememiş olanların, Çerkesler için siyasi bir örgütlülük ve politika üretilmiş olmasını anlamaları ve hazmetmeleri kolay olmayacaktır elbette.
Ama başka çareleri de yok, bunu ya öğrenecekler, ya da öğreneceklerdir.
***
Türkiye'de hakları için mücadele eden Kürtler'e ve Aleviler'e dönüp bir bakın... Aleviler'in biçok derneği, federasyonu, vakfı, televizyonları, gazeteleri, dergileri ve politikalarının oluşturulduğu platformları mevcut.
Kürtlerin ise BDP, DTK, KCK, PKK  ve daha birçok siyasi partileri mevcut. Politika üreten kurumlar siyaseti belirler; dernekler, vakıflar, televizyonlar, radyolar, gazeteler, dergiler, internet siteleri ve kadrolar belirlenen bu siyaseti hayata geçirirler.
Biz Çerkesler de böyle sağlıklı bir gelişmeye doğru evriliyoruz.
Unutmak ve unutturmak isteyenlere inat, ısrarla hatırlayarak ve hatırlatarak soylu ulusal kimliğimize doğru bir yolculuk başlattık.
Bu yolculuğa omuz verenlere ne mutlu!
Şüphe edilmesin, onlar Çerkes tarihinin altın sayfalarında şimdiden yerlerini almışlardır.
...
Bu arada bir de haber iletelim...
25 Aralık 2011 Pazar günü İstanbul'da ÇHİ dostlarıyla genişletilmiş bir iştişare kurulu toplantısı gerçekleştireceğiz. 2011 yılının değerlendirilmesi, 2012 nin projelerini ve eylem takvimini tartışacağız. En önemlisi ÇHİ'nin gönül dostlarının önerilerini alacağız.
Yolumuz aydınlık olsun !



2945 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ARTIK ÇERKESLER DE DAMGALARINI VURMAYA BAŞLADI - 05/12/2023
Ankara’dan Saim Tuc, İstanbul’dan Mustafa Bakıcı ve Londra’dan Muhittin İzzet Kandur’u sonsuzluğa uğurladık. Her biri “nev-i şahsına münhasır” dedikleri gibi çok değerli kişiliklerdi. Asla yerleri doldurulamayacak kimselerdir.
YENİ AÇILIMLAR YAPMAK GEREKİYOR - 07/10/2023
Biz de hem repertuarımızı genişletmek, hem de Çerkesce daha geniş kitlelere ulaşmak için, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, Türk Pop ve protest müziği parçalarını Çerkesce’ye çevirip Maksıme‘de icra edeceğiz.
ETHEM MESELESİNE ÇERKESLER NASIL BAKMALIDIR? - 12/09/2023
Türk Tarih tezinin temel taşı olan Nutuk’ta Ethem Bey’le ilgili bu ifadeler durduğu sürece Ethem Beyin hainliğinin ortadan kalkması mümkün değildir.
“RUSYA’NIN DOSTLARI DÜŞMANIMIZ, DÜŞMANLARI DOSTUMUZDUR” - 23/07/2023
Kim ki Rusya’nın dostudur, bilin ki Çerkes Halkının düşmanıdır. Bunun Çerkes, Türk, Abhaz, Oset, Çeçen olması fark etmez.
WAGNER, RUSYA’YA AYNA TUTTU - 27/06/2023
Ancak görülen manzara, yirmi beş bin kişilik bir askeri gücün Rusya’yı teslim alma kapasitesinin olduğunu ortaya çıkarmıştır.
ÇERKESLER DEMOKRASİDEN YANA OLMAYA MECBURDUR! - 23/04/2023
Türkiye’de iç dinamizmle hiç bir şey gerçekleşmemektedir. Her gelişme dışarıdan empoze edilerek gelişmektedir. Türkiye’de de demokrasi yolunda bir gelişme olabilmesi için Avrupa Birliği dışında bir yol görülmemektedir.
ÇERKESLER, NEDEN KİMLİK BİLİNCİNE SAHİP VEKİL ÇIKARAMAZ? - 15/04/2023
Kayseri’de Çerkesleri kaale almayan siyasi partilere verilmiş bir ültimatomdur Mutlu Akkaya’nın adaylığı. Ben de Kayseri’de yaşıyor olsaydım oyumu tabii ki Mutlu Akkaya’ya verirdim.
MEHMET ASLANTUĞ’DAN ÇERKESLER’E VEKİL OLUR MU? - 31/03/2023
Hayır, Aslantuğ’un Çerkeslerin talepleri ile ilgili bir problemi olsaydı yaşadığı şehir olan İstanbul’daki Çerkes kurumlarından birinin olsun kapısını çalardı bugüne kadar.
NUTUK ÜZERİNDEN TARİH OKUMASI, ETHEM VE NAZIM - 24/01/2023
Dünya’nın hiçbir ülkesinde bir askerin yazdığı savaş anıları, o ülke tarihinin temelini oluşturmaz. Neredeyse bütün tarihçiler Mustafa Kemal’in Nutuk’undan yola çıkarak Çerkes Ethem’i hain ilan etme yarışına girerler.
 Devamı
adigebze I-II
Nükte!

KISSADAN HİSSE

-Moğollar Buhara’yı kuşattıklarında, uzun süre şehri teslim alamadılar. Cengiz Han Buhara halkına bir haber gönderdi: Silahlarını bırakıp bize teslim olanlar güven içinde olacaklar, ama bize direnenlere asla eman vermeyeceğiz.

-Müslümanlar İki gurup oldu: Bir gurup; asla teslim olmayalım, ölürsek şehit, kalırsak Gazi olur, Şeref’imizle yaşarız dediler. Öbür gurup ise; kan dökülmesine sebep olmayalım, sulh iyidir, hem silah, hem de sayı olarak onlardan azız, gücümüz onlara yetmez, dediler ve teslim oldular.

-Cengiz Han, silah bırakanlara; teslim olmayanlara karşı bize yardımcı olun, galib geldiğimizde şehrin yönetimini size bırakalım dedi. Böylece İki müslüman gurup savaşmaya başladılar. Moğollar’ın da yardımı ile, teslim olanlar galib geldi. Savaştan sonra Cengiz Han teslim olanların silahlarının alınmasını ve kafalarının kesilmesini emretti. Sonra meşhur sözünü söyledi: “Eğer güvenilir olsalardı, bizim için kardeşleri ile savaşmazlardı. Kardeşlerine bunu yapanlar, yarın da bize yapar.”

 

Site İçi Arama

 

Google Site

 

Üyelik Girişi